Bree Sokağı 122: Güney Afrika-Türkiye ilişkilerinin başladığı adres

Dr. Halim Gençoğlu Independent Türkçe için yazdı

Afrika'ya Osmanlı Mührünün vurulduğu o sokak: Bree Sokağı 122 - Cape Town

Avrupalı adam sordu Afrikalıya; sizde atom bombası, roket var mı?
Afrikalı cevap verdi: Yok bayım biz vahşi bir milletiz

Türk asıllı Güney Afrikalı şair İsmail Tatamkhulu Afrika


Türklerin Afrika ile olan münasebetleri modern Türkiye Cumhuriyeti'nin kurulmasından çok daha eski bir geçmişe gider.

Hal böyle iken günümüzde Türkiye'nin yaşlı kıta ile olan ilişkilerine baktığımızda Osmanlı dönemi diplomasisinin bazen ihmal edildiği görülür.

Bu manada Güney Afrika-Türkiye ilişkilerinin çıkış noktası olarak Bree Sokağı'nın 122 numaralı hanesinde bu münasebetlerin ilk tohumlarının atıldığı görülür. 1


Güney Afrika Milli Arşivleri'nin Cape Town şubesindeki kayıtlara göre Osmanlı Devleti'nin Güney Afrika'daki ilk fahri konsolosu Cape Town şehrinde bulunan William Greig idi.

Onun kaleme aldığı 1852 yılına ait bir belgeyle başlayan yazışmalar, İngiliz Hükümeti'nin talebi ve Osmanlı Hilafet makamının yetkisiyle Cape sömürgesine gönderilen Ebubekir Efendi'nin Güney Afrika'da bir eğitim hamlesi başlatmasıyla başka bir hal almıştı.

Onun Güney Afrika havalisinde yirmi yıla yakın yaptığı çalışmaları ile ilgili İstanbul'a sunduğu raporları, Cape Town arşivinde yer almaktadır.

Bree Sokağı 122 No'lu hanede mührü vurulan bu yazışmalar siyasi, dini ve ticari konuları kapsamakla birlikte bazen İngiltere'nin Osmanlı hilafetinin Müslümanlar üzerindeki nüfuzu hakkında endişelerini de içermektedir.

16 Ocak 1863 yılında Ümit Burnu'nun Table View limanına ayak basan Erzurumlu Müderris Ebubekir Efendi ve Cape Town şehrinde Muslim Theological School adıyla açmış olduğu medresesi işte Cape Town'ın merkezinde bu Bree Sokağı'ndaki 122 No'lu binadır.  

Ebubekir Efendi'nin faaliyetleri ve Ümit Burnu'nda kalan ailesiyle ilgili bu bina esasında resmi münasebetlerin şekillenip geliştiği adrestir.

1880 yılında Cape Town'da vefat edip Tana Baru Mezarlığı'na defnedilen Ebubekir Efendi'nin çocuklarına bıraktığı malvarlığı ve kitapları ile ilgili vasiyetnamesi yine bu evde yazılmıştı. 


Bree Sokağı 122 numara ne manaya geliyor?

Güney Afrika'da unuttuğumuz Ebubekir Efendi'nin kültür mirası üzerinden bile işlenecek çok stratejik politikalar vardır.

Öyle ki onun Ümit Burnu'na gönderildiği dönemde Hıristiyan misyonerlerin kol gezdiği Afrika'da Jomo Kenyatta'nın tabiriyle misyonerler Afrikalı halka İncil verip topraklarını ellerinden alırken, Ebubekir Efendi sadece Allah rızası için halka ilim öğretmiş ve o topraklarda vefat etmişti.

Bu noktadan bakıldığında halen Ebubekir Efendi'nin anısına Cape Town'da bir anı evi veya müzenin yapılmamış olması üzüntü vericidir.  

Afrika'ya Türk mührünü vuran Ebubekir Efendi için Güney Afrika'daki temsilciliklerimizin şimdiye kadar bir anma töreni yapmamış olmaları da diplomasimiz adına önemli bir kayıptır. Bu ve benzeri atılımları bir an evvel uygulamanın ciddi faydaları görülecektir.

Onun Afrikaans dilinde kaleme aldığı Güney Afrika tarihinde bir mihenk taşı sayılan ve tek yazma nüshası kalmış ilmihali Beyânu'd-Dîn'in tıpkıbasımı hatta tercümesi neden yapmıyoruz? 


Afrika-Türkiye ilişkilerinde gözden kaçan diğer bir faktör ise hayata geçiremediğimiz diğer stratejik icraatlardır.

Mesela Ebubekir Efendi'nin torunu Fuad Ataullah Bey'in yazdığı ve 1939 yılında basılan İngilizlere Türkçe öğretme metodu, tamamıyla unutulmuş bir tarihi kitaptır.

Bu kitabın TC Dışişleri Bakanlığı'nca bastırılarak Afrika'da İngilizce konuşan ülkelerin temsilciliklerine verilmesi çok manidar olacaktır.

Çanakkale gazisi bir Osmanlı münevveri tarafından yazılan bu Türkçe öğrenim metodu, ayrıca önemli bir kültürel mesaj içermektedir. 


"Bree Sokağı 122" adlı bu kitabın içerisindeki başlıklarda yer alan şahsiyetlerden olmamalarına rağmen kapakta kadın resmi kullanmış olmamızın iki nedeni vardır.

Birinci ve en önemli nedeni, Güney Afrika'da büyük bir Türk İslam mirası bırakmış olan Ebubekir Efendi'nin Ümit Burnu'nda kız çocuklarının eğitimine verdiği önemi vurgulamaktır ki bu, kitabın ilerleyen sayfalarında daha iyi anlaşılacaktır.

Diğer bir sebep ise Ebubekir Efendi'nin ilk gelini Muhsine Abdurrahman, Ahmed Ataullah Bey'in eşiydi. Onun eğitiminde yeni bir fıkıh kitabı yazacak kadar alim olan kocası Ahmet Ataullah Bey'in rolü şüphesiz çok büyüktü. Muhsine Hanım'ın Kimberley şehrinde açılmış olan kız mektebindeki faaliyetleri, Serveti Funün dergisinde dahi yer almıştı.
 

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Öte yandan o, bu kitapta yaşam öykülerini incelediğimiz birbirinden değerli çocukların da yetişmesine emek vermiş bir anneydi. Osmanlı Devleti'nin son çeyreğinde onun yetiştirdiği çocuklar Kut'ül Amare'de, Çanakkale'de savaşmış; Türkiye'de yaşanan depremleri de ihmal etmeyip doğup büyüdükleri Güney Afrika'dan ana vatanlarına yardım göndermişlerdi.

Kızı Havva Hayrünnisa ise Güney Afrika'nın ilk Müslüman kadın doktoru olarak tarihe geçmişti. Zaten öyle bir anneden de kocası Singapur'da vefat ettiğinde çocukları için ülke ülke gezerek ömrünü onların eğitimi için feda etmesi beklenirdi.

Tıpkı bir Afrika atasözünde ifade edildiği gibi; "Bir erkeği eğitirseniz, bir bireyi eğitirsiniz. Bir kadını eğitirseniz, bir nesli eğitirsiniz" sözüne müsavi olarak Muhsine Hanım, tarih yazan çocuklar yetiştirmiş bir anneydi. Rahmetle anıyorum. 


Öte yandan kitaba adını veren Bree Sokağı 122 numaralı hane adresinin kullanılma sebebi Güney Afrika'da Türk-İslam mirası olarak ilk eğitim tohumlarının burada atılmış olmasıdır.

Ümit Burnu'nda açtığı ilk okuluyla Ebubekir Efendi, 122 numaralı binada bir tarihin miladını başlatmıştı. Bir bakıma burası her şeyin başladığı mahal olarak görülebilir. 2


Bree Sokağı 122, Güney Afrika'da yaşlı kıtanın ucunda yaşadıkları toplumda fark yaratan kayda değer Osmanlı münevverlerini Türk okuruna tanıtmaktadır.

Burada tanıtılan şahsiyetlerin dikkate alınmış olan tarafları, etnik kökenleri değil, geride bıraktıkları kültür miraslarıdır.

Șöyle ki İngilizce kaleme aldığı mektuplarını "Turkish Professor" diye imzalayan Ebubekir Efendi hakkında Güney Afrika gazetelerinde çıkan "Turkish missionary" gibi ifadeler, bu iddiamızı destekleyen bazı misallerdendir.

Benzer şekilde Güney Afrika'da Osmanlı hüviyeti taşıyan vatandaşlara "Turkish Subject" adı altında muamele edilmesi ve ölüm belgelerinde "Turkish Descendant" şeklinde sınıflandırılmaları yine aynı durumun bir başka dikkat çeken tarafıdır.

Bu münevverlerden biri olan Yahudi kökenli Haim Galanti'nin Afrika'da açtığı işletmelerine Turkos Maden, Turkos Kasap gibi Türkiye ile bağlantılı isimler vermiş olması yine buna işaret eder.

Bunlardan bazılarının ise Atatürk milliyetçiliğine yönelerek Türkiye Cumhuriyeti'ni desteklemeleri ve Fuad Ataullah Bey'in İngilizlere Türkçe öğretmek maksadıyla bir sözlük yazması, kitabın ana nedenlerini ortaya koyması bağlamında oldukça son derece önemlidir.

İşte bu çalışmada yaşadıkları dönemde Türk olarak muamele gören ve şimdi kendilerini Türk olarak tanımlayan söz konusu şahsiyetlerin Afrika'da yaşayan torunları da yukarıda arz ettiğimiz gibi etnik tanımlamanın haricinde bir kültürel kimliğe işaret ederler.

Kitabın başlığından itibaren kullanılan Türkler ibaresi tarihsel bağlamda ele alınıp bu kapsayıcı manada kullanılan bir terimdir.

Bu hususta Türkiye-Güney Afrika ilişkilerinin daha iyi anlaşılması için Türklerin Afrika ile olan köklü münasebetlerine değinmek, hali hazırdaki Türk dış diplomasisinden bahsetmek icap eder.


Güney Afrika'da Osmanlılar

Coğrafi sınırlarından her ne kadar uzakta olsa da Osmanlı Devleti, Güney Afrika'nın en ücra şehirlerinde türlü faaliyetlerle varlığını ortaya koydu. 1838 yılında başlayan ekonomik ilişkiler, zamanla yerini eğitim faaliyetlerine bıraktı.

1862'de Müderris Seyid Ebubekir Efendi'nin Ümit Burnu Müslümanlarının dinî eğitimleri için Güney Afrika havalisine gönderilmesi ile başlayan münasebetler, onun öğrencileri ve çocukları sayesinde bölgede entelektüel bir kuşağın yetişmesine vesile oldu.

Ebubekir Efendi'nin 1880 yılında vefatıyla Müderris Mahmud Fakih Efendi'nin bölgedeki eğitim hizmetleri, Güney Afrika'da bir Osmanlı kültürel varlığının oluşmasını sağladı. 

Mahmud Fakih Emin Efendi, Osmanlı'nın Güney Afrika'daki son Osmanlı âlimiydi ve maaşını 1894-1914 yılları arasında Osmanlı Halifeliği'nden alıyordu.

Ümit Burnu'nun Castle Sokağı'nda açtığı Nuru'l-Burhanu'l-İslam Mektebi'ndeki hizmetleri Birinci Dünya Savaşı başlarında vefatıyla hız kesmiş olsa da bu faaliyetler oğlu Muhammed Derviş Efendi'nin Müslüman mahallesi olan Bo-Kaap'ta Wale Sokağı'ndaki evinde 1940'a kadar devam etmişti. 


Ebubekir Efendi'nin vefatıyla eğitim hizmetlerini, oğulları Ahmet Ataullah ve Hişam Nimetullah Efendiler devam ettirdiler.

Ahmet Ataullah Efendi'nin Kimberley şehrinde açtığı Ottoman Imperial School, bölgedeki eğitim altyapısını düzenlemek adına genç Müslüman topluluğu için önemli bir rol oynadı.

Kardeşi Hişam Nimetullah Efendi, Port Elizabeth'te açtığı İslam Teoloji Okulu'ndaki faaliyetlerinin yanında Hicaz Demiryolu projesi için topladığı bağışlar ve Güney Afrika'daki ırkçı politikalara karşı efsanevi Hindu lider Mahatma Gandi'yle Natal ve Durban şehirlerinde defalarca görüşme yapması, dönemin siyasi hayatına etki etti. 


On dokuzuncu yüzyılın son çeyreğinde Osmanlı İmparatorluğu'nun güç kaybetmesine paralel olarak Türkiye Yahudileri de başka ülkelerde yeni hayatlar aramak uğruna yaşam mücadelesine girişmişlerdi.

Bu etken, Sefarad Yahudileri'nin Osmanlı topraklarından göçünü zorunlu kılsa da Trablusgarp Savaşı'nda Güney Afrika'nın Salisbury eyaletinden Haim Galanti vasıtasıyla Osmanlı Deniz Kuvvetleri'ne toplanan yardımlar İstanbul'a gönderilerek Osmanlı'ya bağlılıklarını ortaya koymuşlardı.

Günümüzde kayda değer entelektüel çevrelerde ve akademisyen olarak çeşitli üniversitelerde yer alan Osmanlı Sefarad Yahudileri yüzyıllarca benimsemiş oldukları Güney Afrika'da Türk kahvesi gibi kültür ve âdetleriyle geçmişlerinin Osmanlı'ya dayanan hatırasını hâlen yaşatır.


Ebubekir Efendi'nin torunlarından olan Dr. Muhammed Şükrü, 1915'te Cape Town'ın Müslüman mahallesi Bo-Kaap'ta doğdu. Cape Town Üniversitesi Tıp Fakültesi'nden 1942'de mezun oldu ve Güney Afrika'nın ilk Müslüman tıp doktoru olarak tarihe geçti. Ancak ne yazık ki bu ilk Müslüman doktor genç yaşında yakalandığı tüberküloz hastalığından hayatını kaybetti.

Osmanlı'nın son Güney Afrika başkonsolosu olarak Johannesburg şehrine gönderilen Mehmet Remzi Bey, İstanbul'da henüz yeni evlendiği Rus diplomat eşi Madam Helene Hanım'ı da yanına alarak deniz yoluyla 21 Mayıs 1914'te Ümit Burnu'na ulaştı.

Remzi Bey'in iki çocuğundan biri olan Dr. Reginald Remzi Bey, Cape Town Üniversitesi'nde 1937 yılında tıp tahsilini tamamladıktan sonra Güney Afrika'da meşhur ve seçkin bir sima olarak tarihe geçti.

Günümüzde hayatlarını Güney Afrika'da idame ettiren Dr. Reginald Remzi-Bey'in kızı Helene Hanım gibi başka bir Osmanlı diplomatı Mahmud Paşa'nın torunu Ayşe Paşa da hâlen Cape Town'da dedelerinden kalan aile albümü ve evrakı ile tarihî kökenlerinden haberdar olarak yaşıyor.

Tüm bu Osmanlı münevverlerinin Afrika'da bıraktıkları mazi incelendiğinde hakikaten hayrete şayan bir Türk kültür mirasının izleri görülür.

Buna rağmen bu şahsiyetlerin Sahra-Altı Afrika'da günümüze kadar halen yıkık kalan mezarları geçmişimizden ne kadar habersiz yaşadığımızı düşündürür bizlere.

Bu mezarların büyük çoğunluğu gücümüzün yettiği kadar tarafımızdan tamir edilmiş olsa da Johannesburg ve Cape Town'da yeni bulduğumuz Türk mezarları halen bakıma muhtaçtır.

Şüphe yok ki dünyanın ucundaki bu Osmanlı dönemine ait mezarlar Türk coğrafyasının ötesindeki tapu senetlerimizdir.


Bree Sokağı 122, Güney Afrika-Türkiye ilişkilerindeki başat noktamız

Ebubekir Efendi'nin 16 Ocak 1863'te Ümit Burnu Table Bay Limanı'na ayak basmasıyla, Güney Afrika'da bulunan Müslüman toplum için yeni bir dönem başladı.

Bree Sokağı'nda açtığı Müslüman Teoloji Mektebi'nin yetiştirdiği öğrenciler, Güney Afrika'nın önde gelen din adamları ve politikacıları oldular. 3
 

2.jpg
Bir kitaba kapak olan Bree Sokağı No 122, Cape Town

 

Cape Town'da kurduğu ilk Müslüman kadın mektebi ise yine onun ileri görüşlülüğü hakkında ipuçları veriyordu.

Arapça harflerle fakat yerli dili Afrikaansca kaleme almış olduğu Beyanu'd-Din adlı İslam ilmihali, Güney Afrika literatürüne girmiş kilometre taşlarından biri oldu.

Bu vesileyle olacak ki Cape Town'ın Paarl semtinde Afrikaans Dili Müzesi'nde ona ayrılan bir odada Ebubekir Efendi'nin Afrikaans dili ve literatürüne hizmetlerini gösteren belgeler, hâlen her yıl turistlerin ilgiyle ziyaret ettiği bir yer olarak karşımıza çıkıyor.

Șüphe yok ki burada Ebubekir Efendi'yi Güney Afrika'ya gönderen iradeye ve devlet erkanını da unutmamak gerekir.

Osmanlı Devleti'nin büyük komutan Yavuz Sultan Selim Han'la başlayan Afrika yolculuğunun bu noktalara gelmesinde Osmanlı hilafetinin etkisini de burada ifade etmek gerekir.  

Bree Sokağı 122 adlı bu çalışmada Hasanüddin Efendi, Ebubekir Efendi, Ahmet Ataullah Bey Mahmud Fakih Efendi, Muhammed Derviş Efendi, Hişam Nimetullah Efendi, Dr. Muhammet Şükrü Efendi, Tatamkhulu İsmail Afrika, Pilot Ebubekir Rüştü Ataullah, Fuad Ataullah Bey, Dr. Havva Khayrunnisa, Mahmud Haşim Paşa, Ahmet Zein, Ohannes Majakyan Bey ve Mehmet Remzi Bey gibi münevverlerin Afrika'nın bir ucunda neler yaptıkları ve tarihin Afrika güncesinde nasıl bir rol oynadıkları anlatılmaktadır.

Dünyada kaç tane devletin, vatanın uzaklarda ülkesine hizmet ederken hapiste şehit olan ve mezarı hala Güney Afrika'da olan diplomatı vardır?

Biz bu diplomatımızın mezarının ne durumda olduğunu biliyor muyuz?

Afrika'nın köylerine okullar açan Osmanlı Devleti'nin kültür mirası neden Türk milletine Afrika'da bir kılavuz olmasın?

Hayatı boyunca Ortadoğu'ya nifak tohumları saçan Lawrence'in filmi yapılıp dünyaya pazarlanırken‬, biz hayatı boyunca Afrika'nın mazlum evlatlarına sahip çıkıp onlara ilim irfan öğreten Ebubekir Efendi'ye bir film yapıp Afrika'ya gösteremiyoruz.

İşte Bree Sokağı 122 adlı kitap bu meramı dile getirmektedir.

 

 

Notlar

  1.  Gençoğlu Halim, 2021, Bree Sokağı No 122 & Afrika'ya Hayat Veren Türkler , İstanbul, Grius Yayınevi.
  2.   Bu binanın halen satın alınmayıp müze yapılmamış olmasını da ülke olarak ihmalkarlığımıza bağlıyorum. Zira bu okulun tarihi önemini ve korumaya alınması gerektiğini 2013 yılında yetkililere bildirmiştik. Bu yahut Cape Town’da Osmanlı münevverlerine ait benzer bir tarihi binanın alınarak müze yapılması Güney Afrika’da Osmanlı döneminden kalan ailelerin dedelerinden günümüze ulaşan madalya, belge, resim ve yazma eserlerin sergilenmesi açısından büyük bir şans olacaktır. Bu potansiyel tarihi geçmişimizi diplomatik ilişkilerde kullanmak elzemdir. Bk. https://www.fotokart.shop/blog/afrikanin-ilk-osmanli-okulu/, (Erişim 14 Nisan 2021)
  3.   Gençoğlu, Halim. 2019. Güney Afrika Milli Arşivlerinin Osmanlı Tarih Yazıcılığı 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU