"Eskiden deprem yönetmeliği yoktu. Dönemin kurallarına göre inşa ettik" savunması, çürük binaları yapan müteahhitleri kurtarır mı?

İzmir'deki depremin ardından çöken binaların müteahhitlerinin "O dönemin mevzuatına göre inşaat yaptık" savunması yeni bir tartışma başlattı. Kimi avukatlar bu savunmanın beraate bile neden olabileceğini iddia ederken kimine göre cezadan kurtulamazlar

İzmir depreminin ardından hukuki sonuçlarının ne olacağı merak ediliyor / Fotoğraf: AA

İzmir'deki depremin ardından yerle bir olan ve 114 kişinin ölümüne yol açan binaların müteahhitlerinin de aralarında bulunduğu 9 kişi gözaltına alınmıştı.

Bu kişilerin çıkarıldıkları savcılıkta verdikleri ifadede yıkılan binaları deprem yönetmeliğinin yürürlükte olmadığı dönemde yaptıklarını iddia ederek "Biz o zamanın şartlarına göre inşaat yaptık. Eksik ya da yanlış malzeme kullanmadık" dedikleri öne sürüldü.

Bu savunmanın mahkemeler tarafından dikkate alınıp alınmayacağı merak konusu. Bu konuda farklı iddialar var.

"Bir beraat nedeni de olabilir"

Avukat Mehmet Zengin, Independent Türkçe'ye yaptığı açıklamada, Türkiye'de uluslararası standartlara uygun depreme dayanıklı faaliyet yükümlülüğünün 2005 yılında yürürlüğe girdiğini söyledi.

Zengin, "Yani eski tarihli birçok yapı bakımından, dönemin mevzuatı depreme dayanıklılık yükümlülüğünü tüm standartlarıyla öngörmediği için müteahhitlerin, 'ben dönemin mevzuatına uygun yapı inşasında bulundum' savunması bir beraat nedeni de olabilir. Bu kişiler hiç ceza da almayabilir" dedi. 

filizsaraç.jpg
Avukat Filiz Saraç / Fotoğraf: Twitter@AvFilizSaraç

 

AİHM davasında 1999 depremi mağdurlarının avukatıydı

Bu iddiaları Türkiye Barolar Birliği Yönetim Kurulu Üyesi ve Kamu Yararını Savunma Derneği Onursal Başkanı Avukat Filiz Saraç meseleyi iyi bilenlerden biri. 

Çünkü, Saraç, 17 Ağustos deprem felaketinin ardından Yalova'da yakınlarını kaybeden 8 kişinin AİHM'de sonuçlanan hukuki mücadelelerinde avukatlıklarını yapmıştı.

Uzun süren yargılama süreci sonunda AİHM, 2005 yılında başvuruyu karara bağlayarak, "Türkiye'nin sorumlularla ilgili etkili soruşturma yürütmediğine" hükmederek, "Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin yaşam hakkıyla ilgili 2. maddesinin ihlal edildiği" görüşüne varmıştı.

Ayrıca AİHM yakınlarını kaybeden 8 kişiye 124 bin euro tazminat ödenmesine karar verdi.

Saraç'a çürük binaları yapan müteahhitlerin "Bizim dönemimizdeki mevzuata uygun yaptık" savunmasıyla kurtarıp kurtaramayacaklarını sorduk.

Saraç, hukuki aşamada izlenecek yolu anlattı.

"Bilirkişi raporunda binanın yıkılmasında kimlerin kusurlu olduğu belirlenecektir"

"Yapının hukuki ve teknik kurallara uygun olarak yapılması, şayet yapıda sonradan değişiklik gerçekleştirilmişse, bunların statik değerlere aykırı ve esaslı müdahale niteliğinde bulunmaması gereklidir" diyen Saraç, şöyle devam etti.

"Binanın yıkılmasındaki kusurluların belirlenmesinde inşaat malzemesi kalitesinin standartlara uygun olup olmadığı, binaların birbirinin tahribine olan etkisi, binaların inşaat ruhsat ve projelerin uygun olup olmadığı ve uygun olmaması durumunda bunun yıkılmaya etkisi, zemin yüzeyinin yapılaşmaya elverişli olup olmadığı, denetimlerin yeterli şekilde yapılıp yapılmadığı araştırılır. Binaların yapılma tarihlerindeki geçerli olan yönetmeliğe uygun yapılıp yapılmadığı saptanır. Bu araştırma da teknik bilirkişi incelemesi gerektirir. Hazırlanan bilirkişi raporunda binanın yıkılmasında kimlerin kusurlu olduğu belirlenecektir." 

"Diğer yapılar yıkılmazken onların yıkılması kusur olduğunu düşündürüyor"

İzmir'in etkilendiği depremde bölgede diğer yapılar yıkılmazken söz konusu binaların çökmesinde kusurların ve kusurluların olduğunu düşündürdüğünü kaydeden Saraç, bundan dolayı sorumluluk doğduğunu belirterek şöyle devam etti:

"Bina çökmesine neden olmak Türk Ceza Kanunu'nun 171. maddesinde ölüm ve yaralanma olmasa dahi suç olarak düzenlenmiştir. Binanın çökmesi sonucunda ölüm ve yaralanma olması halinde taksirle ölüme ve yaralanmaya sebebiyet vermeye ilişkin suçlara ilişkin hükümler uygulanır. Birden fazla kişinin ölümüne sebebiyet verildiğinde 15 yıla kadar hapis cezası vardır."

izmirdepremi.jpg
İzmir'i etkileyen depremde 100'den fazla kişi yaşamını yitirdi / Fotoğraf: AA

 

"Binanın çökmesinde kusuru bulunanlar için verilecek ceza artırılabilir"

Saraç, şunları kaydetti:

"Taksir, dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırılık olup, kişi neticeyi istemese de öngörüsü varsa bilinçli taksir olur.  Ancak daha cezası artırılır. Deprem bölgesi olduğu bilinen yerde müteahhit ya da teknik bilgiye sahip mühendisin kontrol ettiği afet bölgesi olduğu bilinen ve afet bölgesine göre projesi hazırlanması gerektiği bilmesi gerekir. Bir yapının, inşaat işi ile iştigal eden kişi tarafından depreme dayanıklı olması gerekliliği, aksi takdirde can ve mal kayıplarına yol açabileceği düşüncesi öngörülebilir niteliktedir. Bu nedenle bilinçli taksir hükmünün geldiği olarak adlandırılan neticeyi öngörmesine rağmen binanın çökmesinde kusuru bulunanlar için verilecek ceza artırılabilir."

"İhmali olan kamu görevlilerinin de yargı önüne çıkarılmaları gerekir"

Saraç, soruşturma sürecinde kamu görevlilerinin sorumluluğunun tespiti için idarenin de binanın bu projelere uygun yapılıp yapılmadığını yeterli ve etkin bir şekilde denetleyip denetlemediğinin araştırılacağını vurguladı.

Saraçyeni yapılan düzenlemeye dair bilgi vererek sözlerini şöyle tamamladı:

"1999 depremindeki yargılamalardan farklı olarak Kentsel Dönüşüm olarak bilinen 2012 tarihli 6306 sayılı yasadan sonra Çevre ve Şehircilik Bakanlığı riskli yapılar açısından görev ve yetkileri, dolayısıyla sorumluluğu artmıştır. Bu nedenle riskli yapılarla ilgili prosedürü yapmayan tamamlamayan kamu görevlileri de yargı önüne çıkarılmalıdır. Kamu görevlisi yargılanmasında soruşturmaya izin prosedürünün işletilmesi, soruşturmaların etkin yapılması ve diğer sanıklarla aynı maddelerden yargılanmak üzere yargı önüne çıkarılmaları gerekir. Aksi durum depremzedelerin etkili başvuru ve adil yargılanma haklarının ihlali olur." 

 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU