Chuck Hagel: Rusya'nın nükleer silah kullanımı üçüncü dünya savaşını ateşler!

"Nükleer savaş kazanılabilir bir savaş değil, tekrar söylüyorum kendisine hazırlıklı olmalıyız, planlarımız olmalı"

Eski ABD Savunma Bakanı Chuck Hagel / Fotoğraf: AFP

Bugün dünyanın geleceği hakkında hayatım boyunca hiç olmadığım kadar endişeliyim.


Bunlar, İkinci Dünya Savaşı'nın bitiminden bir yıl sonra doğmuş ve bugüne kadar pek çok savaş yaşamış eski ABD Savunma Bakanı Chuck Hagel'ın sözleri.

Kendisine soruyorum: Bir nükleer savaşa tanık olacağımızı ve Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in düğmeye basacağını düşünüyor musunuz?

Cevabı şu oluyor: Ne yazık ki, ABD ve dünyanın tüm ulusları, karşılıklı nükleer silah kullanımı olasılığı dahil olmak üzere tüm olasılıklara hazırlıklı olmalılar.

Ancak Başkan Putin'in nükleer silah kullanma ihtimalinin yüksek olmadığını düşünüyorum, ne var ki hiçbir şey hafife alınamaz, Putin'in nükleer silahlara başvurmaması için her şey yapılmalı.

Çünkü nükleer silah bir kez kullanıldığında kontrolü kaybederiz ve bu olmasını isteyeceğimiz en son ve kötü şey olacak.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Ona: Ama Rus propagandasının insanları nükleer savaşın kötü olmadığına inanmaya nasıl hazırladığını görüyoruz, diyorum.

Chuck Hagel de diyor ki: Nükleer savaş kazanılabilir bir savaş değil,  tekrar söylüyorum kendisine hazırlıklı olmalıyız, planlarımız olmalı.

Olmasını beklemiyorum... Bu, dünyanın yaşadığı en kötü şey olacak, çünkü nükleer silah tek bir kez kullanılmayacak, zira bu durumda tüm Batı'nın bununla yüzleşmesi gerekecek.

Bence tüm insanlar bunun farkına varmalı. Bir nükleer savaşın beraberinde getireceği felaketi ve sonuçlarını bilmeli; bu savaş insan ırkını yok edebilir.

Peki, bunu nasıl durdururuz diye soruyorum. O da: Onu memnun etmeye çalışmayarak, Putin gibi "diktatörleri" memnun edemezsiniz diyor ve ekliyor:

İki şey düşünüyorum; birincisi, güçlü olmalıyız ve ABD ile Batı çok güçlü. Rusya'nın bu savaşı kazanmamasını sağlamak için Ukrayna'ya nasıl yardım edebileceğimizi düşünmeliyiz.

İkincisi, Rusya'yı denememesi konusunda uyarmaya devam etmeliyiz, Rus halkına Putin'in nükleer silahlara başvurmasının ne anlama geldiğini açıklamalıyız.


Soruyorum: Diyelim ki kullandı, sizce bu bizi üçüncü dünya savaşına götürür mü?

Cevap olarak şunları söylüyor: Kullanırsa üçüncü dünya savaşı çıkar. Çünkü nükleer silahlar Ukrayna ile sınırlı kalmayacak, etkileri özellikle Ukrayna'ya yardım eden tüm Batı'ya ve ardından tüm dünyaya ulaşacak.

Bu savaş, nükleer silahlar nedeniyle İkinci Dünya Savaşı'ndan çok farklı olacak. İkinci Dünya Savaşı sonrası yeni dünya düzenini yeniden tanımlıyoruz.

Bu, Putin'in Ukrayna'yı yasa dışı işgalinden önce başladı. Teknoloji çok fazla değişime yol açtı, ancak gerçek şu ki, bugünün dünyasında hiçbir bir 'statüko' olmadığı gerçeği de.

Değişim, mevcut hayatın her zaman her şeyde var olan dinamiği. Ukrayna'daki savaşın nasıl sona ereceği ve küresel sonuçları her ülkeyi, çıkarlarını ve geleceğini etkileyecek.

Bu bir abartı değil. Dünyanın her bölgesinde insanlık, özgürlük, ekonomi, ticaret, enerji, güvenlik, diplomasi ve çevre çıkarları etkilenecek.

Hagel sözlerini şöyle sürdürüyor: Herhangi bir şey varsayabileceğimizi sanmıyorum. Durum şöyle; bu savaşın bir şekilde ve bir noktada biteceğini biliyoruz.

Bundan eminiz. Ama nasıl bitecek? Ukrayna ve Batı'nın geleceği için önemli olan budur ve ABD ile müttefiklerimizin üzerinde çalıştığı şey de budur.

Evet, bir savaş var ve yaptığımız gibi Ukraynalıları her şekilde destekleyeceğiz ama arka planda ve sessizce bu savaşın nasıl sona erdirileceğine dair müzakerelerin yapıldığını biliyorum, elbette hiçbir detaydan haberdar değilim.


Hagel savaşın uzunluğu hakkında ise şöyle diyor: Savaş ikinci yılına girdi ve Putin bunu kesinlikle beklemiyordu, pervasızca ve korkunç bir şekilde yanlış hesap yaptı.

Putin üç hata yaptı. Birincisi, ordusunun olduğundan daha iyi olduğunu düşündü, ancak ordusuna utanç ve başarısızlık egemen oldu.

İkincisi, Ukrayna halkının iradesini yanlış değerlendirdi ve bu belki de onun en büyük hatası. Üçüncüsü, Batı'yı hafife aldı.

Batı'nın bu şekilde birleşeceğini bir an bile düşünmemişti. Bu üç temel hatanın bedelini ödüyor ve bu bedeli sadece ordusu değil, kendisi de ödüyor.

Dahası dünyayı da tahrip etti. Bir yıl içinde bu savaştan etkilenmeyen ülke kalmadı. Savaş ne kadar sürer bilmiyorum, bir yıldan fazla da sürebilir.


Bu yıl içinde bir anlaşmaya tanık olabilir miyiz, şeklindeki soruma: Evet, bu bir ihtimal ama baharı atlatmamız gerekiyor, çünkü Ukraynalılar bir saldırıya hazırlanıyor, Ruslar da öyle ve bildiğiniz gibi Putin 135 bin genci askere çağırdı yanıtını veriyor.

Diyorum ki: ABD Genelkurmay Başkanı General Mark Milley, büyük savaşın devasa cephane stoklarını tüketeceğini söyledi. Bu bir problem, değil mi?

Hagel şu karşılığı veriyor: Evet, bu bir sorun ve Rusya'nın silah temini için Kuzey Kore ile temas halinde olduğu, daha önce İran'dan silah temin ettiği, Çin ile de çabaladığı görülüyor.

Bu konuda büyük bir sorunu var ve Batı da bu sorundan muzdarip. Ancak Batı ki bu Ukrayna'nın çıkarına, birkaç ülkeden oluşuyor. NATO'da Finlandiya dahil 31 ülke var ve hepsi bir şekilde Ukrayna'yı destekliyor.


"Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenski'nin Çin Devlet Başkanı Şi Cinping'i Kiev'e davet etmesine değinerek, Washington ile bunu istişare etti mi" diye soruyorum.

İstişare edip etmediği konusunda bilgim olmasa da eminim etmiştir, çünkü ABD en önemli müttefiki ve bence davet doğru bir karar. Zelenskiy bu konuda haklı. Bu olumlu bir adım ve zeki bir diplomasi diyor.

Soruyorum: O halde herhangi bir çözümde Çin'in bir rolü olacağını mı düşünüyorsunuz?

Herhangi bir olası çözümde birkaç ülkenin rolleri olacaktır diyor ve ekliyor:

Başkanlar Zelenski ve Cinping arasında bir görüşme bekliyorum, çünkü Çin'in çözümün bir parçası olmak istediğini düşünüyorum.

Çin'in son zamanlarda Suudi Arabistan ve İran'ı yakınlaştırmak için neler yaptığına bir bakın. Çin'in alışkın olduğundan farklı bir seyir izlemeye başladığını görüyoruz.


Evet, kendi çıkarları için tüm bunlarda bir rol sahibi olmak istiyor. Bütün ülkelerin kendi çıkarlarını düşündüklerini kabul etmemiz gerekiyor ve bu hiç de kötü bir şey değil.

Çünkü bizimki gibi dengeli bir dünyada güvenilirlik önemlidir ve evet, bence Çin bir rol istiyor.


Çin'in yaptıklarını destekliyor musunuz diye sorduğumda ise şu cevabı veriyor:

Evet. Ortadoğu'nun daha önce hiç tanık olmadığı bir istikrarsızlık içinde olduğunu düşünüyorum.

Bu yüzden, Çin ya da Rusya veya bizim gibi ülkeler müdahale edebilir ve Suudi Arabistan gibi bölgenin önde gelen ülkeleri ile çalışabilirlerse bunun olumlu olacağını düşünüyorum.

Nitekim bazı bağlantılar görünmeye başladı. Elbette birçok olumsuzluk ve belirsizlik var ama Çin Ortadoğu'ya müdahale ettiğinde ki tarihsel olarak daha önce müdahale etmedi, olup bitenlerle ilgili artık bir miktar sorumluluk taşıdığı anlamına geliyor.

Ortadoğu'da her şeyin kötü olduğunu düşünmüyorum. Elbette bazı zorluklar var ama İran dahil Ortadoğu ülkelerini birleştiren şey, her ülkenin ortak düşmanı olan terörle mücadeledir.

Tüm bölge halkları için ortak faydalar üreten ortak paydalar da var. Eğer farklılıklara değil de ortak çıkarlara odaklanılırsa pek çok şey çözülebilir.
 


Soruyorum: Sizce bölgede kaç tane Ortadoğu var ve kendi çıkarları için birbirleri ile yakınlaşmalarını nasıl görüyorsunuz?

Hagel şöyle cevaplıyor: Durumun karmaşık olduğunu biliyoruz ve bu birkaç tane Ortadoğu'nun artık farklı çıkarları ve dinamikleri var.

Ama bana öyle geliyor ki bu bölgeyi bir araya getirmenin tek yolu tam bir mutabakat değil, bu mümkün değil.  Mümkün olan barış, istikrar, ekonomik ve ticari çıkarlar gibi ortak çıkarlardır.


Lübnanlıyım, bu yüzden taraflı olabilirim, sizce Lübnan diye bir ülke kalacak mı diye sorduğumda ise şu yanıtı veriyor:

Umarım Lübnan kalır. Güzel bir ülke ve insanları harika. Dünyaya her alanda çok şey verdi.

Lübnan şu anda zor durumda ama şunu da söylemek istiyorum; Lübnan Ortadoğu'da büyük güçler arasında sıkışmış durumda.

İranlılar ve Hizbullah var, Suriye var, Lübnan'ın müttefikleri ABD ve Fransa var ki sonuncusu tarihinin de bir parçası.

Bunlara ek birçok farklı ülke var. Yıllar içinde birbirini izleyen Lübnan hükümetlerinin yolsuzluğunu da unutmamalısınız.

Ardından ekliyor: Merhum Başbakan Refik Hariri'yi yakından tanırdım ve ona çok hayrandım.

Peki ya ABD ne düşünüyor diye sorduğumda; Lübnan ABD'nin gündeminde kalacak ama ABD'nin dünyada karşılaştığı sorunları ve zorlukları gözden geçirdiğinizde Lübnan'ı gündeminin ilk sıralarında göremezsiniz diye cevaplıyor.

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir. 

Independent Türkçe için çeviren: Asasmedia

Şarku'l Avsat

DAHA FAZLA HABER OKU