İnsanlık tarihinin en tehlikeli dönüm noktası karşısında politikacılar ne yapacak?

Stratejik olarak dünya 'post-Vestfalya' denebilecek bir döneme giriyor!

Görsel: Pixabay

Yapay zeka ve bilgi güvenliği alanının en önemli uzmanlara göre, insanlık tarihinin en önemli ve tehlikeli dönüm noktasına 5 yıl veya daha az bir süre kaldı.

Uzmanlar insanlığın daha önce böyle bir dönüm noktası yaşamadığını ve kendilerinin de bu dönüm noktasının boyutlarını ve meydan okumalarını kestiremediklerini belirtiyorlar.

Politika yapıcıların ve kanaat önderlerinin, internet ve e-posta gibi modası geçmiş araçlarla, giderek hızlanan ve yakın zamanda ortaya çıkacak meydan okumanın gerisinde kaldıkları konusunda uyarıyorlar.

ABD Kongresi'nde Facebook'un yöneticisi Mark Zuckerberg ifade verdiğinde, genç teknokratlar karşısında bu kişilerin bilgisizliğinin açık ve yalın bir şekilde ortaya çıktığını büyük bir alaycılıkla hatırlatıyorlar.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Antropologlar insanlığın daha az tehlikeli olsa da benzer bir süreçten geçtiğini söylüyorlar. İnsanoğlu, doğanın kendisine sunduğu meyve ve tahılları toplayarak hayatta kalıyordu.

Daha sonra, niteliksel bir sıçrama olan tarım devrimi geldi ve insanlara buğday ile pirinçte gizli yoğun enerjinin önemli bir kısmını sundu.

Bu fırtınalı gelişme Mezopotamya, Nil nehri, Sarı Nehir vb. yerlerde şehirlerin ve imparatorlukların ortaya çıkmasına olanak tanıdı.

Bu 'stratejik silah' sayesinde tarım toplumları, toprağa ve tarım bilgisine sahip olmayan halkları boyunduruk altına almayı başardılar.

Nihayetinde tarımsal kalkınmayı kaçıran halklar teslim oldular ve kıtlığın baskısı altında, gönüllü olarak veya savaş yoluyla, tarım uygarlıklarının krallarına tapan köle orduları haline geldiler.

Tarımdan bahsederken bu uzmanlar, insanlığın bir ton buğday üretmek için gereken işi elli kat azaltmayı başardığını söylüyorlar.

Önümüzdeki 5 yıl içinde tarımda yapay zekanın kullanımıyla da üretim maliyetlerinin yüzlerce, hatta binlerce kat azalacağını tahmin ediyorlar. Bunu da teknolojiye ve bilgiye sahip olanlar başaracak.

Pek çok kişi, kaçınılmaz olarak bizi bekleyen şeyin ihtişamını ve dehşetini anlamıyor. Yapay zeka teknolojisinin yayılmasının önüne geçmek her halükarda mümkün olmayacak.

Yapay zeka karar alma ve eylemde bulunma yeteneğini elde edeceği aşamaya girdiğinde dünyadaki güç, otorite ve egemenlik standartları ve değerlendirmeleri kökten değişecek.

Onunla birlikte insanlar arasındaki güç dengesi, ülkeler arasındaki güç dengesi, devlet ile dev şirketler arasındaki ilişkinin dengesi değişecek.

Bireylerin mahremiyetinin önemli bir kısmının çökeceğinden ise bahsetmeye bile gerek yok.

2010 yılında, metinler, görüntüler, filmler ve sesler de dahil olmak üzere bilinen her şey hakkındaki büyük miktarda veriyi toplamak ve işlemek, yapay zekanın 'derin öğrenme' yoluyla işleyebilmesi ve yeniden şekillendirebilmesi amacıyla sınıflandırılmış dijital bilgilere dönüştürmek için DeepMind (Derin Zihin) programları başlatıldı.

Ancak yaklaşık 2020'den bu yana veri sınıflandırma, yapay zekanın kendi kendine öğrenmesine olanak tanıyan kompleksli ve kaliteli bir düzeye ulaştı.

Kendi kendine öğrenme ne anlama geliyor?

Yapay zeka, kendisine öğretilen bilgilerle bir ağ örüp yeniden yapılandırmakla yetinmiyor, artık gerçek görevler üzerinden kendini eğitmeye, hatalar ve doğrular yoluyla bilgilerini düzeltmeye de başladı.

Kendisini, programlarını ve yeteneklerini geliştirme konusundaki üstün yeteneğini kanıtladı. Ürünleri daha soyut ortamlarda son derece karmaşık ve özgün bir şekilde yaratıcı hale geldi.

Müzik, film ve stratejik çözümler gibi yaratıcılık isteyen alanlarda kendi başına üretmeye ve insandan komut almadan hayata geçirmeye başladı.  

Evet, bu yapay varlık artık 'öğreniyor', 'düşünüyor' ve en önemlisi karar veriyor ve uyguluyor. Dahası eylemlerinin doğrudan sonuçlarına göre hatalarını bire bir düzeltiyor.

Bu süreç 2010'dan beri bekleniyordu ama her yıl mühendislik açısından on kat artan bu yıldırım hızında değil!

Tahminen 5 yıl içinde yapay zekalı varlıklar farklı şekillerde etrafımızı saracak.

Akıcı ve doğal bir dilde konuşabilecekler, fiziksel dünyayla etkileşime girip hareket edebilecek ve hatta her sorunun her bir senaryosu için tahmin ve planlamaya olanak tanıyan sanal dünyalar bile oluşturabilecekler.

Bu varlıklar insanlarla ve benzer varlıklarla konuşacak, danışacak ve bütünleşecekler ve aniden bu zeki varlıklar bağımsız ve kendilerini üretenlere hizmet etmek üzere koşullanmış hale gelecekler.

Peki, üreticileri kimler?

Bu zekanın omurgasını tekellerine almak için bazı büyük ülkelerle ittifak kurabilecek dev teknoloji şirketleri.

Bu zekanın omurgası ise silikon çiplerdir! Bunlar, (artık günlük hayatımızda kullandığımız) düşük hassasiyetli çipler, orta, yüksek hassasiyetli ve ultra hassas çiplere ayrılıyorlar.

Yapay zeka ise yalnızca ultra hassas çipler tarafından kontrol ediliyor. Nitekim elektronik çip savaşı zaten şiddetli ve acımasız bir şekilde başladı.

ABD, ultra hassas çip üretim zincirlerini kontrol etmek için stratejik, tekelci bir ittifak kurabildiğini iddia ediyor.

Bu ittifakta çip programlama yeteneğindeki tek ortağı Japonya, süper lazer üretiminde benzersiz Hollanda, süper lens üretiminde benzersiz Almanya yer alıyor ve bunların çoğu Tayvan'da toplanıyor.

Ayrıca Çin, bu hummalı yarışta çip teknolojisi ve yapay zekaya yüz milyarlarca dolarlık yatırım yapıyor. Zira burada mesele ticari değil, stratejik.

Yapay zeka dalgası stratejik kararlar açısından neler taşıyor?

Uygulamada, yapay zekanın kuantum hesaplamayla birleştiğinde bilgi sistemlerine nasıl nüfuz ettiğini zaten görüyoruz.

Virüsler ve aşılar laboratuvarlarda değil sanal ortamda üretiliyorlar. Gerçek savaşlarda binlerce İHA'dan oluşan filoların her biri ayrı ayrı yönlendiriliyor.

Kamuoyu manipüle ediliyor, seçimler yönetiliyor. Bunları her gün görüyoruz.

Ancak en önemlisi, yapay zekanın kuantum hesaplamayla bir araya gelerek stratejik kararları inanılmaz bir şekilde destekleme yeteneğidir.

Yapay zeka, kültür ve kamuoyu değişimlerinden, devlet, ekonomi ve yönetişim modeli, güç dengeleri, sosyal ve etnik çatışmalara vb. kadar ulusal güvenlik değişkenleri hakkında her saniye aldığı devasa miktarda veriyi işleyip, riskleri ve krizleri meydana gelmeden çok önce etkilemek için çok erken tahminde bulunabiliyor veya plan yapabiliyor.

Buna karşılık insanların krizin gerçekliğini anlayana kadar beklersek, çoğu zaman krizlerin engellenmesi ve risklerinin belirlenmesi imkansız hale gelebilir.

Yapay zekanın (mantıksal çıkarım zincirleri olarak tanımlanabilecek) algoritmalarıysa, stratejik krizleri çok erken tahmin etmesine olanak sağlamaya başladı.

Böylece yapay zeka, stratejik kararlarının 'isabetliliğini ve doğruluğunu', krizleri etkileme yeteneğini pekiştirdi.

Bu kaynakları bir avuç şirket ve sınırlı sayıda ülke kontrol ederse, geleneksel uluslararası güvenlik düzeninden tamamen ayrı, yeni bir küresel düzen doğacaktır.

Bu düzen gelecekte ezici bir jeopolitik güce sahip olacak, dahası bu ittifak mevcut geleneksel küresel düzenin tamamen kontrolü dışında olan finansal, bilgisel ve fiziksel güçleri kontrol edecektir.

İnsanlık, insanların, şirketlerin, ülkelerin ve toplumların, yapay zekanın asi lokomotifine sahip olma ve onu kontrol etme düzeylerine göre sınıflandırıldığı yeni bir sınıf aşamasına giriyor.

Bu durum yakın gelecekte çalışma ilişkilerine, şirketlerin ülkelerle ilişkilerine, güvenliğin teknolojilerle ilişkilerine de yansıyacak ve teknolojinin kültür ve değerler üzerindeki tahakkümüyle sonuçlanacak.
 


Stratejik olarak dünya 'post-Vestfalya' denebilecek bir döneme giriyor!

Günümüz dünyasının üzerine kurulduğu Vestfalya formülünde devlet, bireyin devletiyle ve devletlerin birbirleriyle ilişkilerini belirleyen köşe taşı ve çerçeveydi.

Hiçbir şirketin gücü veya kontrolü yoktu. Ancak artık ülkelerin ezici çoğunluğunun dijital alanları üzerinde hiçbir yetkisi veya egemenliği yok. Kuralları belirleyen hükümetler değil şirketler.

Ülkeler, bu akıllı varlığı toplumların kontrolü ve denetimi olmadan serbest bırakmanın tehlikelerinin hızla farkına varıyor.

Zira büyük teknoloji şirketlerinin çıkarları pek çok konuda insanların, ülkelerinin ve toplumların çıkarlarıyla çatışıyor.

Şirketler astronomik kârlar elde ediyorlar. Bu nedenle uzmanlar bu dönüşümün olumsuz sonuçlarına bu şirketlerin de katlanmasını, ister her bir ülke ister küresel düzeyde olsun, bundan kaynaklanan sorunların ele alınmasına katkıda bulunmalarını talep ediyorlar.

Tüm bunların yanı sıra, bu yapay zekanın bireysel ve kolektif suçlulardan oluşan orduların elinde bir araç haline gelmesini önlemenin önemine de dikkat çekiyorlar.

Bu kurgu değil! Gözlerimizin önünde ilerleyen bir gerçek. Tıpkı kalpazanlığı ve banka fonlarına yönelik manipülasyonu önlemek amacıyla uluslararası para birimini yönetmek için kurallar konulması, küresel bir nükleer felaketi önlemek amacıyla nükleer silahlara kurallar getirilmesi, uyuşturucunun yayılmasının kontrol edilmesi gibi, ülkelerin de toplumu, politikacılar ve seçkinler kuşağını bu dönüşümle başa çıkmaya hazırlamak için yoğun çalışmalara başlamaları gerekiyor.

Yoğun bürokrasiye rağmen üst düzey uzmanlardan oluşan bir grup, Avrupa Birliği'ni yapay zeka alanına kurallar getirmesi, kendisi ve dev teknoloji şirketleri arasında ittifaklar ve ortaklıklar kurması konusunda yoğun bir şekilde çalışmaya ikna etmeyi başardı.

Ancak ABD hâlâ emekleme aşamasında. Arap dünyamızdan ise bahsetmeye bile gerek yok!

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir. 

Şarku'l Avsat

DAHA FAZLA HABER OKU