İran diplomasisi nasıl anlaşılabilir?

Tahran'ın bölgesel ve uluslararası düşmanlarına karşı diplomatik açıklığı, bölgedeki saldırgan yaklaşımının kontrol altına alınmasına ilişkin soruları gündeme getiriyor

İran Dışişleri Bakanı Hüseyin Emir Abdullahiyan / Fotoğraf: AFP

İranlılar arasında yaygın olarak anlatılan, bir Arap, bir İranlı ve bir Afgan olan üç sosyoloğun Amerikan işgalinden hemen sonra Irak'ta saha araştırması yürüttüğünden bahseden bir fıkra vardır.

Sosyologlar, ABD'liler tarafından tutuklanıp casusluk suçundan hüküm giyerek idam cezasına çarptırıldıklarında, ABD'liler onlara ölmeden önce son bir dilek dileme şansı verir.

Arap araştırmacı "ABD'lilerden iyilik istemektense ölmeyi tercih edeceğini" söyler ve hemen idam edilir.

İranlı, "araştırmasını neden yürüttüğünü, bu araştırmanın ne kadar önemli olduğunu, ABD'lilerin onu tutuklamakla hata yaptığını ve ölümünün sosyal bilimler açısından büyük bir kayıp olacağını açıklamak için bir fırsat istediğini" söyler.

Afgan sosyolog ise hemen, "İranlı konuşmaya başlamadan beni vurun" der.

Fıkra, İranlıların kendilerini nasıl gördükleriyle ilgili pek çok anlam taşıyor.

Ayrıca bir miktar kazanç elde etmek için onların sürekli müzakere ve diyalog arzusunu vurguluyor.

Peki bu yaklaşım, bir anlayışa ulaşmaya yönelik gerçek arzuyu yansıtıyor mu?

Geçen aylarda Tahran, bölge ülkeleri ve hatta ABD ile diyaloğa hazır olduğunu defalarca gösterdi.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Geçen mart ayında Çin, Riyad ile Tahran arasındaki yakınlaşmaya aracılık etmiş ve bu çabalar iki ülke arasında tam diplomatik ilişkilerin yeniden başlamasıyla sonuçlanmıştı.

İran Dışişleri Bakanı Hüseyin Emir Abdullahiyan ağustos ayında Suudi Arabistan'ı ziyaret ederek Suudi Arabistan Veliaht Prensi ve Başbakanı Muhammed bin Selman'la görüştü.

Riyad'da düzenlediği basın toplantısında Abdullahiyan, ülkesinin Suudi Arabistan'la ilişkilerinin "doğru yolda gittiğini" belirterek, Suudi mevkidaşı Prens Faysal bin Ferhan ile "bölgesel diyalog ve iş birliği yürütme fikrini gündeme getirdiğini" kaydetti.

Gözlemciler, ilişkilerde herhangi bir çözülme belirtisinin, son yıllarda Yemen ve Suriye'de yaşanan çatışmaların alevlendirdiği gerilimi hafifletmek isteyen Arap ülkeleri, özellikle de Körfez ülkeleri tarafından olumlu karşılanacağına dikkat çekiyor.

Mayıs ayına gelindiğinde ABD'li ve İranlı yetkililer, Umman tarafından düzenlenen toplantılarla diplomasiyi yeniden başlattılar.

Bu toplantılardan bazıları İran'ın nükleer programını sınırlamaya yönelik tedbirleri araştırmak üzere gerçekleşti.

Washington, geçen ay Güney Kore'de bulunan İran fonlarının altı milyar dolarının serbest bırakılmasını da içeren bir anlaşmanın parçası olarak Tahran'da tutuklu bulunan 5 ABD vatandaşının serbest bırakılması konusunda görüşmelerde bulunmuştu.

Bu anlaşma, Tahran'ın insani amaçlara tahsis ettiği fonları nükleer programını finanse etmek veya bölgedeki ajanlarını desteklemek için kullanma olasılığı konusunda tartışmalara yol açtı.

Bu nedenle Cumhuriyetçiler, Başkan Joe Biden'ı düşman rejimi zenginleştirmekle suçlayarak anlaşmaya ilişkin bir saldırı başlattı.

Aynı zamanda, İran'da Mahsa Amini'nin öldürülmesi üzerine ülke çapında protestoların patlak vermesinden bu yana aylardır artan gerginliklerin ardından Avrupa ülkelerinde bir miktar rahatlama ortaya çıkmaya başladı.

İran, elinde bulundurduğu altı Avrupalıyı serbest bıraktı ve 2015 anlaşmasının üç Avrupalı ​​imzacısı olan Birleşik Krallık, Fransa ve Almanya ile nükleer görüşmelerde bulundu.

Ancak Tahran'ın bölgesel ve uluslararası rakiplerine karşı diplomatik açıklığı, bu yeni yaklaşımın İran'ın bölgedeki saldırgan davranışlarını kontrol altına alma, Yemen, Irak ve Lübnan'da istikrarsızlaştırıcı faaliyetler yürüten vekil güçlerin desteklenmesi ve hatta nükleer faaliyetlerinin kısıtlanması üzerindeki etkisine ilişkin soruları gündeme getiriyor.

Independent Arabia'ya konuşan gözlemciler, İran'ın davranışlarını yalnızca diplomasi yoluyla kontrol etme olasılığı konusunda fikir ayrılığına düştüler.

Ancak diyaloğun gerilimleri yatıştırmada temel bir rol oynayabileceği konusunda hemfikir oldular.


Amaç değil araç

Washington'daki düşünce kuruluşu Demokrasileri Savunma Vakfı (FDD) üyelerinden Behnam Ben Taleblu, Independent Arabia'ya yaptığı özel açıklamalarda "İran İslam Cumhuriyeti açısından diplomasinin bir amaç değil, araç olduğunu" söyledi.

Tahran, baş düşmanı İsrail'le silahlı çatışma riski yüksek kalsa bile, 'diplomatik açıklık politikasının' Ortadoğu'daki gerilimlerin yatışmasına katkıda bulunduğunu söylüyor.

Ben Taleblu, Tahran'ın Ortadoğu'daki ortaklarıyla diplomasiye yönelmesinin nedenlerinden birinin, kendisinin ve vekillerinin son on yılda askerî açıdan elde ettiği siyasi zaferleri pekiştirme arayışı olduğuna inanıyor.

Gözlemciler, İran'ın davranışını kontrol etmeye katkıda bulunabilecek şeyin, diplomasi ve ikili anlaşmaların İran'ın yaptırımlardan, aşırı enflasyondan ve İran riyalinin dolar karşısında rekor değer kaybından etkilenen ekonomisini canlandırmasına olanak sağlayacağını umması olduğuna inanıyor.

2018 yılında eski ABD Başkanı Donald Trump yönetiminde ABD, İran'la yapılan tarihi nükleer anlaşmadan tek taraflı olarak çekilmişti.

Daha sonra Tahran'a yönelik azami yaptırım kampanyası uygulandı ve cezai tedbirler hâlâ yürürlükte.

Söz konusu yaptırım ve tedbirler, uyruğu ne olursa olsun İran'a yatırım yapmayı düşünen herhangi bir yabancı şirket için güçlü bir caydırıcı işlevi görüyor.

Londra merkezli Chatham House Ortadoğu ve Kuzey Afrika Programı Direktörü Senem Vekil'e göre İran, rakiplerini alt etme yeteneğini göstermeyi amaçlıyor.

Vekil, "İran'ın yaptırımlara ve iç protestolara rağmen, uluslararası ekonomi ve dış ilişkileri güçlendirerek fırtınayı atlatmaya devam ettiğini ve bu diplomasinin ekonomik bağlantıyı artırmayı ve iç morali yükseltmeyi amaçladığını göstermeyi sabırsızlıkla beklediğini" ifade etti.


Gerginliği azaltmak

Hürmüz Boğazı'ndaki güvenlik endişelerinin yeniden arttığı bir sır değil.

Son olarak ABD Donanması, Hürmüz'de gemi taşımacılığının güvenliğini sağlamak amacıyla üç bin denizciden oluşan bir kuvvet gönderdi.

Bu karar, yalnızca geçen temmuz ayında yapılan iki saldırı da dahil olmak üzere İran'ın ticari gemilere yönelik yakın tarihli bir dizi saldırısının ardından geldi.

ABD Merkez Kuvvetler Komutanlığı'nın (CENTCOM) verilerine göre İran, 2021'den bu yana 20'den fazla ticari gemiye saldırdı.

Hürmüz Boğazı'ndaki asıl sorunun İran ile ABD arasındaki düşmanca ilişki olduğuna dikkat çeken gözlemcilere göre, bu durum bir sorun teşkil ediyor.

Çünkü failler kolayca alt edilebilecek veya korkutulabilecek korsanlar değil.

Ayrıca saldırıya uğrayan gemiler ABD bayrağı taşıyan gemiler değil, ancak yükleri çoğunlukla Amerikan şirketleriyle bağlantılı. Yani aslında bu saldırılar ABD'ye yönelik gerçekleştiriliyor.

Bazı gözlemciler, Washington ile Tahran arasındaki son anlaşmanın ve Tahran'ın bölgedeki rakipleriyle diyaloğa yönelik eğiliminin, rakipler arasındaki gerilimin hafifleyeceğinin habercisi olabileceğine inanıyor.

Washington ve Tahran arasında çok sayıda parlama noktası ve tehlikeli düşmanlık varken diplomatlar, İran'ın Rusya'nın Ukrayna'daki savaşına verdiği destek de dahil olmak üzere, yaptırımların kısmen kaldırılması karşılığında beş ABD'linin serbest bırakılması gibi bir anlaşmanın, İran'ın nükleer faaliyetleri de dahil olmak üzere endişelerin giderilmesine yönelik daha sessiz çabalara yol açabileceğini söylüyor.

Geçen ay AFP'ye konuşan müzakerelere aşina bir kaynak, her ne kadar mahkûm anlaşması nükleer meseleden ayrı olsa da İran'la gerilimin azaltılmasında diplomasinin etkili olduğunu söyledi.

Tahran'ın Husi isyancılarını desteklediği Yemen'de bir yıldan fazla süredir gayri resmi olarak sürdürülen ateşkese atıfta bulunan kaynak, İran bağlantılı Şii milislerin Irak'ta ABD güçlerine yönelik saldırılarının da azaldığını belirtti.
 


Sahte bir güvenlik duygusu

Mahkumlarla yapılan anlaşmanın daha fazla diplomatik açıklığın işareti olmayabileceğini söyleyen gözlemciler, gelecekte diplomasiye ilişkin beklentilerin yükseltilmemesi konusunda uyarıda bulundu.

Ben Taleblu, İran rejiminin ajanlarını kontrol edebileceğine, ancak bunun kısa bir süre için geçerli olacağına inanıyor.

Bu daha çok her çatışma bölgesindeki yerel koşullarla veya Tahran'ın Washington'u sahte bir güvenlik duygusuna sürükleme girişimiyle ilgilidir.

Diplomasi peşinde koşmak İran'ın yeteneklerini ve niyetlerini boşa çıkarmaz.

Carnegie Uluslararası Barış Vakfı'ndan Karim Sadjadpour, "İran İslam Cumhuriyeti'nin ABD'ye yönelik düşmanlığı, onun devrimci güç kimliğinin temelidir. İran'ın iç meşruiyeti için düşman olarak ABD'ye ihtiyacı var. Ekonomik açıdan gerekli olduğunda rehineler ve nükleer silahlar konusunda taktiksel anlaşmalar yapmaya hazırdır. Ancak ABD'ye yönelik düşmanlığı stratejik ve kalıcıdır" ifadelerini kullandı.

Ayrıca Trump döneminde ABD Ulusal Güvenlik Konseyi'nin eski bir yetkilisi olan ve şu anda FDD'de çalışan Richard Goldberg, mahkumların serbest bırakılması anlaşmasının, diğer ülkelerin ABD vatandaşlarını haksız yere hapse atması ve ardından serbest bırakılmaları için fidye talep etmelerine yönelik bir teşvik olduğunu söyledi.

Goldberg, New York Times'a yaptığı açıklamada şu ifadeleri kullandı:

Bu çifte bir darbe. Hem yurtdışındaki ABD'liler üzerinde geniş kapsamlı etkileri olan korkunç bir rehine politikası örneği hem de kongre incelemesi olmadan gizlice müzakere edilen nükleer anlaşmanın devamı.

 

 

Independent Arabia

DAHA FAZLA HABER OKU