G20 zirvesinden fotoğraflar

G20 Zirvesi çok önemli bir etkinlikti. Dünyanın ekonomik rekabet ve jeopolitik zorluklar nedeniyle bir geçiş sürecinden geçtiğini keskin bir şekilde ifade etti

Fotoğraf: Reuters

Dünyanın geleceğinin çehresi, New York'taki Birleşmiş Milletler binasının koridorlarında değil, başka masalarda çiziliyor.

G7 masasında, BRICS masasında ve her şeyden önce de G20 zirveleri masasında çiziliyor.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

G20 zirvesi masasının etrafında günümüzün ve geleceğin en güçlü ve etkili ülkelerinin liderleri yer alıyor.

En güçlü cephaneliklerin ve en güçlü ekonomilerin liderleri toplanıyor.

Ukrayna'daki açık savaş yeniden cephaneliklerin önemine odaklanılmasına yol açtı ancak dünyanın geleceği füzeler ve insansız hava araçlarıyla kurulamaz.

Gerçek gelecek ekonomik ilerleme tarafından çizilir. Gelecek kalkınma, teknolojik gelişme, inovasyon, yoksulluk ve işsizlikle mücadeleyle, ticareti ve mal tedarikini teşvik etmek, büyük nüfus gruplarını yoksulluktan, marjinalleşmeden, çaresizlikten ve mevcut kaynakların başarısız yönetiminden kurtarmakla belirlenir.

Yeni Delhi zirvesi, açık bir rol mücadelesi içinde dünyanın jeopolitik zorlukların ve ekonomik rekabetin yükünü taşıdığı bir geçiş aşamasından geçtiğini gösterdi.

Zirveden Rusya ve Çin'in yokluğu ile üç oyuncunun, ABD, Suudi Arabistan ve Hindistan'ın dikkat çekici varlığı gibi bir grup fotoğraf geldi.


İlk fotoğraf Vladimir Putin adında önemli bir uluslararası oyuncunun yokluğuydu.

Ülkesi, kendisini Batı'ya bağlayan köprüleri havaya uçuran, ne sonuçlandırabildiği ne de geri çekilme ihtimalinin bulunmadığı uzun bir savaşa saplanmış bulunuyor.

Putin, ülkesine yakın olan ve son dönemde seçeneklerini çeşitlendirmeye başlamadan önce hep onun silahlarına güvenen bir ülkede düzenlenen zirveyi kaçırdı.

Rusya ile ilgili Yeni Delhi'de çıkan fotoğraf, savaşın yıpratıcılığı ve Batı ile kopan ilişkiler nedeniyle gerilemeye aday bir rol fotoğrafıydı.

Zirvenin sonuç bildirgesinde Ukrayna'daki savaş konusunda Rusya'ya karşı nazik bir dilin kullanıldığı doğru ama bu diğer gerçekleri ortadan kaldırmıyor.

Bunların arasında Rusya'nın büyük uluslararası toplantılarda katılımının Ukrayna kazasının izlerini taşıdığı gerçeği de var.


Diğer fotoğraf ise iktidara geldiği 2012 yılından bu yana düzenli olarak grubun toplantılarına katıldığı bilinen Çin Devlet Başkanı Şi Cinping'in zirvedeki yokluğuydu.

Aylar önce, Yeni Delhi zirvesinin Şi ile Başkan Joe Biden arasında, Ukrayna savaşı sonrası dünyanın ihtiyaç duyduğu bir toplantı için fırsat sunduğu yönünde söylentiler yayılmıştı.

Bu durumda Şi, bu tür bir toplantının koşullarının olgunlaşmaması nedeniyle mi yoksa zirvenin Çin ile arasında bir çatışma ve sınır anlaşmazlıkları anıları bulunan Hindistan'ın topraklarında yapılması nedeniyle mi yoktu?

Şi'nin yokluğunun, Batı'nın sıcak uluslararası rekabeti Asya arenasına taşımak yönünde ciddi bir karar aldığına, Hindistan'ın damarlarına teknoloji ve yatırım enjekte etmeye ve böylece Hint rüyasını Çin rüyasının amansız bir rakibi yapmayı planladığını hissetmesinden kaynaklandığına inananlar var.  

Dahası Japonya ve Güney Kore gibi yakın ülkeler de Çin'in emellerine karşı düzenlenen bu 'Hindistan darbesine' aktif olarak katılıyorlar.

Son zamanlarda Pekin, Washington'ı, Çin'i daha önce Sovyetler Birliği'ni yerleştirdiği haneye yerleştiren 'yeni bir Soğuk Savaş' başlatmakla suçlamaktan çekinmiyor.

Yeni Delhi'den çıkan ABD fotoğrafı da oldukça anlamlıydı. Dünyanın çok kutupluluğa doğru gittiği açık ama 30 yıldır dünyanın tek lideri olan ABD halen birçok güç kartını elinde tutuyor.

Geçen aylarda oluşturduğu Asya konsensüsü Çin'in yükselişini sınırlamaya yönelik görünüyor.

Bu konsensüs, farklılıklara rağmen, NATO piyonlarını sınırlarına yaklaştırma yoluyla Rusya'yı kuşatma sürecine benziyor.

Joe Biden'ın politikası açıkça Hindistan ve diğer Asya ülkelerine güvenerek Çin'i 'dünyanın fabrikası' unvanından mahrum bırakmayı amaçlıyor.

Dolayısıyla Biden'ın Hindistan'dan sonraki durağının Vietnam olması tesadüf değil.

Zirvenin verdiği Hindistan fotoğrafını ise fazla açıklamaya gerek yok.

Zirve, 2014'ten bu yana Hindistan'ı yöneten ve bir üçüncü dönem daha yönetmeyi umut eden Narendra Modi'nin kariyerindeki en önemli andı.

Modi, ülkesinin Rusya-Ukrayna savaşına ilişkin tutumunu çok dikkatli bir şekilde yönetti.

Savaşı kınamaktan kaçındı ancak Batı'ya pencereler açma politikasını pekiştirdi ve BRICS grubunun Batı'ya düşman bir platforma dönüşmemesi için geçtiğimiz dönemde kayda değer bir çaba gösterdi.

Çin'in yükselişinden korkan ülkeler, Hindistan'dan, nüfus büyüklüğünden ve teknolojik yeteneklerinden yararlanarak Çin cini ile rekabet eden bir Asya cini rolünü oynamasını talep ediyorlar.

Ne var ki Modi, teklifler ve ayartmalarla mantıklı bir şekilde başa çıkıyor.

G20 zirvesinden gelen Arap fotoğrafı yeni ve parlaktı. Başkaları tarafından yaratılan bir dünyaya uyum sağlamak Arapların önündeki bir meydan okuma olmaktan çıktı.

Araplar dünyanın geleceğini şekillendirmeye katılma hakkını çekip aldılar.

Araplar bunu tek G20 üyesi Arap ülkesi olan Suudi Arabistan'ın rolü sayesinde başardılar. Suudi Arabistan'ın son yıllarda 'Vizyon 2030' çerçevesinde bir ilerleme, açılım ve sorumluluk modeli oluşturmadaki başarısı, ona ABD, Çin ve Hindistan dahil olmak üzere büyük oyuncularla stratejik ortaklıklar kurma hakkı kazandırdı.

Bu gerçeklik Suudi Arabistan'ın G20'deki konumunu inisiyatifler sunma konumuna taşıdı.
 


Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman'ın Yeni Delhi'de Biden ve Modi'nin de aralarında bulunduğu çok sayıda liderin katılımıyla yaptığı açıklamanın önemli bir olay olduğunu söylersek abartmış olmayız.

Veliaht Prens kıtalararası 'yeşil koridorlar' projesini duyurdu. Ekonomik bağlantıyı güçlendirmek, altyapıyı geliştirmek ve rehabilite etmek, ilgili taraflar arasındaki ticaret alışverişini arttırmak amacıyla Hindistan, Ortadoğu ve Avrupa'yı birbirine bağlayan bir ekonomik koridora ilişkin bir mutabakat zaptı imzaladı.

Suudi Arabistan'ın ABD ile imzaladığı mutabakat zaptı, dünyanın limanlarını birbirine bağlama, demiryolu ağlarını genişletme, dijital ekonomiyi geliştirme, veri aktarımını ve ticaret alışverişini artırma konusunda iddialı bir programa tanık olacağını açıkça ortaya koyuyor.

Böylece dünya kendisini iki büyük programla karşı karşıya buldu; birincisi, ekonomik ve siyasi anlamı olan 'ekonomi koridoru', diğeri de Çin'in meşhur 'Bir Kuşak Bir Yol' programı…

G20 Zirvesi çok önemli bir etkinlikti. Dünyanın ekonomik rekabet ve jeopolitik zorluklar nedeniyle bir geçiş sürecinden geçtiğini keskin bir şekilde ifade etti.

Rol oluşturmanın dinamik bir ekonomi, aklı başında politikalar ve büyük hedefler gerektirdiğinin de altını çizdi.

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir. 

Şarku'l Avsat

DAHA FAZLA HABER OKU