Fransız hasta

Macron gerçekten şanssız. Fransa içeride hasta ve dışarıda hasta. Vladimir Putin, Ukrayna'yı işgal ederek dünyayı çok kutupluluğa doğru itmeyi başardı, ancak aynı zamanda Fransa dahil Avrupa'nın konumunun zayıflamasına da katkıda bulundu

Fotoğraf: AFP

Emmanuel Macron hikâyeyi biliyor. Selefleri, iktidar dönemlerini ağızlarında acı bir tatla bitirdiler. Fransızların, Fransa'dan daha az parlak olduğu sonucuna vardılar.

Fransa onlardan arzularıyla çelişen şeyler talep ediyor. Onlar da ondan kaldırabileceğinden fazlasını talep ediyorlar. Ne o halkın değiştiğini kabul ediyor. Ne de halk onun değiştiğini kabul ediyor.

Tam bir sağırlar diyaloğu. Şiddet dalgaları ve hükümet planlarının, sağduyu çağrılarının ortadan kaldıramadığı derin bir yanlış anlama.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Macron hikâyeyi biliyor. Fransızlar bir adamı saraya taşır. Sonra ona oklar atarak eğlenirler. Devlete ve cumhurbaşkanına eziyet ederler.

1968'de sokakları ateşe verdiler ve tarihi büyük, uzun boylu General Charles de Gaulle'ün kuklalarını yaktılar. General bir yıl sonra ilk fırsatta onları yönetme kaderinden istifa etti.

Yüzlerce çeşit peynir ve şarabı olan bir halkın damak zevki karmaşasından bıktığını söyledi. Elysee "kafesindense" Colombe La de Zigliese'in ağaçlarının altında ölümü beklemeyi tercih etti.

Büyücü. Becerikli. Entelektüel ve aşık François Mitterand. O da Fransızlardan bıktı. Hayatının sonunda kanserle mücadele ederken hayal kırıklığını da gizlemedi. Onu unutarak ödüllendirmekte gecikmeyeceklerinden emindi.

Ayrılacağı günün arifesinde arkadaşına, "Aslında ben büyük başkanların sonuncusuyum" demekten çekinmedi. Sanki Fransa'nın, kaosları sıradan kişiler tarafından yönetilen sıradan bir devlete dönüşmeye doğru kaydığını önceden görmüş gibiydi.

Acı, tat ve üzüntü Paris Belediyesi kalesinde uzun süre ikamet eden Jacques Chirac'ı da ziyaret etti. 2005 yangınlarını, varoşların hiddetini, yanan araçları ve kırılan vitrinler sahnesini unutmadan gitti. Fransız günleri ile Fransa'nın büyüklüğü arasında hiçbir bağlantı yoktu.

"Beşinci Cumhuriyet"in damarlarına bir ölçüde modernite pompalayan ve Avrupa rüyasını benimseyen Valery Giscard d'Estaing, görevinden hayal kırıklığıyla ayrıldı.

Fransızlar ona ikinci bir başkanlık dönemi vermekte cimri davrandılar, bu yüzden "görevi tamamlayamadığı" hissi ona hep eşlik etti. Emeklilik koltuğundan kendisinden sonra gelenlerin gölgesindeki Fransız kaderini izledi.

2017 yılında 90 yaşındaki d'Estaing'in Fransız Le Point dergisinde gerçekçi ve şoke edici bir makalesi yayınlandı. Makalesinde, "Fransa hasta ve halk onu tedavi etmeli" dedi.

Ekonominin artık rekabetçi olmadığını ve Fransızların tükettiklerinin çoğunun yurtdışında üretildiğini söyledi. Fransa'nın eğitimde ve yargının etkinliğinde, Avrupa ve uluslararası düzeylerdeki rolünde bir gerileme olduğuna dikkat çekti.

Fransa hasta ve bir polisin Fransız kökenli olmayan bir genci öldürmesi suçu nedeniyle alevler içinde. Polis tutuklanıp kasten adam öldürmekle suçlansa da kıvılcım bir yangına yol açtı.

Banliyölerde, gencin başka bir kökenden ve farklı bir tenden olması halinde öldürülmeyeceği duygusu kalıtsal olmasaydı, Fransa bu kaderle karşı karşıya kalmayacaktı.

Birbirini izleyen hükümetlerin "entegrasyon planları" dedikleri şeye milyarlar harcadığı inkâr edilemez, ancak bu planların başarılı olmadığı açık.

Fransa gerçekten hasta. Özellikle son 20 yılda içinde meydana gelen demografik değişimlere yeterince dikkat etmedi. "Yeni Fransızların" "eski Fransızlarla" aynı olmadığını kabul etmeyi reddetti. Şimdi şok edici gerçeklerin önünde şaşkın bir şekilde duruyor.

Banliyöde yaşayan bir Fransız genç, babasını ağırlayan ve ona çalışma fırsatı veren Fransa'ya benzemek istemiyor. Polisten nefret ediyor ve davranışlarının ırkçılık koktuğunu düşünüyor.

Yargıya güvenmiyor, onu adaletsiz ve taraflı buluyor. Bir bütün olarak kuruma güvenmiyor. Oturduğu mahalledeki yaşam şartlarını kendisi ve benzerleri için bir ceza olarak görüyor.

Sandığın sorunu çözmenin yolu olduğuna inanmıyor. Parlak vitrinleri kışkırtıcı olarak görüyor ve onlarla hesaplaşma fırsatını kaçırmıyor.

Araçları ateşe veriyor ve alevlerle mesajlarını en iyi şekilde ilettiğini düşünen biri gibi seviniyor. Yağma ve vandalizm eylemlerine girişmek için fırsatı kaçırmayan bir azınlık da göçmen düşmanlığında aşırı sağa yeni bir cephane sağlıyor.
 


Teknoloji entegrasyonu kompleks hale mi getirdi?

Sorunun bir kısmına farkında olmadan katkıda bulunduğu açık ve net. Onlarca yıl önce göçmenler, bir iş fırsatı ve ülkelerinde katlandıkları hayattan daha az çetin bir hayat hayaliyle gelirlerdi.

Bıraktıkları topraklarla açık iletişim mümkün değildi. Bugün bir gurbetçi veya Fransa'da doğan çocuğu, telefonu veya bilgisayarı aracılığıyla geldiği köyle iletişim halinde kalabiliyor.

Asıl ülkesindeki çekişmelere dahil olmaya devam edebiliyor. Kimliğini dokunulamaz, dini, etnik veya kültürel açıdan farklı olan yeni toplumu tarafından teşvik edilen diğer değerlerle zenginleştirilmeye ve değiştirilmeye katlanamaz bir kutsal sayıyor.

Ulusal marşı umursamayan, cumhuriyetin değerlerini takdir etmeyen Fransız gençler var.

Sosyal medyanın rolünden ve içinde akan nefret nehrinden bahsetmek, yoksulluk ve marjinalleşme dahil diğer unsurların rolünü azaltmıyor.

Son günlerde Fransız ekranlarında yayınlanan diyaloglar ve sahneler toplumdaki kopuşun boyutunu, çözüm arayışlarındaki kafa karışıklığının boyutunu gösterdi.

Baskı bir çözüm değil, ancak her şeyi hedef alabilme eğiliminin yaygınlığı da felaketin habercisi. Fransa'nın korku ve nefret duygularıyla, dışlanma ve çatışma hayaletiyle, "iç savaş" tohumlarıyla "Fransız halklarının" kendi adalarında siperlendikleri bir yere dönüşmesinden korkanlar var.

Hukukun üstünlüğünün gerilemesi kesinlikle bir çözüm değil ama çözüm, hukukun saygınlığını geri kazanmasının da çok ötesinde.

Çözüm, hastalığın doğru teşhisini ve herkese kucak açan, herkesin kendisine başvurabileceği kurumların gölgesinde Fransızları ortak yaşam döngüsüne dahil edecek ekonomik, politik ve kültürel bir planı gerektiriyor.

Polis reformuna geri dönülmeli ve hukukun üstünlüğü altında diyaloğu ve farklı düşünme hakkını yeniden tesis eden bir eğitim ve kültürel plan düşünülmeli.

"Yeni Fransız"ı bir saatli bomba ve kimliğe yönelik bir tehdit olarak görmek sorunu çözmeyecek. Bunun karşılığında yeni Fransızlar da pencereleri açmalılar, çünkü Fransa'nın bitkin düşmesi ve felce uğraması, topraklarında yaşayan herkesi istisnasız etkileyecek.

Emmanuel Macron gerçekten şanssız. Fransa içeride hasta ve dışarıda hasta. Vladimir Putin, Ukrayna'yı işgal ederek dünyayı çok kutupluluğa doğru itmeyi başardı, ancak aynı zamanda Fransa dahil Avrupa'nın konumunun zayıflamasına da katkıda bulundu.

Ülkesi Rusya'nın konumunu zayıflatmadaki büyük katkısını da unutmayalım. Macron, Fransız hastanın durumunu endişeyle izliyor ve Fransızların, seleflerini hayal kırıklığına uğrattıkları gibi onu da bir tedavi bulma konusunda hayal kırıklığına uğratmamalarını umuyor.

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir. 

Independent Türkçe için çeviren: Beyan İshakoğlu

Şarku'l Avsat

DAHA FAZLA HABER OKU