Geleceğin savaşları

Bugün, geleceğin savaşları dizisinin ilk bölümünü yaşıyoruz

Görsel: darpa.mil

ABD Savunma Bakanı yakın zamanda gelecekteki savaşların tamamen farklı ve alışılmadık olacağını açıkladığında, alıcıya neler olabileceği ve gerçekleşebileceği alanında hayal gücünü yüzdürme olanağı tanıdı.

Bilim kurgu filmleri, çoğu zaman inanması zor olabilecek "kusurlarına" rağmen bize gelecekte olacakları tahmin etmek için geleceğin kapısının deliğinden bakma fırsatı verebilir.

50'li yılların sonundan bu yana, askeri savaşlar ve araçları, en hafif tabirle devrim olarak nitelendirilebilecek gelişmelere tanık oluyor.

ABD donanması, iletişim ve haberleşme araçları geliştirdi ve 1956'da kurduğu iç iletişim ağı; daha sonra Dünya Çapında Ağ (World Wide Web) veya kısaca artık internet olarak bilinecek olan gelişmenin ilk tohumu ve temel çekirdeği oldu.

Sonra Sovyetler Birliği, karmaşık kimyasal silahlardan oluşan önemli bir cephanelik geliştirdi. Ardından, sahip olan her tarafın gücünde büyük bir sıçrama oluşturan, tehdit enstrümanlarını ve imha kapasitelerini artıran çok başlıklı kıtalararası balistik füzeler aşaması geldi.

Gemiler, uçak gemileri, savaş jetleri, denizaltılar, tanklar, zırhlı araçlar, radar ve sınır kontrol sistemlerini içeren konvansiyonel silah sistemlerinde birçok büyük gelişme yaşandı.

Bilgi, gözetleme, analiz ve casusluk için muazzam bir şekilde dünya geneline yayılmış uydu cihazlarına güven de önemli ölçüde arttı.

Bilgisayarların ve yapay zekanın yeteneklerinin geliştirilmesinde yaşanan şaşırtıcı gelişmeler de bu konuda yardımcı oldu.

Bu gelişmeler sağlanan tüm bilgileri analiz etme, değerlendirme ve sıralama becerilerinin artmasına katkıda bulundu.


80'li yıllarda ayrıca ABD, gelişmiş radar cihazlarının izleyemediği veya yakalayamadığı hayalet uçağını dünyaya sunmuş ve bu, o dönemde büyük bir askeri devrim olarak kabul edilmişti.

ABD'nin yenilenen askeri teçhizat üretimi söz konusu olunca, fikirleri hayata geçirme sorumluluğu, "Pentagon" olarak bilinen ABD Savunma Bakanlığı'nın bir kanadı olan DARPA ajansına aittir.

Sovyetler Birliği'nin ABD'yi atlatarak ondan önce uzaya "Sputnik" aracını göndermesine ABD, 1958'de bu oldukça gizli ajansı kurarak karşılık vermişti.

DARPA’nın misyonu, geleceğin hayal edilemeyecek silahlarını tasarlamaktı. Kuruluşunu izleyen on yıllar içinde DARPA, geniş Amerikan cephaneliğinde silah geliştirmekte benimsenen birçok icadın sahibi oldu.

Amerikalı yazar Sharon Weinberger, “The Imagineers of War: The Untold Story of DARPA, the Pentagon Agency That Changed the World” (Savaş Hayalperestleri: Dünyayı Değiştiren Pentagon Ajansı DARPA'nın Öyküsü) adlı önemli kitabında bu önemli konuya derinlemesine ve titiz bir biçimde değiniyor.
 


Bu kitapta yazar, gelecekteki savaşların büyük ölçüde yapay zekanın analiz ve kararına dayanan, insan müdahalesinin minimum sınırlarda olduğu robot savaşları formatında olacağı sonucuna varıyor.

Ancak, ABD istihbaratı şimdiye kadar olanları anlama veya açıklama konusunda yetersiz kaldığı için ABD'nin endişesini artıran bir şey var.

O da  "Havana Sendromu" olgusu veya yönlendirilmiş mikrodalga radyasyonunun kullanıldığı biyolojik saldırı olaylarıdır.

İlk olarak Küba'nın başkenti Havana'daki ABD büyükelçiliği personellerinde görüldü. Ardından aynı semptomlar Rusya ve Çin'deki Amerikalı diplomatlarda da görüldü.

Son olarak da bizzat başkent Washington’da Beyaz Saray yakınlarında bir vaka görüldü. Son vaka ile beraber 2016 yılından bu yana görülen bu tür vakaların sayısı 50’yi geçti.

Bu, operasyonların yüksek kusursuzluk ve profesyonellik ile yönetildiğinin ve organize edildiğinin kanıtı.

Suriye'deki Amerikan askerlerinin de yukarıda bahsedilen saldırıların tamamen aynısına maruz kaldığını belirtmeden geçmeyelim.


Yönlendirilmiş mikrodalga radyasyonu yeni bir fikir değil. İkinci Dünya Savaşı sırasında Almanlar bu konu üzerinde çalışmış ama yenildikleri için çalışmalarını tamamlayamamışlardı.

İlk kanıtlar, dünyanın yeni, gözle algılanamayan hayalet bir ölümcül silahla buluşmak üzere olduğunu gösteriyor.

Silah, düşmana en büyük kayıpları verme kabiliyetine sahip olduğu için konvansiyonel ordular ve teçhizatları için harcanan paradan tasarruf edilmesini sağlayacak.

Nükleer silahların avantajını ve maliyetini de sonsuza kadar sona erdirebilir, çünkü kısaca onlardan daha etkili ve faal. Geriye sadece ABD’nin buna nasıl karşılık vereceği sorusu kalıyor.

Bugün, geleceğin savaşları dizisinin ilk bölümünü yaşıyoruz.

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

Independent Türkçe için çeviren: Beyan İshakoğlu

Şarku'l Avsat

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU