İran nükleer dosyasında ABD - Avrupa yakınlaşması

Paris'teki Avrupalı diplomatik kaynaklar, iki bakanın “ortak mesajının" zamanlamasının, şu anda Washington'da konuşulan İran'a ve bölgedeki müttefiklerine daha fazla yaptırım uygulanmasına yönelik iddialar ile ilişkili olduğunu öne sürdü

Almanya Dışişleri Bakanı Heiko Maas, geçtiğimiz Eylül ayında Brüksel'de yapılan toplantının oturum aralarında Fransız mevkidaşı Jean-Yves Le Drian ile bir araya geldi (AFP)

Avrupalılar, son ABD seçimlerinde ipi göğüsleyen Joe Biden’ın Beyaz Saray'a gireceği ve anayasal görevlerini üstleneceği 20 Ocak'ı beklemeden ABD ile yeni bir sayfa açmak için harekete geçti.  Avrupalıların bu acelesi Donald Trump'ın sayfasını dürdükleri anlamına geliyor. Avrupalılar ve Trump arasında, 4 yıllık süre zarfında sıkıntı ve Atlantik’in iki yakasını temel dosyalar üzerinden ayıran derin farklılıklar hakim olmuştu. Trump'ın tek taraflı hareket etmesi, dünyadaki krizlerin çoğulculuk ilkesi ile yönetileceğine inanmaması, Çin ile ticaret savaşı başlatması, kısa menzilli nükleer füze anlaşmasını terk etmesi, START II anlaşmasını uzatmaması, İngiltere'yi, Avrupa Birliği'nden ayrılmaya teşvik etmesi ve NATO’yu "modası geçmiş" olarak nitelemesi gibi hususlar Avrupalılar ve Trump arasındaki anlaşmazlıkların nedenlerine örnek olarak gösterilebilir. Bunlara Filistin-İsrail çatışmasının geleceği ve Türkiye'nin Suriye, Irak, Libya ve Doğu Akdeniz sularında izlediği politika da dahil olmak üzere bölgesel dosyaların yönetimi gibi konular eklenebilir. Ancak Washington ile 3 Avrupa başkenti (Paris, Berlin ve Londra) arasındaki sürtüşme eksenini oluşturan en önemli dosya şüphesiz “İran nükleer anlaşması” dosyasıdır. Bu nedenle, Fransa ve Almanya dışişleri bakanları Jean-Yves Le Drian ve Heikou Maas'ın, salı günü, iki Avrupa ve bir Amerikan gazetesinde yayınlanan ortak bir makalede şu iki ana konuya odaklanması şaşırtıcı değildi: NATO'nun geleceği ve “İran nükleer anlaşması” dosyası. ABD Dışişleri Bakanı’nın yurt dışı ziyaretlerinin hedeflerinden biri İran’ın "nükleer" sorununu ele almak olduğu unutulmamalı.

Bahse konu makalede, Trump'ın dört yıllık görev süresine atıfta bulunularak, son yıllarda kötüye giden ve düzeltilmesi gereken pek çok şey olduğu belirtildi. İran'ın nükleer anlaşma dosyası ile ilgili olarak, iki bakan şunları yazdı: ABD'yi İran'la mücadelede ortak bir yaklaşıma dönmeye çağırıyoruz, böylece Tahran’ın nükleer programının barışçıldan başka bir şey olmadığından emin olabilir ve İran’a bizim güvenliğimiz ve bölgenin güvenliği için oluşturduğu diğer zorluklara karşı uygun yanıtlar verebiliriz."

Paris'teki Avrupalı diplomatik kaynaklar, iki bakanın “ortak mesajının" zamanlamasının, şu anda Washington'da konuşulan İran'a ve bölgedeki müttefiklerine daha fazla yaptırım uygulanmasına yönelik iddialar ile ilişkili olduğunu öne sürdü. ABD medyasında dolaşan diğer "iddialara" ek olarak: siber savaş, komando operasyonları, doğrudan saldırı iddiaları da yer alıyor. Bunlar arasında, New York Times'ın geçtiğimiz günlerde ortaya attığı iddiaya göre, Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı’nın (UAEA) son raporunda belirtilenlere yanıt olarak Trump, yardımcılarıyla birlikte İran'daki "Natanz" reaktörüne karşı bir askeri saldırı başlatma olasılığını masaya yatırdı. UAEA’nın son raporunda İran'daki "Natanz" reaktöründe yüzde 5 zenginleştirilmiş uranyum stoğunun 2449 kilograma ulaştığı, mevcut stoğun 300 kilogramı geçmediği ifade edildi.

Washington'un nükleer anlaşmadan ayrılması karşısında Tahran'ın 2018 yılının baharında zenginleştirme tavanı, doymuş miktarlar, santrifüj sayısı ve kalitesi, daha fazla sahanın işletimi ve yeniden araştırılması maddelerini de içeren nükleer yükümlülüklerinden aşamalı bir şekilde ayrılması dikkat çekici oldu.

İşin gerçeği şu ki, Paris, Berlin ve diğer Avrupa ülkeleri, kalan son iki ayında Trump yönetiminin atacağı adımlar hususunda endişe duyuyor. Bu nedenle, Avrupa ülkelerinin alelacele diplomatik hamlede bulunması ve çetrefilli dosyalarda işbirliği yapma isteğini ifade etmesi, Biden’ın İran'a karşı "esneklik" vurgusu yapması ve nükleer anlaşmaya geri dönmeye hazır olduğunu belirtmesi bağlantılıdır. Ancak Avrupalı kaynaklar, kimilerinde oluşan, “Washington’un kendiliğinden, vakit kaybetmeden ve koşulsuzca anlaşmaya dönmesi” kanaatinin safiyane olduğunu ifade ediyor. Kaynaklar buna ek olarak son beş yılda, yani nükleer anlaşmanın imzalandığı tarih ile Trump döneminin son safhası arasında meydana gelen ihtilafların görmezden gelinerek Washington yönetiminin koşulsuzca anlaşmaya döneceğini düşünmenin de saflık olacağını kaydediyor. Biden’in açıklamasının dikkatlice okunması gerektiğini belirten kaynaklar konuya ilişkin şunların altını çiziyor: Biden’ın anlaşmaya geri dönme sözü verdiği doğru, ancak Biden bunu Tahran’ın anlaşma karşısındaki tüm ihlallerinden vazgeçmesine bağladı. Bu ihlallerin sayısı da çok.  Biden aynı şekilde İran'ın füze ve balistik programını ve bölgesel politikasını ele almak üzere müzakerelerin başlamasını da Tahran’ın anlaşma karşısındaki tutumuna bağladı. Biden, Cumhuriyetçilerin çoğunluğu koruması halinde Kongre ile zorlu bir mücadele vermek zorunda kalacak.  Trump’ın bıraktığı miras bir çırpıda yok edilemez.”

İki temel olasılık var: Birincisi; Nükleer anlaşmanın korunması ve İran’la müzakerelerin yapılması yönündeki Fransa-Avrupa önerisinin göreve gelecek ABD yönetimi tarafından büyük ölçüde benimsenmesi. İran’la yapılacak olası müzakerelerde füze-balistik dosyası, nükleer programın 2025 sonrasındaki geleceği, İran'ın komşularına yönelik saldırgan politikası ve başka ülkelerin iç işlerine müdahale etmesi konuları masaya yatırılacak. Birinci olasılık, 3 yıl önce başlayıp günümüze kadar devam eden durumun aksine ABD ve Avrupa ülkeleri arasındaki işbirliği ve koordinasyonu "kolaylaştıracaktır". İkinci olasılık, Washington'un reddetmeyeceği İran'ın da isteyeceği olası bir çarpışma nedeniyle önümüzdeki aylarda şiddetli diplomatik savaşların patlak vermesi.

İran Dışişleri Bakanı Muhammed Cevad Zarif, “İran” gazetesine verdiği demeçte, ABD'de göreve gelecek yeni yönetimin yaptırımları kaldırması halinde İran'ın askıya aldığı tüm nükleer taahhütlerine şartsız şekilde geri döneceğini söyledi. Ancak İran’da, 250 milyar dolar olarak tahmin edilen yaptırımlar sonucunda Tahran'a verilen zarar için ABD’den tazminat talep edilmesini isteyenler olduğu gibi Washington ile yapılabilecek herhangi olası bir müzakereyi reddedenler de bulunuyor. Öte yandan, İran dini lideri Ali Hamaney, balistik füze programı meselesinin "müzakere dışı" olduğunu daha önce defalarca dile getirdi.

Son tablo

ABD-Avrupa yakınlaşması ve anlaşmanın devamının İran’ın istikrara zarar verebilecek faaliyetlerini kısıtlayan başka bir anlaşmayla sağlanması konusundaki fikir birliği. Bu, Tahran'ın reddedici politikasından vazgeçmesi halinde yeni müzakerelerin başlatılabilmesi demek. Yeni bir anlaşmanın sağlanması uzun yılları alabilir; 2015 Viyana Anlaşması'na ulaşılmadan önce 10 yıl geçtiği unutulmamalı.

 

*İçerik orijinal haline bağlı kalınarak çevrilmiştir. Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

Şarku'l Avsat

DAHA FAZLA HABER OKU