Tip 2 diyabetliler ramazanda oruç tutabilir mi?

Düşük riskli hastalar güvenle oruç tutabilirken, orta ila yüksek riskli olanlara oruç tutmamaları tavsiye ediliyor

Muafiyetine rağmen oruç tutmayı tercih edenler kan şekeri takibi, beslenme, egzersiz ve olası ilaç değişiklikleriyle orucun mümkün olduğunca güven içinde tutulmasını sağlamalı 

Ahmet Hüseyin & Sue Lynn Lau - The Independent

Dünyanın dört bir yanındaki Müslümanların gündüzleri oruç tuttuğu kutsal ramazan ayı bu hafta sonu başladı. Peki Tip 2 diyabet sahibi olmak, kişiyi oruçtan muaf tutar mı? Tam olarak değil. Karar kişinin kendisine ait, ancak sağlık uzmanlarının bu noktadaki tavsiyesi yardımcı olabilir.

Diyabet vakalarının çoğunu oluşturan Tip 2 diyabet, vücut insülin hareketlerine direnç gösterdiğinde veya pankreas yeterli insülin üretme kapasitesini kaybettiğinde meydana gelir. İnsülin, vücudun kan şekeri seviyesini sağlıklı bir aralıkta tutar.

Tip 2 diyabet hastaları, egzersiz yapıp sağlıklı beslenerek sağlıklı bir yaşam tarzı sürdürmek suretiyle, sağlık durumlarını yönetebilir. Daha ciddi vakalarda, Tip 2 diyabetli kişilerin, metformin, sülfonilüreler veya diğer glukoz düşürücü haplar gibi ilaçları alması veya kendilerine insülin enjekte etmeleri gerekebilir.

Tip 2 diyabet bazı etnisiteleri diğerlerinden daha fazla etkiliyor. Hastalık, Ortadoğu, Kuzey Afrika ve Güney/Güneydoğu Asya kökenli insanlarda daha yaygın.

Oruç, iftar ve özel gıdaların tüketimi gibi diyet uygulamaları birçok dini ve kültürel kutlamanın önemli bir bileşenini teşkil ediyor.

Ramazan ayı boyunca oruç tutmak, yani şafak ve gün batımı arasında yeme, içme ve ağızdan ilaç almaktan kaçınmak zorunda olmak, sağlıklı tüm yetişkinler için zorunludur.

Ramazan ayında çoğu insan biri gün batımında, biri de gün doğumundan önce olmak üzere günde 2 öğün yer. Bu, Tip 2 diyabetli kişiler için, özellikle de insülin veya belirli oral diyabet ilaçları kullananlar açısından, birçok nedenden dolayı riskli olabilir.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

İlk olarak, gün boyunca oruç tutmak, genellikle insülin veya diğer kan şekeri düşürücü ilaçlar alan kişilerde düşük kan şekeri seviyesi riskini artırabilir.

Ayrıca, tam tersine, iftarda nispeten kısa bir sürede kalori bakımından zengin çok miktarda gıdanın tüketilmesini içerir. Bu, diyabetli insanları gece boyunca yüksek kan şekeri düzeyi riski altında bırakabilir.

İlaçların alınma zamanındaki ihmal ya da değişiklikler, kan glukoz seviyesinde kararsızlığa da katkıda bulunabilir.

Düşük kan şekeri düzeyleri terleme, titreme ve konfüzyon belirtilerine neden olabilir. Daha ciddi vakalarda ise nöbete, komaya ve hatta ölüme yol açabilir. Yüksek kan şekeri düzeyleri ise, insanların kendilerini yorgun ve genellikle rahatsız hissetmelerine neden olur ve dehidratasyon ile konsantrasyon kaybına yol açabilir. Aşırı yüksek seviyeler tıbbi acil durum teşkil eder.

Dini fetvalar, yaşlı, hamile veya düzenli ilaç almayı gerektiren diyabet gibi hastalıkları olan kişiler tıbbi gerekçelerle oruç tutmaktan muaf tutulabildiğini söylüyor. Bunun için dini bir otoriteden özel izin almaları gerekmez.

İnsülin veya belirli oral ilaçları kullanmayan Tip 2 diyabetli bazı hastalar, sağlık uzmanlarının denetiminde Ramazan boyunca güvenli bir şekilde oruç tutabilir.

Ancak diyet, yaşam tarzı ve ilaç kullanımı, kan şekeri seviyesini sabit tutmada ve diyabet komplikasyonlarını en aza indirmede anahtar faktörler olduğundan, Tip 2 diyabetli birçok insanın oruç tutmaktan tıbbi gerekçelerle muaf olduğu da kabul edilebilir.

Uluslararası Diyabet Federasyonu (IDF) ve Uluslararası Diyabet ve Ramazan İttifakı (DAR) tarafından oluşturulan pratik kılavuzlar, sağlık çalışanlarının hastaların risk seviyelerini değerlendirmesinde yardımcı oluyor.

Düşük riskli hastalar güvenle oruç tutabilirken, orta ila yüksek riskli olanlara ise oruç tutmamaları tavsiye ediliyor.

Bu kurallar, Avustralya ve deniz aşırı ülkelerdeki dini otoriteler tarafından onaylanmış olup sağlık çalışanları ve Müslüman hastalar için değerli bir referans teşkil ediyor.

Ramazan ayı, oruç tutmanın ve iftarın dini hayata, sosyal etkileşime ve toplumsal kaynaşmaya dahil olduğu Müslümanlar için özel bir zamandır.

Oruç İslam'ın 5 şartından biri olduğundan, tıbbi nedenlerden muaf tutulabilecek kişiler arasında dahi bu farzı yerine getirme arzusu güçlü oluyor.

Tıbbi nedenlerden dolayı oruç tutamayan şeker hastaları kendilerini yabancılaşmış hissedebilir, hastalığa karşı olumsuz bir tutum geliştirebilir ve muhtemelen sağlık durumlarını kendi kendine yönetmeye yönelerek bozulmalara neden olabilir.

Bazı diyabetliler ise, anlayış eksikliği kaygısıyla Müslüman olmayan sağlık uzmanlarına konuyu açmakta isteksizlik gösterebilir. Sağlık uzmanıyla öngördükleri herhangi bir çatışmayı önlemek için oruç tutma niyetlerini gizleme yoluna gidebilirler.

Bu ayın Müslümanlar için manevi öneminin yanı sıra pratik yönleri de anlamaları, hekimleri hastanın güvenini kazanma ve iletişimi kolaylaştırma yönünde çok daha güçlü bir konuma taşıyabilir.

Ramazan ayı, Hicri takvime göre belirlenir ve batı takvimindeki zamanı yıllık olarak değişir. Ramazan ayına önem veren insanlarla ilgilenen profesyoneller bu ayın zamanının farkında olmalı ve ona göre işlerini düzenlemeli.

Ramazan ayına riayet etmek isteyen diyabetli Müslümanlar oruç tutma riski konusunda bilgilendirilmeli. Rehber kurallar çerçevesinde, sağlık uzmanları hastalarına tıbbi nedenlerden dolayı oruç tutmayanların da sevap kazandığını ve oruç tutamadığı için suçlu hissetmemeleri gerektiği konusunda güvence verebilir.

Sağlık uzmanları, kişinin yararınaysa, yoksullara gıda veya para yardımı yaparak fıtre vermenin de alternatif olarak değerlendirilmesini önerebilir.

Ramazan hakkındaki tartışmalar kültürel açıdan hassas olmalı ve yargılayıcı bir şekilde yapılmamalı, kişinin oruç tutmasının hem manevi hem de fiziksel risklerini ve faydalarını kendisinin değerlendirme hakkı takdir edilmeli ve oruç tutmanın doğru karar olup olmadığı bireysel bir bakış açısıyla belirlenmeli.

Doktorlar ayrıca hastalarına endişelerini yerel dini liderleriyle tartışmalarını da önerebilir.

Muafiyetine rağmen oruç tutmayı tercih edenler için ise, kan şekeri takibi, beslenme, egzersiz ve olası ilaç değişiklikleri hakkında yapılacak konuşmalar, orucun mümkün olduğunca güven içinde tutulmasını sağlayabilir.

Diyabet sağlık ekibi (pratisyen hekimler, endokrinologlar, diyabet eğitimcileri, diyetisyenler ve diyabet hemşiresi uygulayıcılarını içerebilir), ayrıca Ramazan'a özgü bir yönetim planı da geliştirebilir.

İnsanların farklı kültürel geçmişlerini, yaşam tarzlarını ve dini pratiklerini anlamak sağlıklarında önemli bir rol oynar. Anlayış eksikliği, daha zayıf sağlık sonuçlarına ve sağlık hizmetlerinden ayrılmaya yol açabilirken, araştırmalar kültürel açıdan uygun diyabet eğitimi ve önleme programlarının farklı kültürlerden gelen insanlar için sonuçları iyileştirdiğini gösteriyor.

Sağlık profesyonelleri, etkili tedavi ilişkileri sürdürmek ve en iyi hasta odaklı sonuçları elde etmek için kültürel ortam ve yerel hasta popülasyonu hakkında kendilerini eğitmeli.

Bu makale, Creative Commons lisansı altında "The Conversation"dan alınarak yayımlandı.

 

*Ahmet Hüseyin Endokrinolog ve Batı Sidney Üniversitesi'nde öğretim görevlisidir. Sue Lynn Lau de Batı Sidney Üniversitesi'nde Endokrinolog olara görev yapmaktadır.

 

 

**İçerik orijinal haline bağlı kalınarak çevrilmiştir. Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

https://www.independent.co.uk/voices

Independent Türkçe için çeviren: Kerim Çelik

© The Independent

DAHA FAZLA HABER OKU