Lübnan'da aslolan kişiler değil devletin kendisidir

Lübnan seçimlerinin sonuçları sadece Hizbullah, İran ve Lübnanlılar için değil, tüm bölge için bir ders niteliğinde

Fotoğraf: AA

Hiç şüphesiz Hizbullah'ın müttefiklerini kaybetmesi ve bağımsızların parlamentoya girmesiyle parlamento çoğunluğunu elinden kaçırdığı son Lübnan seçimlerinin sonuçları sadece Hizbullah, İran ve Lübnanlılar için değil, tüm bölge için bir ders niteliğinde.

İlk ders, ister isimler ister oluşumlar olsun 'vekillere güvenmemek'.

Suudi Arabistan yıllardır buna dikkat etti ve bir yanılsamanın peşinden sürüklenmedi.

Lübnan'da şehit Refik el-Hariri'nin bu dünyadan göç etmesiyle bir dönemin kapandığını açıkça söylemeliyiz. Hariri, nev-i şahsına münhasır biriydi.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Daha önce bazı Lübnanlı siyasetçilere söylediğim ve yazdığım gibi bence devlet, devlet ve kurumlarla iş yapar.

Arap dünyasının gerçekliğini göz önüne alırsak her kesimle ortak çalışmak herkesin çıkarınadır.

Ancak bunun bölgenin gerçekleri ile uyumlu bir şekilde yapılması lazım.

Bölgemizin her kesimden aklı başında insanlara ve onların desteğine ihtiyacı var.

Lübnan'daki sağduyulu Sünniler, Şiiler ve Hristiyanlarla ortak çalışmak herkesin çıkarına olacaktır.

Aynısı ülkenin bileşenlerine göre Arap çatışma bölgelerinin geri kalanı için de geçerli.

Kurumlar ve aklı başında insanlarla iş yapmalıyız, vekillerle değil.

Bu vazgeçmek, ihmalkârlık veya bağlılık ve vefa eksikliği demek değil. Bilakis ortada daha kapsamlı ve geniş bir çıkar söz konusu.

Nitekim İran, Hizbullah, Irak'taki Haşdi Şabi ya da bu gibi düşmanlar oyunu biliyor ve sabotaj yapmak kolaylaşmış durumda.

Örneğin Lübnan'da Hizbullah bütün bir projeyi çökertmek için Refik el-Hariri'ye suikast düzenledi.

Irak'ta başını kaldıran her ılımlı, hatta araştırmacı tasfiye edildi. Anlatılmak istenen şey basit:

Eğer bir şahsiyet sivrilirse, yapmanız gereken tek şey ona suikast düzenlemek.

Bu yüzden ülkeler ve kurumlarla iş yapmayı, her kesimden akil insanları toplamayı, ardından yolsuzluğun ve tekelciliğin önünü kesmeyi, akil şahsiyetleri desteklemeyi ve sadece bir kesime değil her kesime ayrılan alanı genişletmeyi esas alan daha kapsamlı ve şeffaf bir strateji gerekli.

Bu sözler, Lübnan'a karşı ciddi siyasi hatalar yapmış olan Eski Başbakan Saad Hariri'nin şahsını hedef almıyor.

Bundan ziyade burada amaç, bir ülkenin tek bir isimde 'toplanmasını' önlemek. Bu, Suudi rasyonalitesinin ve gerçekçiliğinin zirvesidir.

Bunları 20 yıldır Suudi Arabistan'ın Lübnan ile ilişkisini izlerken ve Lübnan'ın Suudi liderler ve üst düzey yetkililerden -Allah ölenlere rahmet eylesin, geride kalanları ise korusun- gördüğü itibara tanık olurken söylüyorum. Suudi Arabistan herkese eşit bir mesafede duruyor.
 


Günlerden bir gün hala sapasağlam hayatta olan Lübnanlı bir yetkili, benden Suudi yetkililerden biriyle görüşmek istediğine dair bir mesaj iletmemi istemişti.

Mesajını ilettiğim üst düzey Suudi yetkili bana "Sefalar getirir. Ancak kendisi bilsin ki, benim nazarımda kimsenin kimseye üstünlüğü yoktur. Burada önemli olan Lübnan devletidir. Biz herkese eşit mesafedeyiz" şeklinde cevap vermişti.

Dolayısıyla Riyad'ın bu seçimlerden önce ve hatta 2015 yılından beri dikkate aldığı en önemli ders 'vekillere güvenmemek', şeffaflık ve açıklık.

Nasıl böyle olmasın ki?

Yolsuzluğa karşı en büyük savaşı açan ve bir mezhebe, şahsa ya da oluşuma değil, devlet kavramına hizmet ederek herkese eşit mesafede duran Suudi Arabistan'ın ta kendisi.

En büyük proje bölgenin istikrarı ve aklın sesinin bölgede yayılması olduğu için aklın sesini teşvik etmek ve aklı başında insanları güçlendirmek amacıyla sadece Lübnan'da değil, tüm bölgede her kesimden akil insanları korumak üzere tamamlayıcı bir strateji geliştirilmesi lazım.

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

Independent Türkçe için çeviren: Adem İpekyüz

Şarku'l Avsat

DAHA FAZLA HABER OKU