Lübnan Devrimi: Sanki hiçbir şey olmamış gibi

Devrim, kendisinden önceki Lübnan'ın sona erdiğini anladı. Aynı şekilde Hizbullah da. Geri kalanların çoğuna gelince, Hz. Ali'ye atfedilen bir sözün dediği gibi; "Onlar uykudadır, ölünce uyanacaklar..."

Fotoğraf: İHA

Yalnızca iki taraf, 17 Ekim Devrimi sonrasının öncesi ile aynı olmadığı temelinde hareket ediyor; Devrim ve Hizbullah.

Bu ikisi dışındaki herkes ya hala eski ezberlerini tekrarlıyor ya da bekleme oyununu oynuyor.

Birkaç gün önce meclis istişarelerini son anda erteleyen Cumhurbaşkanı Mişel Avn, bunun en iyi göstergesi.

Cumhurbaşkanı'nın tek isteği, damadı Cibran Basil ile birlikte eski siyasi ilişki kurallarını pekiştirmek.

Bunun anlamı; Basil'in Cumhurbaşkanı'nın torpiliyle, Cumhurbaşkanı Avn döneminde (Cumhurbaşkanı, Başbakan ve Meclis Başkanı'na ilaveten) adı konmamış dördüncü başkan olduğudur.

Saad Hariri de Cibran'ın büyümesine en önemli katkıyı yapan kişi olarak şu anda yeni kuralları pekiştirme fırsatının olgunlaşmış olduğunu düşündü.

O eski başbakandı, cumhurbaşkanlığı ve meclis başkanlığındaki mevkidaşları ile diyalog halindeydi. Meclisteki grubu ve başkanı, aralarında Cibran Basil'in de bulunduğu diğer grupların liderleri ile görüşüyordu.

Cibran, Hariri'nin bu mesajını anladı, grubunun milletvekillerinden ve kurmaylarından İbrahim Kenan'ı Hariri'nin grubu ile diyalogla görevlendirdi. Geri kalanı da Avn halletti ve Hariri'den Cibran ile anlaşmasını istedi. Ne var ki sonra istişareler durdu.

Cibran'a yönelik yankı uyandıran hakaretlerini adeta kendisi için bir marşa dönüştürmeyi seçen devrimin birinci yıldönümünün arifesinde, Cumhurbaşkanı ve damadı ona karşı sanki hiç var olmamış gibi davrandılar.

Sanki ne bir çöküş yaşandı, bir patlama gerçekleşti ne de ülke yavaş yavaş buharlaşıyor.

Devrimin birinci yıldönümünün arifesinde Lübnanlılara hitap eden Saad Hariri'nin kendisinin bile 3 saat süren konuşması sırasında aklında tek bir fikir vardı; devrim öncesine dönmek.


Çatışmayı Hizbullah'a bağlamak, yani onun Lübnan dışında ve belki de içinde yaptıklarının Lübnan hükümetini ilgilendirmediğini kabul etmeye geri dönmek.

Ekonomi ve kamu hizmetlerinin yanı sıra yeniden imar sorunları ile ilgilenen, Fransız girişimine ek olarak CEDRE Konferansı fonlarına dayanarak iyileşen hükümet-belediye teranesine geri dönmek. Devrim öncesi denklemi geri getirmek.

Hariri, 2016'daki cumhurbaşkanlığı uzlaşısından bu yana kullandığı sloganların bugün farklı bir sonuç vereceğine, 4 yıl önce "vizyonunu" gerçekleştiremeyen birisinin şimdi başarılı olacağına kamuoyunu ikna edecek ve inanmasını sağlayacak tek bir neden sunamadı.

2016'da Hizbullah'ın adayının seçilmesinden sonra, ekonomi artık dayanamayacağı bir noktaya ulaşıp, Lübnan lirası tehdit altında olduğu için ülke, zehri yudumlamaya başlamadı mı?

2016'dan bu yana olan şey, ekonominin yıkılması, liranın çökmesi ama Avn'ın yine de cumhurbaşkanı görevinde kalmasıdır.

Hariri son konuşmasında da aynı girizgahları kullandı: Ülke, ekonomi, Lübnanlıların geleceği buna daha fazla katlanamaz. O halde zehrin dozunu iki kata çıkaralım. Uzatın bardaklarınızı da anında öldüren zehir ile doldurayım…


Devrimden önce defalarca devrimin diliyle konuşan, 90'lı yılların ortalarından itibaren siyasi sınıfa karşı gittikçe daha eleştirel olan, birden fazla vesileyle meşruiyetinin ölümünü açıklayan Velid Canbolat bunu, diyalektiği seven bir "solcu entelektüel" olarak yaptı.

Ama önemli olan politikacı Velid Canbolat.

El-Cedid TV'ye verdiği son röportajında politikacı Canbolat, Lübnanlıların geleceği, çıkarları ve onlar için endişe kisvesine bürünmüş eleştirel entelektüel dilin kalın katmanları ile kaplı tek bir faydalı cümle söyledi:

Yeni hükümette sağlık bakanlığını istiyorum.

Gerisi detay ya da entelektüel Canbolat ile politikacı Canbolat arasındaki örtülü mücadelenin tek bir siyasi cümlede gösterimiydi.


Canbolat, bir yıl önce 16 Ekim'de daha basit ve doğrudan bir şekilde isteyebileceği bir şeyi bugün daha karmaşık ve dolaylı bir şekilde istedi:

Yeni hükümet paylaşım için yeni bir fırsattır ve ben de payımı istiyorum.  En iyisini, sağlık bakanlığını istiyorum.


Babası Kemal Canbolat, benzer durumlarda, Lübnan'dan Çin Halk Cumhuriyeti ile ittifak yapmasını isterdi.

Cumhurbaşkanlığı Sarayı, bu büyük stratejik önerinin altında, bir genel müdürlük, memurluk ya da orduda üst düzey bir görevle ilişkili bir talep olduğunu anlardı ve çoğu zaman da Kemal Canbolat'ın bu isteğini yerine getirirdi.

Kemal Canbolat'ın talep çıtası, bu sınıra ulaşırdı. Çin'in ise Lübnan'ın bir şehrinde ya da köyünde gerçekleştirdiği ihlalden haberi bile olmazdı.


Oğlu Canbolat'ın röportajda sunduğu siyasi itiraz damıtıldığında ise, geriye tek bir cümle kalıyor:

Benim yeni hükümetteki payım bu. Sonrasını sonra konuşuruz. Nasıl olsa daha sonra, devrim, anlamları, gençlerin beklentileri, ekonomik krizin sonuçları, gelirlerin yeniden adil bir şekilde dağıtılması, tekellerin kırılması ve diğer meseleleri tartışmak için bolca zamanımız olacak.


Caca'nın Lübnan Kuvvetleri'ne gelince, beklemeyi seçti. Kendisi, devrim güçleri tarafından en az hedef alınan, Avn'dan sonra popüler desteğini artırmaya en uygun siyasi güç.

Devrimci gençler tarafından hedef alınmasının tek nedeni, devrimin radikal "Hepiniz yani hepiniz!" yani "istisnamız yok" sloganını vurgulama amacıdır.


Lübnan Kuvvetleri'nin yolsuzluk dosyaları ile bir ilişkisi olmasa da hataları az ve Avn'ın cumhurbaşkanı seçilmesindeki sorumluluğu basit değildir.

Bilhassa, Avn'ı cumhurbaşkanı yapan uzlaşının, Lübnan Kuvvetleri'nin öne sürdüğü bütün gerekçelerin ortadan kaldırmayı başaramadığı menfur bir paylaşım (kota) şüphesi içerdiği göz önüne alındığında.


Lübnan Kuvvetleri'nin sorunu, iktidarda sağlam bir siyasi deneyimin koruyucusu olabileceği bir zamanda, geçmişteki savaşlarda sıkışıp kalmasıdır. Sağlam, güvenilir ve ciddi bir siyasi sınıf sunmakta başarılı olarak Lübnan'a bir gelecek sunabilecek iken Lübnan'ın  geçmişi ve çatışmalarının kalıntıları ve komplekslerine takılı kalmasıdır.

Benzer bir sorunu Lübnan Ketaib Partisi, genç başkanı Sami el-Cemayel ile birlikte yaşıyor. Sorun, Cemayel'in tartışmasız kişisel ve politik dürüstlüğü ya da sunduğu modern liderlik modeli değil.

Aksine bunlar onu politikacılar arasında, devrimle, onun kurallarıyla, yöntemiyle ve vaatleriyle en samimi bağı olan politikacı yapıyor.

Asıl sorun, devrimin miras alınan her şeye karşı ayaklandığı bir anın mirasçısı olmasıdır. Kuşkusuz bu, onun deneyimine yönelik büyük bir haksızlıktır.


Yalnızca devrim ve Hizbullah, 17 Ekim 2019 sonrasının öncesi gibi olmadığı temelinde hareket ediyorlar. Devrim, benzeri görülmemiş bir kararlılıkla egemen siyasi elit ile birlikte yaşama kurallarını yıkmaya devam ediyor.

Eski yönetim kurallarını, iktidar üretme mekanizmalarını, daha doğrusu, Dr. Salih el-Meşnuk'un güzel ifadesi ile mafya ile milisler arasındaki ittifakı yenileme mekanizmalarını yıkmayı sürdürüyor.

Devrime göre, mevcut Lübnanlı politikacılar arasında, ülkelerinin dünyanın, büyükelçilerin ve devlet başkanlarının gözü önünde düştüğü "rezil durumu" düzeltecek biri yok.

Onlar daha durmadılar. Küçük düşürme dizisinin son bölümü daha çekilmedi. Siyasi elitlerin sembollerinin çoğunun alenen aşağılanması bitmedi.

Amaç; New York Üniversitesi Çevre Çalışmaların Bölümü'nden Doç. Dr. Jennifer Jacquet tarafından sunulan "utancın gerekliliği" stratejisinin öngördüğü gibi, bireylerin, hükümetlerin ve şirketlerin genel politik davranışlarını değiştirmektir.


Hizbullah'a gelince, Lübnan'ın doksanlı yılların başından devrim öncesine kadar çalıştığı ve kendisine uyumlu hale getirilmiş "operasyon odası" olmaktan çıktığını, bunun geri dönmeyecek şekilde sona erdiğini, Lübnanlıların başına gelenlerdeki sorumluluğuna dair suçlamaların düzeyinin, Nasrallah'ın eylemleriyle yüzleşmesinden ve direniş saçmalığından daha yüksek olduğunu anladı.

Hizbullah'ın İsrail ile deniz sınırlarını belirleme müzakerelerini kabul etmesi, Hizbullah'ın sakin ve ağır ağır oynadığı yeni bir kart.

Ülkenin çöküşü ile devrim birleşmeseydi, bu kartı en azından böyle küçültücü bir normalleştirme ile oynamak zorunda kalmazdı.

Ne var ki, bütün partiler arasında satacak bir malı olan, oyun tahtasındaki boş karelerde yeni hamleler yapabilecek tek parti de kendisi.

Devrim, kendisinden önceki Lübnan'ın sona erdiğini anladı. Aynı şekilde Hizbullah da.

Geri kalanların çoğuna gelince, Hz. Ali'ye atfedilen bir sözün dediği gibi;

Onlar uykudadır, ölünce uyanacaklar...

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

Independent Türkçe için çeviren: Beyan İshakoğlu

Şarku'l Avsat

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU