Osman Kavala: Hükümet suçlu olduğum algısını canlı tutmak istiyor

Osman Kavala Independent Türkçe'nin sorularını yanıtladı. Kavala, "Yasalarda suç olarak tanımlanmış herhangi bir faaliyette bulunduğuma dair delil olmamasına rağmen tutukluluğumun devam ettirilmesi, suçlu olduğum algısının canlı tutulmasına yarıyor" dedi

Fotoğraf: Kerem Uzel / Nar Photos


Sivil toplum odaklı çalışmalarıyla tanınan Anadolu Kültür'ün yönetim kurulu başkanı iş insanı Osman Kavala, 18 Ekim 2017 tarihinde İstanbul Atatürk Havalimanı'nda gözaltına alındı.

"Anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs", "siyasal, askeri casusluk" suçlarından yargılanan ve 1500 gündür tutuklu bulunan Osman Kavala, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin (AİHM) "derhal serbest bırakılmalı" kararına rağmen tahliye edilmiyor. 

Avrupa Konseyi'nin AİHM'nin ‘Osman Kavala kararını' nasıl uygulayacağını belirtmesi için Türkiye'ye tanıdığı süre 19 Ocak'ta sona eriyor. 

Konsey'in açıklamalarıyla ilgili konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan ise; "Biz, Avrupa Birliği'nin Kavala'yla, Demirtaş'la, şununla, bununla ilgili aldığı kararları tanımıyoruz. Olay bu kadar basit. Yok farz ediyoruz" demişti. 

Independent Türkçe'nin sorularını yanıtlayan Kavala, "Avrupa Konseyi, AİHM'in değerlendirmesinden sonra ülkenin oy hakkının kısıtlanması, son aşamada üyeliğin askıya alınması gibi yaptırımlar uygulamaya başlayacak. Bunlar ülkede hukukun hakimiyetinin zedelendiğinin tescili anlamına geldiği için, ekonomiyi dolaylı olarak etkileyecek yaptırımlar" diyor.  

"Herhangi bir somut bilgiye, bulguya dayanmayan..." 

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın doğrudan sizi hedef almasıyla ilgi ne düşünüyorsunuz? Sizin davanız üzerinizden vermek istediği bir mesaj olabilir mi?

Cumhurbaşkanı, beni George Soros ile birlikte hükumete karşı yıkıcı faaliyetler yürütmüş olmakla suçluyor. Herhangi bir somut bilgiye, bulguya dayanmayan bu iddia Gezi Parkı'ında yapılaşmaya karşı başlatılan ve yaygınlaşan kitlesel protestoları kriminalize etmek için kullanılmıştı. Son zamanlarda da Cumhurbaşkanı, ekonomik sıkıntıları dış saldırılarla açıklıyor ve bunların Gezi protestolarıyla başlatıldığını iddia ediyor. Yasalarda suç olarak tanımlanmış herhangi bir faaliyette bulunduğuma dair herhangi bir delil olmamasına rağmen, bulunabilecek en elverişli suçlamalarla tutukluluğumun devam ettirilmesi, suçlu olduğum algısının canlı tutulmasına yarıyor. Sanırım bu şekilde hükümete karşı yabancı güçlerle işbirliği yapanların cezalandırılacağı, hukukun, AİHM'in onlara koruma sağlayamayacağı mesajı da verilmiş oluyor.

Türkiye sivil toplumunun size yeterince sahip çıktığını düşünüyor musunuz? Kendilerine bir şey söylemek ister misiniz?

Sivil toplumun benim ve birçoklarının maruz kaldığı vahim hak ihlallerine karşı etkili bir tepki gösteremediği doğru. Akıl almaz komplo teorilerinin medyada, siyasette ve yargıda yaygın olarak kullanılması önlenemiyor. Hukuk devletinin tahribata uğradığı, yargının siyasi amaçlar için kullanıldığı, hukuk güvenliğinin kalmadığı bir ortamda sivil toplum kuruluşları için yürüttükleri faaliyetlere zarar gelmesini önlemek kaygısının ağır basıyor olmasını anlayabiliyorum.

"Bu dava Türkiye'de hukuk devletinin uğradığı tahribatı gözler önüne serdi"

Davanız Türkiye açısından çok önemli bir demokrasi sorununa dönüştü. Sizce Türkiye demokrasisini ve sivil toplumu nasıl bir gelecek bekliyor?

Bu dava bir demokrasi sorunu yaratmadı, demokrasinin ve hukuk devletinin uğradığı tahribatı daha görünür hale getirdi. Bunun ve bunun gibi davaların evrensel normlara göre çalışan bağımsız bir yargının demokrasi için hayati önemde olduğunun daha iyi anlaşılmasına katkıda bulunacağına inanıyorum. Farklı görüşte muhalefet partilerinin bu amaca öncelik verecekleri yönündeki açıklamaları ve aralarında sağladıkları mutabakat bana ümit veriyor.

"Yaptırımlar ekonomiyi etkileyecek"

Avrupa Konseyi, davanızla ilgili olarak, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ne uyulmadığı gerekçesiyle ihlal prosedürü başlatacağını söylemişti. Bu, bir hayat pahalılığı krizi içerisindeki Türkiye'de "Avrupa yaptırım uygularsa kriz derinleşecek mi?" sorularını da beraberinde getiriyor. Avrupa Konseyi'nin olası bir yaptırım kararını siz nasıl değerlendiriyorsunuz?

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin (AİHM) aldığı kararların uygulanıp uygulanmadığını denetleyen Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi'nin başlattığı ihlal prosedürü doğrultusunda, AİHM, iki yıl önce benim tutukluluğumla ilgili aldığı karardan sonra yaşanan gelişmeleri değerlendirerek, ihlal konusunda karar verecek. 

AİHM'in iki yıl önce aldığı karardaki önemli bir nokta, bu kararda Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 18. maddesinin ihlal edildiğinin, yani tutukluluğumun sivil toplumu sindirmek gibi hukuki olmayan, siyasi nitelikli bir amaca hizmet ettiğinin de belirtilmesiydi.  Bu karardan sonra  tutukluluğumu devam ettirmek için bir dizi yasalara aykırı işlem yapıldı. Yapılanların hukukun hakimiyetine ciddi bir tehdit teşkil ettiğinin ülkemizde de daha iyi anlaşılması ve bir daha tekrarlanmaması açısından, AİHM'in yapacağı değerlendirmenin önemli olduğunu düşünüyorum. 

Avrupa Konseyi, AİHM'in değerlendirmesinden sonra ülkenin oy hakkının kısıtlanması, son aşamada üyeliğin askıya alınması gibi  yaptırımlar uygulamaya başlayacak. Bunlar, ülkede hukukun hakimiyetinin zedelendiğinin tescili anlamına geldiği için, ekonomiyi dolaylı olarak etkileyecek yaptırımlar. 

"Yaşadığım bu gerçek üstü deneyimi bir bağlama oturtabilmek için biraz zamana ihtiyaç duyacağım"

Cezaevinden çıktığınızda ne yapmayı düşünüyorsunuz?

Sanırım yaşadığım bu gerçek üstü deneyimi bir bağlama oturtabilmek için biraz zamana ihtiyaç duyacağım. Türkiye'de neler yaşanacağı da gelecek ile ilgili planlarımda etkili olacak. Sivil toplum alanındaki çalışmalarıma devam etmeyi ümit ediyorum. Sanırım evrensel hukuk normları konusunda duyarlılığın artmasına katkıda bulunmak benim için bir öncelik olacak.

Osman Kavala kimdir?

1957 Paris doğumlu olan Osman Kavala, Türkiye'de sivil toplum denilince akla gelen ilk isimlerden. İnsan hakları için yaptığı çalışmalarla tanınan iş insanı Osman Kavala, İstanbul Robert Lisesi'ni bitirdikten sonra İngiltere'deki Manchester Üniversitesi'nde ekonomi eğitimi aldı.

Babasının ölümünün ardından 1982'de Kavala Şirketler Grubu'nun yönetimini üstlendi. Kavala, Türk-Polonya İş Konseyi, Türk-Yunan İş Konseyi, Center for Democracy in Southeast Europe (Güneydoğu Avrupa'da Demokrasi Merkezi) gibi çeşitli iş ve toplumsal kuruluşların yönetim kurulu üyeliklerinde bulundu.

Türkiye'nin önde gelen yayınevlerinden İletişim Yayınları'nın kuruluşunda yer aldı. Nazar Büyüm ve Selahattin Beyazıt'la birlikte Ana Yayıncılık'ın kurucu ekibi içinde yer aldı. Ana Yayıncılık, Britannica ansiklopedisinin Türkçe versiyonu AnaBritannica'yı, Britannica Compton's'u ve Temel Britannica'yı yayımladı. Osman Kavala hâlen Aras Yayıncılık'ta yönetim kurulu üyeliği görevini sürdürmektedir.

1999 Ağustos Marmara depremi ile birlikte iş hayatını bırakıp sivil alanda insan hakları için çalışmaya karar vermiş ve akabinde Açık Toplum Vakfı, TEMA Vakfı, Tarih Vakfı gibi, sivil toplum kuruluşlarında yönetim kurulu veya danışma kurulu üyesi olarak yer almıştır.

Kuruluşunda yer aldığı; Diyarbakır Sanat Merkezi, Kars Sanat Merkezi, Kültürel Mirası Koruma Derneği ve İstanbul Tophane'deki Depo kültürel projeler üreten kurumlardan bazıları.

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU