Halid Es’ad 11 çocuk babasıydı.
Kızlarından birine Palmira Kraliçesi Zenobia’nın adını verecek kadar Palmira antik kentinin sevdalısıydı.
Orada doğmuştu, orada büyümüştü, hayatını o topraklara adamıştı.
Orada öldü.
Zenobia 3. yüzyılda, bugünün Suriye topraklarında esir düşene dek imparatorluğu yönetmişti.
Bin 700 yıl önce Mısır’ı, Ürdün’ü, günümüz Türkiye topraklarını fethetmiş, Roma vilayetlerini ele geçirmiş, yurdunu Roma’nın dengi bir imparatorluğa dönüştürmüştü.
Antik çağın en güçlü kadınıydı.
Halid Es’ad ise esir düşene kadar Palmira için yaşadı, her anını bu kutsal kent için harcadı ve uğruna canını verdi.
Dört yıl önce, 83 yaşındayken Irak Şam İslam Devleti örgütüne (IŞİD) esir düştü.
Palmira döneminden kalma el yapımı eşyaların yerini avucunun içi gibi bilmesine rağmen IŞİD üyelerine bunu söylemeyi reddetti.
2015 ve 2017’de kenti iki kez ele geçiren IŞİD; Palmira’daki eserlerin büyük bölümünü ele geçirip tahrip ettiğinde, antik kentin altını üstüne getirdiğinde, tarihi yağmaladığında dünyası altüst olan arkeolog 40 yılını adadığı Palmira için yaşamını ortaya koyabilmişti.
Yüzyıllar önce Palmira Kraliçesi Zenobia’nın Roma’da kafasının kesilerek öldürüldüğü hala bir muamma olsa da, Halid Es’ad’ın dört yıl önce bu şekilde katledildiği bilinen bir gerçek.
1963’ten 2003’e kadar 40 yıl boyunca Palmira antik kentinin fahri koruyucusu olan Halid Es’ad, eğitimini Şam Üniversitesi’nde tarih üzerine tamamlamış bir arkeologdu.
Henüz öğrenciyken Aramice öğrendi.
Farklı bir alfabe ile yazılan Palmira Aramicisinde uzmanlaştı.
Palmira’da üçüncü yüzyıla ait surlardan, bölgedeki kazı ve restorasyondan sorumluydu.
Sasani Kralı I. Hüsrev adına basılmış 700 gümüş sikkelik hazineyi keşfeden de o idi, 3. Yüzyıldan kalma bir Palmira mozaiğini gün yüzüne çıkaran da…
Kariyeri boyunca Amerikalı, Polonyalı, Fransız ve Alman birçok arkeolog ile ortak çalışma yürüttü.
Sadece Palmira’nın değerinin anlaşılmasını sağlamadı.
Onun çabaları sayesinde kent UNESCO’nun Dünya Kültür Mirası listesine de girdi.
2003’te artık emekliliği geldiğinde Palmira’daki işleri oğluna devretti.
Ağustos 2015’te ise o, oğlu ve Eski Eserler ve Müzeler Genel Müdürlüğü’nden Kasım Abdullah Yahya IŞİD tarafından esir alındı.
Aynı yıl terör örgütünün esir alıp köle muamelesi yaptığı 3 bin 500 insan arasında onlar da vardı.
Oğlunun akıbeti hala bilinmiyor.
Ama Es’ad’ın kafası kesilerek öldürüldüğünde tarihin 18 Ağustos 2015 olduğu kayıtlara çoktan girdi.
83 yaşındaki arkeoloğun IŞİD elindeki esirliği haftalarca sürdü.
Kendisinin sakladığı ve üçüncü yüzyıldan kalma çok değerli eserlerin yerini hiç söylemedi.
Suratı maskeli adamlar onu meydana, tam da antik kentteki müze binasının önüne çıkardı.
Ve kılıçla kafası kesildi.
Kafası ve bedeninden ayrıldığında cellatları bedenini bir trafik ışığına astı, bacaklarının arasına ise başı yerleştirildi.
Görgü tanıkları Es’ad’ın yıllarca çıkarmadığı gözlüklerinin o sırada hala takılı olduğunu söylüyor.
Bir de kafasına asılı koca bir dövizden söz ediliyor.
Dövizin üstünde hayatı arkeoloji ile geçmiş adamın “günahları” yazıyor.
IŞİD’e göre o bir mürted yani dinden çıkmıştı.
IŞİD’e göre o bir kâfirdi.
IŞİD’e göre o Palmira’da putperestliğin öncülerindendi, tanrıtanımaz İran’ı ziyaret etmiş, kâfirlerin ülkelerinde konferanslara katılmış, gençliğindeki Baas Partisi üyeliğinden hareket ile Suriye gizli servisiyle iletişime geçmişti.
Terör örgütünün Es’ad’ın boynuna astığı dövizde bunlar yazıyordu.
Hegel’in söylediği gibi “Tarih katliam kulübesi gibi” bir şeydi.
Ya da Brecht’in dediği gibi insan tarihe her istediğini söyletebilir, çünkü ölüler itiraz edemezdi.
Arkeologlar için ise Halid Es’ad hala tarihin onurunu kurtaran insan...
Tanıyıp bilenler Es’ad’ı çölün incisini yıllarca parlatan, Palmira için canını veren kişi olarak hatırlıyor.
“Burada doğdum, burada öleceğim” diyen bir adam…
Bir çoğuna göre sözüne sadık kalan bir insan…
© The Independentturkish