Arda, Ahmetcan, Emirhan... Yıldız adaylarının ışıltısında akıllara gelen soru: Artık altyapıya daha mı çok önem veriliyor?

Son dönemde Türkiye'nin gündemi genç yıldız adayları. Bu isimlerin son yıllarda artması ekonomik sıkıntılardan mı yoksa kulüplerin özkaynak politikasına dönmesinden mi kaynaklanıyor? İBFK Akademi Direktörü Nedim Yiğit, Independent Türkçe için yanıtladı

Fenerbahçe'de Arda Güler, Beşiktaş'ta Emirhan İlkhan, Trabzonspor'da Ahmetcan Kaplan... Bu isimler son günlerde futbolseverlerin gündemindeki genç sporcular, Türk futbolunun gelecekteki yıldız adayları olarak ışıldıyor.

Filmin biraz gerisinde, Beşiktaş, Galatasaray, Gençlerbirliği, Eskişehirspor, Trabzonspor ve nice kulüplerin altyapılarından çıkan futbolcuların isimleri var.

Bir dönem Metin Tekin, Ali Gültiken, Mehmet Özdilek, Rıza Çalımbay, Feyyaz Uçar, Sergen Yalçın; takip eden süreçte Emre Belözoğlu, Arda Turan, Emre Çolak, Semih Kaya, Gökdeniz Karadeniz, Nihat Kahveci; son dönemde ise Ozan Kabak, Cengiz Ünder, Uğurcan Çakır, Yusuf Yazıcı, Abdülkadir Ömür, Altay Bayındır gibi isimler, altyapıların Türk ve dünya futboluna armağan ettiği önemli figürler arasında yer alıyor.

Ancak yakın döneme kadar Türk futbolu, altyapıdan yetişen yıldızlardan mahrum kaldı. Türkiye'de kulüplerin altyapılarında birçok yıldız adayı top koşturuyor. Bu günlerde Arda Güler, Emirhan İlkhan, Kerem Aktürkoğlu, Ahmetcan Kaplan, Ersin Destanoğlu, Rıdvan Yılmaz gibi isimler dikkatlerden kaçmıyor.

Türk futbolunun son 10 yılında harcanan paralar tabloyu bu noktaya getirirken, pandemiyle birlikte daralan ekonomik tablo kulüpleri daha da zor günlere getirdi.

Bugün gelinen noktada borçları 20 milyar liraya yaklaşan kulüpler, Finansal Fair Play şartlarına uyum sağlayabilmek ve ayakta kalabilmek için mücadele ediyor. 

Bu noktada altyapılardan çıkan veya Anadolu'nun çeşitli yerlerinden gelerek kulüplere can simidi olacak tek şey ise şüphesiz genç yıldız adayları olacak.

Trabzonspor, Beşiktaş, Galatasaray ve Fenerbahçe gibi kulüplerin yeniden bu adımı atmaları ise "ekonomik sıkıntılardan mı yoksa kulüplerin özkaynak politikasına dönmesinden mi kaynaklanıyor" sorusunu gündeme taşıdı.

Independent Türkçe, Türkiye'de altyapı sistemini, sorunları ve yapılması gerekenleri milli takımlar, Galatasaray, Altınordu gibi kulüplerde görev yapan şu anda İstanbul Başakşehir Futbol Kulübü Akademi Direktörlüğü görevini yürüten UEFA Pro Lisans sahibi teknik direktör Nedim Yiğit'ten dinledi.

 

Nedim Yiğit.jpeg
Nedim Yiğit / Fotoğraf: Independent Türkçe


"Hem gelişmeler hem de ekonomik yapı, kulüpleri isteyerek ya da istemeyerek bu yola soktu"

Son dönemde Türkiye'de genç futbolcular çok gündemde. Bu durum kulüplerin ekonomik sorunlarından mı kaynaklanıyor yoksa kulüpler politika mı değiştiriyor? 

Hem gelişen olaylar hem ekonomik yapılar kulüpleri isteyerek ya da istemeyerek de olsa bu yola sokmak zorundaydı. Belli fair-play şartlarına ulaşabilmeleri için gelir gider dengesi yapmak lazım. Üretemiyorsanız zaten sürekli zarardasınız. Necip Fazıl'ın çok sevdiğim bir sözü vardır. 'Tomurcuk derdinde olmayan ağaç odundur' der. Üretmeden sürekli harcama yaparak devam ettirmek çok mümkün değildir. Eninde sonunda bir sıkıntıya gireceksiniz. Ama şu son dönemde hem UEFA şartları, hem tüm dünyada yaşanan ekonomik sıkıntılar kulüpleri üretime zorladı diye düşünüyorum. Hep şunu iddia ettim: Yetenekli oyuncu problemimiz bence yok. Yetenekli oyuncuları oynayacak hale getirmekte sıkıntılar çekiyoruz. 'Genç oyuncu' kim? Bunu da özetlemek lazım. Aslında Kerem Aktürkoğlu genç bir oyuncu değil. Tam da yaşında, oynaması gereken yerlerde oynayan bir oyuncu. Arda genç bir oyuncu. Genç bir yıldız oyuncu adayı hatta. Bu oyunculara yeterli şansları verebildiğimizde ülkemizde her sene böyle birkaç oyuncu her takımda muhakkak görev alacaktır, almalıdır da. Bu işin yetiştiricilik bölümü her zaman takımların altını besleyen, gelişmesini sağlayan rol olarak öne çıkmakta. Temelden başlanır inşaata. Bu temel sağlam oldukça kulüpler zaman zaman ekonomik krizler yaşasa bile üstesinden gelmesi bence çok daha kolay olacaktır. Konjonktür böyle geliştiği için de tüm takımlar altyapılarda olan yeteneklere daha fazla sarılmak zorundalar. Burada niyetler çok daha önemli. Oyuncuların sahada olma niyetleri, onları sahada tutma niyetleri, oynatabilme niyetleri bence en az yetiştiricilik kadar önemli olacaktır. 

 

UEFA.jpg
UEFA 2020-21 sezon raporunda ülkelere göre yaş kategorilerinin aldıkları süreler belirtildi / Kaynak: UEFA

 

UEFA 2020-21 sezonu raporunda Süper Lig, 20-23 yaş grubuna yüzde 14, 20 yaş altına yüzde 2, 30 yaş üzerineyse yüzde 36 süre vermiş. Bu tabloyu nasıl değerlendirmek gerekiyor? Bunu düzeltmek için ne yapılmalı? 

Tabloya şöyle bakmak lazım: İyi oyuncu mu, kötü oyuncu mu? Yeterli mi, değil mi? Ben, oyuncuların yaşlarıyla genç de olsa, yaşlı da olsa pek ilgilenmiyorum işin doğrusu. Yetişkin oyuncuların performansları, genç oyuncuların da potansiyeli beni daha çok ilgilendiriyor. Gönül ister ki daha genç oynayan nüfus oranı daha yüksek olsun. Bu yetiştiricilik bölümünün daha kuvvetli olduğunu gösterir. Sürekli satın alınan, bonservis ödenen oyuncularla bu işi yapmaya çalışırsanız gitgide yaşınız büyüyecektir otomatik olarak. 'Her sene belli oranda genç oyuncu'yu bir kulüp politikası haline getirmek lazım. Yoksa altyapıda onlarca Nedim Hoca, Ahmet Hoca, Mehmet Hoca yetmeyecektir bu işe. Bu hem altyapıdaki tüm çalışan hocaların, hem birinci takım hocasının hem de kulüp politikasının eseri olmalıdır. Herkesin çok övgüyle bahsettiği Ajax modeli, böyle bir modeldir. Genç bir lig değiliz. Bunu gençleştirecek potansiyel inanın bizim ülkemizde var. Bunun için çalışmaları, planları arttırmak lazım. Bunu sadece akademilere, tek başına akademi direktörlerine, akademi çalışanlarının üzerine bırakırsanız bu çok halledilebilecek bir sorun değil. 

"Niyetiniz varsa genç oyuncuyu her şartta oynatabilirsiniz"

Yabancı kuralının genç oyuncu yetiştirmeyle bağlantısı var mı? 

Türkiye Futbol Federasyonu böyle bir karar almış. Bu karara uyarak bu gelişimi sağlamak zorundayız. Benim genel olarak fikrim şu: İyi oyuncu yetiştirirseniz, genç oyuncuyu oynatma fikriniz, niyetiniz varsa her şartta oynatabilirsiniz. Yeter ki iyi oyuncular olsun. Şimdi Arda'nın önünde kim durabilir ki? Bugün bu kadar oynuyorsa yarın daha fazla oynayacak. Kerem de öyle. Her takımda böyle çok örnekler var. Yeter ki siz oynatmak isteyin. Bence oynatma, yetiştirme becerisi var ise bir de o çocukları yukarıda oynatma becerisine de olmalıyız. Yukarıda görev alan antrenörler sürekli bir oyuncunun performansıyla değerlendirirse zaman zaman hata yaparlar. Ama potansiyelleriyle ilgili fikirler olursa 'Bu oyuncu nereye taşınabilir, nereye gidebilir?' fikri olursa bence o zaman bu oyuncuların sayısı çok çok artacaktır. O zaman da biz yabancı yerli kuralı değil, iyi oyuncu, yeterli oyuncu, daha iyi oyuncu. Bunları konuşacağız. 

 

 

"Olduğundan daha yukarılara çok çabuk çıkartıyoruz, hızlı çıktığınızda çok çabuk düşebiliyorsunuz"

Son dönemde yıldızı parlayan gençlerin medyada bu kadar geniş yer bulmasının oyuncuya ve gelişimine zararı var mıdır?

Burada medyanın hem çok önemli desteği hem de negatif etkileri de var. Bir iş yapıyorsanız bunun tanıtımını en güzel yapacak şey medya. Şu an biz meramımızı anlatma şansımızı medya sayesinde bulabiliyoruz. Oyuncuyu tanıma, tanıtma fırsatını da medya sayesinde genişletebiliriz ki hele şu anda. Şimdi sosyal medyadan, kulüp hesaplarından, internetten her yerden izleme, tanıtma şansınız var. Bunu avantaja çevirmek lazım. Ama ülkemizde biraz koruyucu anne baba rolümüz var. Oyuncuları birden bulundukları o fanustan çıkartıp çok başka mecralara attığımızda oyuncunun gerçekten ruh sağlığıyla da ilgili zaman zaman problemler yaşıyoruz. Başakşehir Akademisi olarak belki Avrupa'da örneği yoktur 11 spor psikoloğuyla çalışıyoruz. Mesela röportajlarımız, eğitimlerimiz, antrenör yerine kendini koyduğu, kendini ifade etmeye çalıştığı bir sürü eğitimimiz var. Ekran karşısında sorumluluklarının, sınırlarının, özgürlüklerinin neler olduğunu bilmesini sağlamaya çalışıyoruz. Bu genç oyuncular için çok önemli. Burada medyanın onlara zarar verdiğini söylemekten yana değil de medyanın doğru kullanılmasını öğretmek lazım çocuklara. Olduğundan daha yukarılara çok çabuk çıkartıyoruz. Çok hızlı çıktığınızda da çok çabuk düşebiliyorsunuz. Duygusal olarak etkileniyorsunuz bu sefer. Bu yüzden bu duygusal bütünlüğü, duygusal gücü sağlamak adına en alttan başlayan bir eğitime tabi tutularak bunun sorun değil, aslında harika bir tanıtım mecrası olması geçişini yapmalıyız.

 

 

"Oyuncuların çıkışını engelleyecek önemli bir hamlenin tesisleşme olduğunu düşünüyorum"

Kulüplerin A takımları veya altyapılardan Avrupa'ya transfer olan oyuncular gördük. Altyapıdan direkt Avrupa'ya geçiş oyuncu için doğru bir tercih mi? 

'Bizim ülkede yetenekli oyuncu sıkıntısı yok' demiştim, bunu artık Avrupalılar da fark etti. Yetenekli oyuncuyu bulduğunda muhtemelen o kulüpte geçireceği zamanı kendi kulübünde geçirmesini istiyor. Eğitimine katkı yapmak, kendi imkanlarını kullanmak istiyor. Burada da bu eksiyi biz kapatabiliriz. Dünya üzerinde örneği olmayacak şekilde bir stadyum hamlesi var ülkemizde. 39-40 yeni stadyum yapıldı. Bu çok önemli bir hamleydi. Şimdi ben bu oyuncuların çıkışını engelleyecek en önemli hamlenin tesisleşme olduğunu düşünüyorum. Stadyumları bir pazar yeri gibi düşünün. Bütün hafta ektiğiniz, biçtiğiniz ürünleri gösterdiğiniz yer ama tesisler sizin tarlanız, yetiştiricilik yaptığınız yer. Bu hamleyi yapabildiğimize göre tesisleşme hamlesini de yaparsak bu oyuncuların yukarılara çıkarken ki eğitimlerini daha eksiksiz yapma şansını elde ediyoruz. 'O zaman Türkiye'de kalmalı' derim ama muhtemelen oyuncuya yatırım yapan kulüpler de 'Yetiştiriciliği kendimiz üstlenelim' diyorlar. Tabii bu bir tercih. Gönlüm ister ki bu gelişimi de Türkiye'de yapalım ve yine oyuncu ihraç etmeye başlayalım. Edeceğiz de. Göreceksiniz. Ülkemizde bu konuda yapılması gereken önemli işlerden birisi de çok daha küçük yaşlara inmemiz lazım. Türkiye'de yaşayan, futbol oynamaya çalışan her gencin belli bir müfredatla eğitimler almasını sağlamaya çalışmalıyız. Burayı yaparsak, ülkemizde yetişmiş, daha altyapıdan gitmeden, belki önce bu ülkede daha çok görünüp sonra giden oyuncular çıkacaktır.

 

Nedim Yiğit Independent Türkçe.jpeg
Yiğit, Galatasaray ve Altınordu'da da Akademi Direktörlüğü görevini yürüttü / Fotoğraf: Taner Eser - Independent Türkçe

 

"Kulübümüze 8 yaşında giren bir oyuncunun 18 yaşına kadarki eğitimini planlayan bir müfredat oluşturduk"

Müfredattan bahsettiniz. Sizin de bununla ilgili bazı çalışmalarınız, programlarınız var. Onlardan biraz bahseder misiniz? 

Biz, yönetimimizle beraber kulüp olarak doğru bir altyapı, doğru bir yapılanma ihtiyacı hissettik. Kulübümüze 8 yaşında giren bir oyuncunun 18 yaşına kadarki kariyerini, eğitimini planlama adına bir müfredat oluşturmaya çalıştık. Önce yaptığımız işleri kayıt altına aldık, sonra hangilerinde başarılı olduk, hangilerinde iyi yapabiliriz, eksik ne yaptık? Bunları tespit ederek her yaş grubunun yıllık planlamalarını, eğitim planlamalarını yaptık. Elimizde şu an kulübümüz adına gerçekleştirebileceğimiz 10 yıllık hem dijital ortamda hem de kitap olarak bir kitap haline getirdik bunu. Bu kitabın tabii ki esneyecek yerleri, geliştirilecek yönleri var. Bir plan gibi düşünün. Buradan bir yere gitmek istiyorsunuz. Bunu bazen deniz yoluyla gidersiniz, bazen kara yoluyla, bazen raylı sistemle ama gidersiniz. Plan oraya gitmektir. Bizimki de bu. Esneyecektir, değişecektir, gelişecektir ama bir planımız var. Dolayısıyla biz belli eğitimleri yaptıktan sonra kendimizi değerlendirebileceğimiz, ölçebileceğimize inandık. Şu an bu çok önemli bir gelişme, kendi kulübümüz, akademimiz adına. Bununla çok gurur duyuyoruz. Genç bir kulübüz. 100 yıllık kulüplerimiz var. Biz 100 yıllık kulüp olduğumuzda onlar 200 yıllık olacaklar. Dolayısıyla bu kulüplerle yarışabilmemiz için başka argümanlara ihtiyacımız var. İşte burada birincisi böyle bir müfredat. İkincisi de tesisleşme. 

 

 

"Çocuklar çiçek gibidir, az sularsanız kurur, çok sularsanız çürürler, bunu çok dikkatli yapmak lazım"

Türkiye'de altyapılarda birçok genç var. Bunların en büyük problemi nedir? 

Genel problem biraz hızlı davranıyoruz. Aileler olarak da eğiticiler olarak da belki yukarıdan beklenti olarak da. Altyapı dediğimde en çok anlattığım hikayelerden birisi bambu ağacıdır. Bambu ağacının tohumunu ektiğinizde yıllarca onu sularsınız. 1, 2, 3, 4, 5 sene... Her gün sulamanıza rağmen bir belirti görmezsiniz ama 5 senenin sonunda 30-40 metre uzayan ağaç yetiştirirsiniz. Altyapılar böyle bir şeydir. Biraz emek vermek, emek verdikten sonra da beklemek lazım. Çocuklar çiçek gibidir. Yani az sularsanız kurur, çok sularsanız çürürler. Çok dikkatli yapmak lazım bunu. O yüzden bir eğitim planına, bir müfredata ihtiyaç var. Ülkemizde performansı, potansiyeli etkileyen çok fazla dış faktör oluyor maalesef. Bu engelleri ne kadar aza indirebilirsek o kadar fazla oyuncu üretebiliriz. Arkadaşlarıma hep 'Bir hata varsa bizimdir. Ya yanlış oyuncu seçmişizdir ya yanlış eğitmişizdir. Çocukların hiçbir kabahati yok' diyorum. 
 

"Milli Eğitim ve antrenman modellerinin birleştirilmesi lazım"

Halledilmesi gereken birinci sorun, Milli Eğitim ve antrenman modellerinin birleştirilmesi lazım. Çocuklar sabah çok erken kalkıyor, okullarına gidiyorlar. Bu arada sabah kahvaltıda ne yediğini biz bilmiyoruz. Öğlen okulda ne yediğini bilmiyoruz. Oradan İstanbul trafiğinde idman sahasına gelecekler neler çektiğini hala bilmiyoruz ve biz idmanda onlara bir şey katacağız. Sonra çocukların hayatları hala devam ediyor. Çok önemli işleri büyümeleri, çok önemli işleri okulları, çok önemli işleri futbol. Bunu dengeleyebilmemiz lazım. Ortak bir müfredatta, ortak bir konsorsiyumla kararlar alıp, bu çocukların düzenli olarak hem okul hayatına devam edebilmeleri hem antrenmanlarını yapabilmeleri, hem beslenmelerini sağlamaya çalışmalıyız. Çocukların karşısında duran en büyük sorun bu gibi görünüyor. 


"Doğru eğitimle çocukları karşılaştırabilirsek inanın her alanda çok başarılı gençlerimiz olacak"

Az önce izledik Denizhan, Emir gibi birçok yetenek var altyapınızda. 'Gelecekte bu çocuk şuralarda olur' dediğiniz birileri var mı?

Yıllarca çok genç oyuncularla da A Milli Takım seviyesindeki oyuncularla da çalıştık. Cebinde 10 lirası olan oyuncuyla da milyonları olan oyuncuyla da çalıştık. Oyuncuların ortak noktası şu: Yaşları ne olursa olsun samimiyeti bir kilometre öteden seçerler. Biz buna çok inanıyoruz. Her ailenin en değerli varlığı bu oyuncular. Bunun bilinciyle yaşıyoruz. 'Şu oyuncu şuraya gider, bu oyuncu buraya gider' dersem söylemediğim isimlere haksızlık etmiş olurum. Ama tabii ki hayal ettiğimiz, bizim meslekte belki en çok kullanılan işlerden biridir benzetme. 'Bu bunun gibiydi, bu buna benziyor' gibi. Onlarca sol bek sayarsınız geçmişte oynayan. Çok farklı özellikleri olan sol bekler, sağ bekler, stoperler. Hep bir benzeştirme vardır. Bir de tabii yaşattıklarımız, oyuncuların bu geçişleri, nereden nereye geldiklerini gözlemlediğimiz birçok oyuncu var. Hatalarımız çok, o hataları her sonraki nesilde azaltarak devam ediyoruz. Kendimizi de burada eleştirerek söylüyorum bunu. Doğru eğitimle çocukları karşılaştırabilirsek inanın her sporda ve her alanda çok başarılı gençlerimiz olacak. Bunu gönülden söylüyorum. Doğru eğitim, doğru antrenman, doğru beslenme, doğru dinlenme şartlarını sağlayabilirsek çocuklarımız Avrupa'ya da gidecek, Türkiye'mizde de olacak, milli takımlarda da olacak. 

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

"'Herkesi futbolcu yapabiliriz' diye bir iddiamız yok ama herkesi iyi spor insanları yapabileceğimize eminiz"

Altyapıdaki gençler sadece futbola mı odaklanmalı yoksa farklı alanlara da yönlendirilmeli mi?

'Herkesi futbolcu yapabiliriz' diye bir iddiamız yok ama herkesi doğru spor yapan, iyi sporcular yapabileceğimiz ya da iyi spor insanları yapabileceğimize eminiz. Aramızdan bazılarının belki oyun, oyunculuk kalitesi yukarılara çıkmaya yetmeyecek ama onun eğitimine katkı yaparak bir fizyoterapist, antrenör, performans antrenörü, spor psikoloğu, spor yöneticileri yetiştirmek, buralara da yönlendirmek istiyoruz. Ve burada da gerçekten yönetimimizin de desteğiyle onların hem okul yaşantılarına yönlendirme hem de diğer alanlarda katkı yapmak hedeflerimizin arasında. Bunun şu faydasını göreceğiz. Yarın öbür gün bu tesis içerisinde dolaşan birçok çocuğun aslında akademide bir şekilde görev almış olmaları hani o 'Ajax modeli' gibi. Bizde Ajax, Real Madrid'i yendiği zaman ülkenin yüzde 30'u, bir takım daha elediğinde bir yüzde 30 daha geçiyor. Öyle değil! Ajax çalışanlarının yüzde 85'i o kulübün altyapısında herhangi bir branşta spor yapmış insanlar. Bu çok önemli bir şey. Bizim de hedeflerimiz arasında o bölgenin insanı sadece futbolcu değil dediğiniz gibi fizyoterapist olabilir, masör olabilir, spor yöneticisi olabilir, antrenör olabilir, performans antrenörü, spor psikoloğu olabilir. Buralarda da hem yönlendirme hem de onlara eğitim hayatlarına katkı vermek gerçekten çok keyifli olacaktır bizim için. Bundan da çok büyük haz alacağız.

 

 

"Lütfen çocuğunuzdan daha fazla onun sporcu olmasını istemeyin"

Ebeveynlere ve futbolcu olmak isteyen gençlere ne önerirsiniz? 

Ebeveynlere şunu önerebilirim: Lütfen çocuğunuzdan daha fazla onun sporcu olmasını istemeyin. O istesin. Ona destek olalım. Onu yönlendirelim ama yönetmeyelim. Bu özgürlüğü lütfen verelim. Bir ebeveyn olarak herkes çocuğunun mutlu olmasını istemeli. Futbolcu olması önemli değil. Mutlu olmasını, sevdiği işi yapabilmesini önerebilmeli. Çocuklarımıza da bu işi başarmak için gerçekten çalışmak, istemek, arzu etmek, coşkuyla bunu yapmak zorundalar. Bizim bir çalışmamız daha var. Hem kulüp olarak hem de bireysel olarak benim bir Türk oyuncusuna göre antrenman modelleri uyarlamak istiyoruz. Bu kitabın 30-40 sayfalık bölümünü hazırladık ama devam edeceğiz. Bir örnek vereyim size. 2 Alman genç oyuncuya hocası 'Santrafor şuraya koşu yapana kadar aranızda paslaşın' dese. İnanın 4-5 dakika santrafor koşmasa o paslaşmaya devam ederler. Türk oyuncusu böyle değildir. Türk oyuncusu 1,2,3 pastan sonra kendisi karar verir. Ya çalım ya da pas atar. İç disiplini diyoruz biz belki buna. Çok tez canlı bir milletiz. Dolayısıyla bu eğitim modellerimizi de biraz çocuklarımıza göre uyarlamamız lazım. Çocuklarımızı doğru yönlendirmelerle doğru kararlar alacak hale getirmeliyiz. Çocukları yetiştirmede, özgürlüğe, bilinçlenmeye ihtiyacımız var. Çocuklarımızın da çalışmaya... Nasıl antrenör kendini güncelleyecekse oyuncular da güncelleyecekler. Buna ihtiyacımız var. Biz çalışırsak bu ülkede yetenekli oyuncu sıkıntısı hiç çekmeyeceğiz. 

 


 

Denizhan Akçay-Independent Türkçe.jpeg
Denizhan Akçay / Taner Eser-Independent Türkçe

 

"Hedefim milli takımda ülkemi gururlandırmak"

Başakşehir Kulübü'nün U15 takımında sağ bek mevkisinde oynayan Denizhan Akçay, henüz 15 yaşında. Okulu ve futbol eğitimini bir arada sürdürmek onu bu hususta en çok zorlayan konu.

"Beni en çok zorlayan şey okulla futbolu bir arada yürütmeye çalışmak" diyen Denizhan, alacağı eğitimle modern futbolun özelliklerine sahip olmak istediğini belirterek hedeflerini şöyle anlattı:
 

İlk hedefim modern futbolun özelliklerine sahip olmak. Önce A takımda sonra da milli takımda ülkemizi gururlandırmak istiyorum. Benim idollerimden biri Trent Alexsander-Arnold. Nedeni ise ofansif bir bek olması ve gol pozisyonları oluşturması. Bir de Manchester City'de forma giyen Kyle Walker var. Defansif ve kritik müdahaleleri ile beni çok etkiliyor. İleride kendimi Liverpool veya Chelsea gibi Avrupa'nın dev kulüplerinde oynarken görmek istiyorum. İnşallah başarabilirim.


 

Emir Kaya-Independent Türkçe.jpeg
Emir Kaya / Fotoğraf: Taner Eser-Independent Türkçe

 

"En büyük idolüm Andres Iniesta"

Emir de tıpkı Denizhan gibi Başakşehir U15 takımında oynuyor. 

Orta saha mevkiinde görev yapan Emir, geleceğe dair beklentilerini şöyle aktardı:
 

Futbolda geleceğime dair en büyük beklentim ülkemi bu alanda iyi temsil edecek bir kariyerde, örnek bir futbolcu olmak. Tıpkı Hakan Çalhanoğlu gibi. Şu anda beni en çok zorlayan şey ise eğitim ile futbol hayatını bir arada götürmeye çalışmak. 


Futbol olarak kendisini Barcelona'nın eski futbolcularından Andres Iniesta'yı örnek aldığını dile getiren Emir, "En büyük idolüm Andres Iniesta. Çünkü top çalar, pas atar, çalım yapar, verir-kaçar, arada belli etmeden derinlere dalıp gol atar. Üstelik tüm bunları çok doğal bir şekilde yapar. Yıldız gibi davranmayan yıldız oyuncudur" dedi.

10 yıl sonra kendisini bir Avrupa kulübünde hayal ettiğinden bahseden Emir'in en büyük hedefi ise Manchester City, Bayern Münih gibi kulüplerde forma giymek. 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU