Suudi Arabistan'ın düşünce kuruluşu başkanı Dr. Sager, Türkiye - Körfez ilişkilerinin nasıl rayına girdiğini anlattı

Körfez Araştırmaları Merkezi Başkanı Sager, Türkiye ile Suudi Arabistan arasında her alanda güçlü imkanlar olduğu görüşünde

Körfez Araştırma Merkezi Kurucu Başkanı Dr. Abdulaziz Sageri / Fotoğraf: Independent Türkçe

13. Boğaziçi Zirvesi'nin ikinci gününde "Türk-Arap Diyaloğu" ve "Körfez İşbirliği Konseyi-Türkiye İlişkileri" başlıklı iki panel düzenlendi. 

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Suudi Arabistan merkezli Körfez Araştırma Merkezi Kurucu Başkanı Dr. Abdulaziz bin Sager de zirvede katılımcılara hitap ederek Ankara-Riyad ilişkilerinin seyrini anlattı.

İki ülke arasında derin ilişkiler bulunduğunu, bunun güçlü bir ekonomik işbirliğiyle devam ettiğini söyleyen Sager, Türkiye'nin Arap Baharı ile birlikte farklı bir dış politika rotası çizmeye başladığını, bu durumun da Türkiye ile Suudi Arabistan arasındaki ilişkileri etkilediğini ifade etti.

Gelinen noktada Türkiye'nin Arap ülkelerinin içişlerine karışmaması gerektiğini gördüğünü ve davranışlarını değiştirdiğini savunan Sager, "Türkiye, Arap ülkelerinin iç işlerine katılmaktan vazgeçtikten ve Arap Baharı'nda faaliyet gösteren örgütlerin desteklememesi gerektiğini gördükten sonra iki ülke arasındaki ilişkiler tekrar rayına girdi" dedi.  

 

Boğaziçi Zirvesi
Boğaziçi Zirvesi'nde iki panel Arapça yapıldı / Fotoğraf: Independent Türkçe

 

"Siyasi ihtilaflar ekonomik ilişkileri zedeliyor"

Siyasi ilişkilerin güven unsuru üzerinden inşa edilmesi gerektiğini belirten Sager, şunları söyledi:

"Ticaret hacminde önemli rakamlara ulaşmıştık. Türkiye ürünleri Arap damak tadına hitap eden ürünlerdir ve Arap pazarlarında bu ürünleri bol bir şekilde görürdük. Karşılıklı anlayışla birbirimizin ekonomilerine katkıda bulunduk. Siyasi ihtilaflar ekonomik ilişkileri de zedeledi."

Türkiye'nin İran’dan farklı olduğunu ama Arap baharında İran’ın yaptıklarını yaptığını ifade eden Sager, Türkiye’nin jeopolitik konumunun tarihsel gücünün ve NATO üyesi olmasının önemli meseleler olduğunu belirtti. 

Sager, Türkiye’nin Arap Baharı sırasında Arap ülkelerinin iç işlerine karışan politikasını tenkit etse de PKK’ya karşı yürütülen askeri harekatların anlayışla karşılanması gerektiğini söyledi. 

Arap ülkelerindeki Müslüman Kardeşler gibi ideolojik grupları desteklemenin Arap iç işlerine müdahale etmek anlamına geleceğini söyleyen Sager, “Libya’daki milisleri desteklemek de hataydı. Türkiye’nin Libya’daki gücünü yavaş yavaş çekmesi olumlu bir gelişme” dedi. 

“Türkiye, Irak ve Suriye’de kendini müdafaa ama Mısır ve Libya’ya müdahale etmesi aynı durum değildir” diyen Sager, “Türkiye, Suriye’de PKK’yı engellemek üzere giriştiği mücadelenin benzerini İran milislerine karşı da yürütürse Arap ülkelerinden destek görecektir” şeklinde konuştu.

Halklar nezdinde hiçbir düşmanlığın olmadığını belirten Sager, şunları kaydetti:

Arapların tarihsel olarak Türkiye ile hiçbir problemi yoktur. Bölgede Türkiye sanayisine ve şirketlerine büyük güven duyuluyor. Bizim yapmamız gereken şey güvene dayalı siyasi ilişkiler kurmaktır.

Şimdi yeniden karşılıklı yatırımlara dönüldüğünü ve Suudi Arabistan tarafından da adımlar atıldığını kaydeden Sager, "Çok sayıda Suudi Arabistan vatandaşı Türkiye'yi ziyaret ederek gayrimenkul yatırımları yapıyor. Türk lirasının değerinin artmasını ve ilişkilerin gelişmesini istiyoruz. Her alanda güçlü imkanlar var" diyerek sözlerini tamamladı. 

13. Boğaziçi Zirvesi, ikinci günde gerçekleştirilen oturumlarla sona erdi. 

 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU