Yüzen Rusya ve İstanbul: Kültürel dönüm noktasında Rus muhalif sanatçılar

Ömercan Kaçar Independent Türkçe için yazdı

Resim: Excelsior/Pavel Tchelitchew

Önce yüzlerce, sonra binlerce, daha sonra ise on ve yüz binlerce Rus, dünyanın dört bir yayına dağılmıştı. Bizlerden çoğumuz için Dante ve Ovidius'un kaderlerini yaşamak Konstantinopolis'te başlar.

Zinaida Şahovskaya (1906-2001)

 

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in 21 Eylül'de kısmî seferberlik ilan etmesinin ardından başlayan göç dalgasında tahminlere göre bugüne kadar 500 bine ulaştığı varsayılıyor.

Gürcistan ve Finlandiya sınır kapılarında uzun araç kuyrukları oluşurken Moskova'dan İstanbul'a günlük doğrudan uçuşlar da hızla tükendi.

Aslında bu Rusya'daki ilk göç dalgası değil. 24 Şubat'ta Ukrayna-Rusya savaşının başlamasıyla birçok Rus muhalif ülkeyi terk etmeye başlamıştı.

Bu ilk göç dalgasında 300 bin Rus'un ülkeyi terk ettiği düşünülüyor. Ağustos sonundaysa bu sayının 500 binne ulaştığı varsayılıyor.

Bu bağlamda Türkiye, savaşın başından beri Rusların gelmeyi tercih ettiği ilk duraklardan biri.

İlk göç dalgasında Türkiye'ye gelenlerin sayısının 100 bini geçtiği tahmin ediliyor.

Kısmî seferberlik ilanının ardından ise kaç Rus'un Türkiye'ye geldiğine dair herhangi bir data bulunmamakta.


Rusya'dan çıkışların hızlandığı bu dönemde Rusların ülkelerini terk etme sebeplerini araştırmak ve İstanbul'un bu yeni durumda yerini anlamaya çalışmak tarihî bir dönemeci analiz edebilmek için önem taşıyor.

Özellikle muhalif Rus sanatçıların tepkiselliği, savaş karşıtlığı ve bununla bağlantılı olarak savaş başladıktan sonra Rusya'yı terk etme istekleri içinden geçtiğimiz sürecin tarihî niteliğini ortaya koyuyor.

Bu yazıda ilk göç dalgasıyla Rusya'dan ayrılarak İstanbul'a gelen ve buraya yerleşen muhalif Rus sanatçıların savaş sonrası yeni durumla ilgili düşüncelerine yer verildi ve İstanbul'un bir merkez olarak bu kültürel değişimdeki yerinin izi sürülmeye çalışıldı.


Bölüm 1: Tepki
  

2.jpg
Rus yönetmen Dima Barch

 

24 Şubat'ta savaş başladıktan sonra, hayat tamamıyla değişti. Rus entelektüeller son derece endişeliydi. Çünkü bize bu kıyamet gibi gelmişti. Hayatlarımız kesinlikle mahvedildi.


Savaş sonrasında İstanbul'a gelen 24 yaşındaki Rus yönetmen Dima Barch, savaşın başlamasıyla hayatında nelerin değiştiğini bu sözlerle anlattı.

Muhalif kişiliğiyle tanınan Dima, hükümet karşıtı tutumu nedeniyle çalışmalarında devlet desteğinden mahrum bırakıldı.

Ancak bu onu doğup büyüdüğü Moskova'da sanatını icra etmekten alıkoymamıştı. Ta ki savaş başlayana kadar...

Yönetmenliğin yanı sıra, "Snob", "Kinopoisk", "TheBluPrint" gibi gazete ve dergilerde yazılar da yazan Dima, ülkesinde artık bir geleceği olmadığına Rusya'nın Ukrayna'ya saldırmasından sonra kanaat getirdi.
 

3.jpg
The Sextape Grubu Üyeleri Alexander Shterle ve Alla

 

"The Sextape" isimli alternatif rock grubunun üyeleri Alexander Shterle ve Alla, savaşı milat olarak görüp İstanbul'a gelen sanatçılar arasında.

Savaşın başladığı gün ülkeyi terk etmeye karar verdiler ve gidebilecekleri ülkeleri araştırdıktan sonra Türkiye'yi tercih ettiler.

Alexander Shterle, Rusya'daki durumu şöyle özetledi:

Günümüzde tüm toplum ve kültür muazzam bir sansürden mustarip. Özgürlüklerini ifade etmeye çalışan insanlar, konserlerinin iptal edilmesi, para cezası ve bunun ötesinde hapse atılmayla karşı karşıya kalıyorlar.


Alla ise ülkesinin içinden geçtiği süreci şöyle dile getirdi:

Rusya'da gerçeği kontrol etmeden hükümetin kendilerine söylediklerini körü körüne takip eden insanlar olduğunu düşünüyorum. Hükümet, halkın hizmetinde olmalı, halka hesap verebilmeli. Maalesef ülkemizdeki durum böyle değil.


Alexander Shterle ve Alla'yla birlikte İstanbul'a gelen fotoğraf sanatçısı Olya Humpa ise Rusya'daki "cancel kültürü"ne dikkat çekerek, tarihte birçok sanatçının hükümet tarafından dışlandığını ve bunun günümüzde de devam ettiğini belirtti:

Örneğin, Rus propagandası Victor Tsoy'un 'Kukushka' şarkısını savaşın ana şarkısı olarak kullanıyor. Bence o hala hayatta olsaydı, kesinlikle bu savaşa karşı olurdu.


Rus muhalif sanatçılar, ülkelerinde sanatlarını icra edemeyeceklerine, özgürlüklerinin kısıtlandığına ve fikirlerini dile getirmelerinin artık kendileri için yüksek "tehlike" oluşturduğuna ikna olmuş görünüyor.

Ancak Ukrayna-Rusya savaşı bunun da ötesinde bir tepki oluşmasına neden olmuş durumda.

Akrabalarının, arkadaşlarının yaşadığı Ukrayna'nın yıkıma uğraması, insanların hayatlarını kaybetmesi ve birçok insanın evlerini terk etmek zorunda kalması onları derinden etkiledi.

Ayrıca, savaş aleyhinde gösterecekleri herhangi bir tepkinin de karşılık bulmayacağını ve hükümetin kendilerini dinlemeyeceğini düşünüyorlar.


Rusya Devlet Başkanı Putin, 1 Ekim'deki açıklamasında Batı için "Kültürümüz ve sanatımız onlar için tehlike, bu sebeple onları yasaklamaya çalışıyorlar" demişti.

Yaptığı uzun açıklamada Rusya'nın Ukrayna'daki savaşını tüm Batı'ya karşı bir çatışmaya çevirmişe benzeyen Putin, Rus kültür ve sanatına en büyük tehdidi Batı olarak görüyor.

Ancak savaş sonrası ülkeyi terekeden sanatçılar kendileri için en büyük tehdit olarak Rusya'daki yasakları görüyor. Batı'yla köklü bir ayrışmayı ise kabul etmiyorlar. 

Bazı Rus müzisyenler savaştan etkilenen Ukraynalıları desteklemek için İstanbul'da konserler verdiler.

Örneğin, Rus rapçi Oxxxymiron'un 15 Mart'ta İstanbul'da düzenlediği dayanışma konserinde Ukrayna için 30 bin dolar toplandı. 

Alexander ve Alla da Ukrayna'yı desteklemek için İstanbul'da bir rock konseri verdi.


Bölüm 2: Arayış

Isıtan güneş yükseldi. Sis örtüsü aralandı. Sol tarafta ardı sıra sis gibi mavimsi İstanbul hatları belirdi -boşlukta duran minareler, Ayasofya'nın kubbeleri, onun eşi Süleymaniye, piramit biçimli kavaklar, Bizans'ın kare şeklindeki kuleleri...

Aleksey Tolstoy, Nevzorov'un Gezileri ya da İbikus
(Похождения Невзорова, или Ибикус, 1924)

 

4.JPG
Rus Yönetmen Anastasia Palchikova

 

Savaş karşıtı duruşuyla bilinen Rus yönetmen Anastasia Palchikova, savaş sonrası İstanbul'a gelenler arasında.

Moskova'da katıldıkları savaş karşıtı bir protestoda eşi tutuklanan Anastasia, bu süreçte tehdit telefonları almaya başladı. Bunun üzerine nisan ayında İstanbul'a gelmeye karar verdi.

Anastasia, İstanbul'un Rus muhalif sanatçılar için önemini şu sözlerle açıkladı:

İstanbul ilk kez Ruslar için bir merkez olmuyor. Yüzyıl önce Rus sanatçılar, aktörler ve şarkıcılar İstanbul'a geldiler. İstanbul onlar için de bir merkezdi. Yani yaşadığımız durum özel değil, önceden yolu biliyorduk diyebiliriz.


Anastasia burada yüzyıl önceki "Beyaz Göç"e atıf yaptı. Ekim 1917 Bolşevik Devrimi sonrasında başlayan Rus İç Savaşı (Гражданская война) sonucunda yeni kurulan rejimin muhalifleri ülkeyi terk etmeye başlamıştı.

Bu süreçte İvan A. Bunin (1870-1953), Nikolay Kalmikov (1896-1957), Lidiya Krassa Arzumanova (1897-1988), Boris Yu. Poplavski (1903-1935), ve Vladimir V. Nabokov (1899-1977), Nadejda A. Teffi (1872-1952), Zinaida A. Şahovskaya (1906-2001) ve Don-Aminado (Aminad Petroviç Şipolyanski (1888-1957) gibi sanatçıların yolu İstanbul'dan geçti. İstanbul'la ilgili birçok eser yazıldı.

Rus göçmen edebiyatının önemli isimlerinden Zinaida Şahovskaya, bu dönemde İstanbul'un Rus muhalif sanatçıların gözündeki yerini şu sözlerle ifade eder:

Ancak Konstantinopolis dışında hiçbir yerde Rus ordusundan geriye kalanlar bu denli birlik içerisinde kalamadı. Boğaziçi ve Marmara Denizi yüzen Rusya'nın birer gerçeği oldu.


Yüzyıl önceki göç ile şimdiki göç arasındaki en önemli benzerlik İstanbul'un "ilk durak" olması denilebilir.

Yani İstanbul, çoğu göçmen için kalıcı değil geçici bir konak olageldi.

İstanbul'a gelen Rus sanatçılar genellikle daha fazla olanağa sahip olabilecekleri ve dünyayla iletişimlerini daha güçlü sağlayacakları Batı ülkelerine göç ediyorlar.

Özgürlüklerin kısıtlanması, protestoların yasaklanması, özgür medyanın susturulması gibi Rusya'nın Ukrayna'daki savaşından önce başlayan ve artarak devam eden sorunlar yumağı savaşla birlikte içinden çıkılamaz bir hale geldi.

3 Mart'ta İstanbul'a gelen yönetmen Dima Barch, ülkeyi terk etmesinin ardından mayıs ayında evine polislerin geldiğini anlattı.

Dima, olayı şu şekilde aktardı: 

Benim kararımdan dolayı annemi tehdit ettiler.


Kendisine "Hala kendini Rus olarak hissediyor musun?" diye sorduğumda Dima, buna bir cevabı olmadığını söyleyip içinde bulunduğu ruh halini şu şekilde açıkladı:

Belki Rus'um, Belki Rus olmayanım.


Dima'nın açıklaması içinde bulunduğu şartlar altında bir kimlik krizi yaşadığına işaret ediyor.

Çünkü ona göre şu anda geri dönebileceği bir anavatanı artık yok.

Bunun yanında hemen bir başka ülkenin, şehrin parçası olabilmesi de mümkün değil.

Bu durumu arafta kalmak olarak özetleyebiliriz.

Dünyayla daha güçlü bağlar kurmak isteyen sanat dünyasının aksine Rusya'da ülkenin düşmanlarla çevrili olduğu propagandası güçlü bir şekilde yapılıyor. 
 

5.jpg
Alexander Shterle

 

Rock sanatçısı Alexander Shterle, ülkesinde maruz kaldığı propagandayı şöyle açıkladı:

Şunu eklemek isterim ki Rus propagandası insanlarımızı dünyadaki herkesten nefret ettirmeye çalışıyor. TV ekranlarında sadece Ukraynalıların kötü olduğunu duymuyoruz; ayrıca Amerikalılar kötü, Avrupalılar kötü...

Bize düşmanlarla çevrili olduğumuzu söylüyorlar. Bizim kusursuz seçilmiş halk olduğumuzu ve dünyayı 'arındırmak' gibi bir misyonumuz olduğunu anlatıyorlar.

Size aptalca gelebilir ama eğitimli insanlar bile bu propagandanın etkisi altında.


Alexander'ın dedeleri II. Dünya Savaşı'ndan önce Naziler'den kaçarak Rusya'ya yerleşmiş. Ona göre tarih kendini tekrarlıyor.

Rusya'da doğup büyüyen Alexander, çocukluğunda Blues, Rock ve Grunge tarzında şarkıları çok fazla dinlediğini ifade ediyor. Bu kültürden son derece etkilenmiş durumda.

Cevabını merak ettiğim önemli sorulardan biri; savaş sonrası göç hareketinin Rusya için kültürel bir dönüm noktası teşkil edip etmediği.

İlk göç dalgasıyla birlikte ülkeyi terk eden sanatçıların sayısı ve çeşitliliği, önemli bir kopuşun yaşandığının göstergesi.

Toplu verilen tepki duygusal bir kopma yaşandığına, ülkede sanat icra etme imkanının ortadan kalktığına ve en ufak bir özgürlük belirtisinin dahi olmadığına bir grup sanatçı tarafından güçlü bir şekilde inanıldığına işaret ediyor.

İleriki aylar ve yıllarda Rus göçmen sineması, edebiyatı, resmi gibi tabirler çokca duyulacak gibi.

Yönetmen Anastasia Palchikova'ya bu konudaki görüşünü sorduğumda bana cevabı şu şekilde oldu:

Kültür yaşanan herşeyi içine çeken bir şey. Sonra kültür, yaşananların yansımasını size sunar.


Savaş sonrası yaşananlar bir şekilde kültür tarafından yeniden üretilecek ve gelecekte, yaşanan tüm olayların nasıl yansıdığını hep birlikte göreceğiz.


Bölüm 3: Gelecek 

(...) Açgözlü bakışlarımı ileri dikiyorum - ve en sonunda yükseltilerin arasından Boğaziçi'nin ağır ağır açılan ağzını ayırt edebiliyorum.

Gemi çarşaf gibi suyu usulca kesiyor ve Asya ile Avrupa'nın yaklaştıkça belirginleşen grili yeşilli kayalıklı tepeleri önümüzde sanki küçülüyor.

İvan Bunin (Kuş Gölgesi)


Sanatçı göçünün en önemli etkenleri arasında Batı dünyasıyla bağların kopartılmasına olan tepki olduğu söylenebilir.

Bu bağlamda Rus göçmen sanatının dünyayla daha sıkı bağlar kurmak üzerine şekillendiği yorumu yapılabilir.

Bu durum, eserlerin Rusça dışında dillerle özellikle ortak dil olan İngilizceyle üretilmesine yol açmaktadır.


Muhalif sanatçılar dünyayla olan entegrasyonun azalması ve Rusya'nın içine kapanmasını eleştiriyorlar.

Batı'yla bağların güçlendirilmesi gerektiği ve izolasyon politikalarının yanlışlığı temel vurgu.

Bu bağlamda sinema, müzik gibi alanlarda Avrupa ve Atlantik ülkeleriyle işbirliğinin artırılmasını savunuyorlar.


Yönetmen Dima Barch, Rus sinemacıları için iki yolun olduğunu düşünüyor.

İlki, Rusya'da kalıp zor şartlar altında Rusça film çekmeye devam etmek, ikincisi ise yurtdışına çıkıp yeni bir hayata başlamak.

İkinci yolu tercih etmek aslında uluslararası film endüstrisi ile ilişkiler geliştirmek ve onun bir parçası olmak demek.

Bu aynı zamanda sadece Rusça değil başta İngilizce olmak üzere diğer dillerde de film üretmek manasına geliyor.

Bununla bağlantılı olarak Dima yeni film projesinin senaryosunu İngilizce yazıyor.
 


Müzisyen Alexander ve Alla ilk albümlerini İstanbul'da çıkardı.

"Chase", "Queen of the Fools" ve "Madness" isimli şarkıların bulunduğu "Prelude" isimli albüm İngilizce.

Ancak grup üyeleri İngilizceyi tercih etmelerinin bir tepki değil yaptıkları müzik türüyle alakalı olduğunu ifade ediyor.

Şu anda kendi film projesi üzerinde çalışan yönetmen Anastasia Palchikova, İstanbul tecrübesini anlatırken bir turist olarak burada bulunmamanın farklı olduğuna vurgu yapıyor.

İstanbul'u çok sevdiğini ayrıca güvenli bir şekilde başlarını sokabilecekleri bir yuva gibi olduğu için Türkiye'ye minnettar olduğunu söylüyor.

Şu sıralar ABD'ye taşınma aşamasında olan Anastasia, "ilk durak" İstanbul'da geçirdiği zamanı özleyeceğini belirtiyor.


Yukarıda İstanbul'un ülkesini terkeden Ruslar için bir "ilk durak" olduğunu söylemiştim.

Ancak Batı'da Ruslar'a karşı başlatılan "cancel" kültürü ve bunun Rus sanatını da kapsaması, Rus muhalifler için Batı'da yaşamayı zorlaştırıyor.

Bu durumun İstanbul'un geçici bir konak olmak yerine kalıcı bir merkez olmasına daha fazla imkan sağlayacağı söylenebilir.


Son olarak

Rusya'nın Ukrayna'daki savaşının tetiklediği göç dalgasında genç, dünyaya açık ve muhalif sanatçılar "kıstırılmış" hissettikleri ülkelerinden ayrıldılar.

Sanatlarını icra etmek için özgür bir ortama ihtiyaçları olduğunu düşünen sanatçılar nihai olarak Batı'ya gitmeyi planlıyorlar.

Bu göç rotasında İstanbul, özgürlük yolunda bir ilk durak. Tarihte de bunun izlerini görmek mümkün.

Bununla birlikte geçmişte İstanbul'da kalıp burada yaşamaya devam eden birçok sanatçı da bu şehrin kültürüne katkı sundu.


İçinden geçtiğimiz süreç boyunca İstanbul'a gelen ve yerleşen sanatçılar göz önünde bulundurulduğunda birçokları için İstanbul'un kalıcı bir ev olduğunu söylemek mümkün.

Rusya'daki şartlar dolayısıyla kısa vadede geriye dönmek pek mümkün görülmüyor.

Zira Ukrayna'ya açıkca destek verilmesi ve savaşa karşıtlığı Rusya'da hapis cezalarını da beraberinde getirebilir.

Tüm bu kaos içinde kültürel bir dönüşümün yaşandığı ve ciddi yol ayrımlarının Rus kültür dünyasının gündeminde olduğu aşikar.

Belki tepki gösteren sanatçıların ana akımı temsil etmedikleri yorumu yapılabilir.

Ancak tepkinin yoğunluğu dikkate alındığında müesses nizamla kurdukları ilişki sebebiyle açıkça tepkilerini gösteremeyen sanatçıların da çevreden yükselen çığlığa gölgeler arkasından sessizce eşlik ettiği söylenebilir.

Çevrenin bu yoğun eleştirisi merkezde de etkisini bir şekilde gösterecektir.

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir. 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU