İlber Ortaylı'dan Bekir Bozdağ yorumu: Temizlemek dururken bu bir çıkıyor, bir iniyor

"Demek ki kontrol edemediğimiz bir ülke bu ve insanlar bunun farkında değiller"

Fotoğraf: AA

Tarihçi İlber Ortaylı, Trabzon'da Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın mikrofon uzattığı 10 yaşındaki çocuğun CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu'na hakaret etmesi, arkasında yer alan bakanların buna gülmesiyle ilgili konuştu. Ortaylı, "Siz Atatürk'ün Andını kaldırmışsınız, sonra 10 yaşında çocuğu çıkarıp siyaset konuşturuyorsunuz, olmaz. Böyle kel alaka siyasi laf, kendisinin bilmediği şeyleri tekrarlatıp gülmek zevzekliktir" dedi.

Ortaylı, Abdulhamit Gül'ün istifasıyla tekrar Adalet Bakanlığı'na oturan Bekir Bozdağ'a yönelik "FETÖ'ye yakın" şeklindeki değerlendirmeler hatırlatılınca "'FETÖ bitmeyecek mi' diyorsunuz, niye bitsin? Bu işlerden çıkar sağlayan, beleş geçinen, makam kapan insanlar var. Vazifeleri, misyonu, durumu, kalkınma düzeyi, tarihi birikimi itibarıyla Türkiye'nin bunlara fırsat vermesi çok garip. Şimdi bunu temizlemek dururken bu bir çıkıyor, bir iniyor. Demek ki kontrol edemediğimiz bir ülke bu ve insanlar bunun farkında değiller" yorumunu yaptı.

Ortaylı, Sözcü gazetesinden Ruhat Mengi'nin gündemle ilgili sorularını yanıtladı. Söyleşi şöyle:

Sayın Ortaylı, tartışması günlerdir bitmeyen bir konu; Trabzon'da Cumhurbaşkanı'nın uzattığı mikrofondan “Ana muhalefet partisi CHP'nin Genel Başkanı'na hakaret eden” 10 yaşındaki çocuk olayı. Çocuk aslında hapiste olan babası için yardım istemek üzere oraya gitmiş. Çok beklenmedik gelişmelerin yaşandığı günlerdeyiz ama bu olayın toplumda yarattığı şaşkınlık çok büyük oldu, siz şaşırdınız mı, ne düşündünüz?

10 yaşındaki çocuklar siyasette kullanılmaz. Çocuğun durumu kullanılır, çocuklar açtır, okulsuzdur, korunaksızdır bu siyaset konusu yapılmalıdır ama çocuğun bizatihi kendine siyasi nutuk attırılmaz. Siz Atatürk'ün Andını kaldırmışsınız, sonra 10 yaşında çocuğu çıkarıp siyaset konuşturuyorsunuz, olmaz. Fransa'da halk tepki gösterdi, Bakan gitti. Bizde Ata'dan dedeye kadar okuduğumuz Öğrenci Andı, “Siyasettir, çocuk siyasete karıştırılmaz” diyerek kaldırılıyor, 10'uncu Yıl Nutku kitaplardan çıkarılıyor ve hiçbir şekilde gereken tepki gösterilmiyor. Sonra “10 yaşında çocuk siyasete karıştırıldı” diye kızılıyor. 10 yaşında çocuğa kahramanlık şiiri okutturulur, Mehmet Akif Ersoy okutturulur, Ömer Bedrettin'in şiiri, Nazım Hikmet okutturulur. Güzel okursa alkışlanır, gülümsenir medeniyet budur. Böyle kel alaka siyasi laf, kendisinin bilmediği şeyleri tekrarlatıp gülmek zevzekliktir. Aynı şekilde 10 yaşında çocukların okumasının milli terbiye, yurttaşlık terbiyesi bakımından çok anlamlı olduğu Öğrenci Andı'nın ortadan kaldırılması da zevzekliktir. Bunları yaparak neyi ispat etmek istiyorsunuz, akıl kârı değil. Çocuklarla uğraşmayın, sağlığına, yemesine içmesine, tatil, spor yapmasına dikkat edin yeter.

"Andımız kalktığında toplum ayağa kalkmalıydı"

 Andımız kaldırıldığında toplum ayağa mı kalkmalıydı?

Niye kalkmasın, kalkacak tabii. Ne var, okulda Türk olduğunu söylüyor, büyüklerimi saymak, küçüklerimi sevmek diyor, bunu mu kaldırıyorsun? Şimdi tepki gösteriliyor. “Böyle abdest alınan yerde, böyle peşkir gelir” atasözünü bilirsiniz. 

"MEB son derece zavallı"

Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) ülkenin geleceği açısından hayati derecede önem taşıyan bir bakanlık. Burada “Türkçe öldü” diyerek imam hatiplerde Türkçe konuşulmasının yasaklanmasını öneren, “Arapça öğretilirken ikinci bir dil kullanılmasın” diyen ve bunu uygulamış bir isim Bakan Yardımcısı olarak atandı. Sizce bu uygulama yayılabilir mi?

Bu dil konusunda öyle zorlama yapılmaz. Oturursun savunursun, konuşursun fakat “yasaklayalım” diyemezsin. Milli Eğitim Bakanlığı'nın son derece zavallı bir durumu vardır. Eğer yeni gelen Bakan bunu değiştirmezse çok şaşarım. Mesleğiyle ilgili kitaplar yazmış bir mühendis, ciddi eğitimli genç bir insan.

"Olacak şeyler üzerine hayal kursunlar"

MEB için “Diyanet İşleri Başkanlığı'nın yan kuruluşu haline geldi, tarikat ve cemaatlerin etkisinde” iddiası oldukça yaygın. Türkçe yerine Arapça kullanılsın baskısı mümkün mü?

Hiç kimsenin Türk dilini kendilerine göre çizme yetkisi yoktur, çizmeye kalktıkları an karşılarında tokat atmaya kalkacak bir münevver kitle, bir vatandaş kitlesi ve geniş bir öğretmen kitlesi olur, Türkiye'nin farkı budur. O nedenle kimse Arapçaya filan dönemez, olacak şeyler üzerinde hayal kursunlar. Bu laftan söz edenlerin hepsi cahildir, Arap harflerini bilmiyorlardır. İmam hatip okullarındaki çocuklar eski harflerle yazı yazmayı bilmiyorlar, Arapça cümle yazdıkları zaman ‘elif'le ‘maksure'yi ayırt edemiyorlar, hangisi nerede kullanılır bilmiyorlar. 

"Bazıları da başka türlü çeker, biz herkesin ne çektiğini bilemeyiz"

İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu'nun kar yağdığı gece balıkçıya gitmesi bitmeyen bir olay haline getirildi, Cumhurbaşkanı “Biz senin gibi kafayı çekmeye gitmiyoruz” dedi, sizin yorumunuz nedir?

Bu memlekette kar yağdığı zaman herkes saçmalar. Bütün yollar durur, bırakın sokağı insanlar evlerde donar. Ben hatırlıyorum bundan evvelki bir kış aniden kar bastırdı, Kağıthane'de evlerde insanlar dondular. Asansörler çalışmıyor, yemek yok, bakkallar bitmiş, iki gün battaniyeye sarınarak oturdu insanlar. Bir sel oluyor, evler gidiyor. Dere yatağına ev yapılmış, hükümet nasıl kurtaracak? Kafayı çekme konusuna gelince, bazıları da başka türlü çeker, biz herkesin ne çektiğini bilmeyiz.

"Atatürk'ü sarhoş gören var mı?"

Atatürk için “içki içerdi” sözü bazılarının dilinden düşmüyor.

Atatürk içer mi, içmez mi beni hiç alakadar etmiyor. Türkiye Mareşali, Başkomutanı, Cumhuriyetimizin kurucusu, büyük adamlar için daha saygılı davranılması beklenir, bu kadar açık! Ben bu tip söylemlerin bazı etnik sorunları olan birkaç kitleyi ve zümreyi etkilemek dışında bir faydası olduğunu zannetmiyorum. Onun için hiç uğraşmam, çünkü adamlar tahta kafalıdır, anlamaz, işlerine de gelmez. Atatürk'ü sarhoş gören mi var, masasında ne içerse içer, kimseyi alakadar etmez. Önemli olan başardığı işlerdir.

"Coğrafya kaderdir"

“Coğrafya kaderdir” sözüne inanıyor musun, son yıllarda Türkiye'nin gidişi bu sözü daha çok mu kanıtladı? Türkiye biraz daha solda, Avrupa'nın içinde olsa bu olayları yaşamayacak mıydık?

Coğrafya kaderdir sözüne tabii inanıyorum. Biz bu coğrafyayla, bu etnik kompozisyonla, bu problemle öyle sola sağa kayarak bir şeyi değiştiremeyiz. Bizim coğrafi yapımızda fizik olarak da, beşeri coğrafya bakımından da büyük problemler, farklılıklar var. Batı Avrupa'nın kıstaslarına uymak o kadar kolay değildir, bu kıstasların hepsini benimsememiz de gerekli değildir. Avrupa'nın göbeğinde de yaşasak başka problemler çıkardı. Avusturya olmak istemem, Macaristan'ı da çok talihsiz bulurum, halkın bütün kabiliyetine rağmen çok talihsiz bir ülke. Türkiye'nin kendi problemleri var, kendi tarihi birikimi var. İmparatorluğumuzun bir kısmı bize kaldı, bu çok huzursuz, fakir ve verimsiz bir kısımdır. Okkalı kısmı da elimizden çıktı, bu da aydınlık, üretken, iş bilen kısımdır. Balkanların bile bir kısmının Batı Avrupa'ya alınıp bir kısmının alınmaması başka faktörlere bağlıdır. Mesela Yunanistan, İngiltere için çok önemlidir, harbin sonunda bile Rusya'ya “Burayı bize bırak” dediler, Bulgaristan için demediler. Eğer 2'nci Cihan Harbi'ne girseydik bitmiştik. Girmememizi bile tenkit edenler var şimdi. 

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Bekir Bozdağ'ın bakanlığı

“Yargının hiçbir ideolojisi, cemaati olamaz” diyen Adalet Bakanı Abdülhamit Gül gitti, yerine “Fethullah Gülen'e en yakın isimlerden biri” olarak bilinen eski bakan geldi. Özellikle sosyal medyada tepkiler aralıksız devam ediyor. Siz nasıl yorumladınız?

“FETÖ bitmeyecek mi” diyorsunuz, niye bitsin? Bu işlerden çıkar sağlayan, beleş geçinen, makam kapan insanlar var. Vazifeleri, misyonu, durumu, kalkınma düzeyi, tarihi birikimi itibarıyla Türkiye'nin bunlara fırsat vermesi çok garip. Şimdi bunu temizlemek dururken bu bir çıkıyor, bir iniyor. Demek ki kontrol edemediğimiz bir ülke bu ve insanlar bunun farkında değiller.

Üniversitede sınıfa girdiğin zaman onların kopyasıyla okula giren insanlar karşında oturuyor. Üniversitede bunu gördüm ben. Kopya çekerek girdiler, bu bilindi, açığa da çıktı, hukuk kararıyla belli oldu. ÖSYM Başkanı da bunun için görevinden atıldı, bunlar belli. Bu adamların ne olduğu her zaman biliniyordu, fevkalade kalitesizlerdi, hiçbir şey yapılmadı bunlara. Kopya çektiler, uzaklaştırma cezaları tatbik edilmedi. Şimdi böyle bir üniversite dururken neyin kıyametini koparacaksın?

 Yani tüm sorular çalınarak FETÖ'nün üniversitelere soktuğu öğrenciler üniversitede kopya çekince de korundular.

Evet, korunuyorlar. Bitiriyor, hakim de oluyor, her şey de oluyor. Kopya çekerken yakalananları bildirdik, çocuklara ceza verilmedi, talep edilen cezasını indiriyorlar, yani okuldan bir sene bile uzaklaşmıyor, karşında oturuyor, ben bunu biliyorum. Siz daha eğitim düzeyinde temizleyememişsiniz bu işi, bunlar çok açık.

 

Sözcü, Independent Türkçe

DAHA FAZLA HABER OKU