Cumhurbaşkanı Aliyev: Suçlamalar temelsiz, Azerbaycan'da vekalet savaşı söz konusu değildir

Azerbaycan Cumhurbaşkanı Aliyev, "Ermeniler daha ne kadar topraklarımızda kalmaya devam edecek ve halkımızın evlerine dönmesine izin vermeyecek?" dedi

Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev, Ermensitan ile Dağlık Karabağ bölgesinde yaşanan çatışmaların nasıl başladığını ve nasıl son bulabileceğini anlattı. Çatışmanın durup müzakere masasına oturmanın şu anda yeterli olmadığını söyleyen Aliyev, "Bölgeyi ne zaman terk edeceklerine dair günü gününe bir zaman çizelgesi vermeliler" diye konuştu.

Aliyev, Suriye'den paralı askerlerin bölgeye çatışma için getirildiği iddialarını da redderek "Eğer paralı askerler ve teröristler hakkında konuşmaya başlarsak, bizi suçlayanların utanç verici bir duruma düşeceklerini düşünüyorum. Bizi suçlamadan önce aynaya bakmaları onlar için daha doğru olacaktır" dedi.

Aliyev'in Türkiye'de erişime kapalı olan  El-Arabiya'ya Dağlık Karabağ hakkındaki verdiği söyleşi şöyle:

Ermenistan-Azerbaycan gerilimi nasıl başladı?

Ermenistan, 27 Eylül'de askeri mevzilerimize ve sivillere saldırdı. Bu saldırıdan siviller zarar gördü. Sivillerimizin arasında ölenler var. Dün sabah itibariyle 22 sivil öldü, 73 sivil yaralandı. Ne yazık ki, bugün halen sıradan köylülerimiz arasında onlarca yaralı ve can kaybı var. Buna cevap vermek zorundaydık ve uygun bir şekilde karşılık verdik. Karşı saldırı neticesinde Ermenistan'ın işgal altındaki Azerbaycan topraklarında konuşlu askeri mevzilerini susturmayı başardık. Bölgenin bir kısmını ve birkaç köyü kurtarabildik. Bugün 27 yıldır Ermenistan'ın işgali altında olan Cebrail şehrini geri aldık. Askeri operasyonumuz başarıyla devam ediyor. Topraklarımızı özgürleştirmeye ve toprak bütünlüğümüzü yeniden sağlamaya kararlıyız.

"Durum Azerbaycan ordusunun kontrolü altında"

İki ülke arasındaki olayların kontrolden çıktığı görülüyor. Askeri operasyonlar genişliyor. Bu operasyonların bir sınırı var mı?

Olayların kontrolden çıktığını düşünmüyorum. Durum Azerbaycan ordusunun kontrolü altında. Şu anda bir karşı operasyon yürütüyoruz, amacımız topraklarımızı kurtarmak. Arabuluculara ve Ermeni halkına, işgalden hükümetlerini sorumlu tutmalarını ve işgali durdurmaları önerisinde bulundum. Ermenistan bunu kabul ederse, neredeyse 30 yıldır yasa dışı olarak kontrol ettiği işgal altındaki toprakları boşaltmaya başlayacak ve savaş sona erecektir. Savaşa ihtiyacımız yok. 1992 yılından bu yana müzakere sürecine katılıyoruz. Bu 30 yılda müzakere masasında neredeyse hiç ilerleme kaydedilmedi. Ermenistan, topraklarımızdan askerlerin eksiksiz, derhal ve koşulsuz bir şekilde geri çekilmesini talep eden BM kararlarını uygulamak istemedi. Aksine, askeri-siyasi liderlikleri yeni topraklar işgal etmeye çalıştı. Azerbaycan'a saldırmaya çalıştılar. Temmuz ayında yeni bir askeri saldırı başlattılar. Bu yüzden biz de kendimizi ve halkımızı savunmak, tüm dünya ülkeleri tarafından tanınan Azerbaycan'ın uluslararası kabul görmüş toprak bütünlüğünü yeniden tesis etmek zorunda kaldık.

e73b50aa-f24f-4eef-86b2-61620c98c6aa.jpg
Fotoğraf: El Arabiya. 

"Ermenistan Cenevre Sözleşmesi'nin ihlal ediyor" 
 

Eğer Ermenistan teklifinize cevap vermezse, bu gerilim devam edecek ve sivillerin canları için duyulan endişe sürecek. Maliyeti çok yüksek olmayacak mı?

Ermenistan, yalnızca ağır toplarla sivil köylere ateş ederek değil, aynı zamanda yabancıların işgal ettiği topraklarda yasa dışı bir şekilde yerleşmesini sağlayarak da Cenevre Sözleşmesi'ni büyük ölçüde ihlal ediyor. Biz topraklarımızın özgürleşmesini istiyoruz. İki ülke arasındaki anlaşmazlığın çözülmesine yardımcı olmakla görevli arabuluculara büyük ölçüde güvendik. Ancak Ermenistan, müzakere masasında yapıcı bir tutum sergilemek yerine, temmuz ayında bize karşı askeri bir saldırı başlattı. Biz de uygun şekilde karşılık verdik. Terör eylemi düzenlemeyi planlayan bir sabotaj grubu gönderdiler.  Bu sabotaj grubunun lideri tutuklandı. Şimdi ifade veriyor. Eylül ayında köylerimizi ve kasabalarımızı bombaladılar. Çatışma bölgesi yakınlarında, Azerbaycanlı sivillere ait 500'den fazla ev ya hasar gördü ya da tamamen yıkıldı. Bu nedenle Ermenistan, bu düşmanca eylemleri durdurmalı ve birliklerini topraklarımızdan çekmeli. Bize işgal altındaki topraklardan askerlerini çekmesine yönelik bir zaman çizelgesi sunmalı. ‘Karabağ Ermenistan'dır' diyen başbakanlarının şimdi ‘Karabağ Ermenistan değildir' demesi gerekiyor. O zaman elbette bu düşmanlığı sonlandırmaya ve ateşkesi yeniden tesis etmeye hazır olacağız.

Ermenistan Başbakanı El-Arabiya'ya yaptığı açıklamada anlaşmazlığın müzakerelerle çözülmesi gerektiğini söyledi. Bu konuda ne söyleyeceksiniz?

Bence de çözüm müzakerelerden geçiyor. Ancak müzakerelerin bir temeli olmalı. Ermenistan Başbakanı'nın "Karabağ Ermenistan'dır" demesi, anlaşmazlığı çözme ilkelerini neredeyse yok etti. Çünkü Rusya, ABD ve Fransa'nın eş başkanlığındaki Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı (AGİT) Minsk Grubu, görüşmeler sırasında yıllarca içinde çatışmayı çözmek için bir takım ilkeler geliştirdiler. Bölgemizde kalıcı barışa ulaşmanın ilk adımı işgal altındaki bölgelerin boşaltılmasıdır. George Soros'un finanse ettiği darbe ve ‘devrim' sonucu iki yıl önce iktidara gelen Ermenistan Başbakanı, bu ifadesiyle müzakere masasını devirdi ve konuşacak hiçbir şey kalmadı. Bu nedenle burada Ermenistan Başbakanı'nın askeri çatışmaya yol açan davranışları ciddiye alınmalı. 28 yıldır müzakere sürecindeyiz. Ermenistan'ın iki eski cumhurbaşkanı ile görüşmelerde bulundum. Bir çözüm bulmak için nispeten kabul edilebilir bir şekilde çalışıyorduk. Küçük adımlar atıyorduk. Fakat bu adımlar sayesinde arabulucularla birlikte, çatışmayı çözecek temel ilkeleri belirliyorduk.

"Karabağ Azerbaycan'dır" 

İki yıl önce ise hiçbir siyasi deneyimi olmayan, hayatı boyunca küçük bir şirketi dahi yönetmemiş, jeopolitik ve uluslararası ilişkiler konusunda hiçbir bilgisi bulunmayan bir adam iktidara geldi ve kendi ülkesini tarumar etmeye başladı. Ermenistan şu an bir kriz içerisinde. Ana muhalefet partisinin lideri tutuklandı. Çeşitli zamanlarda müzakere görüşmelerinde bulunduğu iki eski cumhurbaşkanı hakkında soruşturması başlatıldı. Tüm bunlar tamamen despotik bir rejim yaratırken müzakere sürecini de baltalamaktadır. Peki, biz ne yapmalım? Azerbaycanlılara karşı aşağılayıcı açıklamalar yapıyor, provokatif adımlar atıyor. Arabulucuların bizzat kendileri dahi en hafif deyimiyle bu garip davranış karşısında şaşkınlık yaşıyor. Tüm bunlar müzakere sürecini baltalıyor. Dolayısıyla müzakere masasına dönmek için Ermenistan Başbakanı'nın "Karabağ, Ermenistan değildir" demesi gerektiğini düşünüyorum. Karabağ, Azerbaycan'dır! Bu toprakların sahibi olan bize, son yirmi yılda geliştirilen ilkelere bağlı olarak bu topraklardan çekileceklerini söylemelidir. Bu çirkin askeri saldırının ardından bize, askerlerinin şehirlerimizden çekilmesine ilişkin bir zaman çizelgesi vermesi gerekiyor. Ancak bu durumda savaşı durdurmaya hazırız. Aksi takdirde bunu zorla yapacağız, toprak bütünlüğümüzü zorla yeniden tesis edeceğiz.

Cevabınıza bağlı olarak biraz daha açılmasını istediğim üç nokta var. Öncelikle Ermenistan'ın krizde olduğunu söylediniz. Ancak Ermeni halkının yöneticilerini desteklediğini görüyoruz. Ülke yönetiminin kendilerini koruma şeklini memnuniyetle karşılıyorlar. İkinci olarak, Ermenistan'ın "Karabağ, Ermenistan değildir" açıklamasında bulunmasının ve topraklardan ayrılması tek koşul mu yoksa müzakere masasına geri dönmesi için başka koşullar da var mı? Üçüncüsü ise söz konusu arabulucular, hangi ülkeler

Daha önce söylediğim gibi bu ülkeler AGİT Minsk Grubu ülkeleridir. Yani AGİT Minsk Grubu eş başkanları olan Rusya, ABD ve Fransa'dır. Bu grubun temsilcileriyle son yıllarda yaptığım temaslar sırasında görüş alışverişinde bulunma fırsatımız oldu. Ne ben ne de onlar, müzakereleri ilerletmek için ne yapabileceğimizi bilmiyorduk. Çünkü bildiğiniz gibi müzakere esasları ve müzakere formatı belirlendi. Bunlar, Azerbaycan tarafından tek taraflı olarak belirlenmedi. Arabulucular tarafından önerildi ve iki ülke (Azerbaycan ve Ermenistan) tarafından da kabul edildi. Müzakerelerin formatı, aralarında çatışma olan Azerbaycan ve Ermenistan arasında yapılması şeklindedir. Ermenistan Başbakanı, bu formatın kabul edilemez olduğunu ve Azerbaycan'ın Ermenistan dahil dünyanın hiçbir ülkesi tarafından tanınmayan sözde ‘Dağlık Karabağ Cumhuriyeti' ile görüşmeler yapması gerektiğini söyledi. Bu müzakere sürecini baltalamaya yönelik kasıtlı bir hareketti. Çünkü ne bizim ne de arabulucuların bunu kabul etmeyeceğini biliyordu. Ne var ki arabulucular da (Rusya, ABD ve Fransa) bunu reddettiler. Sonra "Karabağ, Ermenistan'dır" dedi. Bu ifadeleri, seleflerinden hiçbiri söylememişti. Çünkü bu ifadeler müzakere sürecinin sona ermesi demekti. Zira görüşmelerin özü, müzakereler yoluyla işgal altındaki toprakları barışçıl bir şekilde Azerbaycan'a iade etmek ve ardından Dağlık Karabağ'daki Azeri ve Ermeni toplulukları arasında bir arada yaşamı sağlamaya dayanmaktadır. Çünkü savaştan ve Ermenistan topraklarımızı işgal etmeden önce Dağlık Karabağ Bölgesi'nin nüfusunun yüzde 25'i Azeriydi. Ancak bugün Dağlık Karabağ ile birlikte, Dağlık Karabağ civarında Ermeni nüfusunun bulunmadığı ve 700 binden fazla Azerinin yaşadığı yedi bölge de işgal altındadır. Hepsi kovuldu ve evleri yıkıldı. Camiler dahil tüm tarihi eserlerimiz Ermeni barbarlar tarafından tahrip edildi. Şimdi biz ilerleme kaydettikçe, Ermeni hükümetinde değişiklikler oluyor. Siyasetle hiçbir ilgisi olmayan yeni insanlar iktidara geliyor. Onlar da böyle yıkıcı açıklamalarda bulunuyor, provokatif adımlar atıyor ve bize karşı askeri bir saldırı başlatıyorlar. Ne yapmalıydık? Kendimizi savunmak zorundaydık. Biz de öyle yaptık ve toprak bütünlüğümüz yeniden sağlanana kadar bunu yapmaya devam edeceğiz.

"Suçlamalar tamamıyla temelsizdir" 

Rusya ve Fransa size Türkiye üzerinden Suriye'den paralı askerler getirmekle suçluyorlar. Bu konuda ne söyleyeceksiniz?

Bunu tamamen reddediyoruz. Fransa Cumhurbaşkanı beni son on gün içinde, iki kez aradı. Bize bu konudaki iddialara ilişkin bir kanıt sunmasını söyledim. Bölgemizde Suriyeli savaşçıların varlığına dair hiçbir kanıt yok. (Macron) 27 Eylül'de beni aradığında, ona sordum. O zamandan bu yana benim elime hiçbir kanıt geçmedi. Eğer bunu kanıtlayacak bir delil varsa neden bize sunmuyorlar? Birkaç gün önce ikinci kez beni aradığında konuyu tekrar gündeme getirdi. Bu konuda bilgileri olduğunu söyledi. Bu bilgiyi benimle paylaşmasını söyledim. Hiçbir delil sunmadan bir ülkeyi suçlamak doğru değil. Bugün bana Fransa'dan bu kabul edilemez suçlamayla ilgili herhangi bir kanıt sunulmadı. Azerbaycan'da yabancı savaşçı yok. Fransa Cumhurbaşkanı'na ordumuzun neredeyse yüz bin kişiden oluştuğunu söyledim. Şu anda savaş alanındaki mücadelemiz internet üzerinden yayınlanıyor. Ordumuz birbiri ardına köyler kurtarıyor. Bayrağımız uzun yıllardır işgal altındaki topraklarda dalgalanıyor. Dolayısıyla bu suçlamalar tamamen temelsizdir.

Size söyleyebileceğim bir diğer şey ise, Ermenilerin bir Türk F-16'sının bir Ermeni Su-25 savaş uçağını düşürdüğüne dair başka bir yalan haber yaydığıdır. Bu sahte bir haberdir. Bu yalan haber basına servis edildi. Siyasetçiler, Avrupalı ​​siyasiler bu yalan bilgileri kullanmaya başladılar. Bunun gerçek olmadığı kanıtlandığında ise kimse özür dahi dilemedi. Bizi suçlayanlardan özür bekliyorum. Onları sorumluluk sahibi olmaya ve söylediklerini gözden geçirmeye çağırıyorum. Biz, suçlamalara ve hakarete karşı susacak bir ülke değiliz. Eğer biz düşündüklerimizi söylemeye başlarsak, o ülkelerde çok fazla panik yaratacağına inanıyorum. Azerbaycan'dan ve bölgeden ellerini çekmeliler. Bizim topraklarımız işgal edildi. Eğer Fransa, Dağlık Karabağ Bölgesi'nin kendi kaderini belirlemesini istiyorsa, onlara nüfusun neredeyse yarısının Ermeni olduğu Marsilya şehrini onlara versin. Dağlık Karabağ'ı bir cumhuriyet olarak ilan etmelerine izin verilecekse onlara da (Marsilya'ya) bağımsızlık verilsin. Korsika'ya bağımsızlık versinler, Basklara bağımsızlık versinler. Neden Dağlık Karabağ Bölgesi için bizden bağımsızlık talep ediyorlar? Bizden bunu talep etmeye ne hakları var? Bu suçlamaları derhal durdurmalılar. Azerbaycan'a saldırmayı ve itibarımızı sarsmaya çalışmaktan vazgeçmeliler. Eğer paralı askerler ve teröristler hakkında konuşmaya başlarsak, bizi suçlayanların utanç verici bir duruma düşeceklerini düşünüyorum. Bizi suçlamadan önce aynaya bakmaları onlar için daha doğru olacaktır.

"Azerbaycan'da vekalet savaşı söz konusu değildir"

Bazıları eğer kriz artarsa, topraklarınızın bir savaş alanına dönüşeceğine ve bunun sizin yararınıza olmayacağına inanıyor. Bir vekalet savaşı sahası gibi. Bu krizin bölgeler arası bir mücadeleye dönüşmesinden çekiniyor musunuz?

Hayır, herhangi bir vekalet savaşı söz konusu değil. Azerbaycan bağımsız bir ülkedir. Bağımsızlığımız tüm uluslararası toplum tarafından tanınıyor. Azerbaycan uluslararası arenada çok güçlü bir konuma sahip. Size başarılarımızdan sadece iki örnek vereyim. Azerbaycan birkaç yıl önce 155 ülkenin oyuyla Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi üyeliğine (BMGK) seçildi. Bu, bağımsız bir politikamızın olması ve ülkemizin uluslararası toplumun sorumluluk sahibi bir üyesi olması sayesinde gerçekleşti. Öte yandan bu yıl Bakü'de 120 ülkenin katılımıyla Bağlantısızlar Hareketi Zirvesi düzenledik. Bağlantısızlar Hareketi'nin başkanlığını Azerbaycan üstlendi. Bu şerefli görev, 120 ülkenin oybirliğiyle Azerbaycan'a verildi. Kukla bir ülke bu desteği alabilir mi? Kukla ülkeler fakirdir. Kimse onlara saygı duymuyor ve onları görmezden geliyorlar. Bugün Azerbaycan'ın ne söylediği dünya için önem arz ediyor. Bugün Azerbaycan olmadan bölgede hiçbir siyasi, ekonomik, enerji, ulaştırma projesi uygulanamaz. Asıl kuklalar, bize kukla diyenlerdir. Aynaya dönüp bir baksınlar. Onlar ülkeleri küçümsemeye alışmışlar. Biz böyle bir durumda değiliz. Şerefimizi ve bağımsızlığımızı savunuruz. Dünyadaki hiçbir ülkenin iç işlerimize karışmaya hakkı yok. Bunu anlamaları gerekiyor. Toprak bütünlüğünü yeniden tesis etmek Azerbaycan'ın çıkarlarına hizmet etmektedir. Azerbaycan, bir milyon insanının kendi topraklarına döneceği zamanı bekliyor. Hükümet olarak bunu biz sağlayacağız. Halkımızı anavatanlarına geri döndüreceğiz, şehirlerimizi ve köylerimizi yeniden inşa edeceğiz. İşgal altındaki tüm topraklarda Azerbaycan bayrağını göndere çekeceğiz.

"Ermenistan yönetimini işgale son vermeye çağırıyorum" 

Avrupa sizinle Ermenistan arasındaki krize askeri bir çözüm olmadığını söylüyor. Avrupa'nın bu tutumuyla ilgili yorumunuz nedir?

Sık sık çatışmanın askeri bir çözümü olmadığını duyuyorum. Öncelikle buna katılmıyorum. İkinci olarak eğer askeri çözüm yoksa bize askeri olmayan bir çözüm, diplomatik bir çözüm sunun. BMGK kararlarına bir bakın. Dünyanın en yüksek uluslararası organı tarafından kabul edilen bu kararlar, Ermeni birliklerinin işgal altındaki topraklardan koşulsuz olarak çekilmesini talep ediyor. 1992 yılından bu yana müzakere ediyoruz. Geçen bu 28 yılda herhangi bir diplomatik çözüm oldu mu? Arabulucular veya diğer uluslararası kuruluşlar bize siyasi bir çözüm önerdi mi? Hayır. Onlar bu çatışmayı durdurduklarını sandılar, fakat durmadı. Daha ne kadar beklemeliyiz? 30 yıl daha mı? Ermeniler daha ne kadar topraklarımızda kalmaya devam edecek ve halkımızın evlerine dönmesine izin vermeyecekler? Uluslararası toplum, uluslararası kararların uygulanmasını sağlayamazsa, Azerbaycan bunu kendisi yapacak. Bu da sonuç verecektir. Ben bir kez daha çatışmanın çözümüne yardımcı olmak isteyen tüm tarafları ve Ermenistan yönetimini bir an önce işgali bitirmeye çağırıyorum. Çözümün ilkelerini kabul etmeye ve Azerbaycan'ın toprak bütünlüğünü kabul ettiğinizi beyan etmeye çağırıyorum. İşgal altındaki tüm topraklardan çekilmeleri konusunda bize bir zaman çizelgesi vermeliler. "Karabağ, Ermenistan'dır" diyen Ermenistan Başbakanı, Azerbaycan halkından özür dilemeli ve "Karabağ, Ermenistan değildir" demeli. Ancak bunlardan sonra dururuz.

"Ermenistan Başbakanı özür dilemeli ve 'Karabağ, Ermenistan değildir' demelidir"

Ermeni halkına ve Ermenistan'daki tüm yetkililere haber kanalımız üzerinden söylemek istediğiniz başka bir şey var mı?

Birkaç gün önce Ermeni saldırısında yaralanan Azerbaycan askerlerini ziyaret ettim ve onlarla konuşurken Ermeni halkına seslendim. Söylediklerimin onlar için normal olmadığının farkındaydım. Muhtemelen duymak istedikleri bunlardan ibaret değildi. Çünkü neredeyse Ermeniler tarafından öldürülüyorlardı. Onların yanındayken kendilerine ve bizim için böyle kahraman evlatlar yetiştiren ailelerine minnettarlığımı ifade ederek, Ermeni halkına da bir çağrım olduğunu söyledim. Çağrımda, Ermeni halkına, ‘hükümetinizi yaptıklarından sorumlu tutun. Çocuklarınızı Azerbaycan'a göndermeyin. Çocuklarınızı işgal edilen topraklara göndermeyin. Bugün sözde ‘Dağlık Karabağ ordusunun' yüzde 90'ı Ermeni vatandaşlarından oluşmaktadır. Bu işgale bir son verin. Azerbaycan bölgesini terk edin. Kendi toprağınızda yaşayın. Ancak o zaman huzur bulacağız. Azerbaycan ve Ermeni halkları arasında yeniden normal ilişkileri kurmaya çalışacağız. Biz çalışıyoruz. Kolay olmayacak ama biz komşu olmaya, birlikte yaşamaya çalışıyoruz' dedim. Ermeni hükümetine ise söyleyecek hiçbir şeyim yok. Onlara ne yapacaklarını daha önce söylemiştim. Onlara da eğer ateşkes istiyorlarsa, bizden özür dilemelerini, askerlerinin geri çekilmesi için bir zaman çizelgesi vermelerini söyledim. Artık sadece çatışmayı durdurup müzakere etmek yeterli değil. Bölgeyi ne zaman terk edeceklerine dair günü gününe bir zaman çizelgesi vermeliler. 'Karabağ, Ermenistan'dır' diyerek, Azerbaycanlılara hakaret eden Ermenistan Başbakanı özür dilemeli ve 'Karabağ, Ermenistan değildir' demelidir. Onlara söyleyeceklerim budur.

 

El Arabiya, Independent Türkçe

DAHA FAZLA HABER OKU