Kudüs'teki İslam Müzesi, Arap ve İslam mirasını koruyor

Müzenin alanı 2000 metrekare olup, 350'den fazla eser ve tarihi el yazması içeriyor. Müze, 100 yıl önce inşa edildi

Fotoğraf: Independent Arabia

Mescid-i Aksa'nın kültürel ve arkeolojik mirasını korumak amacıyla İslam Müzesi, 100 yılı aşkın bir süre önce Mağaribe Kapısı yakınlarındaki tarihi bir binada, 1922'de İslam Yüksek Şurası'nın kararıyla kuruldu.

Bu kararla tarihi el yazmaları ve antik eserlerin bir araya getirilmesi hedeflendi. Daha önce bu eserler Mescid-i Aksa'nın dışında farklı binalara dağılmış durumdaydı.

Müze ilk beş yıl içinde Mescid-i Aksa'nın kapılarından biri olan Babü'l-Meclis'in yanında kuruldu, daha sonra Mescid-i Aksa'nın güneybatısında kurulan El-Mağaribe Camii'ne taşındı.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Bu camii, Mescid-i Aksa'nın güneybatı tarafında, Eyyubi yönetimi tarafından inşa edilen tarihi binaların arasında bulunan yaklaşık 2000 metrekarelik bir alana sahip.

Müzenin iki salonunda sergilenen 350'den fazla eser ve tarihi el yazması eserler, Mescid-i Aksa'daki ve Kudüs şehrindeki kültürel ve beşerî mirasın ve tarihi dönemlerin tanığı.

Müzeye girildiğinde ziyaretçilerin ilk gözüne çarpan şey, İsrail tarafından 1969 yılında yakılan Selahaddin Eyyubi minberinin kalıntıları, Kubbetüs Sahra ve Mescid-i Aksa'ya ait tarihi sütunlar ve eski pencereler.

Müzede Hicri 2'nci yüzyılın ortalarına ait olan deri üzerine yazılmış Kufi Kur'an-ı Kerim ve bir metre uzunluğunda ve 90 santimetre genişliğindeki en büyük Kur'an-ı Kerimlerden biri olan Memlûk Kur'an-ı Kerim'i bulunuyor. 

Müze, Filistin'in Sasani yönetimine kadar uzanan yaklaşık 1.700 gümüş, altın ve bronz sikkenin yanı sıra, Arap ve İslam sikkelerini de içeriyor.

Kubbetüs Sahra'nın çevresine Haçlılar tarafından yerleştirilen çit de müzede bulunuyor. Ayrıca, Mescid-i Aksa'nın bazı minareleri de müzede sergileniyor.

Müzede ayrıca, 1330 Miladi yılına kadar Mescid-i Aksa'yı aydınlatan fenerler ve avizelerin yanı sıra, tüfek, tabanca, kılıç, kalkan ve hançer gibi çoğu Osmanlı dönemine ait silahlar da bulunuyor.

Müzenin sorumlusu Suheyr Nasır, bu eserlerle ilgili şu bilgileri verdi:

Müslümanların hüküm sürdüğü dönemlere ait 980'den fazla belgeyi koruduk, bunlardan sadece iki belgeyi sergiliyoruz. Ayrıca, tarihi değerleri ve restorasyon çalışmalarının tekrarlanması nedeniyle tarihi eserleri saklamayı tercih ediyoruz.
 


Ancak sadece müzenin varlığı, eski kitapların tarihi yazmalarını korumak için yeterli değildi.

Bu nedenle, 15 yıl önce, Memluk döneminden kalma el-Eşrefiyye Okulu binasında ve Aksa'nın avlusunda bir restorasyon ve koruma merkezi oluşturuldu.

3 binden fazla el yazması eserin bulunduran İslami Vakıflar Müdürlüğü'ne bağlı merkez, Kudüs'teki kültürel mirasın korunması amacı ile kuruldu.

Yazma eserlerin restorasyonu ve muhafaza edilmesi süreci bilimsel deneyimlere ihtiyaç duyduğundan, idare personelinden birkaç kişi İtalya'ya gönderildi.

Merkez, beş teknisyenle çalışmalarına başladı ve şu anda 15 kişilik bir ekibe sahip. Merkez müdürü Samar Nimr, restorasyon sürecinin uzun bir zaman aldığını belirtti.

Örneğin, İmam Gazali'nin İhyâ-u Ulûm ed-Din adlı eserinin 700 yaşındaki bir kopyasının restorasyonu bir buçuk yıldan daha uzun sürdü.

Kurulduğu günden bu yana merkez, yaklaşık 200 el yazması eseri restore edip muhafaza edebildi.

Restorasyon süreci birkaç aşamadan oluşur. El yazması öncelikle indekslenir ve ona tanımlayıcı bir kart eklenir.

Ardından mekanik olarak toz ve kirin temizlenmesiyle sterilize edilir ve su veya alkol ile kimyasal olarak yıkanır.

Bu süreci takiben ışıkla tarama, el ile restore etme ve Japon kâğıdı ile yaprakları takviye etme aşamaları gelir. Son olarak, el yazması için bir kapak ve ardından bir kutu yapılır.

Merkez, UNESCO ile iş birliği içinde el yazmalarını muhafaza etmek için özel dolaplar kurmaya hazırlanıyor.

Müzedeki Kuran-ı Kerim’lerin çoğunun "sterilize edildiğini ancak restore edilmediğini" anlatan Nimr, deri üzerine yazılanların restorasyona ihtiyaç duymadığını, mükemmel bir şekilde muhafaza edildiğini kaydetti.

Aksa Bilim ve Miras Akademisi Başkanı Nacih Bekirat, müzenin öneminden şu sözlerle bahsetti:

Müze, Mescid-i Aksa ile ilgili çok önemli belgelerin ve kentsel gelişime tanıklık eden eserlerin korunmasına olanak sağlamakta ve diğer anlatılardan farklı olarak camiye dair Arap-İslam anlatısının doğru olarak ortaya konulmasında büyük rol oynuyor.

 

 

Independent Arabia 

DAHA FAZLA HABER OKU