Biden ve İsrail-Filistin uzlaşısı

Filistinliler, seçilmiş başkanının arzu edilen çözüm kapsamında kendilerine verebileceği teselli edici armağanlarla yetinip tatmin olmak zorundalar

Fotoğraf: AA

ABD seçimleri  sırasında Ramallah'ta da seçim sandıkları kurulsaydı bu sandıklar Biden'ın adını taşıyan oy pusulalarıyla dolardı (tabii ki seçmenlerin Ulusal Otorite yetkililerinden olması koşuluyla).

Halk düzeyinde ise, Donald Trump başkanlığı kaybettiği için geniş çaplı kutlamalar yapıldı, çünkü bir müddet sonra eski başkan olacak Trump, 4 yıl boyunca Filistinlileri vuran bir fırtına gibiydi.

Bir 4 yıl daha yönetimde kalsaydı kendilerine hiçbir şey bırakmayacağını düşündükleri için kaybetmesine çok sevindiler


Filistin Ulusal Otoritesi'nin Biden'a bahis oynaması, ABD yönetimi ile ilişkilerin geri dönmesi, Ulusal Otorite'nin neredeyse boş olan hazinesine yeniden para pompalanması, FKÖ'nün Washington'daki ofisi ile Kudüs'teki Filistin meselelerinde uzman ABD Konsolosluğu'nun yeniden açılması, yeni yönetimin yeniden iki devletli çözümden bahsetmesi ve tek taraflı ilhak adımlarını reddetmesi umuduyla bağlantılıysa anlaşılır hatta mantıklıdır.

Biden, bunlara bağlı kalırsa (Madrid Konferansı'nın düzenleyicisi Bush yönetiminden Obama'nın son gününe kadar) kendisinden önceki tüm yönetimlerin tutumların bir uzantısı olacaktır. Trump yönetimi ise bütün bu yönetimlerin aksiydi.


Biden yönetiminin Filistinlilere verebilecekleri ne kadar önemli olsa da veremeyecekleri onlar ve argümanları için daha zararlı görünüyor.

Verebilecekleri ile Biden'ın Kudüs'ü İsrail'in başkenti olarak tanıyan ABD kararından geri adım atması ve bunu somutlaştıran Kudüs'teki ABD Büyükelçiliği'ni Tel Aviv'e geri taşımasını kastediyorum.


Biden'ın bu konudaki tutumu, selefinin mirasçısı olduğu, İsrail'in on yıllardır elde etmek için çabaladığı bu kazanımlardan vazgeçmek istemeyeceği için kendisine savaş açmasının mümkün olmadığı gerekçeleriyle haklı gösterilebilir.

Filistinliler buna itiraz etmeyi sürdüreceklerdir ama yeni yönetim, ilişkilerin eski haline dönmesi için Trump döneminde olduğu gibi onlara bir şeylerden vazgeçmeleri ve taviz vermelerini şart koşmayabilir.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)


Filistinliler için önemli olan, yalnızca ABD yönetimlerinden değil tüm dünyadan istedikleri temel taleptir; kabul edebilecekleri ve memnun olacakları bir siyasi çözüme ulaşmak veya Trump'ın tek referansından (Yüzyılın Anlaşması) tamamen farklı referanslara göre siyasi çözümü müzakere etmek.

Filistinliler bu referansları uluslararası meşru kararlar olarak özetliyor ve bunun için bir uluslararası konferans düzenlenmesini ya da bir araç ve referans olarak Uluslararası Dörtlü Komisyonu'nu yeniden aktive edilmesini tercih ediyorlar.


Bir dönem, Cumhuriyetçi Bush yönetimi bile Filistinlilerin bu talebine sempati duymuş ve Birinci Annapolis Konferansı'nı düzenleyerek bunu gerçekleştirmeye yaklaşmıştı.

Fakat İsrail'in itirazları ve ABD'nin geri adım atması Moskova'da düzenlenmesi kararlaştırılan ikincisinin düzenlenmesinin önüne geçti. Kim Moskova'ya böyle değerli bir öncelik verirdi ki?


Geçmişte yaşananlar geçmişte kalır. Tekrar gündeme getirmek için gerçekçi ve haklı bir gerekçe yok.

Bu noktada şu önemli soruya cevap vermek gerekiyor:

Biden yönetimi, en azından Clinton veya Bush ya da Obama yönetimlerinin bu yöndeki girişimlerine benzer biçimde çözüm dosyasını yeniden açmak için ciddi ve adil bir çaba başlatmakla ilgileniyor mu? 

Arzu edilen çözüm, sert geçen seçim savaşı ve Trump'ın kendisine içeriden ve dışarıdan yeni bir gündem dayatmasından sonra, Biden yönetiminin acil öncelikleri arasında az da olsa kendisine bir yer bulabilecek mi?

Büyük olasılıkla Biden, Ortadoğu meselelerinde, özellikle de Filistin-İsrail dosyası konusunda selefi Trump'tan kat kat tecrübeye sahip olduğu için, siyasi bir çözüme ulaşmanın koşullarını anlıyor.

Bunların ilki -doğrudan deneyimlediği üzere - İsrail tarafının Filistinlilerin belirlediği şartlara göre müzakerelere ne kadar hazır olduğudur.

Bu tarihte bir kez Rabin- Peres döneminde gerçekleşse de Netanyahu-Bennet döneminde gerçekleşmeyecektir.


Bir diğer koşul, Filistinlilerin uluslararası meşru kararları referans almayan müzakerelere hazır olmalarıdır.

Ancak ne İsrailliler ne de Filistinliler bunlara hazır değiller. Biden'a gelince, öngörülebilir gelecekte her iki taraftan da daha az hazırlıklı görünüyor.

Bu nedenle Filistinliler, seçilmiş başkanının arzu edilen çözüm kapsamında kendilerine verebileceği teselli edici armağanlarla yetinip tatmin olmak zorundalar.    

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

Independent Türkçe için çeviren: Beyan İshakoğlu

Şarku'l Avsat

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU