Paris'ten Tigray'a: Dünya bir kimlik kriziyle karşı karşıya!

Amacım, Müslüman kanaat önderlerini, Avrupa'da yaşanan olayların benzerlerinin önüne geçilmesi için bir öneri yahut proje aramaya davet etmektir

Fotoğraf: Reuters

Dünyanın, temelinde kimlik krizi ve etnik fanatizm olan yeni bir krizin eşiğinde olduğunu hissediyorum. Fransız öğretmen Samuel Paty'nin ekim ayı ortasında öldürülmesi ve sonra güney Fransa ve Viyana'da meydana gelen saldırıların ardındaki sebepler hakkında güçlü şüphelerim var.

Bütün bu saldırılarda tek bir hikaye ile gündeme geldi: Beş yıl önce bir mizah dergisinde yayımlanan Hz. Peygamber'e (sav) ilişkin karikatürlerin bir öğretmen tarafından yeniden ortaya çıkarılması.

Bu tehlikeli eylemleri gerçekleştiren gençlerin, dini ve ulusal taassup şeklinde ortaya çıkan bir psikolojik sorundan mustarip olduklarını ve buna paralel olarak bir tür efsanevi kahraman olma arzusu taşıdıklarını düşünüyorum.

Atlantik'in diğer tarafında, ABD'deki başkanlık seçimlerine 150 milyon vatandaş katıldı. Bu, son 120 yıl içerisindeki en yüksek sayıdır.

Eski Başkan Barack Obama bu yüksek oranın toplumdaki bölünmenin ciddiyetini doğruladığını söyledi. Seçimlerden sonra yapılan kamuoyu yoklamaları da bunu destekliyor.

Başkan seçilen Biden, alışılmadık bir şekilde bu grupların desteğini tekeline aldı. Siyahların yüzde 87'si, üniversite mezunu olanların yüzde 55'i ve gençlerin (18-29 yaş arası) yüzde 62'si ona oy verdi.


ABD meselelerinde uzmanlaşmış gazeteci olan Profesör Yaser el-Gaslan'a göre, Trump'ın yükselişinin yolunu açan şey, Obama'nın 2008'deki zaferidir.

Gaslan, Trump'ın bir ölçüde Obama'nın sosyal antitezi olduğunu düşünüyor. Trump ve ardından Biden'in zaferi, geleneksel güç merkezi arasındaki şiddetli bir çekimin örtük ifadesidir.

Bu güç merkezinden kastım, Kuzey Avrupa kökenli Protestan kırsal nüfus ile geniş bir etnik yapı ve kültürel bağlardan oluşan kent sakinleridir.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)


Öte taraftan Azerbaycan toprakları içinde bulunan, fakat sakinlerinin çoğu Ermeni olan Dağlık Karabağ bölgesinin mülkiyetine ilişkin kronik çatışmanın askeri turu sona erdi.

Uluslararası basında, bir kilisenin çatısında haç çıkaran Azeri bir askerin görüntüsü yer buldu. Aynı şekilde tarihi bir manastırın kaderinin yasını tutan Ermeni kadınların fotoğrafları da basında oldukça geniş bir yer buldu.

Her iki ülkede de dini ritüellere bağlılık düzeyinin çok zayıf olduğu biliniyor. Bununla birlikte dini kimlik, kriz zamanlarında harekete geçirici rol bir oynar.


Son olarak Etiyopya'nın kuzeyinde Tigrayanlar ile merkezi hükümet arasında yeniden su yüzüne çıkan çatışmalara tanık oluyoruz. Aslında ekonomik ve politik faktörlerin motive ettiği bu çatışmalara, etnik kıyafetler giydirilmiştir.

Dünyanın doğusundan batısına çok çeşitli yerlerinde eşzamanlı olarak meydana gelen bu olaylar, kimlik patlaması olarak isimlendirebileceğimiz bir aşamanın eşiğinde olabileceğimiz endişesini doğuruyor.

Bu tür olaylara dikkat çekmemin amacı, dinin (özellikle İslam'ın), geniş çaplı bir mücadelede cephe olarak kullanılabileceği endişesidir.


Amacım, Müslüman kanaat önderlerini, Avrupa'da yaşanan olayların benzerlerinin önüne geçilmesi için bir öneri yahut proje aramaya davet etmektir.

Bunu söylüyorum, çünkü çok büyük bir Müslüman grubun İslam'ı temelde bir kimlik olarak gördüğünü biliyorum.

Büyük bir çoğunluk bunu açık bir insani aidiyet olarak değil, diğer kimliklere paralel veya hatta karşıt bir kimlik olarak görüyor.

Bana göre bu hastalıklı bir bakış açısıdır. Şimdiye kadar, hakiki dinin ve takipçilerinin, kendilerini ilgilendirmeyen ve herhangi bir faydası olmayan çatışmalara dahil olmalarının nedeni budur.

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

Independent Türkçe için çeviren: Beyan İshakoğlu

Şarku'l Avsat

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU