Son 20 yılda iki kez cari fazla verildi, enflasyon yüzde 20'ye dayandı... Fiyat istikrarı için cari fazla beklenmeli mi?

Merkez Bankası Başkanı'nın "Cari fazla verdiğimizde daha sağlıklı bir fiyat istikrarına kavuşmuş olacağız" demesiyle "Yüzde 5 enflasyon hedefi bitti. Enflasyon, ihracat arttıkça mı düzelecek?" tartışmaları da başladı

Ticaret Bakanlığı'nın verilerine göre ihracat, geçen yılın ekim ayına göre yüzde 20,2'lik artışla 20,8 milyar dolar oldu/ Fotoğraf: Envato

Kur indi çıktı. Son 1 hafta 15 gündür 6’lardan 7’lere çıktı. Kur bugün çıkar, yarın iner. 

Burada esas konu şu: Finansal güvenlik ve ekonomik altyapı noktasında Türkiye tüm bu dalgalanmaları kontrollü şekilde yönetiyor.

Türkiye her anlamda bağımsızlık mücadelesi veriyor. Olduğundan daha fazla değerli paranız olursa, ithalat cenneti olursunuz. Kimse üretmez, her şey dışardan gelir. Şimdi Türk lirası çok daha rekabetçi.


Eski Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak,  12 Ağustos 2020’de bu sözleri sarf ettiğinde 1 Dolar, 7 lira 30 kuruştu. 

O güne kıyasla Türk Lirası bugün, “olduğundan daha az değerli” ve enflasyon yüzde 20’ye dayanmış durumda. 

Hayat pahalılığının giderek arttığı şu dönemde “Peki ucuz lira, ihracata yaradı mı?” sorusunun da cevabına bakalım: 

Ağustos 2020’de 12 milyar 464 milyon dolar olan ihracat, Ekim 2021 itibarıyla 20 milyar 807 milyon dolara ulaşmış durumda. 18 milyar 742 milyon dolar olan ithalat ise 22 milyar 270 milyon dolara yükseldi. 
 

Döviz kuru-ihracat tartışmaları, Berat Albayrak’ın açıklamalarından bir yıl sonra yeniden gündemde. 

Bu sefer ki açıklamanın sahibi ise Merkez Bankası Başkanı Şahap Kavcıoğlu. 

Kavcıoğlu, 28 Ekim’de gerçekleşen yılın son Enflasyon Raporu sunumu sonrası gazetecilerin sorularını yanıtlamış ve verdiği cevaplardan birinde “Cari fazla verdiğimizde daha sağlıklı bir fiyat istikrarına kavuşmuş olacağız” ifadesini kullanmıştı. 

“Türkiye cari fazla verene kadar enflasyon yüksek kalmaya devam mı edecek?” eleştirilerine neden olan bu açıklamanın dışında Kavcıoğlu’nun diğer başka çıkan ifadeleri de oldu.

"Enflasyonun sebebi geçici unsurlar"
 

-    TCMB, enflasyonda son dönemdeki yükselişin arz yönlü arızi unsurlardan kaynaklandığı değerlendirmesiyle politika faizini Eylül ve Ekim aylarında toplamda 300 baz puan düşürerek yüzde 16 düzeyine indirmiştir.


Kavcıoğlu’nun açıklamasına göre tüm dünyada gıda fiyatlarının, navlun fiyatlarının artması, tedarik zincirlerinin aksaması, Merkez Bankasınca arızi unsurlar olarak görülüyor. 

Benzer şekilde pandemi sonrası ekonomilerin açılmasıyla bir anda büyüyen talebin de fiyatları artırdığı ifade ediliyor. 

Merkez Bankası’na göre yukarıda bahsedilen hem talep hem arz yönlü unsurlar geçici ve bu etkiler ortadan kalkınca enflasyon yeniden düşüş eğilimine girecek. 

Yıllardır koyulan "yüzde 5" hedefi için "fiyat istikrarı ile çelişiyor" denildi
 

-    Türkiye'nin uzun yıllardır uyguladığı yüzde 5 cari açık, yüzde 5 büyüme ve yüzde 5 enflasyon politikası fiyat istikrarı ile çelişmiştir, sürdürülebilir olmamıştır. Merkez Bankası üzerine düşeni yapıyor, yapmakta ve yapacaktır.


Her yıl eylül ayında açıklanan Yeni Ekonomi Programları, diğer adıyla Orta Vadeli Programlar’da, TCMB’nin Enflasyon Raporlarında olduğu gibi enflasyon hedefi belirtiliyor. 

Naci Ağbal’ın Hazine ve Maliye Bakanı olduğu 2017 yılında, “2020’de enflasyon yüzde 5 olacak” deniyordu. Büyüme hedefi de benzer şekilde yüzde 5,5’ti. 

İkisi de gerçekleşmedi. 

Ağbal’dan sonra göreve gelen Berat Albayrak’ın sunduğu son Yeni Ekonomi Programı’nda yüzde 4,9’luk enflasyon hedefi 2023’e çekildi. 

Merkez Bankası’nın 29 Temmuz’da açıkladığı yılın üçüncü enflasyon raporunda ise “2023 yıl sonunda ise orta vadeli hedef olan yüzde 5 seviyesine gerileyerek istikrar kazanacağı tahmin edilmektedir” denilmişti. 

Kavcıoğlu, dördüncü enflasyon raporunda 2023 enflasyon hedefini yüzde 7’ye çekti. 

Yani TCMB Başkanı’nın da dediği gibi yüzde 5 enflasyon politikası, fiyat istikrarı ile uzun süredir çelişiyor.

Türkiye 20 yılda yalnızca iki kez cari fazla verdi 

 

-    Tamamen veri analizi yaparak, sahada ve firmalarla yapılan görüşmelere göre, çok büyük sipariş, çok büyük yatırım ve üretim iştahı var. Dolayısıyla ihracatı artırıp cari fazla verince Türkiye'nin finansman sorunu daha net şekilde çözülmüş olacak. Bu da fiyat istikrarını sağlamış olacaktır. Dolayısıyla, doğru yöntem, doğru yol budur.

-    Cari fazla verdiğimizde daha sağlıklı bir fiyat istikrarına kavuşmuş olacağız. Yüksek cari açıkla sağlanan dezenflasyonist ortamın fiyat istikrarını sağlamadığını geçmiş yıllarda gördük. Son 20 seneye baktığımızda bunun sürdürülebilir olmadığını gördük. 


Bu açıklamaya yönelik eleştirilere geçmeden önce cari fazlanın ne olduğuna bakalım. 

Tam adıyla “cari ödemeler dengesi”, sanıldığı gibi “dış ticaret dengesi” değil. 

Aksine dış ticaret dengesi, hizmetler dengesi, yatırım gelirleri dengesi ve transfer gelirleri dengesinin tamamını kapsıyor. 

Dış ticaret dengesi bir ülkenin diğer ülkelere sattığı ve bu ülkelerden aldığı malın değerinin hesabını tutarken, cari denge, “hizmetleri” de işin içine katıyor. 

Ekonomist Mahfi Eğilmez’in “Kendime Yazılar” adlı bloğunda formüle ettiği şekliyle: 

(Mal ihracatı gelirleri + satılan hizmetlerden sağlanan gelirler + diğer gelirler) – (mal ithalatı giderleri + satın alınan hizmetlere ödenen giderleri + diğer giderler) +/- cari transferler

Hizmetler ise ulaştırma, turizm, haberleşme hizmetleri, inşaat hizmetleri, sigorta hizmetleri, mali hizmetler, kişisel, kültürel hizmetler gibi kalemlerden oluşuyor. 

Cari fazla da bir ülkenin ithal ettiği mal ve hizmetlere ödediği miktarın, ihraç ettiği mal ve hizmetlere ödediği miktardan az olması durumunda oluşuyor.

Aşağıda Merkez Bankası’nın internet sitesinden alınan tabloya bakıldığında Türkiye’nin son 20 yılda bir 2001’de bir de 2019’da cari fazla verdiği görülüyor. 
 


Enflasyon Raporu sunumuna katılan Bloomberg News Türkiye Büro Şefi Onur Ant, fiyat istikrarının cari fazla sonrası geleceği ile ilgili açıklamalara şu soruyla netlik getirmek istedi: 
 

Çok temel bir kafa karışıklığı yaşıyorum. Tahmin ediyorum salondaki tek kişi ben değilim. 

8 senedir bu salona enflasyon raporları için geliyorum. İlk kez “cari açığı kapatıp, uzun vadede fiyat istikrarını yakalayabiliriz” gibi bir sözlü yönlendirme duyuyoruz. 

Türkiye’de cari açığın kapanması 3 sene, 5 sene daha alacaksa; uzun vadede sürekli ucuz liranın toplumun önemli bir kesiminin alım gücünü düşüreceği, dünyanın geri kalanına göre cebindeki paranın değersiz kalacağı bir resim var.

Türkiye’nin yeni mottosu artık bu mudur? Eğer buysa bununla ilgili ne kadar ayrıntılı çalışma yapıldı?


Kavcıoğlu ise yanıtında Merkez Bankası’nın enflasyon hedefinden vazgeçmediklerini vurgulayarak Türkiye’nin ihracatını çok hızlı şekilde artırdığını söyledi. 
 


Türkiye’nin pandemi sonrası bir fırsat yakaladığını, üretim üssü olabileceğini aktaran TCMB Başkanı, “Tüm Avrupa ve dünyada Türkiye, en şanslı noktada. Bunun desteklenmesi gerekiyor. Bu, beklenenden daha sürede gerçekleşecek bir süreç. Cari fazla verildiği noktada bir fiyat istikrarı sağlanacağını söylüyoruz” dedi. 

Ticaret Bakanı: Ekonomide ve ihracatta önümüz bahardır

1 Kasım’da dış ticaret verilerini açıklayan Ticaret Bakanı Mehmet Muş, “Ekonomide ve ihracatta önümüz bahardır. Felaket tellallarına itibar etmeyelim” diyerek Merkez Bankası Başkanı’na destek verdi. 

“Merkez Bankası’nın cari açığın azaltılmasına yönelik yapısal yaklaşım önerisini duyurması olumlu bir gelişmedir” diyen Muş, “30 milyar dolarlık söz konusu kaynakla ihracat ve ithal ikamesine yönelik yatırımlar desteklenecektir" ifadelerini kullandı. 

"İhracatı Geliştirme Fonu üzerinden finansman ihtiyacının karşılanması konusunda Merkez Bankası kaynaklarına çok ihtiyacımız olacak"

Mevzu ihracat olunca konunun en önemli muhatabı Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) Başkanı İsmail Gülle de bir açıklama yaptı. 

3 Kasım’da Akdeniz Tekstil ve Hammaddeleri İhracatçıları Birliği (ATHİB) tarafından düzenlenen bir etkinlikte konuşan Gülle, ihracatın Merkez Bankası kaynaklarıyla desteklenecek olmasının son derece anlamlı olduğunu söyledi. 
 

İsmail Gülle AA
Türkiye İhracatçılar Meclisi Başkanı İsmail Gülle/ Fotoğraf: AA​​​​​​​


İhracatçının şu anki kaynak kullanma taleplerinin, ekimde kurulan “İhracatı Geliştirme Fonu” üzerinden daha da artacağını söyleyen Gülle, "İhracatı Geliştirme Fonu üzerinden teminatsız ve kolay yoldan finansman ihtiyacının karşılanması konusunda Merkez Bankası kaynaklarına çok ihtiyacımız olacak. Bu süreçte bolca Merkez Bankası kaynağı kullanacağız ki biz de bolca döviz getireceğiz" ifadelerini kullandı.

"Spekülatif kur peşinde değiliz"

“Biz spekülatif kur istemedik, spekülatif kur peşinde değiliz, biz istikrarlı kur peşindeyiz” diyen İsmail Gülle, yıl sonunda yüzde 9 olması beklenen büyümenin yaklaşık 6 puanının ihracat, ihracata dayalı üretim ve yatırımların etkisinden geleceğini aktardı. 

Geçen ay Merkez Bankası Başkanı ile bir toplantı yaptıklarını hatırlatan Gülle, şunları söyledi: 
 

İhracatla ilgili görüş ve önerilerimizi paylaştık. Hepimiz aynı gemideyiz, hepimiz bu ülkenin kalkınması, gelişmesi ve büyümesi için çalışıyoruz. 

Faizi çok önemli tehdit olarak görüyoruz. Faiz, yatırımı etkileyen, piyasayı ve enflasyonu bozan her türlü etkiye sahip. Bunun artık normalleşmesi gerekiyor. Bunu da kuru kontrol altında tutarak gerçekleştirmemiz gerekiyor. 

Merkez Bankasından ihracatçıların talepleri de bulunuyordu. Bazı ülkelerdeki bankacılık sistemi nedeniyle dövizlerin getirilmesiyle ilgili düzenleme konusu vardı, onlar da gerçekleştirildi. 

Şu anda ihracatçımızın bizlere ilettiği, bizim bakanlarımıza, Sayın Cumhurbaşkanımıza iletip de karşılığını almadığımız bir sorun yok. Bundan sonraki ihracatlar hep 20 milyar doların üzerine çıkarsa 2023 hedefini inşallah önümüzdeki sene yakalayacağız.


"Rekabetçi kur bir kılıf"

Marmara Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Burak Arzova’ya göre “Türk Lirası’nda değer kaybı oluyor ama biz ihracatçı olacağız, döviz kazanacağız” söylemleri gerçekçi değil. 

Independent Türkçe’ye yaptığı açıklamada “‘Rekabetçi kur’ hikayesi, kurdaki yükselişe, Türk Lirası’nın değer kaybına ilişkin uydurulmuş bir kılıf” diyen Arzova, bunun birkaç sebebi olduğunu söylüyor. 

Bunlardan ilkini, “Rekabetçi kur diye bir kavram yok” diyerek açıklayan Arzova, şöyle devam ediyor: 
 

Rekabetçi olmak, beraberinde farklı unsurları getiren bir kavram. 

Kolay mallarda rekabetçi olmak çok zor. Teknolojik, özellikli, farklı bir katma değeri olan malların varsa rekabet avantajı sağlayabilirsin. 


Arzova, ikinci olarak, her mal grubunun da rekabetçi olamayacağını, bazı ürünlerde rekabetçilik olsa bile tüm mal gruplarının “ihracatta rekabetçi oluyor” sınıfına sokulamayacağını söylüyor. 
 

Burak Arzova
Marmara Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Burak Arzova/ Fotoğraf: istanbulhaber.com


"Sadece ihracattan gelen gelir yetmiyor"

İhracat yolu ile kalkınmayı “yüksek katma değerli, orta ve yüksek teknolojideki ürünlerin ihracatta daha fazla yer alması” şeklinde açıklayan Marmara Üniversitesi Öğretim Üyesi, şöyle devam ediyor: 
 

Kendi ihracat sepetimize baktığımızda yüksek katma değerli malların, toplam ihracat içerisindeki payı, yaklaşık yüzde 3 düzeyinde.

En büyük problemlerimizden biri şu: “İhracatı bu şekilde destekleyeceğiz, ülkeye döviz girişi olacak” zannediyorlar. Oysa ödemeler dengesi bilançosuna baktığımız zaman yalnızca mal ticareti kısmı yok. Bunun haricinde sermaye hareketleri var. Türkiye’deki finans kesimi dışındaki şirketlerinde bir yıl içerisinde yerine getirmek zorunda oldukları taahhütleri var. 

Sadece ihracattan gelen gelir, yetmiyor. Bizim sermaye girişi yoluyla da yabancı paraya ihtiyacımız var. 

Bu nasıl oluyor? Hem hisse senedi piyasasına hem tahvil piyasasına olan girişlerle gerçekleşiyor. 

Burada sadece mal ticareti üzerinden bir yol çizmek ne zaman doğru olabilir? Biz hiç yaşamıyor olsaydık ve hiçbir firmamız iç pazara satış yapmıyor olsaydı, bütün yapılan üretim doğrudan ihraç ediliyor olsaydı, bu doğru olabilirdi ama Türkiye’de iç pazara mal satan firmalarımız var. Bu firmaların bir de maliyetleri var. 

İthalatın içindeki temel unsurlara bakalım: Yüzde 85’i yatırım malı, sermaye malı, ara mal, hammadde. 

Bütün yapısal değişimi tamamlamadan, ithal ettiğimiz hammadde, sermaye malı, ara mal, bunları Türkiye’de üretmeden biz nasıl rekabetçi olabileceğiz? Firmaları nasıl ikna edeceğiz “gel üret” diye?


Enflasyonun yaratmış olduğu en büyük tahribatlardan birinin içeride alım gücünün düşürmesi olduğunu söyleyen Arzova’ya göre enflasyonla beraber ücretler genel düzeyinin yükseldiğini, bunun da firmaların cirolarının düşürüp, maliyetlerinin artırdığını hatırlattı. 

"Cari açıkla mücadele hükümetin görevi, Merkez Bankası'nın değil"

Prof. Dr. Burak Arzova, son Enflasyon Raporu sunumunda yüzde 5 enflasyon hedefinin cari fazla hedefiyle yer değiştirmesiyle ilgili de değerlendirmelerde bulundu. 

“Bence Merkez Bankası’nın bir enflasyon hedefi yok” diyen Arzova, 2021 ve 2022 yıl sonu hedeflerinin yükseltildiğini hatırlattı ve devam etti: 
 

Başkan, Merkez Bankası’nın görev tanımlarına yeni bir şey ekledi: Biz cari açıkla da mücadele edeceğiz. 

Oysa Merkez Bankası’nın görev tanımları içerisinde “cari açıkla mücadele edilecek” diye bir hüküm yok. Kaldı ki edemez de zaten… “Elinde sapan olmadan kuş avlamaya çalışan bir kişi” gibi. 

Bu, Merkez Bankası’nın değil, hükümetin hedefi olması lazım. Cari açığı düşürmek, yapısal reformları gerçekleştirmek, katma değerli üretime geçmek, ithalat maliyetlerini azaltmak gibi.. 

Merkez Bankası bunu nasıl yapacak? Hangi noktada nereye müdahale edebilecek. Merkez Bankası, ayrı bir hükümet değil ki… 


"Merkez Bankası, enflasyon üzerindeki kontrolünü kaybetmiş durumda"

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Başkanı’nın faiz indirimleri öncesi, ilk olarak manşet enflasyonu, daha sonra çekirdek enflasyonu, daha sonra çekirdek enflasyon içindeki endeksleri “yeni hedef” olarak gösterdiğini hatırlatan Burak Arzova, şunları söyledi: 
 

Türkiye’de yatırım yapmak isteyen, sermaye getirecek bir kişi, Merkez Bankası’nın bir sonraki ay neye bakacağını nereden bilecek. 

Her ay değişen hedef ve Merkez Bankası’nın kendi kendine yaptığı bir görev tanımlaması var. 

Onun için Merkez Bankası bana göre enflasyon üzerindeki kontrolünü kaybetmiş durumda. 

 

 

 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU