Kadınlarının kaleminden Arap dünyası ve feminizm

Arap kamuoyunun gündemine girip tartışma yaratan son dönem kitaplar ve güzel sanatlar ve benzerlerinde kadınların konu edildikleri veya bizzat kendilerinin yaptıkları sorgulayıcı ve aykırı bazı çalışmalar

Arap kadınları birçok temel hak ve özgürlükten mahrum / Kolaj: Independent Türkçe

Independent Arabia gazetesi, her ay Arap kamuoyunun gündemine girip tartışma yaratan son dönem kitaplarına yer veriyor.

Zira bu yayınlar gerek sokaktaki insanların gerekse seçkin tabakanın ilgisini çekmekle kalmıyor; aynı zamanda farklı tartışmalara da yol açabiliyor.

Biz, bundan esinlenerek sadece kitapları tanıtmakla yetinmeyecek; güzel sanatlar ve benzerlerinde kadınların konu edildikleri veya bizzat kendilerinin yaptıkları sorgulayıcı ve aykırı bazı çalışmalara da yer vereceğiz. 

Afrika ve Asya'da yer alan 22 Arap ülkesinde bazı farklı azınlıklar ve kültürler bize bu dünyanın ne kadar renkli olduğunu gösteriyor. 

Arap dünyası çok geniş bir coğrafyayı kapsıyor; yaklaşık 13 milyon 868 bin kilometre karelik bir alanda 390 (Dünya Bankası verilerine göre 456,5) milyon insan yaşıyor.

Bunun 220,5 milyonunu kadınlar teşkil etmektedir. Dünya Bankası istatistiklerine bakılırsa; kadın işsiz oranı yüzde 20,2 iken, erkeklerinki 8,7'dir.

Hizmet sektöründe yaklaşık 54,4 milyon insan çalışmaktadır. Kadınların çoğu da bu sektörde iş yapıyor.

Çalışan veya işveren konumundaki kadının ekonomik bakımdan özgür olması, toplumsal ve kültürel tercihlerinde daha serbest davranmasını, eş veya anne olma konumunu sağlamlaştırıp erkeğe fazlaca bağlı kalmadan Arap dünyasının insan gücüne katkıda bulunmasını sağlıyor. 1

Kimileri, üniversite öğrencilerinin sayısına bakarak şu soruyu sorabiliyorlar:

Acaba dünya ve Arap kültürü dişileşiyor mu?

Bu iddiayı ileri süren Cezayirli düşünür ve yazar Emin El Zavui, bir yazısında Cezayir Üniversitesi'nde gözlemlediği örnekten yola çıkıyor:

Üniversitede beni dinlemeye gelen 200 kadar öğrenciden sadece ikisi erkekti. Yüksekokullarda bir cinsiyet dengesizliğiyle mi karşı karşıyayız demekten kendimi alamadım.


El Zavui'ye kalırsa Arap toplumu 10 ve 20'nci yüzyılın dini istismar eden gerici ve tutucu zihniyetin akıl tutulmasını parçalayıp topluma din-iman adına vurulan prangaların parçalanıp gevşemesine yol açmış; kadınların sosyoekonomik hayatta rol almalarının zeminini hazırlamıştır. 2

Aslında olumlu anlamda aykırı düşünceleriyle bilinen bu yazarın gözlemleri 'dar deneycilik' ve 'temennicilik' olarak da algılanabilir.

Kadınların sosyo-politik haklarına gelince, bu konuda renklilikten bahsetmek hayli zor.

Cinsiyet ayrımı, kadın cinayetleri, aile içi şiddet, ensest, taciz ve tecavüz, mirastan ve ebeveynlikten mahrum bırakma, kadın sünneti gibi olumsuz örneklere rastlamak mümkün.

Yine de bunlar Arap ülkelerinin her birinde farklı oranlarda gerçekleşmektedir.

Örneğin 1960 ile 2000'li yıllara kadar modernleşmenin gereklerini yerine getirip belli ölçülerde kadınlara haklar tanıyan Yemen'de, bu hususta büyük gerileme yaşanmaktadır.

Bilhassa İran destekli İslamcı Husi hareketi (esas ismi Ensarullah), Ortaçağ anlayışı temelinde ülkeyi 1962 öncesine kadar yönetmiş olan Zeydi meşrepli/inançlı İmamlar Devleti yönetimin geri gelmesini istiyor.

Bu mezhepçi zihniyet erbabı, Zerka'ul Yemame'nin (Arap mitolojisinde üç günlük mesafeden bile olabilecekleri görebilen; mavi gözlü bilge, saygın ve özgür bir kadını temsil eden efsanevi isim) tarihi mirasçısı ve devamı sayılan kadınlara karşı ciddi bir mücadele yürütüyor.
 

İslam öncesi Yemen'de mitolojik kadın Zerka'ul Yemame hem özgür hem de bilge  kadını temsil eder_.jpg
İslam öncesi Yemen'de mitolojik kadın Zerka'ul Yemame hem özgür hem de bilge kadını temsil eder

 

Üniversitelerde kız ve erkek öğrencileri ayırmak, kadınların mahremsiz (örtünmeden ve yanında yakın bir akrabası bulunmadan) çalışmalarını ve dolaşmalarını yasaklamak, her türlü sosyal faaliyetlerini sınırlamak bu tür kısıtlamaların küçük bir parçasıdır. 3

Keza, 1900'lerden beri modern ve seküler bir çizgide icraatlarına tanık olduğumuz Mısır'da alınan yeni bir önlem de şöyle:

Yalnızca doğurganlık veya engelli olma olasılığını değil, bunun yanı sıra daha fazla şeffaflık ve gelecek nesillerin korunması amacıyla her iki tarafın da güvenliğini sağlamayı hedefleyen evlilik öncesi testler zorunlu hale geldi.

Evlilik öncesi tıbbi muayeneler Mısır için yeni bir adım değil, bu muayeneler 2008'den beri yürürlükte, ancak yeni içerikleriyle selefine göre 'daha katı' bir hale geldi.

Şubat ayının ortalarında Sağlık Bakanlığı bu konuda bir açıklama yayımladı. Gerçi bunun sadece kadınlara yönelik bir test olmadığı duyurulmasına rağmen muhtemelen testlerin, esas olarak kadınlara daha fazla uygulanacağı sanılıyor. 4
 

Lübnanlı kadın yazar-araştırmacı Yesra Muqaddem,  anneliği sorgulayan bir kitap yazdı_.jpg
Lübnanlı kadın yazar-araştırmacı Yesra Muqaddem, anneliği sorgulayan bir kitap yazdı

 

Başta Mısır ve Sudan olmak üzere birçok Arap ülkesinde kadın sünnetleri halâ yaygın durumda.

Keza Mısır, kadınların en fazla taciz edildiği ülkelerden biri olarak tanınıyor. 

Bütün bu olumsuzluklara rağmen kadınların tarihinde ciddi hak mücadelelerine dair bolca örnek var karşımızda.

Sayıları az olsa da kadınlar, tabuları yıkma ve kutsallıklarını bozma yönünde hayli cesur çıkışlar yapabiliyorlar.

Toplumsal baskılara rağmen yaptıklarından pişman olmadan yollarına devam etmekteler.

Ne kadar mahrem olursa olsun kadınlar, kendilerine yapılan olumsuz davranış ve muameleleri ifşa etmekten de geri durmuyorlar. 

Söz gelimi yazar Stéphanie Thomas'ın Arapçaya "Annelikten Pişman Olma" diye çevrilen "Mal de mère" başlıklı kitabında 19 farklı konuda görüş yer almıştır.
 

Fransız yazar Stéphanie Thomas-Kaynak-independent arabia.jpg
Fransız yazar Stéphanie Thomas / Görsel: Independent Arabia

 

Yazar, bu çalışmasında Libération gazetesinde yayınlanan "Annelikten Pişmanlık: Büyük Tabu" başlıklı bir değerlendirmeden esinlendiğini ve İsrailli Sosyolog Orna Donath'ın saha araştırmasında yaptığı bir çalışmanın sonuçlarını 2015 yılında yazıya döktüğünü belirtiyor. 5
 

Bilinçli bazı Arap kadınlarının örnek aldıkları Annelikten Pişmanlık kitabının Fransızca kapağı.jpg
Bilinçli bazı Arap kadınlarının örnek aldıkları "Annelikten Pişmanlık" kitabının Arapça ve Fransızca kapakları

 

Benzer konuda Temmuz 2020'de yayımlanan bir yazıda ise Lübnanlı kadın yazar "25 Aralık Perşembe Sabahı" isimli kitabıyla, cinsiyetçiliğe karşı çıkıp anarşistçe özgür gezinti dolaşım sürecinde "annelik kafesini parçalayıp yitik ütopyayı arama yolculuğuna adım attığını" söylüyor.
 

Hale Kevserani'nin annelik muammasını irdeleyen kitabının kapağı_.jpg
Hale Kevserani'nin annelik muammasını irdeleyen kitabının kapağı

 

Lübnanlı kadın yazar Hale Kevserani kaleme alıp yayımladığı "Güneşli Gün" başlıklı altıncı kitabında, annelik ve babalık kavramını kız evladın gözünden sorguluyor.

Bizzat kendisinin itiraflarını içeren kitapta annesinin kişiliğini irdeleyerek onun muammasını çözmeye çalışıyor.

Sonuçta bilinmezleri ve muammaları çözmek suretiyle annelik hastalığını iyileştirmiş görünüyor. 7
 

Lübnanlı Ermeni ressam Paul Guiragossian'ın annelik konulu tablosu.jpg
Lübnanlı Ermeni ressam Paul Guiragossian'ın annelik konulu tablosu

 

Keza kadınlar sanat alanında da büyük ilerlemeler kaydetmekteler.

Örneğin Mısır kökenli olup Fransız ve Amerikan kimliği taşıyan ressam-heykeltıraş Ğeda Amir, bu yılın başında yapıtlarını Uygarlıklar ve Akdeniz Havzası Sanat Müzesi'nde sergiledi.

Adını "Kadın Devriminin Sesi" koyduğu sergisinde içindeki isyan ve itirazı açığa vuran tablolara imza attığı görülüyordu.

Geda Amir, kadın haklarını sanat yapıtlarıyla arayıp elde etmeye çalıştığını özellikle belirtiyor.

Çünkü ister nakış ister resim ister süsleme olsun aslında bu ince işlerin yani güzel sanat denilen çalışmaların kadınlarla bir şekilde bağlantılı olduğunu söylüyor.

Model seçimi ve kumaş dokusunun bile cinsiyet ayrımı temelinde erkek terörüne bir çeşit karşı çıkış olduğunu gösterebiliyor.

Sergisine katılan eleştirmenlere bakılırsa sanatçı Ğeda Amir, sanat tarihinin cinsiyetçi bakış açısıyla okunmasını istiyor.

Ancak vaaz ve nasihat vererek değil; kışkırtıcı bir cesaretle ve teslimiyetçiliğe rest çekerek devrimci sesini yükseltiyor. 8
 

Lübnan'daki iç savaşta bir anne. Görsel- sosyal medya.jpg
Lübnan'daki iç savaşta bir anne / Görsel: Sosyal medya

 

Şimdi tam sırasıdır: Arap toplumunun ahvaline ayna tutan kadın yazarların öykü ve romanlarına yer vereceğiz.

Sadece birer kitabın özüne değineceğiz:
 

Alaviye Subh.jpg
Alaviye Subh

 

Lübnanlı Alawiye Subh'tan Ferahla Ey Kalbim:

Kişilik çözümlemesi yapılan romanda kahramanlara çok boyutlu ve çok yönlü bir ufuk turu yaptırılıyor. Nefsin yani kişiliğin farklı nitelikleri ortaya konuluyor.

Romanda anlatı ve tasvirin geçtiği yer Lübnan'ın kuzeyinde bir beldedir.

Farklı inanç ve etnik toplulukların yaşadığı bu yerde roman kahramanının ikamet ettiği evi kahır, eziyet, müzik, haykırış, karanlık ve nefret kaplamıştır.

Onca karmaşık ve zıt duygularla boğuşan kahramanımız, şiddet sever asker babası ile ruhu-aklı çalınmış miskin annesinin yanında kalmak mecburiyetindedir.

Fikirsel ve toplumsal sorgulama egemendir romana. Konu iki ana eksende işleniyor: Toplumsal problemlerle bunun öze yansıması ve bu sırada dışarıdaki dünya ile yüzleşme. 
 

Hamile kadın ile müzik ilişkisini tasvir eden tablo. Kaynak-Nath Artist_.jpg
Hamile kadın ile müzik ilişkisini tasvir eden tablo / Görsel: Nath Artist

 

Mısırlı Miral El Tahavi'den Parlayan Güneşli Günler:

Romanın geçtiği mekân Amerika'nın batı sahilleri sınırındaki dağlık bölgedir. Yasadışı yollarla sınırı geçen gariban takımının, sefil ve sürgün hayatına ışık tutmaktadır hikâye.

Bir anlamda, Ortadoğu-Balkanlar-Afrika ve Akdeniz-Ege havzasında aşina olduğumuz göçmen trajedisidir bu.

Burada bireysel kimlik yoktur. Yoksulluk ve sefalet müşterek bir kimliği zorunlu kılmaktadır.

Sadece bu ortak kimlik sayesinde hükumet ve ülke yönetimlerinin ötekileştirdiği yiğitler ocağında ayakta kalabilmektedirler.

Müşterek kimlikleri, aynı zamanda yaşa dışı yollarla günlük geçimlerini sağlamanın da biricik güvencesidir. 

İnsanlık umudu ölüme, bireysel intiharlar ise toplu ölümlere dönüşürken roman kahramanları daha insanca bir yaşam için bir diyardan diğerine taşınmaktadır.

Farklı öteki topluluklar birbirleriyle kolektif kimlik temelinde ilişki kurarak gelenek ve görenekleriyle birbirlerini etkileme ve müşterek işler yapma olanağını bulmaktadır.

Doğunun baharatı ile Latin Amerika'nın marihuana tarzı uyuşturucu maddeleri birbirine karışmış vaziyettedir.


Suudi Necva El Uteybi'den Günün Koyu Gölgesi:

Bir distopya (ütopik bir  dünyanın karşıtını oluşturan duygu), hayal âlemi öyküsü ve teknoloji dünyasının sırlarını keşfetme yolculuğu.

Sanal ve gerçek âlemin birbirine karıştığı bir mekân... Burada hakikat ile hayalin sınırları silinmiş; "hakikat yoktur" fikri ön plana çıkmıştır. 

Bu romanda teknolojik aletlerle insani duygular arasındaki bağlantı sorgulanmakta ve buradan hareketle hatıra, hatırlama, rüya, dil ve tahayyül sıradan olmaktan çıkıp istisna olmaya yüz tutuyor.

Hayatın yani var olmanın gerçekliği ölüm karşısında acımasızca sorgulanıyor. 


Suudili Fatıma Abdulhamid'den Yüce Ufuklar:

Bu kitapta maddi ve manevi dünyanın halleri, ruhlar âlemi ile madde âlemi arasındaki fark öyküleştirilmiş.

Burada ölüm meleği Azrail'in konuşan vicdanından da bahsediliyor. Bir anlamda Müslüman kadının metafizik anlayışı yansıtılıyor.

Aynı zeminden hareketle insanoğlunun hayatı, tercihleri ve mücadelelerine değiniliyor.

Müslüman kadınların iç dünyası ve beynindeki hayat-ölüm ikilemine değinilerek kahramanların zikzaklı, zahmetli ve uzun yolculuklarından bahsediliyor.

Buna göre: ruhlar âlemindeki insan bugünkü pozisyonundaki gibi ayakta olmayacak, kendiliğinden ve kendi kendine büyüyüp gelişecek, cehennemden cennete geçiş pek de kolay ve kısa olmayacak, enine-uzununa döşenen merdivenlerin sonu gelmeyecektir.
 

Libyalı Necva Bin Şetwan'ın BBC'de yayınlanan bir görüntüsü.jpg
Libyalı Necva Bin Şetwan'ın BBC'de yayımlanan bir görüntüsü

 

Libyalı Necva bin Şetwan'dan Qurina Eduardo'nun Konçertosu:

Kitapta 1970'lerde devrik lider Muammer Kaddafi rejiminin çökertildiği halk isyanı günleri, Yunan kökenli bir Libyalı ailenin serüveni şeklinde tasvir edilmektedir.

Roman kahramanı genç kızın ikiz kardeşi vardır. İkizlerden biri kekemedir.

Anneleri ikizler arasında ayrım yapmakta, birini sağ, diğerini sol eliyle iş yapmaya alıştırmaktadır.

Libya toplumunun tarihi ve coğrafi konumunu gözler önüne seren romanda sömürgeci ülkelerin işgallerine, etnik ve aşiret topluluklarının varlığına bağlı olarak farklı kültürlerin zenginliğine değiniliyor, değişik yaşam tarzları arasındaki geçişlere işaret ediliyor.

Bu çeşitlilik ve renklilik, siyasi ve toplumsal nedenlerle toplumların içine kapandıkları dönemlerde ortadan kalkabiliyor.

Böylesi bir durumda Libyalı bir delikanlı ile Libya'ya kaçak yollarla gelen İtalyan kızın serüveni iyice çatallaşmış oluyor.

Sırra kadem basan bir diğer delikanlının sonu ise meçhul kalıyor.


Mısırlı Selva Bekir'den Beyaz Kunduralı Kara Fil:

Hikâye başkent Kahire'nin Tomanbay Caddesi'nde Bakire Meryem'in 1928'de zuhur etmesiyle başlıyor.

Yani 1967 yılında "Altı Gün Savaşı" diye bilinen ve Mısır ile Arap ülkelerinin İsrail karşısında hezimete uğradıkları o uğursuz günden bir yıl sonrasına rast geliyor Meryem Ana'nın zuhur edişi.

Bozgun Mısır toplumun ruh halini öylesine çökertmişti ki, insanlar, Allah'ın kendilerinin yanında olduğunu bilip görebilmek için en ufak bir emare, işaret ve belirtiden medet umuluyordu. 

Roman kahramanı İffet, aslında hırslı ve ihtiraslı bir genç kızdır. Üniversiteye girip kendini keşfederek kişiliğini bulmayı ve arzuladığı aşkı/sevgiyi elde etmeyi düşlemektedir.

Yazık ki bu düşler, Mısır toplumunun bozgun sonrası içine düştüğü karamsar ruh halinin gidişatına bağlı olarak yaşanan köklü değişim ve dönüşüme uygun seyir izlemektedir. 

Kadınların konumu ile kadınlık halleri de bu dönüşümün olumsuz sonuçlarından nasibini almakta; ileri değil, geri gitmektedir.

Aynı minval üzere mekânlar ve insanlar da değişmektedir. Mesela gönül verdiği devrimci genç, kof ve sahtekâr çıkmıştır. Toplum da ütopyasını ve güzel gelecek hikâyelerini yitirmiştir. 

Sorgulama insanları Meryem Ana'nın zuhur ettiği o caddeyi görüp hayır dua almak için toplu geziler tertipleme noktasına kadar sürüklemiştir.

Kadınlar açısından soru şudur:

"Beyaz Kunduralı Siyah Fili" gören kadınlar bedenlerinden tiksinmekte midirler?

Hayat, onlar açısından sadece kaotik zevk û sefa, bir daire, bir araba sahibi olmaktan mı ibarettir?
 

Fethiye El Nımır, bir söyleşi sırasında_.jpg
Fethiye El Nımır, bir söyleşi sırasında

 

Birleşik Arap Emirlikleri vatandaşı Fethiye El Nımır'dan Âşıkların Mektupları:

Farklı zamanlar arasındaki bir serüvenin kahramanı olan genç kız "benlik" krizine yakalandığından, gerçek kimliğini ve başkalarıyla ilişkilerini sorgulamaktadır.

Bazı kızlar ise aşklarını yitirmenin ötesinde ondan nefret eder hale düşmüşlerdir.

Karamsarlığını artıran rastlantılardan biri de kızın doğum gününde annesinin ölümüdür. 

Bu ölüm, akraba aileler arasında kindarlığın ortaya çıkmasına yol açmış; akıl yitimine ek olarak olmadık sualler sorulmasını da beraberinde getirmiştir. 

Romanda özetle Körfez'in petrol zengini muhafazakâr Arap ülkelerindeki gençlerin, bilhassa kızların içine düştükleri bunalım ve berbat ruh hali tasvir edilmektedir.

Burada, "Kim olmamı istiyorsun? Babam kim, annem kim?" sorusuna eleştirel bir cevap aranmaktadır.


Faslı Rabia Reyhan'dan Büyük Evimiz:

Romanda annesinin kucağından alınıp töre gereğince babası ile büyük aile içindeki eşine teslim edilen küçük bir çocuğun konumunun nesiller boyunca aynen devam etmesi meselesi irdeleniyor.

Henüz bebek yaştayken anne kucağından koparılan çocuğun ruhunda esen fırtınalarla beynini sarsan zelzelenin tasviri, geleneksel aile ve törenin sorgulanması anlamına da geliyor.

Kadim zamanlardan başlayıp 20'nci yüzyılın ilk çeyreğinde yaşamış olan evin büyük reisi dedenin eski tarz geniş ailesiyle yaşaması ayrıntılarıyla tasvir ediliyor.

Evin diğer erkekleriyle ihtilaflı olan dede, zor ve zahmetli bir yol seçiyor; bu konuda kendisine benzeyeni bulamayınca da büyük aile reisliğini ve mirasını o zahmetli yolun ne ve nasıl olacağını bilen kişiye bırakıyor. 


Suudili Emel Suveylih'ten Yırtık Seccadeye Sığar:

Roman kahramanının yola çıkarken "seccademden başka bir şey almadım yanıma" demesiyle başlayan hikâyede çöl hayatının serüvenleri ile kimi zaman bizlere saçmaymış gibi gelen zorlukları anlatılmaktadır. 

Yaşanan her zorluk roman kahramanını yeni bir hayat arayışına ve yeni başlangıçlara yönlendirmektedir. İçinde bulunduğu ortam kendisine boğucu gelmektedir.

Roman kahramanı sürekli yakarış halindedir:

Bu evrensel ve ilahi bir mesaj olmalı. Uzun süreden beri yüzüme bakmayı tahayyül ediyordum. Baktım ki yüzüm kırışmış ve hüzünlenmiş. Eski görüntüm, gözümün önüne gelerek kendimi ihmal edişimden ötürü beni azarlıyor. Uzun hicret ve sürgün günlerinde her şey beni azarlamakta...


Suriyeli Lina Huviyan el Hasan'dan İki Kalenin Hanım Efendisi:

Kadim zamanların Şam'ındaki kadın sihirbazları, cinleri ve bilgeleri konu edinen hakikat ile hayal arasında gidip gelen bir romandır söz konusu olan.

Anlatılanların ortak paydası ise büyük sihir oluyor. Konu işlenirken yer yer mitoloji, öngörü, gaip tarih, marifet zenginliği tarihi akışı içinde veriliyor.

Bu akış çerçevesinde kadın kişiliğinin oluşumu ve dokusuna da değiniliyor. 

Yazarın önermesinden hareketle:

Yeryüzünde her şeyin çıkış noktası 'hurafe ile hakikat, gerçek ile rivayet ve hatta yalandır.


Moğol prensesinin yaşadığı günlere uzanan bir rivayette insanlar birden fazla zamanda doğup dünyaya gelebiliyorlar.

Bir anlamda Bâtıni inançlardaki don değiştirme/ ölümden sonra bir suretten diğerine geçme diye tabir edilen ruh göçü söz konusu ediliyor.

Dünyaya gelişlerindeki son mekân ile zaman, insanların geleceklerini de belirlemiş oluyor.

Romanda kahramanların ağzından yanıtı aranan sorular şunlardır:

Hanginiz doğduğunda annesi sihirbaz imiş?

Felek (bir anlamda astroloji) sayesinde başkalarının kalbindekini okumayı nasıl başarabilirim?

Rüzgârlarla birlikte nasıl esip, onlara sözlerimi nasıl yükleyebilirim?
 

Mısırlı May Hamza, yayınevi sahibiyle_.jpg
Mısırlı May Hamza, yayınevi sahibiyle

 

Mısırlı May Hamza'dan Sessiz Doğum:

Aykırı bir tarzda, eşyaların ve bilumum nesnelerin insaniyeti, kimliği ve kişiliği üzerinde duruyor.

Böylece cansız varlıklara ruh vermeden/ aşılamadan bahsediyor.

Bu bakış açısıyla doğmak üzere olan bir bebek için ta Çin'den gelmiş/getirilmiş küçük bir beşik, bebekle birlikte bir kimlik ve isim kazanmış oluyor: Beyaz Beşik!

Bu Beyaz Beşik, çocuğun doğumuyla birlikte dünyaya geliyor ve bir kimliğe kavuşuyor.

Aynı zamanda bu beşik sezgiler yoluyla kendince bir hafızaya da kavuşmuş oluyor.

Bu hafıza veya bilinç; şekiller ve renklerle de tanışıyor. Beşik bizzat görüp gözlem de yapabiliyor.

Bu arada dilleri de tanıyıp birbirinden ayırt edebiliyor. Mesela yapıldığı imalathanede Çince öğrenmişken, gönderildiği Mısır'da Arapçayı öğreniyor.


Ummanlı Bedriye El Bedri'den Fombi:

Farklı ve değişik bir Umman romanıdır söz konusu olan. Öyküde başkarakter Stanley'in İngiltere'den Afrika'ya uzanan kanlı geçmişinden söz ediliyor.

Değişik olgulardan hareketle bu kanlı geçmişin çözümlemesi yapılıyor. Sabıkalının yaptıkları geçmişteki zaman ve mekânla sınırlı kalmayarak zihninde ve ruh dünyasında tekrarlanıp duruyor. 

Örneğin İngiliz bir babadan olma Stanley'in ismi kura çekilerek konulmuş. Ancak annesi buna karşı çıkmış, zira babasının kimliği hususunda emin değilmiş.

Haliyle bu durum, Stanley'in iç dünyasını karartıyor; yetişip büyüdüğü ortamda sessizliğe bürünüyor. 

Onun kaderi Amerika'ya giden bir gemiyle yola çıkmasıyla değişiyor.

Stanley, ABD'de çıkan iç savaşta gönüllü asker yazılıyor. Bir müddet sonra, kendisinin savaşa uygun biri olmadığını anlıyor.

Basın merkezlerine görev alarak farklı ülkeleri geziyor. Oradaki kavimlerden biriyle karşılaşınca kişisel yüceliğinin farkına varıyor. 

Ardından Belçika sömürgesi Kongo'ya gidiyor. Halkla ve Belçikalı sömürgeci yetkililerle buluşma sürecinde hayatı tekrar değişiyor. 

Bu münasebetle sömürgeci Avrupalıların Afrika'daki sömürgelerini (mesela Belçika'ya bağlanan Kongo gibi) oluşturma süreçleri de gözler önüne seriliyor.

Bir bakıma kitap, sömürgeci zihniyetin sorgulanması; kimlik bunalımına içindeki Batılı bir insanın Asya ve Afrika'da yaşayan yerli halkla tanışması sayesinde huzuru bulmasına yoğunlaşmaktadır. 9

Umarım yazılanlar, okuyucuya gerekli olanları yeterince açıklamıştır. 

 

 

Kaynakça:

1.  مجلة المجلة, https://www.majalla.com, 7 Mart 2023.
2. https://nabd.com/s/116469730, 9 Mart 2023.
3. https://www.indyturk.com/node/596561/, Abdurrahman Şalkam, 8 Ocak 2023, Şark'ul Avsat.
4. https://turkish.aawsat.com/home/article/4180846/, 26 Şubat 2023, Şark'ul Avsat.
5. https://www.independentarabia.com/node/424786/, 23 Şubat 2023.
6. https://www.independentarabia.com/node/132156/, 3 Temmuz 2020.
7. https://www.independentarabia.com/node/353651/, 20 Temmuz 2022.
8. https://www.independentarabia.com/node/411041/, 13 Ocak 2023.
9. https://www.independentarabia.com/node/438336/, 5 Nisan 2023.

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir. 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU