Kahramanlar ölmeli!

Yusuf Kenan Küçük Independent Türkçe için yazdı

Görsel: news.band

Daha çok yazdığı dizi senaryolarıyla bilinen Ahmet Yurdakul, 1987 yılında yayımlanan "Kahramanlar Ölmeli" adlı romanında eski asker Nuri'yi şöyle konuşturur: 

Diyorum ki kahramanlar fazla yaşamasa! Yapacakları neyse yaptıktan sonra, vazifelerini layıkıyla yerine getirmiş̧ insanların gönül rahatlığı içinde canlarını teslim etseler...


Afrika'nın Che Guevara'sı olarak bilinen eski Burkina Faso Devlet Başkanı Thomas Sankara da fazla yaşa(ya)mayan kahramanlardan. 

Adıgeçen 1983 yılında yönetimi darbeyle ele geçirmiş, ancak iktidarının dördüncü yılında eski dostu ve silah arkadaşı Blaise Compaoré tarafından gerçekleştirilen askeri darbede öldürülmüştü. 

Sankara'dan sonra ülkeyi 27 yıl boyunca yöneten ve halihazırda Fildişi Sahili'nde yaşayan Compaoré, Sankara'nın öldürülmesindeki başat rolü nedeniyle geçtiğimiz hafta gıyabında müebbet hapse mahkum edildi. 

Compaoré, Sankara'nın naaşını darbe gecesi askeri kamyon farlarının ışığında toplu bir mezara gömdürdü ve hakkında doğal ölüm raporu düzenletti. 

Darbe sonrası ulusal radyoda Sankara'nın bir dönek ve devrime ihanet eden bir hain olduğu ilan edildi. 

Compaoré ise darbeyi ve Sankara'nın infazını, Fransa ve Fildişi Sahili olan ilişkileri tehlikeye attığı, muhalifleri öldürtmeyi planladığı ve küresel bir devrime liderlik etmeye çalıştığı şeklindeki iddialarıyla savundu. 

Compaoré, Sankara'nın siyasi mirasının ve halk nezdindeki kahraman imajının ortadan kaldırılması için elinden geleni yaptı. 

Sankara'nın adının açıktan zikredilmesi dahi rejimin kırmızı çizgileri arasındaydı. 

Çeyrek asrı aşkın iktidarı süresinde Sankara'nın ölümünün araştırılmasına izin vermedi. 

Tüm engellemelere ve ölümünün üzerinden 35 yıl geçmesine rağmen Sankara, bugün sadece kendi ülkesi Burkina Faso'da değil, Afrika genelinde kahraman olarak görülüyor ve karizmatik bir lider olarak Afrikalı birçok muhalif/devrimci hareketin sembolleri arasında yer alıyor. 
 

1.JPG
Thomas Sankara / Fotoğraf: Alexander Joe/AFP

 

Bu noktada Sankara'nın nasıl bir karizmatik lider profili çizdiği, neden kahraman olarak görüldüğü ve ölümünün kahraman olmasına etkisinin olup olmadığını incelemek gerekiyor. 

Ünlü Alman Sosyolog Max Weber tarafından tanımlanan karizmatik otorite/lider tipi çerçevesinde karizma, sıra dışı güç ve yetenekleri olduğuna inanılan, kahraman ve kurtarıcı olarak görülen kişilerin taşıdığı bir özellik. 

Karizmatik lider ise halkın genel hayal ve beklentilerine hitap edebilen ve geniş kitleler nezdinde sadakat, güven ve adanmışlık duyguları ilham edebilen siyasetçi/lider olarak tanımlanır. 

Karizmatik lider kendisinin belli bir misyonu eda etmek için geldiğini düşünür. 

Yönetimi sadakat ve fedakarlık üzerine kuruludur. 

Ancak, belli bir zaman geçtikten sonra geleneksel veya yasal-bürokratik otoriteye evrilir.

Sankara da hem devrim niteliğindeki politikaları hem de geniş halk kitleleri nezdinde oluşturduğu etki dolayısıyla karizmatik bir lider olarak görülür. 

İktidarı askeri darbeyle ele geçirdiğinde henüz 33 yaşında olan Sankara Afrika'nın birliğini ve bütünleşmesini savunan Marksist bir devrimciydi. 

Sıkı bir Batı emperyalizmi ve sömürgecilik karşıtı olan Sankara, Afrika ülkeleri ve halklarının ekonomik, kültürel, zihinsel olarak bağımsızlığa kavuşturulması gerektiğine inanıyordu. 

Sömürgecilik mirasını ortadan kaldırmak üzere Yukarı Volta olan ülkesinin adını "dik duran insanlar ülkesi" anlamına gelen Burkina Faso olarak değiştirdi. 
 

2.JPG
Thomas Sankara / Fotoğraf: AFP

 

Yolsuzlukla amansız bir mücadele başlattı. 

Kamuda lüks makam araçlarının kullanımını ve birinci sınıf uçak biletlerini yasaklamak ve üst düzey kamu görevlilerinin maaşları azaltmak gibi siyasi getirisi yüksek sembolik politikalar benimsedi. 

Eğitime öncelik veren Sankara'nın dört yıllık kısa iktidarında ülkedeki okuma yazma oranı altı kat artarak %73'e yükseldi. 

Ülke nüfusunun toplam 8 milyon olduğu dönemde yaklaşık 2,5 milyon çocuğa menenjit, sarı humma ve kızamık aşısı yapıldı. 

Sankara tarım sektöründe üretimin rekor düzeyde artmasını sağlayan reformlar gerçekleştirdi. 

Ekonomik kendi kendine yeterlilik, gıda güvenliği ve cinsiyet eşitliği konularında önemli adımlar attı. 

Kırsal kalkınmaya önem verdi. Yardımlaşma ve yerel yönetim birimi olarak tanımlanabilecek Devrimi Himaye Komiteleri kurarak halkın politikalara aktif katılımını ve desteğini sağladı. 

Ancak Sankara'nın eleştirilmesi gereken yönleri de az değil. 

Uluslararası Af Örgütü'nün 1984-1986 yıllarına ilişkin raporlarında ülkedeki muhalif sendika liderlerinin hakim önüne çıkartılmaksızın uzun tutukluluğa ve işkenceye maruz bırakıldığı kayıtlı. 

Söz konusu raporlarda uzun tutukluluk süresinin muhalifler için bir ceza olarak kullanıldığına dair örnekler mevcut. 

Darbeden hemen sonra siyasi partileri yasaklandı ve otoriter kalkınma modeli, insan hakları ve demokratik standartların yükseltilmesine tercih edildi. 

Ücra köylerde dahi kurulan Devrim Himaye Komiteleri sayesinde halkın tercihlerinin yönetime yansıdığı iddia edilmekle birlikte askeri idarecilerin bu komiteleri feshetmek de dahil geniş yetkileri vardı.

Bahse konu olumsuzluklara rağmen mütevazi ve yolsuzluğa bulaşmamış bir lider profiline sahip olan Sankara, sıra dışı hitabet yeteneği, zekası ve samimi konuşma tarzıyla geniş halk kitlelerini etkileyebiliyordu. 

Bu minvalde üstün yetenekleri olan "karizmatik" bir lider görüldü ve özellikle ölümünden sonra kahraman olarak addedilmeye başlandı. 
 

3.JPG
Gana Devlet Başkanı Jerry Rawlings (sağda) 1983 yılında Burkina Faso'ya gerçekleştirdiği ziyaret sırasında Thomas Sankara ile birlikte / Fotoğraf: Jeune Afrique

 

Sankara'nın kısa süren liderlik kariyeri, Burkina Faso'nun komşusu Gana'da yönetimi 1979 ve 1981 yıllarında gerçekleştirdi iki darbeyle ele geçiren Jerry Rawlings'in ilk yıllarına benzetilir ve adı geçenin Sankara için bir ilham kaynağı olduğu iddia edilir. 

Hatta Sankara ile Rawlings arasında iki ülkenin birleştirilmesine yönelik görüşmeler gerçekleştirilmişti. 

Rawlings 1981 yılındaki darbeden sonra siyasi partileri kapattı ve popülist bir ekonomi yönetimi sergiledi. 

Dar gelirlileri gözeten sosyalist politikalar benimsedi. 

1980'lerin ortalarından itibaren ise ülke ekonomisine IMF tarafından önerilen yapısal uyum programları çerçevesinde yön verdi. 

Kendisinden önceki iki devlet başkanını kurşuna dizdirmesi, tek adam yönetimi kurması, muhalefeti bastırması ve insan hakları ihlalleri nedeniyle eleştirilmekle birlikte Rawlings, 1992 yılında seçimlerin yapılmasına izin verdi ve 1993-2001 yılları arasında seçilmiş Cumhurbaşkanı olarak ülkesini yönetti. 

Bu şekilde karizmatik/tek adam yönetiminin yasal-rasyonel bir otoriteye evrilmesine önayak oldu. 
 

4.JPG
Zimbabve eski Cumhurbaşkanı Robert Mugabe / Fotoğraf: AFP

 

Öte yandan, aralarında Kwame Nkrumah, Julius Nyerere, Jomo Kenyatta, Sékou Touré ve Robert Mugabe'nin de bulunduğu Afrikalı liderler, ülkelerini bağımsızlığa kavuşturmak ve halklarını özgürleştirmek için yola çıkmalarına rağmen kariyerlerinin ilerleyen dönemlerinde otoriter bir çizgiye kaymıştı. 

Bu anlamda Zimbabve'yi 37 yıl idare eden Mugabe'nin geçirdiği dönüşüm dikkat çekici. 

Ülkesindeki ırkçı beyaz yönetimine karşı bağımsızlık mücadelesi vermiş Marksist bir devrimciydi. 

1980 yılında Başbakan olduktan sonra eğitim ve sağlık alanına önemli yatırımlar yaptı ve Zimbabve halkının yaşam standartlarını kaydadeğer ölçüde yükseltti. 

Zimbabve kısa sürede Afrika'da okuma-yazma oranının en yüksek olduğu ülke haline geldi. 

Kabinedeki bakanların malvarlıklarına sınırlama getirdi ve yolsuzlukla mücadele etti. 

Ancak, özellikle 2000 yılındaki anayasa referandumunu kaybettikten sonra Mugabe'nin otoriterleşme trendi hız kazandı. 

Kendine bağlı milisleri muhalefeti sindirmek için kullandı. 

Aynı yıl çıkarılan bir kanun çerçevesinde ülkedeki "beyazlar"a ait çiftliklerin işgal edilmesi ekonomik çöküşün de başlangıcı niteliğindeydi. 

Müteakip dönemde Mugabe çok zengin oldu ve iktidarını korudu. 

Ancak bu arada ülkede hiperenflasyon sıradanlaştı ve temel kamu hizmetlerinin dahi sunulamaz haline geldi. 

2017 yılında 93 yaşına basmış olan Mugabe eski silah arkadaşları ve yoldaşları tarafından askeri bir darbeyle yönetimden uzaklaştırıldığında Zimbabve, Birleşmiş Milletler Kalkınma Fonu tarafından hazırlanan İnsani Gelişim Endeksi'nin son sıralarına demirlemiş bir ülkeydi. 

Mugabe'nin eski yakın arkadaşı ve The Zimbabwean gazetesinin editörü Wilf Mbanga, adı geçendeki döşümü "Eğer iktidarının ilk 10 yılının sonunda ölseydi sonsuza dek benim kahramanım olarak kalırdı" sözleriyle özetler. 

Güney Afrika'nın lideri Nelson Mandela, istediği kadar iktidarda kalabilecek güce sahip olmasına rağmen Yurdakul'un romanındaki Nuri karakterinin hayalindeki gibi yapacaklarını layıkıyla yerine getirmenin gönül rahatlığıyla siyaset sahnesinden çekilmeyi tercih etmişti. 

Böylelikle bir anlamda Thomas Sankara gibi kahraman olarak ölmüş, tabiri diğerle içindeki güç arzusunu öldürerek kahraman olmuştu. 

Öte yandan, siyasi hayatlarının başı denebilecek bir dönemde öldürülen Kongo Demokratik Cumhuriyeti'nin ilk başbakanı Patrice Lumumba ve Gine-Bissau'nun bağımsızlık savaşçısı devrimci Amilcar Cabral da Afrika çapında kahraman olarak görülenlerden.

Sankara'nın da ülkesi ve Afrika kıtası genelinde kahraman olarak algılanmasında, siyasi kariyerinin başı denebilecek bir dönemde öldürülmüş olmasının etkisi inkar edilemez. 

Ömrü vefa etseydi ülkesini Jerry Rawlings örneğindeki gibi demokratikleşme yoluna koyabilir veya Mugabe gibi daha fazla otoriterleşmeyi seçebilirdi. 
 

5.JPG
Sankara'nın temsili mezarı / Fotoğraf: Joe Penney/Reuters

 

Ancak, demokratik prensiplerin yerleşmediği, devlet organları ve ülke içi güç odakları arasında denetim-denge mekanizmalarının tesis edilemediği ülkelerde birçok örneği bulunabileceği üzere, Sankara'nın da en büyük düşmanlarının içinde neşet ettiği kusurlu yönetim sistemi ve bir insan olarak kendi doğası olduğunu söyleyebiliriz. 

Sankara gibi liderlerin attığı adımlar çok kıymetli olmakla birlikte sağlam bir kurumsal altyapı ve denetim-denge mekanizması üzerinde yükselmediği için iktidar mücadelesine kurban gidebiliyor. 

Veya görevde kaldığı süre uzadıkça güç zehirlenmesine maruz kalan liderin kendisi tarafından da baltalanabiliyor. 

Dolayısıyla tarih, yönetim sistemleri sağlam demokratik temeller üzerine kurulmamış Burkina Faso gibi ülkelerde siyasi projeleriyle birlikte canına kastedilen daha nice kahramanlar kaydedebilir. 

Bu kahramanların görece temiz mirasları, arkalarından gelenler tarafından itinayla yok edilmeye çalışılsa da siyasi ve ekonomik açıdan ötekileştirilmiş yığınların hayallerini süslemeye devam edecektir. 

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU