Ruanda-Uganda ilişkileri: Kardeş kavgasında rejimi güvenceye alma molası

Yusuf Kenan Küçük Independent Türkçe için yazdı

Kolaj: Independent Türkçe

Ruanda ile Uganda arasında üç yıldır gergin olan ilişkiler son haftalarda yumuşama emaresi gösteriyor. 

Ruanda'nın 2019 Şubat ayında iki ülke arasındaki en büyük gümrük kapısını kapatmasının ardından her iki taraf birbirini savaşla dahi tehdit etmişti. 

Tırmanan gerilim, Uganda Devlet Başkanı Museveni'nin oğlu olan Kara Kuvvetleri Komutanı Muhoozi Kainerugaba'nın geçtiğimiz ocak ve mart aylarında Ruanda'yı ziyaretlerinin ardından azalmaya başladı. 

Muhoozi'nin ilk ziyaretin ardından Ruanda, üç yıldır kapalı tuttuğu gümrük kapısını açtı. 

Uganda ise Ruanda'nın 'terörist' olarak nitelediği önde gelen bazı muhalifleri sınır dışı etti. 

Uganda ayrıca, Ruanda'nın uzun süredir tepki gösterdiği askeri istihbarat başkanını görevden aldı. 

Bunlara ilaveten Ruanda Devlet Başkanı Paul Kagame'nin, Muhoozi'nin 24 Nisan günü şaşaalı törenlerle kutlanan doğum gününe katılması, ilişkilerde yeni bir sayfa açıldığı yorumlarına neden oldu. 

Ancak, iki ülke arasındaki sorunların iniş-çıkışlarla en az 20 yıldır devam ettiği dikkate alındığında iyimser havaya ihtiyatla yaklaşmak icap ediyor. 

Dolayısıyla mevcut durumu daha iyi anlamak için iki ülke arasındaki ihtilaf ve gerginliklerin temel nedenlerini, tarafların birbirlerine hangi suçlama ve ithamlarda bulunduklarını ve hepsinden önemlisi, Uganda'nın taviz veren taraf olmayı neden göze aldığını incelemek gerekiyor. 
 

1.jpg
Uganda ve komşuları / Kaynak: Britannica.com

 

Tarihi arka plan

Cumhurbaşkanı Paul Kagame'nin ailesi, Ruanda bağımsızlığını kazanmadan önce başlayan Hutu ve Tutsi toplumları arasında yaşanan çatışmaları nedeniyle Uganda'ya kaçmak zorunda kalmıştı. 

Kagame o tarihte henüz dört yaşındaydı. 

Aralarında Kagame'nin de bulunduğu Ruandalı mülteciler, Museveni'nin Milton Obote rejimine karşı yürüttüğü gerilla savaşında ve iktidarı ele geçirmesinde önemli rol oynadılar. 

Museveni'ye bağlı güçlerin en az yüzde 25'i Ruandalı mültecilerden oluşuyordu. 

Savaştan sonra Ruanda Vatansever Cephesi'ne (Rwandan Patriotic Front-RPF) dönüşecek Tutsi örgütünün liderleri, mücadeleye katkılarından dolayı Uganda güvenlik bürokrasisinde üst düzey görevlere getirildiler. 

Kagame Uganda askeri istihbarat başkanlığına, Fred Rwigyema da genelkurmay başkan yardımcılığına getirildi. 

Uganda'daki Tutsi mülteciler bu askeri tecrübelerinden de güç alarak Ruanda'daki Hutu yönetimini devirmeye karar verdiklerinde destek verme sırası Museveni'ye gelmişti. 

Ancak RPF'nin 1990 yılındaki Ruanda'yı işgal girişimi başarısız olmuş örgütün Rwigyema dahil önde gelen lider kadrosunun neredeyse tamamı öldürülmüştü. 

O sırada ABD'de eğitimde olan Kagame, Museveni'nin de desteğiyle RPF'nin başına geçmiş ve 1994 yılında Kigali'yi ele geçirmişti. 

Karşılıklı destekle birbirini iktidara taşıyan iki lider arasındaki işbirliği daha sonra da devam etti. 

1996-97 yıllarındaki Birinci Kongo Savaşı'nda Kongo Demokratik Cumhuriyeti (KDC) Cumhurbaşkanı Mobutu'yu birlikte devirdiler. 

Mobutu'nun yerine ihdas ettikleri Laurent Kabila emir almak istemeyince Kagame ve Museveni bu defa adıgeçeni devirmek için İkinci Kongo Savaşı'nı başlattılar. 

Fakat bu savaş sırasında ortaya çıkan menfaat çatışması kadim dostluklarının ve ittifaklarının da sonu oldu. 

Zira savaşı, yağmaladıkları KDC'nin yeraltı zenginlikleriyle finanse ediyorlar ve rakip isyancı örgütleri destekliyorlardı. 

Elmas zengini Kisangani şehrinin kontrolü için Ruanda ve Uganda birlikleri arasında Ağustos 1999 ve Mayıs 2000 arası dönemde şiddetli çatışmalar yaşandı. 

Öyle ki takip eden dönemde iki ülke arasında topyekün bir savaş çıkmasının önüne İngiltere'nin arabuluculuğu sayesinde geçilebildi.
 

2.JPG
Paul Kagame ve Yoweri Museveni / Fotoğraf: The Grapevine

 

Anılan tarihten bu yana Museveni ve Kagame'nin şahsıyla özdeşleşmiş olan ikili ilişkiler bir daha hiçbir zaman eski günlerine dönemedi. 

Taraflar birbirlerini, isyancı gruplara destek vermek suretiyle yek diğerinde rejim değişikliği sağlamaya çalışmak, ülkeyi istikrarsızlaştırmak, güvenlik ve istihbarat bürokrasisi içerisine sızmak, KDC'nin kuzeydoğusunda vekalet savaşı yürütmek ve ülke ekonomisine zarar vermeye çalışmakla itham edegeldi. 


İhtilafın nedenleri

İhtilaf ilk olarak KDC içerisindeki kaynakların paylaşımı bağlamında gün yüzüne çıkmıştı. 

Uganda ve Ruanda'nın ekonomik büyüklükleri göz önüne alındığında KDC'den yağmalanan 'külfetsiz' kaynakların, halihazırda dahi bu bölgedeki vekalet savaşlarının temel motivasyonlarından biri olduğu aşikar. 

Ancak Uganda ile Ruanda arasındaki geçimsizliğin daha büyük ve köklü iki nedeni bulunuyor. 

Birincisi, Museveni ile Kagame arasındaki 40 yıllık ortak mazi ve kesişen yolların oluşturduğu bagaj. 

Museveni, Kagame'nin kendisine olan minnet borcunu yerine getirmediğini, dahası Uganda'yı hasım bilerek nankörlük ettiğini düşünüyor. 

Kagame ise Museveni'nin 1986 yılında iktidarı ele geçirmesinde kendisi, silah arkadaşları ve Ruandalı mültecilerin rollerinin yadsınamayacağı görüşünde. 

Ruanda'nın bağımsız bir ülke olduğunu ve dışarıdan dayatmaların kabul edilemeyeceğini dillendiriyor. 

Bu minvalde geçtiğimiz yıl yaptığı bir konuşmada Kagame "Biz küçük bir ülkeyiz, ancak Uganda'ya bağımlı olamayacak kadar büyüğüz. Bu ilişkide 'şunu yap bunu yapma' diyen bir 'büyük kardeş' olamaz. Bunu kabul edemeyiz" demişti.
 

3.jpg
 Kaynak: Dünya Bankası, BM Kalkınma Programı (2020)

 

İkincisi, hem Museveni hem de Kagame'nin Doğu Afrika'da bölgesel güç olma ideali. 

Bu ortak ideal ikiliyi karşı karşıya getiriyor. 

Her iki ülke de Birleşmiş Milletler ve Afrika Birliği'nin bölgedeki barışı koruma misyonlarına askeri birlikleriyle iştirak ediyor. 

Doğu Afrika Topluluğu'nun (EAC) ve Afrika Birliği'nin gündemini etkilemeye çalıştıkları gibi, komşu ülkelerdeki gelişmelere yön vermek istiyorlar. 

Örneğin, 2015 yılında Burundi'de baş gösteren siyasi krizde Uganda, Burundi Cumhurbaşkanı Nkurunziza'yı desteklerken Ruanda ülkede bir rejim değişikliği hedeflemişti. 

Kişisel ihtiras ve kaprislerin de önemli rol oynadığı sorunun temelinde bu iki faktör bulunurken, Uganda tarafının ani gelişen uzlaşı iradesine daha yakından bakmak gerekiyor. 

Uganda'nın bu yaklaşımı, 2019'dan bu yana yıllık yüz milyonlarca doları bulan ekonomik kayıplarının telafisi ve bölgesel güç olma idealinin zarar görmemesine yönelik bir inisiyatif olarak yorumlanabilir. 

Çünkü geçtiğimiz haftalarda KDC, bölgenin en büyük siyasi ve ekonomik örgütü EAC'ye üye oldu. EAC ülkeleri ayrıca, KDC'nin doğusunda istikrarın sağlanması için ortak bir görev gücü oluşturmayı kararlaştırdı. 

Bu itibarla Uganda'nın, Ruanda'nın dahil olmadığı hiçbir formülün bölgeye güvenlik ve ekonomik istikrar getiremeyeceği gerçeğinin farkında olarak aradaki buzları eritmek istediği düşünülebilir.
 

4.JPG
Muhoozi Kainerugaba / Fotoğraf: Peter Busomoke/AFP

 

Ancak, Museveni'yi Kagame'ye zeytin dalı uzatmaya iten asıl motivasyonun iç siyasete ilişkin olma ihtimali daha güçlü. 

Zira, 2021 yılı seçimlerinde genç muhalif lider Bobi Wine, seçimi kaybetmekle birlikte 82 yaşındaki Museveni'ye karşı özellikle genç seçmenler nezdinde heyecan oluşturmuştu. 

Dolayısıyla 36 yıldır tahkim ettiği iktidarını herhangi bir yol kazasına maruz kalmadan belirleyeceği bir veliahta devretmek Museveni'nin en büyük kaygısı olsa gerek. 

Museveni'nin bu tutumu, otoriter rejimlerin iç ve dış politika davranışlarının arkasında iktidarlarını sürdürme kaygısı bulunduğu görüşünü savunan 'rejim güvenliği konsepti'yle de uyumlu. 

Bu minvalde adı geçenin bir taraftan Ruanda'yla buzları eritirken, diğer taraftan süreçte baş aktör olarak görevlendirdiği oğlu Muhoozi'nin siyasi arenaya gösterişli bir şekilde giriş yapmasını sağlıyor. 

Bu sayede, özellikle iç siyasi kırılganlığın yüksek olacağı lider (bayrak) değişimi sırasında Kagame'nin olası sabotajlarının önünü almayı hedefliyor. 


Siyasi çaylak Muhoozi

Öte yandan, Museveni'nin oğlu Muhoozi'yi iktidara hazırladığı iddiaları 2013 yılından bu yana dillendirilmekle birlikte adıgeçenler tarafından ısrarla reddedilmişti. 

Ancak, özellikle son dönemde Muhoozi'nin parlatılması her açıdan planlı bir hamle izlenimi veriyor. 

Muhoozi 2021'in ikinci yarısından itibaren Kenya, Mısır ve Güney Afrika'yı ziyaret etti. 

Özellikle Ruanda ziyaretleri vesilesiyle Muhoozi, yetenekli bir devlet adamı ve müzakereci olarak lanse edildi. 

Bu ziyaretlerin ardından kutlanan Muhoozi'nin 48. doğum günü, ülke genelinde bir şenliğe dönüştürülmeye çalışıldı. 

Haftalarca öncesinden duyurulan ve hazırlıkları yapılan kutlamalar çerçevesinde futbol şampiyonası ve konserler düzenlendi. 

Başkent Kampala'da yollar trafiğe kapatıldı. 

Doğum günü partisine üst düzey güvenlik bürokrasisinin tam kadro katılması, ordu ve polisin Muhoozi'nin arkasında olduğu mesajını vermeye matuftu. 

Kagame'nin de bu vesileyle Uganda'yı ziyaret etmesi kutlamaların profilini ayrıca yükseltti. 
 

5.jpg
Paul Kagame ve Muhoozi Kainerugaba / Fotoğraf: Twitter

 

Şimdilerde Muhoozi, kendisini 2026 yılında yapılacak Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde aday olarak gösteren ve bir sonraki cumhurbaşkanı olarak niteleyen tweetleri beğenmekle meşgul. 

Sosyal medya üzerinden Cumhurbaşkanlığı adaylığı için anketler düzenliyor. 

"Team MK" (isminin baş harfleri) adına siyasi bir program açıklayacağını ilan etti ve iktidar için vaatlerde bulunmaya başladı bile. 

Öte yandan Muhoozi'nin özellikle sosyal medyada çizdiği profil, babasının yerini dolduracak kalibrede bir siyasetçi olmadığı izlenimi veriyor. 

Uganda'nın dış ilişkilerini zedeleyecek yorum ve açıklamalarda bulunuyor. 

Örneğin Gine'deki darbenin ardından cuntacıları 'hizaya getirmek' için ülkeye asker gönderebileceğine, Mısır'la savaşacak herhangi bir ülkenin karşısında Uganda'yı da bulacağına, Etiyopya iç savaşında Tigrayların yanında olduğuna, İngiliz Kraliçesi için savaşmaya hazır olduğuna ve ABD eski Başkanı Donald Trump'ın saygı duyduğu tek 'beyaz adam' olduğuna dair tweetleri dikkat çekici. 

Paul Kagame'nin doğum günü kutlaması sırasında Muhoozi'ye -şaka yollu- Twitter hesabı için editörlük yapabileceğini söylemesi çok şey ifade ediyor. 
 

6.JPG
Fotoğraf: Presidency/Rwanda

 

Sonuç itibarıyla, Uganda ile Ruanda arasındaki tansiyonun düşürülmesi için Uganda'nın attığı adım, iki ülke liderleri arasındaki şahsi ve bölgesel rekabetten ziyade Uganda iç siyasetinde eli kulağındaki lider değişimi için bir hazırlık niteliğinde. 

Museveni bu girişimle rejimini güvenceye almaya çalışıyor. 

Ancak, mevcut yakınlaşma bir yol kazasına kurban giderse bu defa ikili ilişkilerin yanı sıra Museveni'nin uygulamaya koyduğu anlaşılan liderlik değişimi planı da bozulabilir. 

Öte yandan, Museveni'nin görevden erken çekilme gibi bir planı yoksa, müteakip seçimlerin dört yıl sonra gerçekleşeceği hesaba katıldığında Muhoozi'nin parlatılması projesine görece erken ve hızlı bir start verilmiş gibi. 

Ugandalı analist Moses Baguma'nın da belirttiği gibi Uganda siyasetinde parlatma gayreti, parlatılmak istenen siyasetçinin aleyhine işleyebiliyor. 

Dahası, sosyal medyayı bu şekilde kullanmaya devam ederse Muhoozi'ye en büyük zararı yine kendisinin verebileceği anlaşılıyor. 

Her halükarda önümüzdeki dönemde Museveni'nin halefinin kim olacağı hususu, Uganda iç ve dış siyasi gündeminin merkezinde olacağa benziyor. 

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU