Hizbullah ve müttefikler ile rakiplerinin enkazı üzerinde dans

En büyük korkumuz, Hizbullah'ın, Cumhurbaşkanı Avn'ın geride kalan görev süresi içinde, Lübnan anayasal ortamına kendisine ve İran'a fayda sağlayacak ek ve radikal bir değişikliği dayatmasıdır

Fotoğraf: AA

Dün, Lübnan'ın bağımsızlığının 77'nci yıl dönümüydü ve kutlamasız geçti. Gerekçesi, koronavirüs salgınıydı.

Ne var ki, Lübnan'da bir şeylerin engellenmesinin, kesintiye uğramasının artık bir istisna olmadığını, hatta bir kural haline geldiğini söylemeye gerek yok.

2005'ten bu yana, parlamento oturumları, hükümeti kurmakla görevlendirilecek başbakanın seçimi, hükümetin kurulması veya cumhurbaşkanının seçilmesiyle ilgili olsun hiçbir anayasal yetkilendirme yok ki, ana başlığı devleti aylar, hatta Mişel Avn'ın cumhurbaşkanı seçilmesi sürecinde olduğu gibi iki yıldan fazla bir süre sürüncemede bırakmak olmasın.

Dolayısıyla, hükümetin kuruluşunun gecikmesini haklı göstermek için ABD seçimlerinin sonuçları veya bazı bakanlara uygulanan (sonuncusu eski dışişleri bakanı Cibran Basil) yaptırımlar ve duymaya alıştığımız diğer şeyler gibi dış gelişmelerin bahane gösterilmesi artık kabul edilebilir değildir.

Bunun, Hizbullah'ın bütün gruplara boyun eğdirmenin, kazanımlarını pekiştirmenin, karar mekanizmasını kontrol etmenin ideal yöntemi olarak seçmiş olduğu metot olduğunu söylemeye gerek yok.

Lübnan'ın koronavirüs salgını ortasında yaklaşık bir yıldır tanık olduğu mali ve ekonomik kriz nedeniyle tarihinin hassas ve ciddi bir aşamasından geçtiği bir zamanda "görev hükümetinin" oluşumunu geciktirmenin, çöküşü hızlandırabilecek ve Hizbullah'ın daha fazla güç elde etmesiyle sonuçlanabilecek yansımaları ve sonuçları bulunuyor.

Bu koşullar ortasında, Özgür Yurtsever Hareketi birçok nedenle bir parçalanmaya tanık oluyor.

Bunlar; onu sarsan iç anlaşmazlıklar, kurucusunun döneminde ülkenin düştüğü durum nedeniyle popüler tabanının sarsılması, 17 Ekim Devrimi öncesi ve sonrasında Cumhurbaşkanı ile damadı ve eski bakan Cibran Basil'e yönelik halkın öfkesi ve son olarak Basil'e uygulanan yaptırımlardır.

Lübnan'da Hizbullah'ın başlıca müttefiki olduğu için, ilk bakışta birçokları bu yaptırımların Hizbullah için kötü olacağını düşündüler.

Ancak yansımalarını derinlemesine araştırırsak, Özgür Yurtsever Hareketi'nin maruz kaldığı ve onu etkileyen diğer darbelere ek olarak bunun da, Hizbullah'ın menfaatine olduğu ortaya çıkar.

Bu sayede Hizbullah, yeni şekillenen koşullar altında (Basil'in son açıklamalarındaki bilgiçlik gibi) benimseyeceği tutumların, onu rahatsız edebileceği ya da zor durumda bırakabileceği güçlü Hristiyan müttefikini zayıflatabildi.

Buna ilaveten, Hizbullah açısından bugün Basil'in kendisi artık işe yaramaz bir karta dönüşmüş olabilir.

Bu durum, Hizbullah'ın rakiplerinden sonra müttefiklerini zayıflatma politikasını hayata geçirmeye başladığını gösteriyor.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Hizbullah, tek birleşik güç olmak için öncelikle kendisine karşı olan Sünni liderliği, daha sonra Dürzi Canbolat liderliğini, mezhepçiliği aşmış muhalif grupları hedef aldı. Şimdi de sıra, Hristiyan müttefikine geldi.

Bu durum ayrıca, Hizbullah'ın 2006'da kendisiyle imzaladığı Mar Mikhael Anlaşması'ndan bu yana hedefleri ve yönelimleri için önemli bir kaldıraç görevi gören Hristiyan kalkanına artık ihtiyaç duymadığı bir güce ulaştığı anlamına da geliyor.

Hizbullah'ın Hristiyan müttefikinin sendelemesinin bir başka Hristiyan gücü öne çıkaracağını söyleyenler olabilir. Bu güç ile Lübnan Kuvvetleri kastediliyor.

Lübnan Kuvvetleri liderliği, karmaşık Lübnan durumunu pragmatik bir şekilde okuyabilmesi ve son gelişmelere karşı kendisine seçtiği konum ile Lübnan güç dengesini iyi bilen gerçekçi uygulamalarıyla öne çıktı.


Lübnan Kuvvetleri'nin güçlü bir rakipten kurtulması kesinlikle kendisine taktiksel kazanımlar sağlayacaktır, ancak stratejik açıdan onu yalnızlaştıracak ve izole edecektir.

Özellikle de dünün müttefikleriyle bağını kopardığı ve dış desteğin azaldığı bir dönemde. Sonuç olarak, Hizbullah kendisine muhalif Hristiyanları ve diğer dini grupları zayıflattıktan sonra müttefiki Hristiyanları da zayıflatarak kazanmaya devam ediyor görünüyor.

Hristiyanların durumu, Sünni tarafın yaşadıklarının bir simülasyonudur. Nitekim Sünniler, Saad Hariri'nin teslim olma kertesine varan sürekli tavizlerle geri çekilmek şeklindeki performansı başta olmak üzere iç nedenlerin yanı sıra, Irak, Suriye, Yemen ve diğer yerlerde maruz kaldıkları büyük sarsıntılar gibi bölgesel pek çok nedenle iyice kırılgan hale geldiler.


Bugün ise Hizbullah, Özgür Yurtsever Hareketi'ni zayıflatıp silahlarından tecrit ettikten sonra, hükümeti kurma savaşıyla Hristiyanlar ve Sünnileri hem onlar hem de ülke için ölümcül bir mücadeleye sürüklüyor.

Bu yöntem, bölgesel gelişmeler, ABD başkanlık seçimlerinin sonuçları ve bu aşamada İran'ın iç durumu aracılığıyla Saad Hariri'den kurtulmak istiyor.

Kan kaybettirerek kendisini sadece başbakanlıktan değil, siyasi sahneden de tamamen uzaklaştırmak istiyor.

Lübnanlı güçler ardı ardına çöküyor ve bundan en çok yararlanan taraf; Hizbullah. Bankacılık ve ekonomik sisteminin sendelemesinin ve devletin mali çöküşünün tüm Lübnanlıları etkilediği ve zorladığı doğru.


Bununla birlikte, Hizbullah'ın eğitim ve sağlık hizmetleri, sosyal yardım ve kooperatifleri, "el-Hasan Kredisi" aracılığıyla sağladığı bankacılık yardımları sayesinde Şii toplumunun alt ve yoksul sosyal tabakaları bundan kısmen korunabildi.

Bu koşullarda  tabanının birliğini koruması, Hizbullah'ın erteleme, oyalama ve sürüncemede bırakma politikalarını sürdürmesinin önünü açıyor. Şartlar oluştuğunda elindeki kartlardan yararlanmasına olanak tanıyor.

Hem kendisi hem de bölgeye dönük politikaları için esas olan Washington ile Tahran arasındaki ilişkilerin yönü netleştiğinde, kendisi ve destekçisi İran için mümkün olduğunca çok kazanım elde etme fırsatı veriyor.


Yeni yönetimin görevi devralacağı 20 Ocak'a kadarki aşama içinde, mevcut ABD yönetiminin İran ve bölgedeki kollarına karşı askeri ve güvenlik operasyonlar düzenleyebileceği hakkında söylenenlere gelince bunlar, Hizbullah'ı yıldırmak veya tehdit etmek yerine güçlendirmeyi amaçlayan spekülasyonlardır.

Hizbullah, İran ve müttefikleri, Washington'un bu aşamada seçim sonuçları ve iktidarın devir teslimi ile ilgili iç meselelerle meşgul olduğunu biliyor.

Yeni yönetimin de görevi devraldıktan sonra, en azından ilk yılında, seçim sürecinden kaynaklanan zararlar, seçimlerde sahtekarlık iddiaları, seçimin meşruiyetine yönelik itirazlar ve Amerikan toplumundaki bölünmelerle ilgili eski ve yeni iç sorunlar, Donald Trump'ın arkasında bırakacağı mirasla meşgul olacağının farkındalar.

Bu yönetimin özellikle Ortadoğu ve Arap dünyası ile ilgili olarak izleyeceği dış politikaya gelince, öncelikleri, İran nükleer dosyası, Türkiye, İsrail ve normalleşme süreci, Körfez ve Mısır ile ilgili konular olacaktır.

Dolayısıyla Lübnan bu listede (tabii olur da kendisine yer bulabilirse) en alt sıralarda yer alacaktır.


ABD'nin Hizbullah'ı müttefiklerinden soyutlayıp kendisinden uzaklaşmalarını sağlayarak, bazı araçlarından yoksun bırakarak ve ülke üzerindeki kontrolünü azaltarak izole etmeyi başardığına dair duyduğumuz tüm açıklamalar bir noktayı gözden kaçırıyor; bütün bunların, Hizbullah'ın geçmişte yasal olarak ülkeyi kontrol etmek için müttefiklerine ve anayasal kurumlara ihtiyacı olduğu zamanlarda elde edilmiş olsaydı kayda değer başarılar sayılacaklarıdır.

Bugün, Hizbullah varoluşsal bir savaşla karşı karşıya olduğunun farkında. ABD-İran ilişkileri, Biden yönetimiyle yeni bir aşamaya girecekse, bunun sonucu tırmandırma veya müzakere olsun, Tahran'ın dışarıdaki kollarını etkileyecektir.

En büyük korkumuz, Hizbullah'ın, Cumhurbaşkanı Avn'ın geride kalan görev süresi içinde, Lübnan anayasal ortamına kendisine ve İran'a fayda sağlayacak ek ve radikal bir değişikliği dayatmasıdır.

Zira bugün, ülkenin trajik gerçekliğine seyirci kaldığını ve bazen neredeyse müttefiklerinin ve rakiplerinin enkazı üzerinde (aklı ve yüreği başka bir yerde) dans ettiğini görüyoruz.

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

Independent Türkçe için çeviren: Beyan İshakoğlu

Şarku'l Avsat

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU