Değişen yöneticilere rağmen, Birleşik Krallık'ın sığınmacıları Ruanda'ya gönderme kararlılığı

Sare Şanlı Independent Türkçe için yazdı

Son haftalarda Birleşik Krallık'ın (BK) kendi topraklarına gelen sığınmacıları Ruanda'ya gönderme planında ısrar etmesi dünya gündemini meşgul ediyor.

4 Nisan 2022'de BK'ya gelen bazı sığınmacıların sınır dışı edilerek Ruanda'ya yerleştirilmesini öngören "Ruanda Planı"nı imzalayan Boris Johnson, gerek muhalefet gerekse çeşitli insan hakları örgütleri tarafından kınanmıştı. 

Kasım 2023'te İngiltere Yüksek Mahkemesi, düzensiz göçmenlerin Ruanda'ya sınır dışı edilmesinin hukuka aykırı olduğuna hükmetti.

Lakin Başbakan Rishi Sunak Ruanda ile yeni bir anlaşma imzaladı.

"Ruanda'nın Güvenliği (İltica ve Göç) Yasa Tasarısı" adı altında, her türlü yasal engeli geçersiz kılmak ve ülkeyi "güvenli ülke" ilan etmek üzere tasarlanmış yeni bir mevzuatı gündeme getirdi.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Bu programa göre, mülteciler Ruanda'ya gönderildikten sonra Ruanda'nın hukuk sistemine göre işlem görecek ve Birleşik Krallık'a geri dönemeyecekler.  

Başta son yıllarda sığınma başvuruları çok daha hızlı oranda artan BK'daki gruplar olmak üzere, dünya çapında çok sayıda insan hakları grubu İngiltere'nin bu politikasına karşı çıkıyor. 

İngiliz medyasında yer alan bilgilere göre, içişleri bakanlığı tarafından Ruanda'ya gönderilmek üzere yalnızca 150 ila 200 sığınmacı belirlendi ve sadece başkent Kigali'deki Hope Hostel onları misafir etmeye hazır.

(Bu otel, 2 yıl öncesine kadar Ruanda Soykırımı'nın kurbanlarını barındırıyordu. Ancak eski Birleşik Krallık İçişleri Bakanı Priti Patel'in 2022 yılında tesisleri ziyaret etmesinin ardından otelde kalanlar barınma alternatifleri olmaksızın tahliye edildi.)

Yasa dışı göçü engelleyemeyen BK, 2000'li yıllardan bu yana sığınmacıları Mikronezya'daki Nauru ve Papua Yeni Gine'deki Manus Pasifik Adalarına göndermeyi deneyen Avustralya'yı kendine örnek almayı deniyor. 

Aslında BK'nın sığınmacıları Kigali'ye göndermek için kiraladığı ve 14 Haziran 2022'de kalkmasını planladığı uçak, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin (AİHM) yolcuların Ruanda'da adil sığınma şartlarına erişemeyebileceği gerekçesiyle havalanamadı.

Konu 3 defa İngiltere mahkemelerine taşındı ve 15 Kasım'da Yüksek Mahkeme oy birliğiyle aldığı bir kararla "Ruanda Planı"nın "hukuka aykırı" olduğunu teyit etti. 

Lakin Başbakan Sunak, Ruanda Planı'nı uygulamak konusunda bir hayli ısrarcı davrandı.

Aralık 2023'te ülkenin en yüksek mahkemesinin kararını aşmayı amaçlayan "Ruanda'nın Güvenliği Yasa Tasarısı"nı ilan etti.

Bu anlaşma, Kigali'nin sığınmacıları menşe ülkelerine sınır dışı etmeme taahhüdünü içeren Ruanda Planı'nın geliştirilmiş bir versiyonuydu.

Sunak, insan hakları örgütlerinin itiraz ettikleri noktayı, yani Ruanda'nın güvenli bir ülke olup olmadığı hususunu da yasa tasarısında Ruanda'yı "güvenli ülke" ilan ederek çözmeye çalıştı. 

Sığınmacıları göndermek için Arnavutluk, Botsvana ve Gana gibi ülkeler de düşünülmüştü ancak nihai karar Ruanda oldu. 

Johannesburg Üniversitesinde uluslararası hukuk alanında öğretim görevlisi olan Cristiano d'Orsi, tahminen 127 bin 163 mülteci ve sığınmacıya ev sahipliği yapan Ruanda'nın "mültecilere karşı misafirperver ve ev sahibi olarak deneyim sahibi olduğunu", bu nedenle BK tarafından tercih edildiğini söyledi. 

Rishi Sunak'ın başbakanlık koltuğuna oturduğu tarihten bu yana siyasi kariyerinin ve geleceğinin en temel konularından biri haline getirdiği Ruanda yasa tasarısı ülke içinde tartışmalara neden olurken Avrupa genelinde de sığınmacı sorunu sıklıkla gündeme geliyor. 

BK'nın, kendi ülkesine gelen düzensiz göçmenleri Ruanda'ya gönderme kararı, göçmenleri sadece bir sorun olarak gören ve onları kendi topraklarında barındırmak yerine, "başka bir yere atma" politikasını benimseyen insanlık dışı bir tutumu yansıtıyor.

Planın diğer Avrupa ülkeleri için örnek teşkil edebileceğine dair endişeler yüksek.
 


Ruanda neden böyle bir anlaşma içinde yer alıyor?

21 Mart'ta 91 mülteci Libya'dan Ruanda'ya ulaştı. Bu mülteciler, Eritre, Etiyopya, Sudan ve Güney Sudan'dan Avrupa'ya gitmeye çalışan ancak bunun yerine Libya'da sıkışıp kalan mültecilerdi.

(Bu, Acil Transit Mekanizması (ETM) programı kapsamında 2019'dan bu yana Libya'dan Ruanda'ya tahliye edilen 17'nci sığınmacı grubu.)

Ruandalı gazeteci Joseph Rwagatare'ye göre, Ruanda'ya şimdiye kadar ulaşan sığınmacılardan hiçbiri ciddi bir kötü muamele, istismar ya da hoşnutsuzluk vakası bildirmedi ve hiçbiri emniyet ya da güvenlik eksikliğinden şikâyetçi olmadı.

Her ne kadar 1994 yılında yaşanan büyük soykırımın trajik izlerini taşısa da Ruanda Afrika'nın ekonomik başarı elde etmiş nadir ülkelerinden biri.

Yine de İngiltere yönetiminden gelecek olan para, ülke ekonomisi için bir anlam ifade ediyor.

Sığınmacılar için "güvenli ülke" olarak nitelendirilmesi ise Ruanda'nın uluslararası arenada insan haklarına saygılı ve demokratik bir ülke olarak tanınması için bir fırsat. 

Eski Başbakan Boris Johnson'ın Nisan 2022'de açıkladığı plan kapsamında İngiliz hükümeti Ruanda'ya 240 milyon sterlin ödeme yaptı.

5 yıllık bir süre zarfında Ruanda'ya gönderilen her bir kişi için 150 bin sterline kadar ödeme yapılacak.

(Her bir bireyi Ruanda'ya göndermenin maliyeti, onları Birleşik Krallık'ta tutmaktan yaklaşık 63 bin sterlin daha fazla.)

Birleşik Krallık, bu plan sayesinde insan kaçakçılığı ve "küçük tekne geçişleri" ile mücadele etmeyi ve bunları caydırmayı amaçladığını söylerken plana yönelik itirazlar sığınmacıları ülkelerini terk etmeye ve riskli yollarla güvenli bir ülke aramaya mecbur bırakan koşulların değerlendirilmesi üzerinde yoğunlaşıyor. 

Batı'nın kendi topraklarında istemediği topluluklardan kurtulmak için Afrika'yı seçmesi sıra dışı bir durum değil.

Avrupa, 20'nci yüzyılın başında Yahudileri yerleştirme çabalarına Uganda ile başlayıp Angola, Madagaskar ve Etiyopya ile devam etmiş ancak başarısız olmuştu.

İsrail de 2013-2018 yılları arasında Afrikalı göçmenleri sınır dışı etmek için Ruanda ile anlaşma imzalamış, İsrail yüksek mahkemesi durumu yasadışı ilan ettiğinden anlaşma iptal edilmişti.

Ruanda şimdilik bu anlaşmanın finansal getirisine odaklanarak kısa süreli hesap yapıyor.

Ancak sığınmacı sayısı arttıkça ülke içinde değişen dinamiklerle nasıl başa çıkılacağına dair uzun süreli bir planı var mı?

Geçen yıl yüzde 15'in üzerinde işsizlik oranına sahip olan Ruanda, Birleşik Krallık'ın verdiği para kapsamında sığınmacılar için iş ve barınma imkânı sağlayabilecek mi?

Planın kendi ülkesindeki tehlikeli koşullardan kaçarak güvenli bir hayata kavuşma umuduyla denizde boğulmayı dahi göze alan sığınmacılar için caydırıcı olmayacağı yönündeki görüşler bir yana, sığınma hakkı meselesine böylesi bir insanlık dışı yaklaşım dünya kamuoyunda uzun süre konuşulacağa benziyor. 

 

 

Kaynaklar:

https://theconversation.com/outsourcing-asylum-seekers-the-case-of-rwanda-and-the-uk-180973 
https://www.newtimes.co.rw/article/15516/opinions/rwanda-receives-more-refugees-from-libya-as-uk-politicians-play-ping-pong-with-asylum-plan 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir. 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU