Beklentiler, kaygılar, ihtimaller…

Emre Sarıkuş, Independent Türkçe için Arda Coşkun ve Can Gezgör ile koronavirüs pandemisinin spor ve sporculardaki etkilerini konuştu

Koronavirüs salgını süresince özellikle takım sporları yapan genç ve amatör sporcular süreçte büyük bedeller ödediler. Bu bedellerin en büyüğünü ise psikolojik olarak ödüyorlar.

Avrupa'nın önemli futbolcu ve teknik direktör yetiştirme merkezlerinden olan İskoçya'da dahi bu sorunun önüne geçilemezken; federasyon ve akademisi olan kulüplerin yetkilileri ilerleyen süreçte bu olumsuz etkileri hem saha içinde hem de saha dışında fazlasıyla yaşayacaklarını düşünüyorlar.

Dundee United futbol akademisi direktörü Andy Goldie, aralık ayında BBC'ye verdiği bir demeçte "Bu çocuklar tutarlılığa, gerçek futbola, gerçek etkileşimlere, rekabet gücüne, övgüye, geri bildirime güveniyorlar; bunlardan uzaklaşmanın nihayetinde olumsuz bir etkisi olacak" demişti.

Çevrimiçi eğitimler yerini fazlasıyla çevrimiçi psikolojik desteklere bırakmış durumda.

Türkiye'de de özellikle imkânı olan sporcular bu destekten faydalanabilirken yaşanan krizin etkilerinin tam normalleşmeyle değişen ve bu kriz döneminde desteklenmeyen hayatlarda ortaya çıkacağı bir gerçek…

Tüm bu yaşananları bir spor bir de gelişim psikoloğu olan iki dostuma, Arda Coşkun ve Can Gezgör'e sormak ve onların görüşlerini almak istedim.

Arda ve Can ile üniversite yıllarına dayanan dostluklarımız çoğu kez ortak dersler ve futbol ile kesişmişti.
 

Arda Coşkun.jpg
Arda Coşkun / Spor psikoloğu


Arda Coşkun lisans eğitimini İstanbul Bilgi Üniversitesi'nde aldıktan sonra İngiltere Roehampton Üniversitesi'nde spor psikolojisi dalında yüksek lisans yaparak spor psikoloğu unvanına sahip oldu.

Farklı alanlarda birçok kulübe, sporcuya ve basketbol federasyonuna danışmanlık yapıyor, farklı üniversitelerde spor psikolojisi dersleri veriyor.
 

Can Gezgör.jpg
Can Gezgör / Uzman psikolog


Can Gezgör de psikoloji alanında lisans derecesini İstanbul Bilgi Üniversitesi'nde aldıktan sonra Boğaziçi Üniversitesi'nde Gelişim Psikolojisi yüksek lisans derecesi aldı.

Birçok araştırma ve proje kapsamında çocuklar ve ergenlerle çalıştı; UNICEF tarafından desteklenen projelerde koordinatörlük ve uzun bir süre kolejlerde psikolog olarak görev yaptı.

Şu sıralar ağırlıklı olarak bağımlılık üzerine çalışıyor…


- Arda, sen eski bir basketbolcu olmanın yanında, uzun süredir farklı spor dallarından sporcularla çalışan bir uzmansın. Salgının genel olarak sporcularda bıraktığı genel etkileri nasıl özetleyebilirsin?

Kovid-19 hepimiz için travmatik bir deneyimdi ve deneyim olmaya devam ediyor. Spor dünyasındaki tüm bileşenler olarak da daha önce görülmemiş bir süreci yaşıyoruz.

Çok farklı branşlardan ve seviyelerden tüm sporcuların bu süreçte ortak olarak yaşadığı bazı deneyimler oldu.

Bunların başında belirsizlik nedeniyle yaşanan büyük kaygı, motivasyon eksikliği, günlük rutinlerin bozulması ve odaklanma sorunlarını söyleyebilirim.

Tabi pandeminin ilk zamanları belki kısa süreli olarak sporcuları rahatlattı. Profesyonel sporcular yoğun tempo içerisinde kendilerine ve sevdiklerine zaman ayırmakta zorlanıyorlardı.

Genç sporcular hem akademik hem de sportif hedeflerine ulaşmaya çalışırlarken çok zorlanıyorlardı.

Özetle, bu birkaç hafta tüm sporculara iyi geldi ama sonrasında tüm hayatı boyunca belli bir hedef ve program içinde yaşamayı benimsemiş olan sporcular için süreç sıkıcı ve zor bir hal almaya başladı.

Kısa bir sürede de bu rahatlık yerini yoğun bir kaygıya bıraktı.


- Can, sen gelişim psikoloğu olmanın yanında gözlem yeteneği gerektiren farklı alanlarda projeler üretiyorsun ve aktif bir futbolseversin. Senin salgın süresince ülke futboluna, futbolculara ve futbolu yönetenlere dair gözlemlerin neler oldu? 

2020'nin mart ayından bu yana en çok üzerinde konuştuğumuz şeylerden biri belirsizlik…

Bir pandeminin içerisinde olmamız ve hastalık-ölüm korkusunun belirsizliğe eklenmesi de kaygının yönetilmesi ile ilgili sorunları ortaya çıkardı.

Cevap beklenen ve cevaplanmadıkça sonu gelmeyen söylentilere neden olan sorular için otorite kabul edilen kişi ve kurumlara yüzümüzü döndük.

Futbolda da durum böyle oldu. Sadece federasyonların cevaplayamayacağı bir sorunla karşı karşıya olduğumuz için pandemi döneminde devlet otoriteleri, futbol ve sağlık kurumları arasındaki iş birliğinin sınandığını görmüş olduk. 

Seyirci kısıtlamasının kaldırılması, maçların yeniden başlangıç tarihi gibi kritik sayılabilecek eşikler için federasyonun belirlediği tarihler acele ile kamuoyuna açıklandı.

Sonuçta telaşla yapılan hesaplar tutmadı birçok erteleme ya da iptal kararı çıktı. Süper lig tarihinde ilk kez 21 takıma yükseldi, küme düşme uygulanmadı, amatör ligler durdu ve amatör sporcuların varlığı uzun bir süre gündeme bile gelmedi.

Çok büyük bir endüstrinin temel taşlarını oluşturan amatörlerin ve gençlerin içinde bulunduğu duruma bakmak yerine yayın, reklam, bahis gelirleri tartışıldı.

Kısacası ortaya çıkan belirsizliğin ve kaygının acele ile alınan kararlar ve uygulamalar ile ötelendiğini, sistematik ve kapsamlı bir çözümden uzak kalındığını hep birlikte deneyimledik.


- Salgının uzaması ve getirdiği belirsizlik özellikle alt yaş gruplarını ve profesyonel olmayan sporcuları mental açıdan nasıl etkiledi?

AC: Tabi bu süreçten profesyonel olmayan sporcular çok fazla etkilendiler. Şöyle düşünün; profesyonel ligler bir süre sonra devam etti, profesyonel sporcular maçlarını oynamaya başladılar ve hedefler tekrardan canlandı.

Bunun yanı sıra ödemelerini almaya da devam ettiler. Elbette profesyonel sporcular da bu süreçten olumsuz etkilendi ama karşılığında kendilerini motive edecek içsel veya dışsal kaynakları vardı.

Amatör veya altyapıdaki birçok sporcu ise kulüpleri açılsa bile sadece antrenman yapma olanaklarına sahip oldular. Çoğu branşta profesyonel ligler haricinde müsabakalar halen yapılmamakta.

Zaten ortada maddi bir kazanç yok. Yani profesyonel olmayan sporcular hem kaygı yaşıyorlar hem de bu kaygıyı tolere edebilmeleri için bir motivasyon kaynağı bulmakta zorlanıyorlar.


CG: Alt yaş grupları dediğimiz gruplar gelişim psikolojisinde ergenlik ve genç yetişkinliğe denk gelen yaş grupları oluyor. Belirsizlik ergenlik döneminde baş edilmesi zor durumlardan biri.

Rutinlerin ortadan kalktığı, can kaybı ihtimallerinin arttığı ve iletişimin ekranlar üzerinde gerçekleştiği pandemi dönemi de başlı başına bir belirsizlik dönemi oldu.

Pandemi gibi karmaşanın arttığı dönemlerde ergenin konuşabileceği ve duygularını paylaşabileceği alanlar olmadığında belirsizlik ergenler için katlanılmaz hale gelebiliyor.

Belirsizliğin yarattığı boşluklar ergenin kaygısı ve öfkesiyle dolabiliyor. Pandeminin başında antrenman rutininden, fiziksel aktiviteden ve antrenör/arkadaş iletişiminden uzak kalan ergenlerin bocaladıklarını gördük.  

Bir örnekle açıklamak gerekirse; Avustralya Açık tenis turnuvasında Avustralya hükümetinin uyguladığı karantina nedeniyle otel odalarında duvarla, dolapla tenis oynamaya çalışan ve her fırsatta ne kadar zorlandıklarını dile getiren yetişkin ve profesyonel sporcuları sosyal medyadan takip ettik.

Şimdi bu durumu bir de kariyerinin henüz başındaki ergenlere uyarlayalım. Ne kadar zorlandıklarını ve kendileri anlatabilecekleri bir alana ihtiyaç duyduklarını fark etmemiz zor olmayacaktır. 


- Gelişim çağındaki bir oyuncu uzun süre rekabetin dışında kaldığında ya da antrenman rutininin dışına çıktığında geri dönülmez motivasyon kayıpları yaşayabiliyor mu? 

AC: Pandemi maalesef her branşta kayıp jenerasyonlar yarattı. Bir önceki soruda da kısaca açıklamaya çalıştığım gibi özellikle çocuk ve genç sporcular için çok daha zorlayıcı bir süreç oluyor.

Hem kaygı seviyeleri çok yüksek hem de çoğu antrenmandan bile uzak kalıyorlar. Birçok kulüp bu süreçte antrenmanlara devam edebilmeyi bile göze alamıyor.

Bu nedenle sporcu gençlerin tek yapabildikleri evde kendi koşulları çerçevesinde antrenman yapmaya en azından hareketli kalmaya çalışmak.

Çalışmaktan, gelişmekten ve rekabetten uzak kaldılar. Bu durumda ekran bağımlılığı yaşayan, kilo alan veya bazı psikolojik sorunlar yaşayan birçok gençle karşılaşıyoruz.

Tüm bu nedenlerden ötürü de spora döndüklerinde antrenman ve müsabakalar başladığından nasıl bir formda olacakları konusunda büyük bir endişe ve kaygı yaşıyorlar.

Böyle bir atmosferde günlük rutinlere bağlı kalmak ve kendini motive edebilmek de çok zor. Çalıştığım kulüplerde gençlerle çalışırken özellikle bu konulara odaklanmaya ve her şeye rağmen devam edebilmek için mental güçlerini artırmaya çalışıyoruz. 


CG: Bu soruya kesin bir cevap vermek güç... Ergenlik fırtınaların koptuğu, hüzünlü bir dönem olsa da ergenler ertesi güne yepyeni umutlarla uyanabilirler.

Motivasyon için de bu durum geçerli. Evet, rutinlerin değişmesi, iletişimde yaşanan güçlükler ve rekabetin azalması her ne kadar olumsuz gözükse de içerisinde bulunulan zorlayıcı durumun kabul edilmesi, yeni hedeflerin belirlenmesi, planların yeni hedefler doğrultusunda ve gerçekçi olarak yapılması, uygulanan planlar sonrasında sporcuya zamanında ve yapıcı geri bildirimler verilmesi motivasyonu tekrar yükseltebilir.

Tabii ki burada önemli olan yine sporcu-antrenör-ebeveyn-yönetici ve varsa sporcunun psikoloğu arasında kurulan bağ. Yüzme ve jimnastik branşlarında son yılda gelen başarılar ve başarılı sporcuların pandemi dönemindeki çalışmalarına dair yaptıkları açıklamalar motivasyon konusunu anlamak için önemli. 


- Maçlar uzun süredir seyircisiz oynanıyor. Tüm maçlar yeniden seyircili oynanmaya başladığında izleyenlerde ve oynayanlarda ne gibi değişimler bekliyorsunuz? 

AC: Eminim kısa bir süre adaptasyon sürecinde zorluk yaşayan takımlar veya bireysel sporcular olacaktır fakat sporun doğasında seyirci var.

Çalıştığım farklı branşlardan ve seviyelerden tüm sporcular da bu hissi ve heyecanı çok özlediklerini ısrarla belirtiyorlar.

Bence müsabakaların seyircili oynanmasını dört gözle bekleyen ilk grup sporcu grubu. Bu elbette bir baskı unsuru olacaktır ama zaten elit sporcuları diğerlerinden ayıran en önemli karakteristiklerden biri de bu baskıyı tolere edebilme, hatta lehine kullanabilme gücüdür.

Bu dönem özelinde sporcularla yapılan bilimsel çalışmalar da var. Bu çalışmaların sonuçlarında da sporcuların neredeyse hepsi de zorlansalar bile bu heyecanı tekrardan yaşamak istediklerini ifade ediyorlar.  


CG: Pandemi ile birlikte ev sahibi olmanın avantajı azaldı. Televizyonda maç izlerken belli belirsiz bağırışlar ya da jeneratör sesi duymamamız için sanal taraftar sesi uygulaması başladı.

Birçok futbol yorumcusu taraftarı ile bütünleşmiş kulüplerin 2020-2021 sezonundaki gerilemesini itici güçlerini kaybetmelerine bağladı.

Liverpoollu ve Borussia Dortmundlu futbolcuların taraftarları ne kadar özlediklerini anlatan açıklamalarını okuduk.

Taraftarların stadyumlara dönüşü elbette heyecanı arttıracak. Futbol endüstrisinin başrolündeki doymak bilmeyen büyük kulüplerin yeni maceralara atılma girişimi henüz tribünler dolmamışken bile ne kadar tepki çekti, gördük.

Manchester United taraftarlarının tepkilerini stadyuma girerek yani evlerine dönerek vermesi tribünlerin taraftarlar için ne kadar önemli olduğunu gösteriyor.

Türkiye'de ise taraftarlık kültürü değişim içerisinde. Her şehre yapılan birbirinin kopyası yeni "evlerin" artmasıyla ve buna paralel olarak biletlerin pahalılaşmasıyla, eski ev sahipleri yani asgari ücret kazanan ama yine de maça gidebilenler artık stadyumlara giremiyorlar.

Uzun süredir düşüşte olan seyirci sayıları pandemi sonrasında artacaktır ancak ilgi uzun sürecek mi, emin değilim.


- Süreç sizce nasıl yönetilmeliydi? Bundan sonrası için federasyonlara neler önerirsiniz?

AC: Bu süreçte sporcuların psikolojik ihtiyaçlarının çok sınırlı sayıdaki kulüp tarafından karşılandığını biliyorum.

Her kulübün kadrosunda bir spor psikoloğu olmayabilir ancak federasyonların bu süreçte mutlaka kulüplere destek olması gerekiyor.

Bu dönemde sporcuların; kaygı-stres düzeyini tolere edebilme, doğru hedef belirleme, motivasyonlarını kaynaklarını bulabilme ve zihinsel antrenman yapabilme konularında destek ve eğitim almalarının şart ve gerekli olduğunu düşünüyorum.  


CG: Bir sorunu çözmek için öncelikle sorun çıktığını kabul etmek ve sorunun çıktığı alanda uzmanlaşmış profesyonellerle bir araya gelmek gerekir.

Tabii ki profesyonellerin sorun hakkındaki görüşlerini ve sorunun büyüklüğünü kabul edecek cesarete sahip olmak da önemli.

Geçtiğimiz yıl çok ses getiren Çernobil dizisi ile, bir kez daha, sorunu küçültmeye çalışmanın, yok saymanın, yokmuş gibi göstermenin ve tüm meseleyi birkaç kişinin üstüne yıkmanın bizi geri dönüşü olmayan yollara sürüklediğini hatırladık.

Bundan sonrası için öncelikle uzun zamandır görülmeyi bekleyen gençler ve amatör sporcular için hamleler yapılmalı.

Sorun tam olarak tespit edilmeli, söylemler yerine somut çözümler düşünülmeli ve belirsizliğin önüne geçilmeli.

Geçimini futboldan sağlayan ancak belirsizliklerle spordan kopma noktasına gelen hatta kopan amatör sporcuların durumu incelenmeli ve somut adımlar atılmalı.

Sporcuların sağlığı, mental durumları, tesislerin uygunluğu göz önünde bulundurulmalı.

Örneğin suni çimde, sıcak havada ve öğle saatinde oynanması planlanan altyapı maçlarının sporcuların sağlığı göz önünde bulundurularak yeniden planlanması ve bu planlamanın sistemli ve kapsamlı olması gerekiyor. 

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU