Orta Vadeli Program'da temenniler çok, matematik yok

Prof. Dr. Mete Gündoğan Independent Türkçe için yazdı

Geçen hafta açıklanan Orta Vadeli Program (OVP) 2022-2024 üzerinden 2026 sonuna kadar ekonomik gelişmeleri değerlendireceğiz. 

Öncelikle açıklanan OVP'nin   hayırlı olmasını diliyorum, lakin orta vadeli planın zayıf olduğunu görüyorum. 

Bir orta vadeli planın, üç temel politikayı içermesi ve net olarak birbirleriyle bağlantılarını da gösterebilmesi lazım:

  1. Mali politikaları
  2. Para politikalarını 
  3. Gelirler politikalarını içermesi gerekiyor. 

Orta Vadeli Program (OVP) 2022-2024'te ise "Şu, şu kadar olacak. Bu, bu kadar olacak" şeklinde bol miktarda temennilerde bulunulmuş. 

İyi de ne yapacaksınız da o, o kadar olacak?

Bunun matematik altyapısı nedir? 

Yani illa oraya matematik formül yazmaya gerek yok. 

Ama kurduğunuz cümleler arkasındaki o denklemi okuyucuya hissettirir, gösterir

Orta vade planın bence en büyük eksiği budur:

Nasıl olacak da bu temenniler gerçekleşecek? 

Bu sorunun cevabı yok.

Özetle bunu şöyle ifade edebilirim:

Temenniler çok, matematiği yok. 

Orta Vadeli Program (OVP) 2022-2024, Sayın Bakan Mehmet Şimşek tarzında hazırlanmış bir plan.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Daha önce "Ekonomide Tarz-ı Siyaset" diye üç başlık halinde toplamıştık bundan önceki maliye bakanlarının uygulamalarını. 

Bakan Şimşek'in tarzı: "alabildiğimiz kadar dış borç alalım, dışarıdan döviz gelsin, verebildiğimiz kadar yüksek faiz verelim; çünkü başka türlü yabancılar gelmiyor. E biz daha çok çalışalım, daha çok üretelim. Arada ekstradan artı değer üretip onu da ülkemize yansıtalım…"

Böyle bir hikaye gerçekleşir mi? 

Gerçekleşmez.

Geçmişte gerçekleşmedi. Bundan sonra da gerçekleşmeyecek.

Ama tarzı bilmek açısından da bunları ifade etmiş olayım.

Şimdi gelirler politikası nedir; bu ortada yok, OVP'de bunu göremiyoruz. 

Bunu yalnız şu şekilde okuyabiliyoruz:

Mesela ücretlilerin ücretleri yeterince artırılmadı.

Yani enflasyonu telafi edecek kadar büyümeden pay verecek kadar ücret artışları olmadı. 

Hatta emeklilerin durumu çok daha kötü.

"Yıl sonunda bunların durumunu ele alacağız" deniyor ama hani bir atasözümüz vardır:

Dereye su gelinceye kadar kurbağanın gözü patlar.


İnşallah emekliler yıl sonuna kadar mücadelelerini sürdürürler de çok büyük ekonomik sıkıntılar içerisinde büyük tahribatlarla karşılaşmazlar.

Yine tasarruf tedbirleri uygulanacak. Birçok şey devlet alımlardan vazgeçti, harcamalarını kıstı. 

Bu da yatırım yapamayacak manasına geliyor.

Nereden çıkarıyoruz bunları? 

OVP'de gelir politikalarını nasıl karşılayacak? 

Bu artışları nasıl olacak? 

Ekonomi dediğiniz ise şey para harcamak demektir. Bir tarafta alış bir tarafta veriş vardır.

Yani siz harcama yapacaksınız ki hedeflerinize ulaşırsınız. 

Harcama yapmak içinizde paranız, geliriniz olması lazım. Bu gelirleri de buradan elde edeceksiniz. 

Ya da siz devlet olarak yatırım yapmayacaksınız ya da iç piyasada kapıları açacaksınız, alabildiğiniz kadar yabancı yatırımcı alacaksınız getireceksiniz.

Yabancı yatırımcılar da daha önce de ifade ettiğimiz gibi kendi karını görmeden diğer ülkelerde sizin alternatifiniz olan ülkelerdeki karıyla kıyaslamadan da gelmezler. 

Demek ki onlardan daha rekabetçi faiz, onlardan daha rekabetçi kur politikası uygulayacaksınız.

Bunların hepsi aleyhimize demektir. 

Bu arada işsizlik artacak demektir. 

Çünkü faizler yükseldiği zaman krediye ulaşım, orta ve küçük işletmelerde azalacak.

Bundan da işsizlik doğacak. İşletmeler kapanacak ya da çok zor duruma gelecek demektir. 

Talep şoklaması yapacaksınız; talebi kısacaksınız. 

Yüksek faizle, kur politikalarıyla siz yapabildiğiniz kadarıyla bir stabilizasyona gideceksiniz. 

Bu arada da enflasyonu kontrol altına almaya çalışacaksınız.

Bu ise, bu şekilde OVP'de gözükmüyor.

Olmayacağını yorumlayabileceğimiz rakamları ise görebiliyoruz.

Şimdi büyüme çok önemli. Enflasyon önemli ama büyüme de çok önemli.

Çünkü Türkiye normal nüfus artışlarının dışında, almış olduğu göçlerle de büyüyen bir ülke haline geldi. 

Büyümeyi nasıl yapacaksınız? 

Mesela "2022 yılında yüzde 5,5 büyüdük. Bu, bizim daha önceki öngörülerimizin çok çok üzerinde bir büyümedir. Bundan sonra da böyle devam edeceğiz" deniyor. 

Buna bir güzelleme yapılıyor. 2024'te yüzde 4 büyüme öngörülüyor.

İyi de 2022'te elde edilen büyüme farklı bir ekonomi tarz-ı siyasetin ürünüydü, 2024'ün büyümesi bambaşka bir ekonomi tarz-ı siyasetin ürünü olacak. 

Yüzde 5,5'u görmeyi bırakın, yüzde 4'ü görmeniz bile bu gidişle hayal gibi gözüküyor.

İlk defa Sayın Bakan Şimşek döneminde Türkiye'de Hint asıllı iktisatçı Jagdish Bhagwati'nin atmış olduğu bir teori konuşulmuştu: "Fakirleştiren büyüme."

Yüksek enflasyon, yüksek faizler, yüksek kurla birlikte büyümede sağlarsanız, büyümeyi de sağlıyorsanız, mutlaka bu büyüme o ülkenin vatandaşına yansıyan bir büyüme değil. Fakirleştiren bir büyümedir. 

Siz çünkü büyüyorsunuz ama içeriden de yüksek faiz ödüyorsunuz. Servet transferi yapıyorsunuz. Kazancınızı dışarı aktarıyorsunuz demektir.

Eğer ekonomide bu tarz-ı siyaset devam ederse, bu "fakirleştiren büyüme" teorisinin Türkiye Cumhuriyeti sınırları içerisinde yeniden kendisini ispat ettiğini göreceğiz.


Yine yüksek faizlerden bahsederken çok net bir şekilde yüksek faiz ödemelerinin olacağını OVP'de görüyoruz. 

OVP'ye göre:

2024 yılında ödenecek olan faizler 1 trilyon 276 milyar lira. 

2026 yılında ödenecek faizler 2 trilyon 321 milyar lira. 

2024'te faiz oranı Gayrisafi Milli Hasıla'nın yüzde 3,1'i iken, 2026'da 3,7'sine çıkacak.

Peki daha önce neydi? 

2022'de 2,2'ydi, içinde bulunduğumuz 2023'te 2.6 olacağı tahmin ediliyor.

2023'te bizim ödeyeceğimiz faiz 663 milyar lira,

2026'da planlanan faiz 2 trilyon 21 milyar lira.

Yani 2023'ün dört katı daha fazla faiz öder hale geleceğiz. 

Şimdi oransal olarak baktığımızda 2022'de Gayrisafi Milli Hasıla'nın yüzde 2,2'siyken, 2026'da 3,7'sine çıkacak. 

Miktar olarak baktığımızda ise, 2023'te ödediğimiz faizin dört katını 2026'nın sonunda ödeyeceğiz.

İşte ekonomide tarz-ı siyasetin önemi burada. 

Bütün bu verilere rağmen eğer bir büyüme olacaksa onda da Bhagwati'nin teorisine işaret ederek, "fakirleştiren büyüme" olur. 

Sermaye transferi de olacağı için rakamlar olarak büyürüz ama elimizde servetimiz, zenginliklerimiz kalmaz… Bize bir şey kalmaz.

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir. 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU