Stalin'in cinayetleri unutulmuyor

Prof. Dr. Nadir Devlet Independent Türkçe için yazdı

Fotoğraf: EPA

Sovyet rejiminin istemediği görüşteki şahıslara siyasi baskısı 1917 Ekim İhtilalinden birkaç yıl sonra başladı. Stalin döneminde ise bu kitlesel bir şekle dönüştü.

1937 yılında İçişleri Komiseri Nikolay Yejov'un 00447 no'lu talimatı ise büyük terörün başlangıç belgesi oldu. İlk olarak bu talimat ile 82 kişinin kurşuna dizilmesi ve 193 kişinin çalışma kampına yollanması emredildi.

30 Ekim tarihi Rusya'da 2007 yılından beri "siyasi baskı kurbanları günü" olarak anılıyor.

Bu yıl 30 Ekim'de "GULAG Tarih Müzesi ve Hatıra Vakfı" Rusya'nın 11 bölgesinde 114 bilgisayar sitesinde öğrencilere Stalin'in zulmünden mağdur olanları hatırlatma dersleri verdi. 


Son yıllarda Putin'in teşviki ile Stalin'i, işlediği cinayetleri dile getirmeden methetme dönemi başlattı. Çünkü kendisi de onun gibi şöhretli olmak istiyor.

Tarih derslerinde bu cinayetler öğretilmediğinden şimdi Rusya'da halkın yüzde 70'i Stalin hayranı oldu.

Moskova'da bulunan "Memorial Hukuk Destek Merkezi" günümüzde haksız yere tutuklanan ve mahkûm edilenlerin her geçen gün sayısı artıyor diye bildiriyor.

 Merkezin 30 Ekim itibarı ile ilan ettiği siyasi tutuklular listesinde 362 isim bulunuyor. Bu zulüme uğrayanların 297'si dini, 65'i siyasi faaliyetleri için hapishanelere atılmışlar.

Bunların arasında Moskova Üniversitesi öğretim görevlisi Tatar kökenli Azat Miftahov, Başkurdistan'dan siyasetçi ve yazar Ayrat Dinmuhammedov var. Ayrıca 252 kişi halihazırda dini faaliyetleri gerekçe gösterilerek tutuklu bulunuyor. 


Stalin'in cinayetleri

NKVD (İçişleri Halk Komiserliği) belgelerine göre, 1929 ile 1953 yılları arasında Gulag kamplarında ve kolonilerinden gelen mahkûmların sayısı 18 milyon olarak tahmin ediliyor.

Stalin'in şahıs kültünü ortaya çıkaran, yani onun cinayetlerini açıklayan Sovyetler Birliği Komünist Partisi Genel Sekreteri Hruşçov, "1937 ilâ 1953 yılları arasında çalışma kamplarından 17 milyon kişi geçti" diye bahsetmiştir.


Lenin ve Stalin dönemlerinde (1921-1952) siyasi bahanelerle tutuklananların sayısı 4 milyon olarak tahmin edilmektedir.

Bunların 800 bini kurşuna dizilerek, 600 bini çalışma kamplarındaki insanlık dışı şartlara dayanamayarak öldü. 

Gulag'lar, SSCB'de milyonlarca insanın çok ağır şartlarda çalıştırıldığı kamplardır. Kendisi de Gulag mahkûmu olan Nobel Edebiyat Ödüllü Rus yazarı Alexander Soljenitsin'in Arhipelag Gulag adlı iki ciltlik romanı 1973'te Paris'te yayımlandı.

Eser Gulag'daki şartları çok iyi açıklanmaktadır. Eser Gulag Takımadamları adıyla Türkçeye de çevrildi. 

Başka bir Gulag mahkûmu Tatar yazarı İbrahim Salahov'un Kolıma Hikâyeleri (Kazan, 1989) adlı eseri de aynı konuyu işler.
 


Bu konuyla ilgili en kapsamlı eser ise Pulitzer ödüllü Amerikalı yazar Applebaum, A. [(2008), GULAG, (çev. U. Demirtaş), Ankara: Arkadaş] tarafından kaleme alındı. 

Çalışma kampına mahkûm edilen siyasi tutuklular dışında savaş esirleri, savaş sonrası mahkûmları, kolektifleştirme sırasında sürülen kulak'lar (varlıklı köylüler) da vardı.

1939'dan sonra yurtlarından sürülen Polonyalılar, Baltık halkları ile Volga boyu Almanları, savaş sonrasında Volga boyundan sürülen Moğol asıllı Kalmuklar, Kırım'dan Tatarlar, Ermeniler ve Yunanlılar, Kuzey Kafkasya'dan Çeçen, İnguş, Karaçay, Balkarlar ve Gürcistan'dan Ahıska Türkleri bu mahkûmiyet kervanına dâhil oldular.

İşte bu özel sürgünlerden kulak'ların sayısı iki milyonu biraz aşarken, diğerleri de eklendiğinde toplam sayı 6 milyona ulaşır. 

Bütün yukardaki rakamları topladığımızda SSCB'deki zorunlu çalıştırılanların sayısı 28 milyon 700 bini bulmaktadır.

Bu kadar mahkûm ve sürgünden kaçı öldü veya öldürüldü? Bu konuda kesin rakamlar bulmak nerdeyse imkânsızdır.
 


GULAG koşulları

GULAG (Devlet Çalışma Kampları Yüksek İdaresi)'lardaki yaşam koşullarının, Sovyetler Birliği'ndeki çalışma kamplarında geçirilen ilk aylarda görülen ve yüzde 80'lere varan yüksek ölüm oranının başlıca nedenleri, aşırı üretimin hedeflenmesi, açlık, acımasızlık ve zulümdür. 

Kerestecilik ve madencilik en yaygın faaliyetler oldukları kadar, en ağırlarıdır da aynı zamanda. GULAG madeninde bir kişinin günlük üretim kotası 13 bin kilograma kadar çıkabilirdi.

Bu kota daha yukarı çekilerek, mahkûmlar gardiyanlarla iyi ilişkiler kurmaya, hilekârlığa, rüşvete, cinsel tacize sevk ediliyor, bunlar yoluyla yapılandan fazla iş, yapılmış gibi gösterilebiliyordu.

Kotayı tutturamamak hayati maddelerin eksiltilmesine yol açabilirdi. 


Örneğin bir kişiye günde verilen kara çavdar ekmeği 300 grama, un 5 grama, makarna veya karabuğday 25 grama, et 27 grama ve patates 170 grama düşürülebilirdi.

Daha az gıda, daha az üretim demekti. Bunun için ise o şahıs cezalandırılırdı.

Bir çalışma kampında veya hapishanede bulunan birisi için mahkûmiyet sonrası iş seçenekleri de fazla değildi.

Daha önce mahkûm olmak yeniden yargılanma olasılığını içinde barındırıyordu. Ancak Sovyet kamplardan tahliye edilenlere büyük şehirlere yerleşmek bile yasaklanmıştı. 


İnsanoğlu kötülükleri unutmaya meyyaldir. Ancak bu kötülükler hatırlanmaz ise daha fenaları tekrarlanabilir.

Rusya'da Sovyet rejimi çok kanlı şekilde yerleştirildi, ancak 70 yıldan fazla dayanamadı. Sebebi belki zulüme, haksızlıklara, sefalete her toplumun bir dayanma gücü ve süresinin olmasıydı. 

Ancak Putin, halkın hafızasızlığından faydalanarak Stalin'i kendine idol seçti. O akıllı bir politikacı. Hem eski komünistleri hem Ortodoks ruhanîleri hem Rus faşistlerini kendi safına çekme becerisini gösteriyor.

Bu kâbus hortlatılıp günümüz Rusya'sında rejim muhaliflerine yeni bir GULAG mezalimi uygulanır mı, bilinmez. Fakat çeşitli istatistikler gösteriyor ki, Rusya'yı pek parlak günler beklemiyor.

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU