Netanyahu'nun hasadı ve Gazze'nin roketleri

Netanyahu ve ardışık hükümetleri, Filistinli benzerini taklit eden, hatta çağrıştıran yerleşimcilerin şiddet içeren radikalliğine karşı ne yaptılar?

Fotoğraf: Enes Baba/AFP

Kudüs intifadasını ve ardından İsrail ile Gazze arasındaki çatışma ve bombalamaları izleyenleri en çok sarsan şey, 70 yıl öncesinden günümüze kadar Filistin-İsrail çatışması boyunca tekrarlanan eski bir filmi izledikleri duygusudur.

Şeyh Cerrah mahallesi olay, Filistinlilerin liderliklerinin başarısızlığı ve İsrail'in uzlaşmazlığı sebebiyle muzdarip oldukları derin hayal kırıklığını yırtmak, yanılsamalara mahkûm bu çatışma ortadan kaldırılmadıkça çözümsüz kalacağını teyit etmek için geldi.

Bu yanılsamaların belki ilki, bir yanda Filistinlilerin şiddetin İsrail'i kökünden söküp atacağı ve tarihi Filistin'i geri getireceği düşüncesi, diğer tarafta İsraillilerin Filistin ve özellikle de Kudüs sorununun var olmadığına veya üstesinden gelinebileceğine dair inançlarıdır.

Sınırsız şiddet, benzeri görülmemiş uçak sayısı ile hava saldırılarının yoğunluğu, Gazze'ye yönelik saldırıların boyutu ve genişliği, bunun sonucunda meydana gelen ölümler, yaralanmalar ve yıkımlar, İsrail'in içinde veya dışında, Filistin halkını görmezden gelebileceğine dair İsrail'in kibrinin gerçeklerden uzak yanılsamasının boyutunu ifşa etti.

Bu halk, İsrail ne kadar acımasız olursa olsun, göz ardı edilemeyecek, önemli ve zorlu bir etken olduğunu bir kez daha kanıtlıyor.

İsrailli "yerleşimcilerin" çoğunluğunun davranışlarında kökleşmiş bu yanılsamayı, İsrail'in yanı sıra Arap ve Filistinli grupların şiddet içeren aşırılıkları tarafından kısa sürede sönen umutları doğuran, aralıklı İsrail-Filistin uyanışlarını gölgeliyor.

Öte yandan, şu anda olanların katıksız bir adaletsizlik ve hastalıklı bir küstahlığın sonucu olduğu doğru, ancak diğer taraftan, roket fırlatmak gibi karşısında koparılan gürültü ve çığlıklar da bir işe yaramaz.

Bunlar gereksiz şiddet sarmalında hayatlarını kaybeden masum insanlara sahte umutlar veriyor.


İkinci yanılsama, Gazze'deki Filistinli örgütlerin kullandığı roketlerin kalitesi ve menzili, Ben Gurion Havalimanı'nın kapatılması, İsrail Cumhurbaşkanı'nın bir sığınakta saklanması ve İsrail toplumunun kendisinin de bombalanabileceğini hissetmesi gibi sonuçlarıyla dağılan İsrail'in mutlak dokunulmazlığıdır.

Bütün bunlar İsrail'in güvenlik planlarını ve savunma politikalarını gözden geçirmesini gerektiriyor. Bu ise, bölgede ve çevre ülkelerde hem güvenlik hem de siyasetin geleceği için çok şey ifade ediyor. İsrail'in tepkisinin şiddeti, kafalarında neler döndüğünü gösteriyor.


Üçüncü yanılsama, 48 Araplarının İsrail toplumuna entegrasyonudur. İsrail şehirlerinde Yahudiler ve Araplar arasında yaşanan şiddet eylemleri, bir arada yaşamanın kırılganlığını ifade ediyor.

Arapların, İsrail siyasi yaşamına katılımı ve entegrasyonu konusunda kaydedilen ufak ilerlemeyi sarsıyor.


Kudüs ve Gazze'nin mahallelerinden yükselen duman, füze ve roketlerin tozu, bu karşılıksız öldürme sarmalının sonunda kazananın, eğer kazanan demek doğruysa, ortak ve çoğu zaman uyumlu İsrail-Filistin fırsatçılığı olduğunu kanıtlıyor.

Bu şiddet iki tarafa yarıyor; başbakan olarak son günlerini yaşayan, rakiplerinin onu muhalefet safına itmekte başarısız olmalarını hayal eden ama kendisine yöneltilen pek çok suçlama nedeniyle hapse girebilecek olan Binyamin Netanyahu.

Diğer tarafta ise görev süresi sona eren, eğer gerçekleşirse, Filistin davasından geride kalanların bir kısmını veya tamamını canlandırabilecek, İsrail ile Filistinliler arasındaki donukluğu kırabilecek yeni yüzleri iktidara taşıyabilecek seçimlerden kaçan Filistin Ulusal Otoritesi yer alıyor.

Muhtemelen, bu satırlar yayınlanırken devam edecek olan şiddet dalgasının ortaya çıkaracağı tek şey, İran, müttefikleri ve milislerinin kazanacakları daha fazla kart, İsrail ile barış süreci ve girişimlerine muhalif argümanlarının pekişmesidir.

İran'ın kontrol ettiği bölge ülkeleri üzerindeki hakimiyetini daha da sıkılaştırması, oradaki karar alma mekanizmaları üzerindeki hegemonyasını reddedenlere karşı savaşının daha çok alevlenmesidir.

Barış ve normalleşme süreçleri, şimdiye kadar dört Arap ülkesiyle kurulan yeni sıcak ilişkiler, ABD'nin nükleer anlaşmaya dönmesi için yürütülen görüşmeler ortasında Ortadoğu bölgesinin, özellikle de Maşrık (Levant) bölgesinin içinden geçtiği bu kritik aşamada, İsrail şiddeti, karşı çıkma adıyla bilinen güçleri besliyor.

Normalleşme karşıtı kampanyalarını yenilemeleri için onlara ücretsiz oksijen sunuyor. İsrail ile barışın işe yaramayacağına dair mantığı ve argümanı destekleyen bir güç takdim ediyor.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)


Bir yandan Kudüs olayları ve İsrail'in işlediği suçların sonuçları, diğer yandan Tahran ve müttefiklerinin şiddetli tepkileri, İsrail ile bazı Arap ülkeleri arasındaki barış ve normalleşme sürecine, İsrailli karar vericinin bu konudaki sorumluluğuna zarar verecek.

İsrailli karar alıcılar, ABD'nin son olaylarla ilgili tutumlarında da görüldüğü gibi, Batı ve özellikle de ABD'nin bu konudaki coşkusunun gerilediğinin farkında.

Pek çok Arap ve İsraillinin dikkatinin ve iyi niyetinin, barış sürecini genişletmeye ve aktifleştirmeye yöneldiği bir aşamada, İsrail'in bir dizi ev hakkında yasaları uygulama gerekçesiyle Doğu Kudüs'te yapmaya çalıştıklarının amacı neydi?

İsrail ve genel olarak bölge için bir kanunun hükümlerinin uygulanması, yüz yıldan daha eski sorunları veya meseleleri çözen bir süreçten daha mı önemli ve değerli?

İsrail'in, birden fazla yerde Arap halkları için kışkırtıcı uygulamalarla barışa, normal ve aktif ilişkilere bahis oynayan ülkeleri zor durumda bırakması, ona ne fayda sağlayacak?

Bu yasayı yürürlükten kaldırmak veya değiştirmek ya da en azından uygulamasını ertelemek daha kolay değil miydi?

Nihayetinde İsrail'in, Netanyahu'nun şu ana kadar izlediği politikalardan farklı yeni politikalar ve yaklaşımlar geliştirmesi gerekiyor.


İsrail ve Arapların bilgeliği ve gerçekçi vizyonlarının bir sonucu olarak, İsrail ile Filistinliler arasında adil ve gerçekçi uzlaşıya ulaşmakta normalleşme süreçlerinin belirleyici bir rol oynayacaklarına dair umutlar büyüktü.

Tek başına uzlaşma, İran'ın birçok Arap ülkesine sızmasına izin veren en güçlü şantaj malzemesini elinden çekip almak için kâfi.

Ama görünen o ki İsrail'in yöneticileri, özellikle de Netanyahu, iç ve dış politikalarında halen fırsatçılık peşinde. Halbuki birçok önemli İsrailli tarafın itirafıyla bu fırsatçılık, içeride ve dışarıda İsraillilere sadece zarar getirdi.

Akıllı bir Arap gibi akıllı bir İsrailli de şunu soruyor:

Netanyahu ve ardışık hükümetleri, Filistinli benzerini taklit eden, hatta çağrıştıran yerleşimcilerin şiddet içeren radikalliğine karşı ne yaptılar?

Bu radikallik, güçlü İran'ı daha da güçlendirdi. Varlık gösterdiği alanlarda, özellikle de hegemonyası altına giren Lübnan'da, tamamına nüfuz eden İran desteğine dayanan rejimiyle bölünmüş Suriye'de daha da güçlenmesine yol açtı.


Öte yandan, kim tarafından uygulanırsa uygulansın şiddetin, şiddet olarak kalacağı ve kınanmaya devam edileceği unutulmamalıdır.

Öldürmenin bir cinayet olduğu gerçeği değişmeyecektir ve hangi niteliklere sahip olursa olsun hiçbir dava onu haklı gösteremez. İsrail şiddeti bize İsraillilerin değil Arapların eliyle gerçekleşen katliamları hatırlatıyor.

Filistin, Kudüs ve başka yerlerde yaşanan ve yaşanmakta olan trajediler, yakınımızdaki bir başka Arap halkının, Suriye halkının yaşadığı katliam ve trajedileri gizleyemeyecek.

Filistin halkı dahil, onlarca yıldır bölgedeki, hatta dışındaki halkların maruz kalabileceği en şiddetli ve acımasız uygulamalara maruz kalan ve kalmaya devam eden Suriye halkının acısını unutturmayacak.

Faili kim olursa olsun öldürme ve yerinden etmenin niteliği değişmez. Beyrut'tan Şam, Bağdat ve Sana'ya şehirleri ve başkentleri yıkmak, barbarlıktır. Katilin, yerinden edenin ve yıkanın bir baba, kardeş veya komşu olması bunu değiştirmez.


Umarız "Güç ile alınan ancak güç ile kurtarılabilir" sözüne geri dönmeyiz. Zira dilek ve umutlar popülist söylemden uzak, mümkün olanı destekleyen rasyonel bir vizyonla gerçekleşebilir.

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

Independent Türkçe için çeviren: Beyan İshakoğlu

Şarku'l Avsat

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU