Halid Meşal: Ne ilk ne de son

Bu kez yeni olan, barış umutlarının baltalanmasının ve gelecekleri adına konuşanlar tarafından temel çıkarları ile oynanmasının bedelini yalnızca Filistinlilerin ödeyecek olmasıdır

Fotoğraf: AA

Hamas hareketinin yurtdışındaki lideri Halid Meşal, Gazze'de akan kanı ve daha fazla Filistinlinin ölümü aracılığıyla hayali bir zafer elde etme çabasını durdurmak yerine, savaşın ve ölümlerin kapsamını genişletmek istiyor.

Meşal, bir video aracılığıyla Ürdün'deki İhvan-ı Müslimin'e (Müslüman Kardeşler) seslenerek "ümmetin kitlelerini Aksa Tufanı savaşına katılmaya" çağırdı.

"Yüce Allah'ın izniyle bu çatışmanın bizim lehimize sonuçlanması için bu ümmetin kanının Filistin halkının kanına karışması gerekiyor" diye vurguladı.

Amman'ın tehlikeli bir kışkırtma olarak değerlendirdiği Meşal'in sözleri, 7 Ekim 2023'te Hamas saldırısının fitilini ateşlediği, on binlerce Filistinlinin öldürülmesine, Gazze Şeridi sakinlerinin çoğunun Mısır sınırındaki Refah'a göç ettirilmesine ve Gazze Şeridi'nin tamamen yok olmasına yol açan Gazze savaşından yaklaşık 6 ay sonra geldi.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Dikkat çeken husus, Meşal'e göre açık zafere giden yolda büyük bir adım olması gereken bu savaşa İran'ın katılmamış olması.

Reuters'ın haberine göre, Hamas'ın yurt dışındaki Siyasi Büro Başkanı İsmail Heniyye ile İran Dini Lideri Ali Hamaney arasında savaştan sonra Tahran'da yapılan ilk toplantıda Ali Hamaney, misafirinden İran'a Gazze'yi desteklemesi ve cepheler açması yönünde çağrı yapan sesleri susturmasını istedi.

Dini Lider Hamas'ın saldırı konusunda kimseye danışmadığını, İran'ın da onlar adına savaşmayacağını Heniyye'ye açıkça ifade etti.

Kendi açısından Hizbullah da, İsrail'in tüm Lübnan'ı hedef alan benzeri görülmemiş saldırısına, saha teşkilatının yapısını hedef alma düzeyinde çok ileri gitmesine rağmen, kesinlikle orantısız tepkiler vererek İsrail'i yoklamak ile yetindi.

Iraklı milislere gelince, yaklaşık bir ay önce Irak Hizbullahı'nın liderlerini hedef alan ve canlarını yakan bir Amerikan hava saldırısına maruz kaldıktan sonra onlar da Gazze'ye destek savaşında geri adım attılar.

Bir insansız hava aracı ile düzenlenen söz konusu saldırıda Irak Hizbullahı'nın lojistik destek yetkilisi Ebu Bakir es-Saadi ile enformasyon yetkilisi Erkan el-Alyavi Bağdat'da öldürüldü.

Buna paralel olarak Husi milis grubu, Gazze savaşı adı altında ve Gazze'yi destekleme bahanesiyle Kızıldeniz bölgesinde kendi savaşını yürütüyor, ancak çabaları Gazze Şeridi ve halkının başına gelen felaketin gidişatına önemli bir etki yapmıyor.

İran, zarara ortak olmadan, sadece kârda ortak olarak hareket ediyor.

Hizbullah'ın savaş öncesi söyleminde ve kahramanlık taslayan tavrında çıtayı artık bir kenarda durmasını mümkün kılamayacak seviyelere çıkardığını bildiğinden, Hizbullah'ı, Hamas'ın Gazze'deki kaderine benzer bir kadere sürükleyecek bir adım ile kendisini riske atmamaya yöneltmeyi amaçlıyor.

Direniş ekseninin bu ihmal ve geride kalma tavrı karşısında, Meşal'in Ürdünlüleri ayaklanmaya çağıran ve onları devletlerine, güvenliğine ve istikrarına karşı kışkırtan anormal çağrısı öne çıktı. İran ve direniş eksenindeki araçlarının sağladığı desteğin düzeyine ise Hamas'tan şu ana kadar ciddi bir eleştiri gelmedi.

Görünüşte bu çağrı, Hamas'a karşı eşi benzeri görülmemiş bir savaşın ve müttefikleri tarafından beklenmedik bir şekilde terk edilmesinin ardından, Hamas'ın gerçekliğini çevreleyen umutsuzluğun bir ürünü gibi görünüyor.

Hamas'ın savaşı genişletme ve Ortadoğu'nun tüm güvenliği ve istikrarını hedef alacak intihar eylemlerini dayatma amacıyla, arenaların birliği teorisinden, ramazan iklimi ve Müslümanların duygularını kullanma teorisine kadar oynadığı bahisleri art arda kaybetmesi dahil olmak üzere umutsuzluğunun birçok kaynağı var.

İsrail'i Gazze halkının kanıyla boğmayı başaramayan Hamas sanki şimdi Ürdün'den başlayarak İsrail'i daha fazla kanla boğmak istiyor.

Ancak bu çağrının başka kökleri de var ve bunlar, bazı İhvan örgütlerinin, Ürdün ile sınırlı kalmayarak, aksine oradan başlayarak Arap siyasi sistemine karşı savaşlarına devam etme iddiasında gizli.

Mısır ve Tunus'ta İhvan yönetimi projesinin çökmesi, Fas'ta örgütün gerilemesi, Sudan'da iddialarının çökmesi ve Türk manevi babasının Arap siyasi sistemi ile uzlaşmaya yönelmesinin ardından, Gazze savaşı, direniş retoriği ve arenalar birliği değil "çöküşler birliği" teorisiyle donanmış İhvan'ın yeniden başını uzattığı bir pencere gibi görünüyor.
 


Halid Meşal akılsız değil. 7 Ekim operasyonunun sonuçlarını biliyor. Ancak direnişi kullanmak ve felaketten yararlanmak için Gazze'deki halkının acılarında yatan siyasi fırsatın kokusunu alıyor.

Aksi takdirde Meşal'in Batı Şeria halkını kendi örgütünün yürüttüğü şanlı kutsal savaşa katılmaya teşvik ettiğini neden duymadık?

Batı Şeria'nın ve rasyonel insanlarının, ulusal projelerini inşa etmek için topraklarından geriye kalanları korumaya çalışmalarını neden hâlâ garipsemiyor?

Askeri seçenek Batı Şeria halkının kararına aykırı değilse, İran, neden Batı Şeria'daki denklemi değiştirmeye çalışıyor ve geçen hafta ortaya çıktığı gibi buraya kaçak silah sokmak zorunda kalıyor?

Ürdün'ün istikrarıyla oynama girişimleri durmadı ve bomba yüklü insansız hava araçlarından, İran bağlantılı örgütler ve kaçakçılar ile sınır çatışmaları, "Captagon istilaları", Iraklı milislerin sınırlarındaki Amerikan üslerini hedef alması ve en tehlikelisi de Halid Meşal'in Ürdünlülere devletleri ile çatışmaları çağrısı yapma yoluyla Ürdün'ü Gazze savaşına dahil etmeye çalışmasına kadar pek çok biçimde ortaya çıktı.

Hamas'ın Ürdün cephesini zorla açma girişimleri tehlikeli bir oyun ve İsrail'e karşı çatışmanın kapsamını genişletmeyi amaçlayan askeri bir strateji olmanın ötesine geçiyor.

Gazze bahanesiyle Ürdün'ün birliği ve refahı pahasına İslamcıları harekete geçirme çabası, Arap dünyasındaki ideolojik çatışmayı yeniden başlatmaya yönelik alçakça bir çabadır.

Bölgedeki barış kampına karşı sistematik bir savaş ve Arap dünyasını İran'ın yararlanabileceği alternatif bir arena olarak tutmaktır.

Ne yazık ki, Filistinlilerin maruz kaldıkları haksızlıklara karşı meşru şikâyetlerini savunmaya çoğu zaman onlar ile oynayan ve Araplar arasında anlaşmazlıklar yaratmak, daha geniş güç mücadelelerini kışkırtmak için kullanan politikalar eşlik etti.

Bölgenin istikrarı ve milyonlarca insanın hayatı açısından yakın ve uzun vadeli sonuçları kasıtlı olarak göz ardı edildi.

Hamas, Filistin ulusal eyleminin birçok dönemine damgasını vuran bu tehlikeli özelliği ilk kullanan değil.

Bu kez yeni olan, barış umutlarının baltalanmasının ve gelecekleri adına konuşanlar tarafından temel çıkarları ile oynanmasının bedelini yalnızca Filistinlilerin ödeyecek olmasıdır.

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir. 

Şarku'l Avsat

DAHA FAZLA HABER OKU