Rusya-Ukrayna savaşında gazetecilik: İlk zayiatı 'gerçek' oluyor, propaganda hep ötekinin şeytanlaştırılması üzerine kurulur

Rusya Ukrayna savaşıyla, halkın haber alma hakkı ve propaganda arasındaki ayrımı bir kez daha karşımıza çıkardı. Barış Gazeteciliği El Kitabı yazarı Pro. Dr. Sevda Alankuş çatışma dönemindeki gazetecilik pratiklerini Independent Türkçe'ye değerlendirdi

Fotoğraf: Mstyslav Chernov/Wikimedia Commons

Rusya'nın Ukrayna'yı işgali ile tüm dünyada gözler savaşa çevrildi. İki ülke arasındaki savaş halkın haber alma hakkı ve propaganda arasındaki ayrımı bir kez daha karşımıza çıkardı.

Savaş nedeniyle yapılan yayınlar gazeteciliğin kodlarını bir kez daha gündeme getirdi.

Haber bültenleri son dakika haberlerini girerken bir yandan da muhabirler neler olup bittiğini aktarmak için bölgeye akın etti.

Rusya'dan özellikle devlet televizyonu tarafından yapılan yayınlar tepkilere neden olurken Ukrayna'dan gelen haberlerde de sağlıklı bilgiye ulaşmak için veri doğrulamanın önemi bir kez daha öne çıktı.

Sürece doğrudan katılmayan ülkelerin dahi televizyon ekranlarında saatlerce savaş yayınları yapılırken çatışmaların sadece silahlarla değil propaganda, dezenformasyon veya bilgi ile yürütüldüğünü söylemek mümkün.

Bu tablo, bazı soruları karşımıza çıkardı;

Propaganda yerine halkın haber alma hakkı nasıl sağlanabilir?

Savaşın tarafı olmayan Türkiye gibi ülkelerde akşam izlediğimiz tartışma programlarında neler ihlal ediliyor?

Çatışma süreçlerinde barış gazeteciliği nasıl kurulabilir?

Barış Gazeteciliği El Kitabı yazarı Prof. Dr. Sevda Alankuş, çatışma dönemindeki gazetecilik pratiklerini Independent Türkçe'ye değerlendirdi.
 

Profesör Dr. Sevda Alankuş.jpeg
Yaşar Üniversitesi İletişim Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Sevda Alankuş

 

"Propaganda ve ötekinin şeytanlaştırılması"

'Barış Gazeteciliği' kavramı ile tanıdığımız isimlerin başında gelen Prof. Dr. Sevda Alankuş, çatışma dönemlerinde yapılan haberlerin hayati derecede önemli sonuçları olduğuna dikkatİ çekti.

Alankuş, savaşta barış gazeteciliğinin önemini şu sözlerle özetledi:

Savaş dönemlerinde iş bütünüyle 'biz' ve 'onlar' karşıtlığı üzerine kuruluyor. Ne pahasına olursa olsun 'zafer' kazanmak, 'bizim' resmi kaynaklarımızın demeçleri üzerine kurulu bir haberciliğe dönüşüyor. Bunun adı devletin resmi politikasına kilitlenmiş bir savaş propagandası gazeteciliği. Doğru'nun ne olduğu tartışılır ama savaşın ilk zayiatı 'gerçek' oluyor, propaganda hep ötekinin şeytanlaştırılması üzerine kurulur. 


"Savaşta taraflar iki tane olmaz"

Alankuş, mecraların barış gazeteciliği iddiası taşımasalar dahi, dengeli davranmalarının toplum açısından önemli olduğunu vurguladı:

Haber kuruluşları savaşta hiçbir zaman tarafların iki tane olmadığını hatırlayarak ve hatırlatarak davranıyor olmaları gerekir. Ne 'biz'den ne de 'onlar'dan saydıklarımız homojen değildir, ancak savaş makinaları iyi düşman- kötü düşman ayrımı yapmaz. Kaldı ki savaşlardan her zaman yoksullar, yoksunlar, kadınlar, yaşlılar, çocuklar en fazla zarar görür, hiçbir gerekçe de onların göreceği zararı haklılaştırmaz.


Savaş gazeteciliği ve "uzman erkekler ordusu"

Türkiye, savaşın resmi bir tarafı olmasa da, Rusya-Ukrayna savaşı ülke gündemin ilk sıralarında yer alıyor. Her akşam televizyonlarda yorumcular fikirlerini paylaşıyor.

Alankuş'a göre bu noktada da ciddi hatalar yapılıyor. Bir uzmanın savaşa ilişkin değerlendirmeler yaparken "orada 2 uçak düşmüş, 5 kişi yaralanmış bunlar teknik detaylar" şeklinde ifadelerini değerlendiren Alankuş, durumu tipik bir "savaş gazeteciliği" olarak tanımlıyor.
 

 

Prof. Alankuş, ekranlardaki çeşitli uzmanların Türkiye'nin dış siyasetinden bağımsız bir tutum belirleyemediğini savundu:

Şu an için tehlikesiz bulunan 'fay hatlarında', kendini 'biz-onlar' karşıtlığına yerleştirmiş isimler dışarıyı şeytanlaştırıp, bizi melekleştiriyor. Öldürmeyi normalleştiren ve sayılara indirgeyen bir dil kullanılıp, askeri haritalar önünde stratejist kesilerek güç dengelerini karşılaştırılıyor. Bir de laf arasına hep Türkiye'nin ekonomik, siyasal çıkarının, kaybının ne olup olmayacağı konusundaki tahminleri de sıkıştıran 'uzman erkekler ordusu' her akşam karşımıza çıkarılıyor. Aralarında konuşmasına fırsat bırakılırsa nadiren bir kadın uluslararası ilişkiler hocası ya oluyor ya olmuyor. 


Ekranlardaki yorumcuların savaşı doğrudan desteklemediklerini; hatta Ukrayna'nın yanında görüntü verdiklerini söyleyen Alankuş, "Ama savaş gazeteciliğinin tipik örneklerini vermeye de devam ediyorlar. Bu özellikle fotoğraf kullanımlarında, savaş makinalarının, tam teçhizatlı asker ve işgal görüntülerinin birinci sayfaları kaplayacak şekilde kullanılmasında ortaya çıkıyor" şeklinde konuştu.

 
"Tarihsel düşmanlıklar besleniyor"

Alankuş, Türkiye'de savaşa ilişkin yapılan haberlerin, üretilen cinsiyetçi söylemlerin çatışma ve kutuplaşma ortamını da beslediğini belirtti.

Çok heterojen bir uluslar topluluğu olan Rusya federasyonu hakları ile ordusu birbirinden ayrıştırılmadan haber yapılarak, Türkiye'deki tarihsel Rus düşmanlığı besleniyor. 'Çeçenler Ruslarla beraber Ukrayna'ya saldırıyor' denilerek, Çeçenistan'daki tek-adam yönetiminin desteği bütün Çeçenlere mal ediliyor.


"Savaşı erkekler çıkarır ve kadınlar en kolay hedef haline getirilir"

"Savaş pratikleri ve söylemi her zaman cinsiyetçidir, savaşı erkekler çıkarır ve kadınlar en kolay hedef haline getirilir" diye konuşan Alankuş, sözlerine şöyle açıklık getirdi:

Ukraynalı kadınlar hakkında cinsiyetçi söylemler üretiliyor. 'Hatta bizim fedakar kadınlar' karşısında  'Ukraynalı korkak' kadınlar karşıtlığı ile buralardan Ukraynalı kadınlara 'bir de ayar çekiliyor'. Bu 'ayar verme' işi kadınlar söz konusu olduğunda hep yapılan bir şey olduğuna göre, barış gazeteciliğinin aslında ötekini (dezavantajlıları) anlayan ve kollayan hak odaklı haberciliğin bir formu olduğu ve tüm zamanlarda yapılması gerektiği noktasına götürüyor.
 

tablo.jpeg
Barış Gazeteciliği kitabında yer alan 'Savaş Gazeteciliği ve Barış Gazeteciliği Karşılaştırmalı Tablosu'

 

Rusya medyasında manipülasyon

Savaşın tarafı olan ülkelerin basın yayın organları da haberin, gerçeğin aktarımındaki ilkelerden azade değil ancak incelediğimizde çatışma diline teslim olunmuş ve halka bu yönde bir algı yansıtan yaklaşımlar görüyoruz. 

Ana akım Rusya medyasında savaşa dair birçok bilgi ve görüntü halkla paylaşılmıyor. Rus ordusunun Ukrayna'da Naziler ile savaştığına yönelik bir algı yaratılıyor.

Rus devlet televizyonu görüntüleri özellikle Donbas bölgesinden veriyor, diğer şehirlere çok az değiniliyor. Özellikle Kiev ve diğer Ukrayna şehirlerinde savaşın yıkıcı etkisi hiç yaşanmıyormuş gibi bir perspektif sunuluyor.

Sivil ölümlerine ve hak ihlallerine yer verilmiyor. Bu söylemleri ile tanınan devlet televizyonu programcısı Olga Skabeeva, AB yaptırımları kapsamına alınan isimler arasında. Özellikle "Ukraynalı teröristler Rus barış gücü askerlerine saldırıyor" şeklindeki ifadeleri tepkilere neden oldu. 

Kremlin yanlısı medya kuruluşlarının izleyicileri ilk haberlerde saldırı planlayanın Ukrayna'daki 'neo-Nazi' veya 'faşist' hükümet olduğunu duydu. Öte yandan Kremlin karşıtı yayın yapan muhalif bazı mecralar bu dönemde kapatıldı.

Novaya gazetesi gibi ayakta kalabilen yayın organları üzerinde ise ciddi baskılar sürdürülüyor. Ukrayna'da ise bir başka sorun, dezenformasyon karşımıza çıkıyor. İşgal altındaki ülkede halkın haber alma hakkına dair imkanlar kısıtlı olduğu gibi doğrulanmaya da muhtaç.

Hatta öyle ki sosyal medyada Ukrayna'da yaşandığı iddia edilerek paylaşılan bilgisayar oyunu görüntüleri televizyon kanalları tarafından doğrulama yapılmadan yayınlarda kullanılıyor. 
 

MA.jpg
Fotoğraf: MA

 

"Sorumsuzca görüşlerin yayıldığına tanıklık ediyoruz"

Geçen günlerde gazetecilik meslek örgütlerinden de konuya ilişkin bir çağrı geldi. Türkiye Gazeteciler Cemiyeti (TGC), Türkiye Yazarlar Sendikası (TYS), Türkiye Yayıncılar Birliği (TÜRKYAYBİR), PEN Yazarlar Derneği ve Çağdaş Gazeteciler Derneği İstanbul Temsilciliği tarafından yapılan ortak açıklamada Türkiye'de yapılan TV yayınlarındaki söylemlere dikkat çekti.

Yapılan ortak açıklamada, şu ifadelere yer verildi:

Rusya-Ukrayna arasındaki dünyayı ateşe atacak savaşla ilgili medya kuruluşlarına düşen görev de barıştan yana, etik değerlere uyarak yayın yapmaktır. Ancak uygulamada savaş çığırtkanlığı yapan, sivillerin hayatını hiçe sayan TV programlarında sorumsuzca görüşlerin yayıldığına tanıklık ediyoruz. Basının toplumsal barışı sağlamada denetim görevi vardır. Savaş boyutu kazanan krizde gazetecileri ve yazarları barıştan yana bir tutumla kamuoyunun gözü kulağı olma sorumluluğunu yerine getirmeye çağırıyoruz.

 


 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU