Ev sinemasından vizyona bu hafta: Gelecekten haber veren duygusal bir bilimkurgu; Finch

Mehmet Erduğan, Independent Türkçe için bu hafta çevrim içi platformlarda ve sinema salonlarında gösterime girecek filmler ile "Festival ajandası"nı yazdı

Finch. 

“Silent Running”, “Cast Away”, “Wall-E”, “Chappie” ve “The Martian” gibi geçmişteki pek çok filmin parçalarını toplayıp bir araya getirmiş gibi göründüğü için bu duygusal bilimkurgu yol filminde öngörülemeyen çok az şey var, ama filmin melankolik iklim sahnelerinde gözlerimin sık sık dolmasına inanın engel olamadım.

Bu filmi seyrederken göz yaşlarımı tutamayışımın pek çok sebebi var; öncelikle kendi varlığının üstüne ekstra anlamlar ve meziyetler yüklenmemiş sevimli mi sevimli, sevgiye ve bakıma muhtaç bir köpek, aynı zamanda Tom Hanks’in neredeyse tek kişilik gösterisi diyebileceğim kişiye özel bu rolündeki sonsuz çekicilik ve Caleb Landry Jones’un yapay zekâ yaratımı olarak harika hareket yakalama performansına bağlı robotun duygusallığı bu sebeplerden bazıları.

Bu, koşulsuz sevgi ve güvenmeyi öğrenme hakkında son derece basit bir hikâye ama benim açımdan bir o kadar da duygusal yoğunluğa sahip bir film.

Sadece en katı kalpler böyle bir üçlüye karşı duyarsız kalabilir ve bu filmin etksine karşı koyabilir.

Gelecekten haber veren duygusal bir bilimkurgu; Finch

Yönetmen: Miguel Sapochnik / Oyuncular: Tom Hanks, Caleb Landry Jones, Oscar Avila, Lora Martinez-Cunningham, Marie Wagenman / Süre: 115 dakika

“Çoğu zaman gerçek hazine, yolda edindiklerimiz ve yol boyunca kurduğumuz arkadaşlıklardır…”

Universal aracılığıyla başlangıçta sinemalarda gösterime girmesi planlanan, ancak Kovid-19 kısıtlamaları nedeniyle vizyon yolculuğu ertlenen ve sonunda 5 Kasım’da Apple TV+’ta yayınlanmaya başlayan Finch adlı bu film; yaşanan solar afetler sonucu çorak topraktan oluşan bir şeye dönüşen post-apokaliptik bir dünyada, bir robot mühendisinin çok sevdiği köpeği ve robotuyla birlikte verdiği yaşam mücadelesini ve duygu yüklü bir yolculuğu anlatıyor.


Ve bir gün tek başına

Geleceğin Amerika’sında, bir robotik mühendis olan Finch Weinberg, on yıl önce yaşam kaynaklarının çoğunu yok ederek Dünya’yı bir çöle dönüştüren öldürücü bir kozmik olaydan sonra hayatta kalan birkaç kişiden biridir.

Ancak bu orta ölçekli kıyametten sonra ozon tabakası tahrip olduğu ve inceldiği için Dünya’da tek bir ot parçası bırakmayan 150 derecelik sıcaklıklar ve zehirli radyasyon seviyeleri nedeniyle herhangi bir canlının gün içinde dışarıda olması ölümcül hale gelmiştir.

Dış koşulları izleyerek analiz eden harap bir UV giysisi giyen Finch, Duey adlı modifiye edilmiş Vol-İ türünde bir ay yüzeyi kâşif robotu eşliğinde, çoğunlukla çaresiz durumda olan ama görünmeyen diğer kurtulanlar tarafından istila edilmemiş, terkedilmiş dükkanlardan ve evlerden hayatlarını idame ettirebilecek malzeme ve konserve ürünlerini toplamak için düzenli olarak yiyecek arama gezilerine devam etmektedir.


Artık geri dönecek bir aileye ya da bir eve sahip olmadığı için, üstün bilimsel bilgisi ve sezgileri sayesinde hayatta kalmayı başaran ve doğrudan gün ışığına maruz kalmak canlılar için en tehklikeli şey olduğundan on yıldır bir yeraltı sığınağında yaşayan Finch, can dostu köpeği Goodyear ve Duey ile birlikte kendine ait yeni bir dünya kurmuş vaziyettedir.

Fakat diğer taraftan, St. Louis’de eskiden bir araştırma tesisi olarak kullanılan kısmen güvenilir denebilecek ileri teknoloji ile özenle donattığı yeraltı sığınağında kendini ne kadar korumaya çalışsa da radyasyon zehirlenmesi yavaş yavaş Finch’i öldürmektedir.

Durumunun farkında olan ve Goodyear dışında bu hayatta kimsesi kalmayan Finch kendini mutlak sona doğru hazırarken köpeğinin yalnız kalmaması için kendisi gittiğinde onunla ilgilenecek kadar akıllı bir robot yapmaya karar verir.

Artık Finch için zaman kısıtlı olduğu için bulduğu çözüm biraz aceleye getirilmiştir ve kusurludur, bu yüzden Finch’in yalnızca yüzde 72’si tamamlanmış olan bu robotu zamanı tükendiği için hareket halindeyken eğitmesi gerekir.


Finch’in sessiz robot asistanı Duey’in aksine, bir tür hurda yığınından elde ettiği bu yeni robot konuşabilecek şekilde programlandığı için başta köpeklerin eğitimi ve bakımı için bir kılavuz olmak üzere bir dizi ansiklopedik bilgilere sahiptir.

Üçlü, karavanlarıyla ıssız bir Batı Amerika’ya doğru tehlikeli bir yolculuğa çıktıklarında kendisine Jeff adını veren robot bu süre içinde yiyecek aramayı, araba kullanmayı ve oyun oynamayı öğrenirken aynı zamanda yaratılışını, yaşamanın ne anlama geldiğini merak içinde anlamaya çalışır.

Böylelikle, yaratıcısının sevgili köpeğine göz kulak olmak ve onun hayatını korumak için tasarlanmış olan robot kıyamet sonrası bir dünyada hayatı, aşkı, dostluğu ve insan olmanın ne demek olduğunu kısa süre içinde öğrenir.

Kötü bir durumda olan iyi bir adam

Battle of the Bastards gibi Game of Thrones’un en sevilen bölümlerinden bazılarına imza atan Miguel Sapochnik’in yönetmen koltuğunda oturduğu, Tom Hanks’in ise başrolünde yer aldığı Finch kasvetli arka planına rağmen vermek istediği mesajına sadık kalmayı başarıyor ve izleyicisine, hassas diyaloglarıyla birlikte gerçek bir köpek sevgisiyle desteklenen aile dostu bir film sunuyor.

Ne yalan söyleyeyim Tom Hanks’in artık ekrandaki performanslarını ve hikâye anlatıcılığını daha çok seviyorum.

Tom Hanks, neredeyse tek başına omuzladığı bu filmi heyecan verici ve yürek parçalayıcı kılmak için fazlasıyla yeterli, bu yüzden böyle bir hikâyenin merkezinde onun olması çok değerli.

Film çok fazla bir şeye sahip olmayabilir, ama Tom Hanks her şey; varlığıyla hem filme güç katıyor hem şefkatimizi uyandırıyor hem de hayranlığımızı bir kez daha kazanıyor.

Altmışlı yaşlarının ortasında, sık sık öksüren ve kan tüküren, ne zaman üzülse Amerikan Pastası şarkısını dinleyen ve söyleyen, kıyamet sonrası bir dünyada yalnız kalan, diğer insanlara güvenmeyen, sevecen olduğu kadar zaman zaman sabırsız davranışlar da sergileyen Finch’e hayat veren Tom Hanks karakterin yaralı nezaketini ekrana yansıtmakta geçekten eşsiz.

Tom Hanks Finch’in pişmanlığını ve derinden saran hüznünü hoş bir ifadeyle aktarıyor ve Jeff’e karşı duyduğu öfke ve sabrıyla ilgili sınavı genellikle oldukça dokunaklı.

Kötü bir durumda olan ama kibri ve huysuzluğuna rağmen iyi bir adam olan Finch, görecek kadar yaşayamayacağı bir dünyada Goodyear’ın Jeff’in yanında güvende olabileceğine dair ipuçlarını görmeye çalışması gerçekten duygu yüklü.

Bu arada şunu söylemeliyim ki bu film distopik kurgu eserleri arasında kıyamet gününe dair seyrettiğim en iyimser filmlerden biridir.

Finch’in insan niteliklerini, bilgeliğini ve karar verme becerilerini robotuna aşılamaya ve onunla Goodyear arasında bir bağ oluşturmaya çalışırken hem dokunaklı hem de keyifli pek çok güzel ana yer veriyor.

Filmin bir diğer önemli özelliği, Jones’un robot olarak son derece etkileyici vokal ve fiziksel çalışmasıdır.

İlk başta belli belirsiz bir Rusça gibi gelen mekanik bir sesle konuşan Jeff, sürekli olarak akıcılık ve konuşma kolaylığı kazanıyor, yeni bir keşfin ciddi bir kabulüyle başını eğiyor ve sessiz bir tefekkür içinde uçsuz bucaksız gökyüzüne bakıyor, haliyle bu sekanslar makinada da duyguların filizlenmekte olduğunu düşündürüyor.

Ben şahsen, günün birinde bir şekilde insanlığın yavaş yavaş sahneden çekilerek dünyayı teknolojik ve robotik yeni sahiplerine bırakmamız gerekeceği zamanın da bir habercisi olarak gördüğüm için bu filmden etkilendim ve hüzünlendim.

Diğer taraftan neredeyse pandeminin ikinci yılına yaklaşırken kısıtlamalarla geçen hayatlarımızda bazı şeylerin değeri artık daha çok anlaşılmışken seyahatlerimizi erteleme ve hayatı yaşama hakkında filmin verdiği incelikli mesajlardan da etkilenmemek elde değil.

Belki de bu nazik bilimkurgu draması sinemada gösterilseydi, kasırgalar, kuvvetli rüzgarlar ve muhteşem toz fırtınaları için kullanılan ses efektleri uygun bir surround güç sistemi ile bize o ortamı daha iyi yaşatabilirdi, ancak bu filmde görkemli manzaralardan daha ziyade duygusal unsurlar hâkim.

Dolayısıyla şu anki durumda da filmi evinizin rahatlığında seyretmek bile iklim değişikliğinin harap ettiği bir gezegeni bize hissettirmeyi kusursuz bir şekilde başarıyor.

Haftanın diğer filmleri

Kasım ayında birbirinden farklı filmlere ev sahipliği yapan sinema salonları farklı türlerden merakla beklenen yerli ve yabancı filmleri sinemaseverlerin beğenisine sunarken çevrim içi dijital platformlar da vizyona girememiş en yeni filmleri izleyiciyle buluşturmaya devam ediyor.

Vizyonda yer alan filmlerin yanı sıra Eternals, Koruyucu, Tam Sana Göreyim, Turu ve Sirk Maceraları, Ahed’in Dizi, Cemil Şov, Fazla Şaapma, Cühenna Nova Prospekt ve Şeytanı Ararken gibi filmler bu hafta vizyonda kendine yer buluyor.

7 Tutsak

Yönetmen: Alexandre Moratto / Oyuncular: Josias Duarte, Cecília Homem de Mello, Vitor Julian, Christian Malheiros, Clayton Mariano, Lucas Oranmian, Bruno Rocha, Rodrigo Santoro, Dirce Thomaz, André Abujamra, Kiko Marques, Mayara Baptista, Maurício de Barros, Rosane Paulo / Süre: 93 dakika

“Hayatta kalmak her zaman güçtür…”

Prömiyerini yaptığı Venedik Film Festivali’nde Sorriso Diverso Venezia Ödülü’nü kazanan ve Netflix’in Brezilya Yapımı Sosyal Konulu Dramalar kategorisinde 11 Kasım’da gösterime girmesi beklenen 7 Prisoners (7 Prisioneiros) adlı bu filmde; insan kaçakçılarının kıskacından kurtulmaya çalışan yoksul bir genç, kendi ahlak kurallarına göre yaşamak ile hayatta kalmak arasında bir seçim yapmak zorunda kalır.


Ülkedeki ailesine daha iyi bir yaşam sağlamak için on sekiz yaşındaki Mateus, yeni patronu Luca için São Paulo’daki bir hurdalıkta çalışacağı bir işi kabul eder.

Ancak çok geçmeden Mateus ve birkaç çocuk, kendilerini insan ticaretinin tehlikeli dünyasında kapana kısılmış bir halde bulur.

Bu durumun ardından Mateus, ailesinin geleceği ve kendisini hapseden adam için çalışmak arasında zor bir karar vermek zorunda kalır.

Ahed’in Dizi

Yönetmen: Nadav Lapid / Oyuncular: Avshalom Pollak, Nur Fibak, Oded Azulay, Michal Benkovitz Sasu, Roni Boksbaum, Pnina Bradt Tzedaka, Itay Dalumi, Lidor Edri, Itay Elal, Amit Elimetelech, Mili Eshet, Rony Gammer, Yahel Hayat, Raviv Hecht, Yoram Honig, Arik Jack, Inbal Katzen, Yonatan Kugler, Daniel Lani, Daniel Lavid, Tzufit Lazara, Liron Levi, Amit Magnesi, Amir Major, Gal Markado, Oded Menaster, Noy Mishon, Oshrat Paz, Naama Preis, Noah Lapid Preis, Neta Roth, Yeter Schulberg, Ligal Segal, Orit Shahaf, Shira Shaharabany, Amir Shoshani, Maya Shpak, Ortal Solomon, Zak Soulam, Danielle Stok, Ahed Tamimi, Yehonatan Vilozny, Ha Yeudine / Süre: 109 dakika

“Coğrafya kaderdir…”

2019’da Berlin Film Festivali’nde Altın Ayı kazanan İsrailli yönetmen Nadav Lapid’in Cannes’da Jüri Ödülü’ne layık görülen ve sinemalarda bu hafta gösterime giren Ha’berech (Ahed’s Knee) adlı bu öfkeli, eleştirel ve kışkırtıcı film; Filistinli bir aktivistin hayat hikâyesini filme aktarmak isteyen ünlü bir yönetmeni anlatıyor.

Filmin olay örgüsünde, kendisini iki amansız savaşın ortasında bulan yönetmen Y bir yandan filmiyle özgürlük mücadelesi verirken öte yandan da annesinin hastalığıyla yüzleşmek zounda kalıyor.

Aşk Benim Soyadım

Yönetmen: Vivek Soni / Oyuncular: Sukhesh Arora, Purnendu Bhattacharya, Komal Chhabria, Abhimanyu Dassani, Aditya Gaurr, Sanya Malhotra, Richa Mohan, Khuman Nongyai, Varun Shashi Rao, Ritika Shrotri, Trishaan / Süre: 140 dakika

“Bir tek sen yakınsın uzakta kalınca…”

Netflix’in Hindistan Yapımı Romantik Komediler kategorisinde bu hafta gösterime giren ve genç neslin modern düşünceleri ile tipik bir ailenin geleneksel özelliklerini birbirine harmanlayan Meenakshi Sundareshwar adlı bu filmde; yeni evli bir çift, eşsiz bir iş fırsatı nedeniyle ayrı yaşamak zorunda kalır, ama bu uzak mesafeli evlilik zorluk ve tersliklerin yanı sıra şamatayı da beraberinde getirir.


Genç Meenakshi ve Sundareshwar, isimlerinin birleşiminin Madurai’ın ünlü tapınağının ismiyle aynı olması nedeniyle görücü usulü evlenir.

Ancak, Bengaluru’da yalnızca bekar erkekler için bir iş fırsatı ortaya çıktığında, Sundareshwar memleketini ve karısı Meenakshi’yi terk etmek ve evli değilmiş gibi davranmak zorunda kalır.

Böylelikle birlikte vakit geçirmek için fırsat bulamayan ve birbirlerini zar zor tanıyan yeni evli çift, uzun mesafeli bir ilişkinin imtihanları, zorlukları ve güvensizlikleriyle boğuşmak için kendilerince çözümler bulmaya çalışır.

Benim Adım Yara

Yönetmen: Marco Tullio Giordana / Oyuncular: Isabella Ragonese, Alessio Boni, Roberto Zibetti, Sandra Toffolatti, Mario Pirrello, Thomas Trabacchi, Lorenzo Acquaviva, Donatella Bartoli, Chiara Bono, Andrea Bruschi, Guglielmo Favilla, Nicole Fornaro, Miro Landoni, Aiman Machhour / Süre: 96 dakika

“Yara Gambirasio’nun gerçek hikayesi…”

Gerçek bir olaydan uyarlananan ve Netflix’in İtalya Yapımı Gerilim Filmleri kategorisinde bu hafta gösterime giren Yara adlı bu karanlık dramada; azimli bir savcı, ortadan kaybolan on üç yaşındaki bir gencin davasını saplantı hâline getirir ve bu gizemi çözmek için her yolu dener.

Adı Arapça “kelebek” anlamına gelen Yara, ritmik jimnastik yapmaktan keyif alan, bu alanda kendini geliştirmek için antremanlarını aksatmayan bir genç kızdır.

Bergamo bölgesinde bulunan küçük bir kasaba olan Brembate Sopra’nın halkı bir süredir ıstırap içinde yaşamaktadır, çünkü on üç yaşındaki Yara Gambirasto adındaki bu genç kız bir gün aniden ortadan kaybolur.

Bu kayıp vakasıyla birlikte kasabada aramalar başladıktan sonra halkın öfkesi karşısında zamanlarının tükendiği gerekçesiyle soruşturmada atılım yapmak isteyen yetkililer davayı geleneksel yollarla yürütmeye karar verir.

Ancak bu sırada, azimli bir savcı olan Letizia Ruggeri, suçluyu adalete teslim etmek için elinden gelen her şeyi yaparken bu karardan hoşnut olmadığı için elinden tüm yetkileri geri alınır.

Ama o yine de daha önce uygulanmamış yöntemlerle bu davayı takip etmeye devam edince soruşturma yeni bir boyut kazanır ve tüm kasabada işler bir anda karışır.

Benim Sanatım: Füreya Koral

Kale Grubu’nun dünyanın sanat ve tasarımla daha iyi bir yer olacağına inanan yeni oluşumu Kale Tasarım ve Sanat Merkezi’nin desteğiyle yaşam bulan, Zuhal Demirarslan’ın hazırlayıp sunduğu Füreya Koral belgeseli, sanatçının hayatının bilinmeyen yönlerine ışık tutuyor.

Füreya’nın aramızdan ayrılışının 20’nci yılında Kale Grubu tarafından hayata geçirilen ve Füreya’nın en kapsamlı retrospektifi olan sergi ve kitaptan hareketle hayata geçirilen belgesel çok kıymetli tanıklıklar sunuyor.


Osmanlı’nın son, Cumhuriyet’in ilk yıllarına tanıklık eden Şakirpaşa ailesinin bir üyesi olan Füreya Koral, sıra dışı yaşamı, ilham veren mücadelesi ve seramik sanatına getirdiği yenilikçi sanat anlayışıyla Türk sanat tarihinin unutulmaz isimleri arasında.

Belgesel, Kurtuluş savaşının çok önemli kararlarının alınışına tanıklık eden Füreya Koral’ın Atatürk’e yakın olduğu yıllardan, Paris’te başlayıp Meksika’ya kadar uzanan sanat yolculuğunun hikayesini de konu alıyor.

Başta Sara Koral Aykar olmak üzere, Füreya Koral’ın yakın çevresinden Ayşe Kulin, Alev Ebuzziya, Zeynep Oral, Sarkis, Rabia Çapa, Candeğer Furtun ve Necmi Sönmez gibi isimlerin yanı sıra Zeynep Bodur Okyay ve Zeynep Özler’in Füreya projesini anlattıkları belgeselin ilk bölümü 6 Kasım 14.15’de, ikinci bölümü 7 Kasım 10.15’de NTV’de yayınlanıyor.

Bir Kokunun Doğuşu

Yönetmen: Karthik / Oyuncular: Vijay Sethupathi, Regina Cassandra, Sreeja Sethupathi / Süre: 62 dakika

“Aşk, kayıp ve kederin acı tatlı bir keşfi…”

Netflix’in Hindistan Yapımı Dramalar kategorisinde 7 Kasım’da gösterime girmesi beklenen Mughizh (A Birth of a Fragrance) adlı bu film; orta sınıf bir aile ile sevgili köpekleri arasındaki ilişkiyi kadrajına alıyor.

Evin küçük kızı Kavya köpeklere karşı ilgisiz bir çocuktur, ancak bir gün babası eve bir köpek yavrusu olan Scooby’yi getirdiğinde gerçek aşkın ne anlama gelebileceğini keşfeder.

Kavya tam da köpeğiyle bir bağ kurduğunda Scooby’nin kaza sonucu ölümü bu aileyi zor durumda bırakır ve küçük kız pek çok duyguyla yüzleşmek zorunda kalır.

Bir filmin özelliklerine sahip olmaktan çok, eski fotoğraflar ve ortaya çıkan hatıralar arasında dolaşan bir aile anısı gibi görünen bu yapım ayıca oyuncuların zayıf performansları nedeniyle bir keder hikayesini işlerken izleyiciye duyguları aktarmakta pek de başarılı olamıyor.

Bir Polis Filmi

Yönetmen: Alonso Ruizpalacios / Oyuncular: Leonardo Alonso, Raúl Briones, Mónica Del Carmen, María Teresa Hernández Cañas, José de Jesús Rodríguez Hernández / Süre: 107 dakika

“Heyecan ve sürprizlerle dolu, kalıplara sığmayan olağanüstü bir film…”

Netflix’in Meksika Yapımı Belgesel Filmler kategorisinde bu hafta gösterime giren A Cop Movie (Una película de policías) adlı bu film; iki polis memurunun deneyimleri üzerinden Meksika polis teşkilatındaki yozlaşmayı incelerken gerçek ve kurgunun sınırlarında dolaşıyor.

Deneysel bir anlatı tarzını ve belgesel hikayeciliğini benimseyen bu film hem Meksika’nın hem de dünyanın en tartışmalı kurumlardan birinin öyküsünü anlatırken izleyicileri sıra dışı bir sinemasal mekâna götürüyor.

Filmde, aile geleneğinin izinden giden Teresa ve Montoya, polis teşkilatına katılır, ancak inançlarının ve umutlarının sorunlu bir sistemin altında un ufak olması uzun sürmez.

Maruz kaldıkları düşmanlık karşısında Teresa ve Montoya’nın tek sığınağı aralarındaki duygusal bağ olur.

İzleyiciyi işlevsiz bir sistem içindeki polis gücünün derinliklerine götüren bu filmde iki profesyonel oyuncu, Mexico City’de polis olmak için ne gerektiğini öğrenmek için sürükleyici bir süreçten geçtikten sonra nihayetinde aklı başında hiç kimsenin bu şehirde polis olmak istemeyeceğine kanaat getirir.

Yönetmen Alonso Ruizpalacios’un bu üçüncü filmi Berlin Film Festivali’nde En İyi Sanatsal Katkı dalında Gümüş Ayı aldı.

Biz Büyüyemedik

Yönetmen: Yoshihiro Mori, Hayato Kawai / Oyuncular: Rich Ting, Takehiro Hira, Masahiro Higashide, Moemi Katayama, Masato Hagiwara, Sairi Itô, Mirai Moriyama, Masanobu Takashima, Yûko Ôshima, Sumire, La Salle Ishii, Atsushi Shinohara / Süre: 124 dakika

“90’ların Tokyosu’nda geçen dokunaklı ve nostaljik bir aşk hikâyesi…”

Moegara’nın Shincho Bunko tarafından yayımlanan aynı adlı çok satan Japon romanından uyarlanan ve Netflix’in Japonya Yapımı Romantik Filmler kategorisinde bu hafta gösterime giren We Couldn’t Become Adults adlı bu filmde; kırk yaşlarındaki sorumsuz bir adam, aldığı arkadaşlık teklifinin ardından 1990’lardan itibaren geçmiş ilişkilerini anımsarken yitip giden umutlarını ve hayallerini arar.

1995 yılında ilk kez tanışıp âşık olduğunda, o zamanlar hayatında ilk defa elinden gelenin en iyisini yapmak istediğini hatırlayan bu adam diğer taraftan her gün video endüstrisinin yoğun temposunda çalışmak zorunda kalır.

1999’da Nostradamus’un büyük kehanetinin aksine dünya yok olmadıysa da kalbinin tek sahibi olan sevgilisi bir gün ona veda etmeden ayrılır ve o andan sonra bu genç adamın dünyası altüst olur.

Ve 2020’lere geldiğinde artık toplumla uyum içinde yaşayan kırk altı yaşındaki bu adam, acı tatlı kavuşmaların tetiklediği bir daha geri dönmediği “o zamanları” yeniden hatırlamaya başlar.

Doğrusal olmayan bir olay örgüsü yapısına sahip olan ve tamamen insan duyguları, aşkın ne anlama geldiği ve büyüme ile ilgili yavaş bir film olan Biz Büyüyemedik; hayatın belli bir noktasında izlenmesi gereken türden bir hikâyeye sahip.

Bu film, yetişkinlik yaşları gönülsüzce yapılan korkunç işlerden geçen, her gün sonu gelmeyen işlerde hayatta kalmaya çalışan ve her zaman, zamanları veya kaynakları olsaydı harika olabileceklerini düşünen birçok insandan bahsediyor ve izleyicisine tutkularının peşinden gitmesini unutmamasını öğütlüyor.

Cemil Şov

Yönetmen: Barış Sarhan / Oyuncular: Ozan Çelik, Nesrin Cavadzade, Alican Yücesoy, Cezmi Baskın, Başar Alemdar, Fuat Kökek, Ülkünur Arslan / Süre: 102 dakika

“Yaşamak dans etmektir, dans et!..”

Yönetmenin 2016 yılında çektiği aynı adlı kısa filmden uyarlanan ve sinemalarda bu hafta gösterime giren Cemil Şov adlı bu stilize film; ünlü olmanın karanlık cazibesine odaklanarak oyuncu olmak isteyen bir AVM güvenlik memurunun trajikomik hikayesini anlatıyor ve günümüzdeki şöhret merakını, kısa yoldan yırtma hayallerini hınzır bir üslupla ele alıyor.


Cemil evinde tek başına eğlenceli taklit videoları çekip paylaşmakta, çalıştığı AVM’de ise bir depoda güvenlik kameralarına bakmaktadır.

Küçüklüğünden beri oyuncu olmanın hayaliyle yaşayan Cemil, sonunda bir filmdeki kötü adam rolü için seçmelere gider ancak başarılı olamaz.

Bu sırada hayalini gerçekleştirmek için olmadık şeyler yaparken yolu unutulmuş bir Yeşilçam aktörüyle kesişir ve aynı rolü seneler öncesinde oynamış olan aktör Turgay Göral’a ulaşmaya çalışır.

Cemil’in rolü kapabilmek için çıktığı yol, Turgay Göral’ın hayatıyla kendi karakterinin iç içe geçtiği karanlık bir girdaba dönüşür.

Böylece gerçekçi bir dram olarak başlayıp gerçeküstü bir gerilimle biten ve Yeşilçam sinemasına da hiç denenmemiş tarzda göndermeler yapan filmde, bu iki yenilmiş karakter arasında umulmadık karanlık bir bağ filizlenir.

Cühenna

Yönetmen: Gurbet Gurur Cantürk, Rafet Ögeday Erdoğan / Oyuncular: Can Yavuz, Arifhan Durmuş, Semih Uyulgan, Şefika Ümit Tolun / Süre: 84 dakika

“Osmanlı zamanından kalma bir sır…”

Sinemalarda bu hafta gözterime giren Cühenna Nova Prospekt adlı bu film; bir cadının ruhunun hapsedildiği söylenen köyde bir çiftin kaybolmasıyla bu vakayı araştırmaya koyulan Arifhan ve Can’ın hikâyesini anlatıyor.

Osmanlı’nın son zamanlarında Bulgaristan’daki cadı olaylarını bastırmak için görevlendirilen Efraim Efendi dönerken yanında bir cadıyla gelir ve bir köye yerleşir.

Efraim’in cadı ile birlikte yerleştiği köyde yaşayanlar, çifti öldürüp cadının ruhunu köye hapsederler.

Aradan geçen yılların ardından bahsi geçen köyde bir çiftin kaybolması, paranormal olayları araştıran Nova Prospekt ekibi, Can ve Arifhan’ı araştırma yapmaya zorlar.

Paranormal olayların peşinde iz süren Nova Prospekt ekibi Can ve Arifhan, bu vakayı çözmek için köye gittiklerinde kendilerini daha önce görmedikleri kadar büyük bir tuzağın içinde bulurlar.

Eternals

Yönetmen: Chloé Zhao / Oyuncular: Gemma Chan, Richard Madden, Angelina Jolie, Salma Hayek, Kit Harington, Kumail Nanjiani, Lia McHugh, Brian Tyree Henry, Lauren Ridloff, Barry Keoghan, Ma Dong-seok, Harish Patel, Haaz Sleiman, Esai Daniel Cross, Alan Scott, Hannah Dodd, Adrià Escudero, Sebastián Capitán Viveros, Nikkita Chadha, Zain Al Rafeea, Alberto Falcon Rodriguez, Lucia Efstathiou, Orson Rosenberg, Ariadna Vadillo Soto, Derek Horsham, Jeff Mirza, Ascension Martinez Rubio, Ozer Ercan, David Kaye, Brenda Lorena Garcia, Sebastian Senior, Chloe Stannage, Harry Styles / Süre: 157 dakika

“Bir şeyi gerçekten sevdiğinde onu ölümüne korumak istersin…”

Marvel Studios tarafından Marvel Sinematik Evreni’nde heyecan verici yeni bir süper kahramanlar filmi olarak piyasaya sürülen ve Nomadland ile En İyi Yönetmen Oscar Ödülü’ne layık görülen Chloé Zhao’nun yönetmenliğinde sinemalarda bu hafta gösterime giren Eternals adlı bu filmin binlerce yıla yayılan destansı hikayesi; insanlığın doğuşundan beri dünyayı koruyan, yıldızların ötesinden bir grup kahramanın hikayesini anlatıyor.

Marvel külliyatının başlangıcı olan First Firmament’a (yani ilk varlık ya da ilk evren/ilk sema) dayanan bu hikâyede Thanos evrenin yarısını yok etmiştir, fakat diğer taraftan bu dünyanın insanları bir parmak şıklatmasıyla geri getirilmiştir.

İlk evren olarak da düşünebileceğimiz kendi bilinci olan yegâne varlık olan First Firmament, milyarlarca yıl boyunca kendi varlığıyla yaşayınca yalnızlığın da etkisiyle kudretini yeni varlıklara hayat vermek amacıyla kullanır.

Böylelikle Aspirantlar’ı yaratan First Firmament onlardan kendisine biat etmelerini talep eder.

Koyu renkli varlıklar olan Aspirantlar yaratıcılarının sözünden çıkmazken First Firmament tarafından yaratılan diğer varlıklar olan Celestiallar bir yerden sonra bu biat zincirini kırıp First Firmament’tan bağımsız olarak kendi yollarını çizmeleri ve evrende evrimleşip dallanarak farklı yaşam formlarını oluşması gerektiğini düşünmeye başlarlar.

Bu gerilim Marvel evreninin bilinen ilk iç savaşına neden olur ve Celestiallar, First Firmament ile Aspirantlar’a karşı amansız bir mücadeleye girişir.

Bu savaşın sonucunda parçalara ayrılan First Firmament ile Aspirantlar’dan sağ kalanlar hayat ile ölümün en uzak noktasına çekilir.

Bu savaşın belki de daha önemli sonucu ise First Firmament’tan ayrılan parçalar ile farklı evrenler oluşur ve böylelikle Marvel’in de ilk çoklu evrenleri ortaya çıkar.

Bu çoklu evrenlerde farklı farklı gezegenleri ziyaret edip uygun gördükleri yaşam formları üzerinde deneyler yapan Celestiallar dünyamıza da ilk olarak bir milyon yıl önce gelerek benzer deneyleri o dönemin insanları üzerinde uygular.

Bunun sonucunda farklı güçlerle bezeli, neredeyse ölümsüz olan Eternallar ile genetik olarak daha dengesiz ve mutasyona uğramış bir ırk olan Deviantlar doğar.

Süper güçlere sahip bu iki grup, hangi ırkın daha yüce olduğunu kanıtlamak için tarih boyunca birbiriyle mücadele eder.

Ancak evrenin yarısınn bu ani dönüşü ortaya çıkmaları için gerekli enerjiyi sağlayınca insanlığın en eski düşmanı olarak bilinen ve uzun süre önce tarihe karıştıkları düşünülen Deviant olarak adlandırılan bu yaratıklar gizemli bir şekilde geri dönerek insanlık için yeniden büyük bir tehlike oluşturmaya başlar.

Böylelikle tarih boyunca insanlığı koruyup gelişiminde katkıları olan kadim ve olağanüstü güçlere sahip olan Eternallar gölgelerinden çıkarak insanlığı bir kez daha savunmak için yeniden bir araya gelmek zorunda kalır.

İzleyicinin Marvel Sinematik Evreni’nde uzun bir süre sonra ilk defa sayıca bu denli yeni karakterle tanışması ve tüm Marvel Evreni’nin dayandığı “yaratılış” mitolojisinin bir uzantısı olmasıyla da dikkat çeken bu film Eternallar kimdir, güçleri nelerdir, Thanos evrenin yarısını yok ederken neden müdahale etmediler? gibi soruları olan seyirciye de cevap vermeye çalışır.

Fazla Şaapma

Yönetmen: Ahmet Kapucu / Oyuncular: Ömür Özdemir, Ceyda Kasabalı, Fırat Albayram, Hakan Meriçliler, Ayhan Taş / Süre: 102 dakika

“Her şey bir nedenle olur, olmuyorsa da bir nedeni vardır…”

Ömür Özdemir’in kendi hayat hikâyesinden uyarlanan ve sinemalarda bu hafta gösterime giren Fazla Şaapma adlı bu film; askerliğin akabinde geçirdiği işsizlik döneminden sonra iş hayatında tutunmaya çalışan Ömür’ün bu süreçte başından geçenleri anlatıyor.


Ömür, öğretmen çocuğu olan genç bir adamdır ve askerliğini tamamladıktan sonra bir dönem işsiz kalınca hayatına bir yön vermek için çabalamaktadır.

Ömür günümüzde birçok insanın yaşadığı kendini değerli hissetme savaşını verirken bu arada yaşadığı aşkı trajikomik bir hal alır.

“O dükkâna ne açılsa tutmadı cümlesindeki dükkân gibi bir insanım” diyen yazarın ilginç hayat hikayesinden kesitler sunan film, hayatı bazen fazlaca ciddiye aldığımızdan dolayı güzel şeyleri kaçırdığımızı bazen de çokça şeye takıldığımızı kısaca fazla şaapmamamız gerektiği mesajını izleyiciye vermeye çalışır.

Koruyucu

Yönetmen: Robert Lorenz / Oyuncular: Jacob Perez, Harry Maldonado, Teresa Ruiz, Alfredo Quiroz, Sean A. Rosales, Jose Vasquez, Juan Pablo Raba, Antonio Leyba, Liam Neeson, Clark Sanchez, Alex Knight, Dylan Kenin, Luce Rains, Katheryn Winnick, Ann Barrett Richards, David DeLao, Elias Gallegos, Yediel Quiles, Christian Hicks, Grayson Berry, Esodie Geiger, Amber Midthunder, Jose Mijangos, Roger Jerome, Rose Leininger, Lelia Symington, Chase Mullins, Vic Browder, Charles David Richards, Assad Khaishgi, Jared Corum, Kellen Boyle, Tommy Lafitte, Jeremy Evitts, Scott Shirai, Patricia Rodriguez, Chris Breen, Jeffrey Cain, Shawn Cody Calvert, Cynthia Casaus, Sonny Ciarlillo, Richard Fike, Gary Flamik, Reese Foster, Brian Gackowski, Adam Hicks, Garrett Ielapi, Mike Kuse, James LaPrelle, Dustin Pennington, Gonzalo Robles, Destiny Pearl Salgado, Melissa Santiago, Cheo Tapia, Ming Wang, Lew Wurdeman / Süre: 108 dakika

“Kimse öylece kahraman olayım demez…”

Sinemalarda bu hafta gösterime giren The Marksman adlı bu film; eski bir keskin nişancı olan emekli bir Vietnam gazisinin yaşamına odaklanıyor.

Arizona’nın Meksika sınırında bir çiftlik sahibi olan emekli Vietnam gazisi asker Jim Hanson, sevdiğini kaybetmenin hüznü ile yalnızlığı tercih etmiş ve günlerini çoban köpeği Jackson ile geçirmektedir.

Ancak Jim, hayatın karmaşasına yeniden dönüş yapmak üzere olduğundan henüz habersizdir çünkü küçük bir çocuğu kanun dışı kartelin elinden kurtarınca zorlu bir savaşın içine sürüklenir.

Onun hayatı, Meksikalı bir kartelin üyeleri tarafından takip edilen Rosa’nın oğlu Miguel ile birlikte kaçıp, Jim’in ülkesine gelmesiyle bambaşka bir hal alır.

Rosa’nın bir çatışma sırasında ölmesi üzerine Jim, Miguel’e peşindekilerden kaçıp, hayatını kurtarması için yardım eder.

Kartelin elinde bulunan küçük çocuğu kurtarmaya çalışınca kendisini de zorlu bir savaşın içinde bulur.

Neredesin Mutluluk?

Yönetmen: Thabang Moleya / Oyuncular: Renate Stuurman, Khanyi Mbau, Nambitha Ben-Mazwi, Richard Lukunku, Yonda Thomas, Daniel Etim Effiong, Xolile Tshabalala, Peter Cornelius Schoeman / Süre: 99 dakika

“Sonsuza dek mutlu yaşamak gerçek mi yoksa uydurma mı?..”

Johannesburglu profesyonel siyahi kadınların yaşam tarzlarını gözler önüne seren çok yönlü ve incelikli bir romantik komedi.

Büyük bir başarı yakalayan Happiness is a Four-Letter Word adlı filmin devamı olan ve Netflix’in Güney Afrika Yapımı Romantik Filmler kategorisinde 10 Kasım’da gösterime girmesi beklenen Happiness Ever After adlı bu yürek ısıtan dramada; önceki filmden tanıdığımız göz alıcı arkadaşlar, onları bıraktığımız noktadan yaklaşık dört yıl sonra ekranlara dönüyor ve Zaza, Prenses ve Zim’in hayatlarının bu yeni dönemine kayıplar, ailevi sorunlar ve yeni bir aşk damga vuruyor.

İlişkilerin yarattığı stres, annelik ve ailedeki gerginlikler gibi herkesin kendinden bir şeyler bulabileceği filmde bu göz alıcı arkadaşlar karşılarına çıkan yeni zorluklarla kendilerini keşfederken yaşamlarını da gözden geçirdikleri yeni bir yolculukta kendilerini buluyor.

Noel Baba Geri Döndü

Yönetmen: Mick Davis, Philippe Martinez / Oyuncular: Elizabeth Hurley, Kelsey Grammer, John Cleese, Nathalie Cox, Kris Marshall, Ray Fearon, Caroline Quentin, Talulah Riley, Naomi Frederick, April Bowlby, Katy Brand, Amelie Prescott, Oliver Smith, Janie Booth, Bryan Samson, Ania Marson, Jamie Roche, Lauren Dickenson, Reb Stephenson, Lucas Livesey, Nicholas Cooper, Rafael Martinez, Lucy Meredith, Jay Schofield, Lorna Gordon, James Kay, Mark Fisher, Mick Liversidge, Adele Lupton, Shane Senior / Süre: 105 dakika

“Noel’de ortaya çıkan uzun zamandır gömülü olan sırlar ve yanlış anlamalar…”

Netflix’in Komediler kategorisinde bu hafta gösterime girmesi beklenen Father Christmas Is Back adlı bu filmde; dört kız kardeş, uzun süredir kayıp olan babaları Noel için atalarının lüks malikanesine geldiğinde aile birlikteliği konusunda hızlandırılmış bir ders alırlar.

Caroline Christmas-Hope, babaları James’in yıllar önce Noel Günü’nde tüm aileyi terk ettiği gerçeğini telafi etmek için mükemmel bir Noel’den başka bir şey istemeyen bir kontrol manyağıdır.

Joanna Christmas, pahalı kıyafetleri neredeyse kırlardan ve çocuklardan nefret ettiği kadar seven bir moda editörüdür.

Vicky Christmas, çoğu insanın iç çamaşırını değiştirdiği sıklıkta erkek arkadaş değiştiren bir erkek yiyicidir.

Paulina Christmas ise doktora tezini on yıldır Beatles üzerine yazan içe dönük bir müzik profesörüdür.

Bir Yorkshire malikanesinde Noel’de bir araya gelen bu dört kız kardeş elbette yalnız değildir; anneleri Elizabeth Christmas, açık sözlü çiftçi amcaları John Christmas, Caroline’in uzun süredir acı çeken kocası Peter ve iki çocukları da kalabalık aile toplantısının üyeleridir.

Yıllar önce ailelerini paramparça eden ve uzun süredir kayıp olan babaları James’in otuz beş yaşındaki Amerikalı kız arkadaşı Jackie ile birlikte gelişi, Caroline’in mükemmel Noel umudunu mahveder ve bir dizi aksilik, rahatsızlık ve yanlış anlaşılmaların ortaya çıkmasına neden olur.

Sıfırdan Zirveye

Yönetmen: Chi-Man Wan / Oyuncular: Louis Cheung, Siu-Ho Chin, Chung-Hang Leung, Hoi-Pang Lo, Sandra Kwan Yue Ng / Süre: 102 dakika

“Dezavantajlı başlasanız bile bitiş çizgisini ilk geçen siz olabilirsiniz…”

Netflix’in Hong Kong Yapımı Gerçek Hayattan Uyarlanan Spor Filmleri kategorisinde bu hafta gösterime giren Zero to Hero adlı bu samimi film; hayatlarındaki engelleri bir bir aşan rekortmen Paralimpik sporcu So Wa-wai ve annesinin ilişkisini konu alıyor.

Hong Kong’un altın madalya kazanan ilk Paralimpik sporcusu So Wa-wai’ye dair bu biyografik övgü dokunaklı hikayesi ve güçlü diyalogları ile izleyicilere ilham verirken kalıcı duygular bırakmayı da başarıyor.

Siyah Beyaz

Yönetmen: Rebecca Hall / Oyuncular: Tessa Thompson, Ruth Negga, André Holland, Bill Camp, Gbenga Akinnagbe, Antoinette Crowe-Legacy, Alexander Skarsgård, Justus Davis Graham, Ethan Barrett, Ashley Ware Jenkins, Stu S. Becker, Tom White, Margaret Daly, Kerry Flanagan, Buzz Roddy, Derek Roberts, Amos J. Machanic, Amber Pickens, Samuel Coleman, Tatiana Marie Barber, Carmen Carriker, Leroy Church, Brian Davis, Zuri Foreman, Abeni Jewel, Malik Kitchen, Ivan Phillip Owens, Donna Hayes, Frank Holley, Shaun Hudson, Sienna Jeffries, Doris McCarthy, Rahim Rosen / Süre: 98 dakika

“Hepimiz bir şeylere geçiş yapyoruz ve bir şeymiş gibi davranıyoruz, ama gerçekler bazen göründüğü gibi değildir…”

Nella Larsen’ın aynı adlı romanından uyarlanan ve Netflix’in Kitaplardan Uyarlanan Filmler kategorisinde 10 Kasım’da gösterime girmesi beklenen Passing adlı ırksal kimlik temalı bu drama; 1929 New Yorku’nda, Harlem Rönesansı sırasında beyaz olarak kabul edilmelerine rağmen ırk bariyerinin karşıt taraflarında yer almayı tercih eden iki siyahi kadın olan Irene Redfield ve Clare Kendry’nin hikâyesini anlatıyor.

Film saplantıyı, baskıyı ve insanların titizlikle kurdukları gerçeklikleri korumak için hem kendilerine hem de başkalarına söyledikleri yalanları çarpıcı bir şekilde inceliyor.

Ayrıca film, “beyaz kabul edilme” kavramını yalnızca ırksal kimlik açısından değil, aynı zamanda toplumsal cinsiyet, anneliğin sorumlulukları, cinsellik ve dişiliğin temsili açısından da irdeliyor.

Clare, 1920’lerde hayatını beyaz gibi davranarak yaşamaya karar veren açık tenli siyah bir kadındır.

Kendisi gibi olan okul arkadaşı Irene ise Afro-Amerikan toplumunun içinde yaşamaktadır.

Bir yaz öğleden sonrasında tesadüf eseri bir araya gelen iki eski çocukluk arkadaşından Irene isteksizce Clare’i evine davet eder.

Clare kendini Irene’in kocasına, ailesine ve çok geçmeden geniş sosyal çevresine sevdirir.

Yıllar sonra yeniden bir araya gelen Clare ve Irene, seçimleri nedeniyle çatışma yaşalar da renk çizgisinin zıt taraflarında yaşamayı seçen Clare ve Irene, zamanla birbirlerini kendi dünyalarına çeker.

Hayatları giderek iç içe geçerken Irene, eski tekdüze yaşantısının Clare tarafından altüst edildiğini fark eder.

Son Orman

Yönetmen: Luiz Bolognesi / Oyuncular: Davi Kopenawa, Daucirene Yanomami, Ehuana Yaira Yanomami, Genésio Yanomami, Joselino Yanomami, Justino Yanomami, Júnior Wakari Yanomami, Nilson Wakari Yanomami, Pedrinho Yanomami, Roseane Yanomami / Süre: 74 dakika

“500 yıl önce ilk beyaz adam bu topraklara adım attığında Yanomami zaten buradaydı ve bu topraklara saygı içinde kurulu bir düzenleri vardı…”

Altın arayıcıları Brezilya-Venezuela sınır bölgesindeki Yanomami’nin yaşam ortamına yeniden büyük ölçüde nüfuz etti.

Davetsiz misafirler sadece suyu cıva ile zehirlemekle kalmıyor, aynı zamanda büyük ölçüde izole edilmiş bu yerli topluluklara ölümcül hastalıkları da -son zamanlarda Kovid-19- getiriyorlar.

Modern bir dünya vaatleriyle, maden arayıcıları gençleri yağmur ormanlarındaki geleneksel yaşamlarını terk etmeye giderek daha fazla cezbediyor.

Netflix’in Belgeseller kategorisinde bu hafta gösterime girmesi beklenen The Last Forest (A Última Floresta) adlı bu film; Yanomami’nin yerli topluluğunu belgeliyor ve Amazon yağmur ormanlarındaki tehdit altındaki doğal ortamları kadraja alıyor.

Etkileyici görüntüler, çok katmanlı ses manzaraları ve ustaca düzenlenmiş müzikal bölümlerde ortaya çıkan sekanslar, Yanomami’nin yaratılış mitlerini, doğayla ilişkilerini ve doğal çevrelerini korumak için süregelen mücadelelerini anlatıyor.

Şeytanı Ararken

Yönetmen: Faik Ahmet Akıncı / Oyuncular: Can Şallıoğlu, Metin Yüksel, Kübra Kadı, Damla Nur Yılmaz, Doğuş Arslan / Süre: 75 dakika

“Dünyanın aslında bir cehennem olduğunu öğrenmeye hazır mısınız?..”

Sinemalarda bu hafta gösterime giren Şeytanı Ararken adlı bu film; internette gördükleri bir köye şeytanı aramaya giden bir grup gencin hikâyesini anlatıyor.

Üniversite öğrencisi Metin, Doğuş, Kübra ve Can ile aynı evde ikamet etmektelerdir.

Metin bir gün internette bir köy görür ve gördüğü bu köyde şeytan olduğunu öğrenir, bunun üzerine şeytanı aramak için yola çıkar.

Dörtlü grubun oluşması için yanına kız arkadaşları Damla’yı da alırlar ancak dört arkadaş şeytanı aradıklarını sansalar da aslında şeytan orada onların gelmesini beklemektedir.

Tam Sana Göreyim

Yönetmen: Maria Schrader / Oyuncular: Maren Eggert, Dan Stevens, Sandra Hüller, Hans Löw, Wolfgang Hübsch, Annika Meier, Falilou Seck, Jürgen Tarrach, Henriette Richter-Röhl, Monika Oschek, Inga Busch, Karolin Oesterling, Marlene-Sophie Haagen, Gabriel Munoz Munoz / Süre: 108 dakika


“Tam olarak gerçek olmayan ancak öngörülebilir geleceği gösteren bir hikaye…”

2022’de gerçekleşecek olan 94’üncü Akademi Ödülleri’nin En İyi Uluslararası Film kategorisi için Almanya’nın resmi başvurusuna seçilen ve sinemalarda bu gafta gösterime gire I’m Your Man (Ich bin dein Mensch) adlı bu film; kendi araştırmalarına devam edebilmek adına bir bilimsel deneye dahil olan bilim insanı Alma’nın, deney kapsamında kendisini mutlu etmek için tasarlanan insansı robot ile geçirdiği üç haftayı anlatıyor.

Berlin’deki ünlü Bergama Müzesi’nde çalışan Alma bilimsel çalışmalarına araştırma fonu elde edebilmek için patronun isteği üzerine ilginç bir deneye katılmayı kabul eder.

Deney de şudur; tamamen kendi zevklerine ve karakterine göre kodlanmış yapay zekaya sahip robot Tom ile üç hafta geçirmesi gerekmektedir.

Alma, sadece onu mutlu etmek için tasarlanan bu robota başlarda pek ısınamasa da ilerleyen süreçte hayatının aşkıyla bir arada olduğunu düşünecektir.

Turu ve Sirk Maceraları

Yönetmen: Eduardo Gondell, Víctor Monigote / Oyuncular: Eva Hache, José Mota, Ana Ángeles García, Álvaro de Juana Pecos, Paula Coria Portilla, Alejandro García, Lorenzo Beteta, Víctor Monigote, Álvaro Navarro, Sandra Villa Garcia, María Jesús Varona, Fernando Castro Portela, Alfonso Manjavacas, Eva Lorenzo, Roberto Cuenca, Tomás Ayuso, Sara Montgomery Campbell, Elisabeth Gray, Stephen Hughes / Süre: 80 dakika

“Kalbinin sesini dinle, o zaman hayallerin gerçek olur…”

Sinemalarda bu hafta gösterime giren Turu, The Wacky Hen (La gallina Turuleca) adlı bu film; alışılanın dışında bir tavuk olduğu için dışlanan Turu’nun, eski müzik öğretmeni Isabel ile olan maceralarını anlatıyor.

Turu, tuhaf görünümünden dolayı kümesin geri kalanı tarafından alay konusu haline gelen bir tavuktur.

Tüysüz bacakları ve gövdesi yüzünden dışlanan Turu’ya, eski bir müzik öğretmeni olan Isabel destek olmaya çalışır.

Turu’nun hayatı, Isabel’in çiftliğine gittiğinde gizli yeteneğini keşfetmesi ile bambaşka bir hal alır.

Konuşabildiğini, şarkı söyleyebildiğini ve dans edebildiğini keşfeden Turu, yetenekleri sayesinde korkularını aşmaya başlar.

Ancak Isabel, Turu’nun yeteneklerinin başkaları tarafından sömürülmesini engellemek için ortaya çıkmasını istemez.

Isabel ne derse kabul eden Turu, Isabel’in kaza geçirip şehirdeki bir hastaneye gitmesiyle ne yapacağını şaşırır.

Nihayetinde Isabel’in peşinden gitmeye karar veren Turu, kendisini büyük bir maceranın içinde bulur.

Film, popüler bir İspanyol çocuk şarkısından esinlenmiştir, ancak yine de izleyiciler, filmin karakterleri ve temel mesajları ile kolaylıkla bağlantı kurabilir.

Zor Aşk

Yönetmen: Hernan Jimenez / Oyuncular: Nina Dobrev, Lochlyn Munro, Rebecca Staab, Harry Shum Jr., Darren Barnet, Mikaela Hoover, Jimmy O. Yang, Darien Martin, C. Ernst Harth, James Saito, Matty Finochio, Takayo Fischer, Sean Depner, Heather McMahan, Kurt Szarka, Justine Warrington, Debbie Podowski, Fletcher Donovan, Dean Petriw, Shaquan Lewis, Kwasi Thomas, Andy Nez, Mel Tuck, Jacqueline Ann Steuart, Andrew Zachar, Patrick Roccas, Natalie Reina, Alexandra Lainfiesta, Eric Pollins, Maureen Bronner, Cecilly Day, Sue Sparlin, Peter Ciuffa, Wonita Joy, Marco Walker-Ng / Süre: 104 dakika

“Bir şey öğrendiysem o da aşkın mükemmel olmasının gerekmediğidir…”

Genç bir kadının aşkı bulma girişimlerini konu alan ve Netflix’in Romantik Komediler kategorisinde bu hafta gösterime giren Love Hard adlı bu neşeli filmde; aşktan yana şanssız olan olan Los Angeleslı bir kadın, flört uygulamasında tanıştığı, Doğu Yakası’nda yaşayan bir erkeğe tutulur.

Bir flört uygulamasında ruh eşiyle tanışan Los Angeleslı yazar, Noel’de adama sürpriz yapmak için ülkenin öbür ucuna uçtuğunda sahte profille kandırıldığını anlar.

Flashback

Vakti zamanında kimi festivallerde, kimi sinemalarda kimi de ev videosu ve televizyon ekranlarında seyirciyle buluşan ama şimdi hem çevrim içi platformlarda hem de televizyon kanallarında bu hafta yeniden gösterime girecek olan 2021 öncesinde çekilmiş diğer filmleri sizin için derledim.

beIN CONNECT

Mevsim sonbahar, beIN CONNECT’te yepyeni orijinal içerikleri, herkesin konuştuğu ve Türkiye’de ilk kez gösterilecek filmleri keşfetme zamanı!

Türkiye’nin ödemeli televizyon sistemi Digitürk’ün izleyicilerine diledikleri zaman diledikleri içeriklere ulaşma imkânı sağlayan dijital içerik platformu beIN CONNECT’in zengin kütüphanesinde kasım ayının bu ikinci haftasında öne çıkan filmler şöyle;

Bugünün Adamı (WUSA, 1970)
Cüce Dedektif Şerlok (Sherlock Gnomes, 2018)
Efsunlu: Ayin (2020)
Efsunlu: Kabirden Gelen (2019)
İçimdeki Ses (2015)
Jordan Peterson’ın Yükselişi (The Rise of Jordan Peterson, 2019)
Kurbağa Pepe (Feels Good Man, 2020)
Muhteşem Yedili (The Magnificent Seven, 2016)
Pixie (2020)
Su Dünyası (Waterworld, 1995)

FilmBox

Uluslararası medya kuruluşu SPI International bünyesinde yer alan önde gelen film ve dizi kanalı FilmBox, etkileyici öyküleri, dünya yıldızları ile buluşturan sinema filmleriyle kasım akşamlarına heyecan ve eğlence katıyor.

Ünlü komedyen Cem Yılmaz’ın kasım ayı boyunca her cumartesi saat 21.30’da FilmBox ekranlarında izleyebileceğiniz en iyi filmlerinden bazıları şöyle;

Ali Baba ve 7 Cüceler (2015)
Arif v 216 (2018)
İftarlık Gazoz (2016)
Pek Yakında (2014)

MUBI

Sinemanın her türlü form ve büyüklükteki ekranda izlenmesi gerektiğine inanan ve 10 milyondan fazla sinemaseveri aynı çatı altında buluşturan MUBI’nin, dünyanın her yerinden en yeni yönetmenlerden en çok ödül kazananlara uzanan zengin programı yepyeni içeriklerle kasım ayının bu ikinci haftasında izleyiciyle buluşmaya devam ediyor.

Uzman ekiplerin festivalleri tarayarak bulup çıkardıkları birbirinden güzel, heyecanlı ve orijinal filmlerle hazırladıkları; özel kuşakları, yönetmen retrospektifleri, önde gelen film festivallerinden gösterimlerin yer aldığı yapımlar arasında bu hafta öne çıkan filmler şöyle;

Anaokulu Öğretmeni (The Kindergarten Teacher, 2018)
Böyle Anlar Asla Sürmez (Moments Like This Never Last, 2020)
Geç Gelen Gençlik (Youth Without Youth, 2007)
İç Güvenlik (Die innere Sicherheit / The State I Am In, 2000)
İyi Günler (Hao jile / Have a Nice Day, 2017)
Olli Maki’nin En Mutlu Günü (Hymyilevä mies / The Happiest Day in the Life of Olli Mäki, 2016)
Yazgı (2001)

Netflix

190’dan fazla ülkede 209 milyonu aşkın ücretli kullanıcının farklı türlerde ve dillerde diziler, belgeseller ve sinema filmleri izlediği, dünyanın eğlence odaklı lider yayın hizmeti sunan Netflix’in kasım ayının bu ikinci haftasında kütüphanesine eklediği filmler şöyle;

8 Remains (2018)
13. Gün (Friday the 13th, 2009)
Ali (2001)
Amerikan Gangsteri (American Gangster, 2007)
Aşkım (Habibi Rasak Kharban / Darling, Something’s Wrong with Your Head, 2011)
Bayan Büyükanne (Soo-sang-han geun-yeo / Miss Granny, 2014)
Gizli Pencere (Secret Window, 2004)
Hudson Hawk (1991)
I, Superbiker 5: Split Second (2015)
Kale (Namhansanseong / The Fortress, 2017)
Kimlik (Identity, 2003)
Lanetli Gözyaşları (The Curse of La Llorona, 2019)
Öfkeliler (Las furias / The Furies, 2016)
Replikalar (Replicas, 2018)
Sadece Arkadaşız (Just Friends, 2015)
Saveart: Geri Dönüşüm Sanatı (Saveart: Recycling Art, 2015)
Sekiz Bacaklı Canavarlar (Eight Legged Freaks, 2002)
Sessiz (Do-ga-ni / Silenced, 2011)
Spawn (1997)

PuhuTV

Doğuş Holding çatısı altında kurulan ve “Sen Nasıl İzlersen” sloganıyla faaliyetlerini sürdüren PuhuTV; bilgisayar, mobil cihazlar ve akıllı televizyonlar üzerinden erişilebilen uygulama yayınlarının yanı sıra film, dizi, çocuk türlerinde yerli ve yabancı içerikler sunmaya devam ediyor.

İnternet üzerinden hizmet veren bir medya sağlayıcısı olan PuhuTV’nin Türkan Şoray, Kadir İnanır, Ediz Hun, Filiz Akın ve Müjde Ar için ayrılmış özel kütüphanesinde izleyebileceğiniz filmler şöyle;

Acele Koca Aranıyor (1975)
Ağlıyorum (1971)
Ankara Ekspresi (1971)
Arım, Balım, Peteğim (1970)
Bir Yudum Sevgi (1984)
Çiçek Abbas (1982)
İffet (1982)
Selvi Boylum Al Yazmalım (1977)
Sonbahar Rüzgarları (1969)
Yüreğimde Yare Var (1974)

Tivibu

Tivibu, pandemiden dolayı sinemada gösterime girememiş macera, aksiyon ve eğlence dolu en yeni filmleri ekranlara getirmeye devam ediyor.

Türkiye’nin dijital dönüşümüne liderlik eden Türk Telekom’un dijital televizyon platformu Tivibu’nun izleyicisine sunduğu komediden aksiyona, bilimkurgudan festival filmlerine uzanan geniş seçkisinde kasım ayının bu ikinci haftasında öne çıkan filmler şöyle;

Büyük Macera (Big Trip, 2019)
Kahramanca Kaybedenler (La odisea de los giles / Heroic Losers, 2019)
Kirpi Sonic (Sonic the Hedgehog, 2020)
Korku Hikâyeleri (Stories to Tell in the Dark, 2019)
Köstebek (The Departed, 2006)
Küçük Kadınlar (Little Women, 2019)
Mucizeler Parkı (Wonder Park, 2019)
Müslüm (2018)
Yırtıcı Kuşlar “Ve Muhteşem Harley Quinn” (Birds of Prey: And the Fantabulous Emancipation of One Harley Quinn, 2020)

TRT 1 & TRT 2

Diziler, belgeseller, çizgi filmler ve özel gösterimlerle dolu yayın kuşağıyla seyircisine ulaşan TRT’nin en çok izlenen kültür sanat kanalları izleyenlerine sinema şöleni yaşatmaya devam ediyor.

Her akşam ödüllü ve prestijli filmleri sinemaseverlerle buluşturan ve birbirinden değerli yapımları ekrana getiren TRT 1 ve TRT 2’nin kasım ayının bu ikinci haftasında yayın kuşağında öne çıkan filmler şöyle;

Ága (2018)
At Sırtında Yaşayan Adam (Man in the Saddle, 1951)
Baba (Pedar / The Father, 1996)
Çırak (2016)
Güzel Aileler (Belles familles, 2015)
İhtiyar Adam ve Deniz (The Old Man and the Sea, 1958)
Kaptan Pengu ve Arkadaşları (2020)
Kral Şakir Korsanlar Diyarı (2019)
Sevgisiz (Nelyubov / Loveless, 2017)
Tozkoparan İskender 1071 (2021)
Tozkoparan İskender: Zafer (2021)
Trautmann (The Keeper, 2018)
Yaz Saati (L’heure d’été / Summer Hours, 2008)

Festival ajandası

İstanbul Film Festivali

Gerilim ustası Alfred Hitchcock’un renkli çektiği tüm filmleri, kaçıranlar, özleyenler ve büyük ekranda görmek isteyenler için İstanbul Film Festivali’nde.

40’ıncı İstanbul Film Festivali’nin özel bölümlerinden Hitchcock Renkli, yapıtları yalnızca sanat değil felsefe ve psikoloji alanlarında da konu edilen, dünya sinemasını ve çağdaş sinemacıları derinden etkileyen bu efsane yönetmenin filmlerini beyazperdede izleyememiş genç kuşakları ve özleyenlerini sinemaya çağırıyor.

İstanbul Film Festivali özel retrospektif bölümüyle yılı ve gösterimlerini sonlandırıyor: 40’ıncı İstanbul Film Festivali’nin Nippon Paint sponsorluğundaki özel bölümü Hitchcock Renkli kapsamında, dahi sinemacı Alfred Hitchcock’un her biri bir başyapıt olan 15 renkli filmi kasım ve aralık aylarında yenilenmiş kopyalarından Beyoğlu ve Kadıköy sinemalarında gösterilecek.

Yönetmenin filmografisine farklı bir açıdan yaklaşan gösterimler her hafta beşer film içerecek şekilde hafta sonları yapılacak.

Hitchcock Renkli bölümünde yer alan filmler şöyle:

Ölüm Kararı (Rope, 1948)
Kapri Yıldızı (Under Capricorn, 1949)
Cinayet Var (Dial M for Murder, 1954)
Arka Pencere (Rear Window, 1954)
Kelepçeli Âşık (To Catch A Thief, 1955)
Harry ile Derdimiz (The Trouble with Harry, 1955)
Tehlikeli Adam (The Man Who Knew Too Much, 1956)
Ölüm Korkusu (Vertigo, 1958)
Gizli Teşkilat (North by Northwest, 1959)
Kuşlar (The Birds, 1963)
Hırsız Kız (Marnie, 1964)
Esrar Perdesi (Torn Curtain, 1966)
Topaz (1969)
Cinnet (Frenzy, 1972)
Aile Oyunu (Family Plot, 1976)

5 Kasım Cuma 10.30’da genel satışa açılan etkinlik biletleri passo.com.tr/tr üzerinden, Passo perakende noktalarından ve İKSV gişesinden alınabilir.

 

 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU