Kapitalizm, emperyalizm karşıtlarının yoldaşı bir futbolcuydu o; adios amigo…

Yazar, düşünür Lütfü Oflaz Independent Türkçe için yazdı

Kolaj: Independent Türkçe

Futbolseverleri kızdıracak bir yorum olsa da futbol kitlelerin afyonudur.

Futbol kitleleri uyuşturur.

Futbol sayesinde kitlelere asıl kafa yormaları gereken sorunlar unutturulur.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Böylelikle kitleler asıl kafa yormaları gereken sorunların nedenlerini sorgulamaktan uzak tutulur.

Sorgulamayan kitleler de kaderine razı olanlardan, isyan etmeyenlerden olur.

Ama aynı zamanda kitleler de futbol sayesinde gündelik hayatta yaşadıkları dertleri, çaresizlikleri unutur.

Sorgulamayı engelleyen her kurum gibi futbolun uyuşturuculuğuna sığınarak huzur bulur.

Huzur futboldadır!

Doğduğu zamandaki amatör ruhunu çoktan yitirmiş, kapitalist endüstri haline gelmiş futboldan çok büyük paralar kazanan futbolcular da doğal olarak kapitalizmin yandaşlarıdır.

Futbolcu, hele de dünya yıldızı futbolcu olup da yüksek sesle kapitalizme itiraz eden, kapitalizmi sorgulayan futbolcu yok denecek kadar azdır.

Böyleleri istisnanın da istisnasıdır.

İşte bu istisnaların başta geleni de dünyanın gelmiş geçmiş en büyük futbolcularından Diego Maradona'dır.

O hep kapitalizmi yüksek sesle sorgulayanlardan oldu.

O hep kapitalizme yüksek sesle itiraz edenlerden oldu.

O hep dini imanı para olan kapitalizme tapmayanlardan oldu.

O hep yoksulların, ezilenlerin yanında olanlardan oldu.

O hep geldiği yoksul sınıfı unutmayanlardan oldu.

Arjantin'de bir gecekondu mahallesinde doğmuştu.

Doğduğu baraka bozmasından evin suyu, elektriği yoktu.

Bu koşullarda doğup büyüyüp dünyanın gelmiş geçmiş en büyük futbolcularından oldu.

Futbolculuğunu kitleleri uyutmak için değil, kapitalizme, emperyalizme karşı uyandırmak için kullanıyordu.

Maradona, 1993'te o zamanlar futbolcusu olduğu İspanyol ekibi Sevilla'nın Galatasaray'la oynayacağı maç için İstanbul'a gelmişti.

Onunla tanışmamız o zaman gerçekleşmişti.

Ben o zamanlar Sabah medya grubunda günlük başyazılar yazardım.

Zaman zamanda spor sayfasına futbolun mizahını yapan yazılar yazardım.

Maradona'yla da spor camiasındaki arkadaşlar vasıtasıyla tanıştırılmıştım.

Maradona'nın "ikinci babam" dediği Küba'nın sosyalist lideri Fidel Castro 1996 yılında Türkiye'ye geldiğinde de Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel tarafından onunla tanıştırılmıştım.

Fidel Castro'yla olduğu gibi Maradona'yla da tanışır tanışmaz birbirimize kaynaşmıştık.

Çünkü bizler benzer görüşleri savunmaktaydık.

Maradona, ABD'nin başka ülkeleri işgal etmesini protesto edenlerin saflarındaydı.

"Kalben Filistinliyim" diyerek mazlum Filistin halkını savunanlardandı.

Maradona, kapitalizme, emperyalizme tepkili olduğu kadar kiliseye, Vatikan'a da tepkiliydi.

Vatikan'a gittiğinde altın tavanları görünce, "Papa dünyadaki aç çocuklar için üzüldüğünü söylüyor; o zaman altın tavanlarını satsın da onlar için bir şey yapsın" diyerek tepki gösterdi. 

Onun yoldaşları Fidel Castro, Jose Mujica, Hugo Chavez, Nicolas Maduro, Evo Morales, Lula da Silva gibi Latin Amerika ülkelerinin kapitalizm, emperyalizm karşıtı liderleriydi.

Maradona'nın "ikinci babam" dediği Fidel Castro gibi 25 Kasım günü ölmesi ise tarihin ilginç bir cilvesiydi.

Che Guevara'nın resmini koluna, Fidel Castro'nun resmini bacağına dövme yaptıracak kadar onlara hayran olan Maradona, kapitalizme, emperyalizme karşı yakılmış isyan ateşinin parlak kıvılcımlarından biriydi. 

Kapitalizm, emperyalizm karşıtlarının yoldaşıydı o. 

Mazlumların, ezilenlerin yoldaşıydı o.

Adios amigo… 

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU