Ayn el-Hilve kampı, Filistinli gruplar arasında hesaplaşma için bir arena

Fetih, Hamas ve İslami Cihad'ın Lübnan'ın güneyinde askeri bir yapı kurmaya çalışmasından korkuyor

Fotoğraf: Independent Arabia

Lübnan'ın güneyinde Filistinli mültecilerin yaşadığı Ayn el-Hilve kampında şiddetli çatışmalar patlak verdi.

Çatışmalar, kamptaki Filistin Ulusal Güvenlik Komutanı ve Fetih Hareketi'nde Tuğgeneral Ebu Eşref el-Armuşi ve dört arkadaşının, kamp içerisindeki el-Besatin Mahallesi'nde bulunan halka açık bir otoparkta silahlı pusuya düşürülerek suikasta uğraması üzerine başladı.

Çatışmalar, çok sayıda Ayn el-Hilve sakininin yerinden olmasına ve mülklerinin zarar görmesine neden oldu.

Özellikle su depoları ve güneş panellerinin yanı sıra kampın bazı mahallelerinde çok sayıda ev, dükkân ve araba ateşe verildi.

Sayda şehrinin bazı yerlerinde rastgele açılan mermiler binalara, işyerlerine ve arabalara isabet etti.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Lübnan ordusu, Filistinli silahlı kişiler arasındaki çatışmaların ardından merkezler ve gözlem noktalarının ateş altına alınması üzerine çok sayıda askerin yaralandığını duyurdu.

Ordu, yaptığı açıklamada 'nedeni ne olursa olsun askeri merkezleri ve personelini tehlikeye atmanın sonuçlarına' karşı uyarıda bulundu.

Ayrıca Lübnan ordusundaki subaylar ile Filistinli liderler arasında var olan temaslardan dolayı ateş kaynaklarına aynı şekilde karşılık verileceği vurgulanan açıklamada "Askeri kontrol noktalarını hedef almak rastgele değil, kasıtlıdır" denildi.

Lübnan medyasına göre olayda 11 kişi öldü ve 50 kişi yaralandı. 


Armuşi suikastının arka planı

Ebu Eşref el-Armuşi, önemli bir askeri lider ve Fetih hareketinin şahinlerinden biriydi.

Filistin İstihbarat Başkanı Macid Farac ile bağlantılı olan Fetih'teki Finans Şubesi Başkanı Munzer Hamza ve Filistin'in Lübnan büyükelçisi Eşref Dabbur'a yakın bir isimdi.

Ayn el-Hilve içerisinden kişisel güvenliği için adını vermek istemeyen Filistinli bir siyasi kaynak, Independent Arabia'ya yaptığı açıklamada Armuşi suikastının arka planını anlattı.

Kaynak, "Gazze'deki siyasi çekişme tamamen kampa yansıdı. UNRWA (Birleşmiş Milletler Filistinli Mültecilere Yardım ve Çalışma Ajansı) ile olan ilişkiden, Filistin kurumları içindeki çatışmaya ve özellikle Lübnan'daki en büyük Filistin topluluğunu içerdiği için merkezi konumu nedeniyle Ayn el-Hilve başta olmak üzere kamplar içindeki kontrol ve nüfuza kadar, tüm konularda anlaşmazlık vardı" dedi.

Kaynak, geçen mart ayında Usbetul Ensar üyesi Halid Aladdin'in Filistin Ulusal Güvenlik Güçleri mensubu Mahmud Zubeydat'ı öldürdüğünü, katil temsil olana kadar kamp içerisinde gerginliğin hakim olduğunu ve kampın büyük bir savaş tehdidi altında olduğunu dile getirdi.

Filistinli kaynak, "Bu noktada Emel Hareketi arabulucu olarak müdahale etti. Çünkü genç adamın Sünni bir gruba mensup olduğu doğru. Ancak amcaları Şii ve arabuluculuk onun Lübnanlı yetkililere teslim edilmesini gerektiriyordu. Ancak Halid Aladdin, Lübnan güvenlik güçlerine teslim edilmedi. Filistin Ortak Kuvveti'nin sanıkların Lübnan ordusu istihbaratına teslim edilmesi yönündeki teyidine rağmen Zubeydat halkı, onun kendileri tarafından kandırıldığını ve katilin cezasını çekmediğini, bunun yerine Hizbullah mensubu kılığında ve yardımıyla güvenli bir bölgeye kaçtığını düşünüyor. 'Somalili' lakaplı Muhammed Zubeydat, kamptaki el-Cemize Mahallesi'nden geçerken Cund eş-Şam örgütüne bağlı üç kişiyi öldürerek kardeşinin intikamını almaya karar verdi" dedi.

"Sonuç olarak Abd Ferhud öldürüldü ve Ebu Katada lakaplı İsa Cemal Hamad ve Mahmud Halil yaralandı. Ancak öyle görünüyor ki Somalilinin kararı bireyseldi" diyen kaynak, sözlerini şöyle sürdürdü:

Fetih operasyonlarının bir emri değildi. Bu sırada çatışmalar başladı. Militanlar, Ayn el-Hilve kampına bitişik el-Barkasat bölgesinde yaşayanlara ateş etmeye başladı. Burada Zubeydat ailesi, oğulları Mahmud'un intikamını almadıklarını ve Muhammed'i (Somalili) teslim etmeyeceklerini belirttikleri bir açıklama yaptı. Armuşi, bir taraf olarak değil, hakem olarak müdahale etmek istedi. Ayrıca Somaliliyi Lübnan devletine teslim etmek istedi. Gruplarla müzakere etmeye giderken, İslamcılar ile Fetih arasında karışık bir etki alanı olan el-Basatin bölgesine girdi. Ama bir pusuya düştü ve pusu, onu ve tüm unsurlarını yok etti.


Filistinli kaynak, "Tüm olasılıklar, Armuşi'yi tasfiye eden tarafın Fetih olduğunu söylüyor. Çünkü Filistin istihbarat teşkilatı başkanı Macid Farac'ın Beyrut'a yaptığı ziyaret ve yoğun görüşmelerin ardından kamptaki uyuşturucu ticareti ve Ulusal Güvenliğin yasadışı unsurları gibi olumsuzluklara son vermek ve onları Lübnanlı yetkililere teslim etmek istiyordu. Ama kampta ona suikast düzenleyen kurbanlar olduğu ve tüm hareketlerinin gizli olduğu görülüyor. Ama hareketler gözlemlenmiş ve izlenmiş olmalı ve hareketin içinden biri onu ihbar etmiş olmalı" açıklamasında bulundu.


Filistin istihbarat şefi, neden Beyrut'u ziyaret etti?

Bazı Lübnan medyası, Filistin İstihbarat Servisi Başkanı Macid Farac'ın birkaç gün önce Beyrut'a yaptığı ziyaretin Ayn el-Hilve kampında yaşanan olaylardan kaynaklandığını açıkladı.

Filistinli siyasi kaynak, ziyaretle ilgili olarak "Farac, kampı ziyaret etmedi. Filistin Kızılayı içindeki anlaşmazlık ve Lübnan'daki Fetih liderleri ile Filistin büyükelçisi Eşref Dabbur ve Lübnan-Filistin Diyaloğu arasındaki anlaşmazlık gibi bazı konuları görüşmek üzere baskı dosyaları için ziyarette bulundu. Öte yandan Komite, Farac'ın, Lübnan'daki kamplarda Filistin polisi fikrini canlandırmak da dahil olmak üzere kamptaki organizasyon içinde radikal değişiklikler istiyor. Bu değişiklik, geçmişte Lübnanlıların onayıyla başlamış ve Raşidiye kampında yüzlerce unsur eğitilmişti. Lübnan ordusu istihbarat başkanı Tony Kahveci, kamu güvenliği genel müdür vekili Tümgeneral İlyas el-Bisari ve Beyrut'taki Filistin büyükelçiliği ile görüşmesi bu amaçlaydı" dedi.

Kaynağa göre Farac, Fetih hareketi arasında, Aralık 2021'de el-Burc eş-Şamali kampında Hamas'a ait bir silah deposunda patlama meydana gelmesinin ardından özellikle güney bölgelerde Hamas'a sağlanan kolaylıklar konusunda korkular olduğunu vurguladı.

Olayın, uluslararası acil durum güçlerinin (UNIFIL) operasyon alanında ve 1701 sayılı uluslararası kararın kapsadığı alanda, yani Litani Nehri'nin güneyinde ve Lübnan- İsrail saldırısından sonra alınan karar bölgesinde meydana geldiğine dikkat çekildi.

Karasın ana maddesi, tüm UNIFIL operasyon alanını yasadışı silahtan arındırmaktan bahsediyor.

Ayrıca geçen nisan ayında İsrail'e yine el-Burc kampı yakınlarından roketler atıldı. O dönemde Hizbullah, saldırının ardında Filistinli grupların olduğunu açıkladı.

Ayrıca Hizbullah'ın sınırlarda kurduğu iki çadırla ilgili olarak, İslami Cihat unsurlarının varlığına ve buralarda bir Filistinli varlığına dair haberler yayımlandı.

Bu durum, Hamas ve İslami Cihad'ın, Hizbullah ile mutabakat çerçevesinde ve onun örtüsüyle güneyde askeri bir yapı kurmaya çalıştığı yönündeki korkuları artırdı.

Aynı Filistinli siyasi kaynak, Filistin yönetiminin Lübnan güvenlik makamlarını Hamas ve İslami Cihat hareketine kolaylıklar sağlamakla suçladığını dile getirdi. 

Lübnan Araştırma ve Danışma Merkezi Müdürü Hasan Kutub, Independent Arabia'ya yaptığı açıklamada "Bugün içerisinde bulunduğumuz aşama, Filistinli milisler arasında uydurulmuş çatışmalardır. Bunların bir kısmı, kampların dışında faaliyet gösteren milisler tarafından destekleniyor. Savaşa bir çözüm, yıkımı, öldürmeyi ve yerinden edilmeyi durdurmak için dengeli bir siyasi müdahale yok. Lübnan Devleti kayıp. Bedelini ödeyenler ise kampın çocukları, apartheid duvarının kuşattığı mazlum Filistin halkı ve istikrarının, ekonomisinin ve sosyal doku uyumunun tam kalbinde yer alan Sayda şehridir. Ayrıca silahlar ve uyuşturucular yayılmış durumda. Bunlar, sorumlular tarafından herhangi bir çözüm veya engel ortaya koyulmadan aleni şekilde satılıyor" açıklamasında bulundu. 
 


Lübnan'da Hamas'ın yükselişi

Lübnan'daki Hamas hareketinin yükselişi, hareketin siyasi büro başkanı İsmail Haniyye'nin Eylül 2020'de Beyrut'a yaptığı ziyaretin ardından geldi.

O dönemde Haniyye, Ayn el-Hilve kampında Hizbullah Genel Sekreteri Hassan Nasrallah görüşmesinin ardından "Diaspora kampları, içinde büyük olayların gerçekleştiği, içinden kahramanların çıktığı, davanın yaşatıldığı direniş kaleleridir" dedi.

Haniyye, "Direniş, Tel Aviv'i e ötesini yok edecek füzelere sahip" ifadelerini kullanırken, tehditleri Lübnan topraklarından geldiği için bu pek çok soruyu ve suçlamayı gündeme getirdi.

O dönemde Haniyye'ye Burc el-Baracna ve el-Burc eş-Şamali'de modern silahlarla donatılmış 200'den fazla silahlı adam eşlik etti.

O dönemde medya organlarının haberine göre söz konusu silahlı adamlar, askeri kıyafetli ve yüksek eğitimliydi. 

Bu çerçevede Filistinli kaynak, Şarku'l Avsat'a yaptığı açıklamada "Hamas, Lübnan'da kendisini her zaman askeri bir örgütten uzak olarak sunmuştur. Ancak olanlar tam tersi. Güvenlik ve askeri yeteneklerini güçlendirdiği için Lübnan ve diğer ülkelerdeki üyelerini eğitiyor" dedi.

Kaynak, Hamas'ın bu konudaki niyetlerini açıklamamakta ısrar ettiğini söylerken, çünkü kendisini kampların güvenliğini kontrol edebilen taraf olarak sunmak için 'sürpriz ve ani ortaya çıkışlara' güvendiğine dikkati çekti.

"Son zamanlarda Ayn el-Hilve'de tanık olduğumuz şey de bu" diyen kaynak, "Hamas, Fetih'in kampları kontrol edemeyeceğini söylemek için kampların güvenliğini bozma hususunda her zaman İslami bireylere ve gruplara fon sağladı. Batı Şeria'da uyguladığı senaryo da bu" ifadelerini kullandı.

 

 

Independent Arabia

DAHA FAZLA HABER OKU