UMH'deki Serrac-Başağa rekabeti nereye gidiyor?

Libya'da ateşkesin ardından öne çıkan gelişme, Ulusal Mutabakat Hükümeti'nde oluşan ihtilaf. Ancak konuyu değerlendirmek için güvenilir bilgi eksikliği var. Arap basınından yorumlarla ihtilafın sebebi, yazılanlar…

Fotoğraf: Libya İçişleri Bakanlığı

Libya'da ateşkes sağlandı ama göz ardı edilen önemli bir gelişme var: Ulusal Mutabakat Hükümeti'nde (UMH) bir kırılma yaşanıyor.

Ulusal Mutabakat Hükümeti Başkanlık Konseyi Başkanı Fayiz el Serrac ile İçişleri Bakanı Fethi Başağa arasında bir ihtilaf var.

Bu konuda Türkiye'de ise çok az bilgi var; o sınırlı bilgi de konuyu çarpıtanlarla yok sayanlar arasında anlamını yitirebiliyor.

Libya'da ne oluyor? İhtilafın sebebi ne? Sonuçları ne olur? Kim neyi savunuyor? İhtilaf, Libya'daki durumu nasıl etkiler? Türkiye açısından yaşananların anlamı ne?

Tüm bu soruların yanıtlarını Libya ve Arap basınında aradık ve dikkat çeken bazı yorumları derledik.

el-Arabi 21 haber portalında yazan Trablus muhabiri Alaa Faruk, "Toptan atamalar ve kararlar: Serrac Misrata'yı kontrol altına almayı başarabilecek mi?" başlıklı değerlendirmesinde son günlerde Libya Ulusal Mutabakat Hükümeti bileşenleri arasındaki iktidar mücadelesini masaya yatırdı.


Başağa eskisinden daha mı güçlü?

Faruk, Kuzeybatı Libya'da yaşanan toplumsal krizleri çözmede yetersiz kalan UMH Başkanı Serrac'ın hem sokaklara dökülen protestocuları sakinleştirmek hem de koltuğunu korumak için harekete geçtiğini belirtiyor.

Alaa'ya göre Serrac en düşük mertebeden en üst makama kadar kapsamlı bir yolsuzluk soruşturması yapmakta kararlı. UMH'nin aciliyetle çözmek için çabaladığı diğer krizler ise akaryakıt yokluğu ve elektrik kesintileri.

Görevden alınan İçişleri Bakanı Fethi Başağa ise göstericilere sahip çıkmakla kalmadı, savaşı başarılı yönetmesi de halk arasındaki popülaritesini artırdı.
 

Fethi Başağa aa.jpg
Fethi Başağa / Fotoğraf: AA


Serrac'ın Başağa'ya karşı görevden alma ve yolsuzluk soruşturmasında ifade verme hamlesine Başağa'nın cevabı soruşturmanın kamuya açık biçimde yapılması oldu.

İçişleri Bakanının coşkuyla karşılanması görevden alma kararının geri teptiğini de gösteriyor. Başağa eskisinden daha da güçlü hale geldi.

Başağa, son olarak şu mesajları verdi:

Hesap vermeye hazırım. Hükümet yolsuzlukların araştırılması için bir denetim komitesi kurmalı.


Libyalı araştırmacı ve akademisyen Mahmud Mansur ise, Başağa'nın popülaritesinin Misrata'nın ötesinde Zaviye ve Trablus'ta da artığını, bu durumun da yerel kabile liderlerinde rahatsızlık yarattığını belirtiyor.

Mansur'a göre Serrac toplumsal dinamikleri dengelemek için Başağa'yı açığa aldı. 


Merkez Bankası anlaşmasının anlamı ne?

The Arab Weekly'den Mona al-Mahrouki ise "Başağa'nın merkez bankası müttefiki Türkiye'nin desteğinin faturasını ödüyor" başlıklı analizinde, T.C. Merkez Bankası Başkanı Murat Uysal ile Libya Merkez Bankası Başkanı Sadık El-Kebir arasında, iş birliğinin geliştirilmesi amacıyla Mutabakat Zaptı imzalanmasının Libya'daki dengelere etkisini yazdı.

Mahrouki'ye göre, İtalya'nın Kuzeybatı Libya (Tripolitanya) bölgesinde nüfuz alanını Türkiye'ye kaptırmasının ardından Serrac ve Başağa rekabeti, ikisinin de Türkiye'yi memnun etme çekişmesine dönüştü.

Yapılan bir diğer değerlendirme de, Türkiye'nin Misrata, Trablus, Zuvara ve Hums limanlarında Türk deniz üsleri kurma önerisini Fransa ve İtalya baskısı altında reddeden Serrac üzerinde baskı kurmak için Başağa'ya desteğini artırdığı yönünde. 

Mona al-Mahrouki konuyu şu ifadelerle masaya yatırmış:

Libya Merkez Bankası Başkanı Sadık el-Kebir, Türkiye ziyaretinden sadece birkaç gün sonra Türkiye Merkez Bankası ile 'belirsiz' bir mutabakat anlaşması imzalayarak Libya'daki herkesi şaşırttı. Ulusal Mutabakat Hükümeti İçişleri Bakanı Fethi Başağa ve Libya Devlet Konseyi Başkanı Halid el-Mişri tarafından desteklenen Kebir, İçişleri Bakanı Başağa ile Başbakan Serrac arasında büyüyen krizin ortasında Türkiye'yi ziyaret etti.

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası, Libyalı mevkidaşı ile aralarında Merkez Bankalarını ilgilendiren konularda iş birliği amacıyla gerekli temellerin atılması için bir mutabakat zaptı imzaladığını duyurdu.

Yapılan açıklamada, söz konusu Mutabakat Muhtırası çerçevesinde, iki ülke arasında ekonomik ilişkileri geliştirecek ve mali iş birliğini artıracak faaliyetlerin başlatılmasına yönelik planlar olduğu da belirtildi.

Ancak çoğu Libyalı, ilan edilen anlaşmaya çok temkinli yaklaştı; birçoğu, hükümete karşı artan halk öfkesinden yararlanarak Serrac'a karşı bir darbe yapmaya hazırlandığından şüphelenilen ve son birkaç gündür birçok raporda adı geçen Başağa'ya Türkiye'nin desteğinin bedelinin bir parçası olarak değerlendirdi.


Libya'nın BAE eski büyükelçisi ve Libya Uyanış bloğunun lideri Arif el-Nayedh, "Bu belirsiz anlaşmayı, Başağa'nın Serrac hükümetine karşı başlattığı askeri darbeyle ilişkilendiren analizler vardı. Bu analizlere göre, Kebir, Başağa ve Misrata'daki maliye başkanları arasındaki ittifak, Serrac'a baskı yapmak için Türkiye'yi konuya dahil etmeye çalışıyor gibi görünüyor ve bu anlaşma, ödemeleri gereken bedelin bir parçası" ifadelerini kullandı.

"Sadık el-Kebir'in Müslüman Kardeşler ile ilişkisi iyi biliniyor ve 2014 yılında Libya Parlamentosu tarafından Merkez Bankası Başkanlığı görevinden ihraç edildi" diyen Arif el-Nayedh, şunları ekledi:

Ancak Başağa ile ittifakı eskiye dayanıyor. Yakınlarda ise iki hedefe ulaşmak için maaşların ödenmesini engelledi. İlk hedef, iç savaşı finanse etmek için para biriktirmek, ikincisi hedef ise Başağa'nın daha sonra gücü ele geçirmek için kullanacağı halk protestoları dalgasına yol açacak bir toplumsal krize neden olmaktı. 

Gözlemciler, Başağa ile Serrac arasında aylardır devam eden gerilimin ışığında, Türklerle anlaşmayı imzalamadan önce Kebir'in Serrac'ın onayını almadığını ve bu hareketin yasallığı konusunda güçlü şüphelere yol açtığını belirttiler.

İçişleri Bakanı Fethi Başağa'ya sadık Misrata milisleri ile Başbakan Fayiz el-Serrac'a bağlı Trablus milisleri arasında her an patlak verebilecek çatışma korkusunun ortasında, başkent Trablus'ta günlerdir temkinli bir sükûnet var.


İki rakip Ankara'yı memnun etme yarışında mı?

Libyalı bazı siyasi kaynakların The Arab Weekly'ye yaptığı yorumda ise öne çıkan görüş, iki rakibin Ankara'yı memnun etmek için bir yarışmaya kilitlenmesi sebebiyle, Türkiye'nin Serrac ve Başağa arasındaki çatışmadan en çok yararlanan ülke olduğu yönündeydi. 

Analizde, şu anda yaşananların, Türkiye'nin kısa süre önce Fransa ve İtalya'nın baskısı altında Misrata, Trablus, Zuwara ve Khums limanlarında Türk deniz üsleri kurmak için sözleşmeler ve anlaşmalar imzalamayı reddettiği için Serrac'ı cezalandırması olarak yorumlanabileceğine işaret edenler de vardı.

Son birkaç gün içinde İtalyan basını, Misrata'daki İtalyan askeri hastanesinin şehrin limanında bir Türk deniz üssüne yer açmak için kaldırıldığını bildirdi ve Roma'nın Batı Libya'daki geleneksel etkisini Türkler lehine kaybettiği uzun analizlerle ele aldı. 
 

libya.jpg
Fotoğraf: Twitter


Türkiye'nin Libya'daki etkisi, geçen yılın nisan ayında, Libya'ya doğrudan Türk askeri müdahalesinin önünü açan, güvenlik iş birliği ve deniz bölgelerinin sınırlandırılması alanlarında Ankara ile iki mutabakat zaptı imzaladığından beri arttı.  

Merkez Bankası mutabakatı da bu adımlardan biri. Ancak Merkez Bankası meselesi Libya petrolleriyle doğrudan ilgili. Libya'daki bir diğer kriz konusu ise ülke petrollerinin akıbeti. Krizin bir tarafında petrol sahalarının büyük kısmını elinde tutan Hafter ve Tobruk Meclisi bulunurken bir tarafında UMH diğer tarafında petrolden sorumlu ve UMH'nin  tarafında yer alan Libya Ulusal Petrol şirketi NOC ve Merkez Bankası yer alıyor. NOC ve Merkez Bankası ise Serrac ile ihtilaflı. 

Libya Araştırma ve Geliştirme Merkezi Başkanı Senussi Buseykri, bu bağlamda Libya Ahrar TV'nin haber portalındaki değerlendirmesinde şu yorumu yapıyor:

Libya Merkez Bankası, bilindiği üzere, kamu fonlarının yönetiminde ve adil dağıtılmasında şeffaflık ile ilgili gerekliliklerin yerine getirilmesini sağlamaktadır. (Serrac'ın gösterilere cevaben halka vaat ettiği gibi) Dört hafta içinde şeffaflık ve adil dağıtımın nasıl sağlanacağını bilmiyoruz, bu süre zarfında Libya Ulusal Petrol şirketi NOC Genel Müdürü Mustafa Sanallah şirketinin gelirlerini elinde nasıl tutacağını, petrol dağıtımının ve mekanizmalarının nasıl olacağını da bilmiyoruz ve NOC'a Başkanlık Konseyi ve Ulusal Mutabakat Hükümeti tarafından Libya ham petrolünün satışından elde edilen gelirleri ayrı tutma yetkisi verilip verilmediğini de bilmiyoruz.

Başka bir ihtimal de NOC'un yetkilerini aşıyor olması ve mutabakata UMH yerine imza atıyor olması. Böyle bir durum UMH'yi zorunda bırakır ve itibarsızlaştırır.

UMH, Libya limanlarının ve petrol sahalarının yeniden açılması, petrolün yeniden ihracatı ve gelirlerin yönetilmesi noktasında öncülük etmeli, uluslararası taraflar ile mutabakat imzalamışsa, kamuoyu bilgilendirilmelidir.


Ve Başağa güçlenerek geri döndü

Libya'nın uluslararası alanda tanınan Başbakanı Fayiz Serrac, Misratalı güçlü İçişleri Bakanı Fethi Başağa'yı görevden almaktan geri adım attı.

İki taraf arasındaki gerilimi azaltan karar, Serrac'ın "geçici askıya alınmasını" kaldıran resmi bir kararname (584) şeklinde geldi.
 

Başağa.jpg
Halk arasında popülaritesi artan Başağa, Serrac tarafından İçişleri Bakanlığı görevine iade edildikten sonra kendisine sadık güçler tarafından sevinçle karşılandı / Fotoğraf: Trablus İçişleri Bakanlığı


Buna karşılık Başağa, hem İçişleri Bakanlığı hem de Serrac hükümetinin Facebook sayfasında yayınlanan videoda açıkça uzlaşma beyanını okudu.

Serrac hükümeti yaptığı açıklamada, 3 Eylül Perşembe günü İçişleri Bakanı Fethi Başağa ile geçtiğimiz dönemde Trablus'ta meydana gelen gösteriler, İçişleri Bakanlığı'nın bunları güvence altına almadaki rolü hakkında bir "hesap verebilirlik oturumu" düzenlediğini belirtti.

Maruz kaldıkları suistimallere karşı barışçıl gösterilerin güvence altına alınması kararlaştırıldı.

Beş saatten fazla süren ve sadece Cumhurbaşkanlığı Konseyi üyeleriyle Bakanlar Kurulu Ofisinde yapılan görüşmenin ardından Başağa'nın tüm devlet güvenlik kurumlarının uyumunu teyit ettiği ve devletin liderliği ve koordinasyonu altında çalıştıkları belirtildi. 

Başağa da İçişleri Bakanlığı'nın 562 sayılı Başkanlık Konseyi Kararı uyarınca soruşturmaya uyacağına, Başkanlık Konseyi önderliğinde İçişleri Bakanı'nın çalışmalarını ve devletin hiyerarşisine ve hukukun üstünlüğü altındaki kurumlarının disiplinine saygı duyduğunu açıkladı.

Başağa ayrıca, İçişleri Bakanlığı'nın başkent Trablus'u savunmadaki kahramanca rolü nedeniyle güvenlik ve savunma sürecindeki rolünü yerine getirmek için güvenlik ve askeri güçlerin entegrasyonunu sürdürdüğünü vurguladı.
 

başağa.jpg
Başağa'ya bağlı İçişleri Bakanlığı güçleri, Serrac tarafından görevine iade edildikten saatler sonra liderleri Başağa'yı böyle karşıladılar / Fotoğraf: Libya İçişleri Bakanlığı


Başağa, Başbakanlık Ofisine ulaştığında, Bakan'a bağlı İçişleri Bakanlığı güçleri, sanki bir kuşatma uygulayacakmış gibi bölgeyi kuşattı.

Mesaj daha sonra bakanlığının, bazıları tam teçhizatlı olan kuvvetleri tarafından Başağa'nın "memnuniyetle karşılandığı daha doğrusu selamlandığı" 18 fotoğrafını yayınladığında yeniden teyit edildi. 

Libya Herald'dan Sami Zaptia, Trablus'tan şu değerlendirmeyi yapıyor: 

Tablo, Kaddafi sonrası ve Suheyrat Anlaşması'yla başlayan siyasi çözüm sürecinin nasıl bir Libya öngördüğünü gösteriyor: Uluslararası toplumun himayesi altında sivil yöneticilerden oluşan Libya milisleri.

Başağa olayı, Serrac'ın sembolik bir lider olduğu ve İçişleri Bakanı'nı görevden alma gücüne sahip olmadığı gerçeğini ortaya çıkarttı. Başağa, UMH yönetiminin kapalı kapılar ardındaki kirli çamaşırlarının ortaya döküleceği, halka açık bir hesaplaşma için Serrac'a meydan okudu. Yerli ve yabancı destekçileri ve sponsorları da Serrac'ı bu gerilimde pas geçmeyi seçti.

Birinde açıkça neşeyle güldüğü Başağa'nın kuvvetleriyle çekilmiş fotoğrafları, Batı Libya'yı gerçekte kimin yönettiğini gösteriyor. Serrac, Başağa'yı Trablus ve Misrata'da yeni bir popülist kahramana dönüştürdü. Başağa, İçişleri Bakanı olarak iade edilmiş olabilir, ancak Libya'nın gerçek Başbakanı olarak da atanmış olabilir.


Uluslararası toplum istikrar ve ilerleme bekliyor

Son birkaç günde yaşanan olaylardan anlaşılıyor ki, Libyalılar için iyi olan, uluslararası toplum için illa ki iyi olan değildir.

Uluslararası toplum, ne pahasına olursa olsun Libya'da istikrar istiyor. Sadece bir muhatap, tanıdıkları, alıştıkları ve iş yapabilecekleri ve yaptıkları bir kişi istiyor. Bu tuhaf ya da yeni değil. Pek çok Arap ve gelişmekte olan dünya devleti, onlarca yıldır Batı ile uyumlu 'dostları' tarafından yönetiliyor.

Serrac elbette görevde olsa da geçtiğimiz beş yıl içinde kesinlikle etkili, ilerici bir güce sahip değildi. Libya kamuoyunun ihtiyaçları ve talepleri 5 yıl daha bekleyebilir.

Uluslararası toplum tarafından bilinmeyen değişim korkusu o ki; Hafter'in Libya'daki yeni dengeleri istikarsızlaştırması ve ülkede artan Rus nüfuzunun vekili olmasına kadar uzanıyor.

Hafter ve yabancı destekçilerine karşı oluşan bu korku sayesinde Batı Libya'da askeri, siyasi ve ekonomik bir dayanak elde eden Türkiye UMH içerisindeki birliğin bozulmasını istemiyor. Türkiye, UMH iktidarının olduğu gibi devam etmesini ve milyarlarca dolara varan duraklamış iş sözleşmelerinin yeniden başlaması ümidini taşıyor.

İtalya ise Serrac ve Libya Devlet Başkanlığı Konseyi Başkan Yardımcısı Ahmed Muaytik'i muhatap alarak Libya'nın Akdeniz'deki yasadışı göç akışını kontrolünün devam etmesini istiyor.

Öte yandan Suheyrat Anlaşması süreci beşinci yılına girerken Libya'da yaşam koşulları her geçen gün geriliyor. Beş yıl sonra elektrik, su, cep telefonu ve internet kesintileri devam ediyor.

Beş yıldır temel gıda maddeleri kara borsaya düşmüş durumda ve benzin, mazot, tüp kuyrukları devam ediyor. Sağlık hizmetleri ve koronavirüs salgınına karşı mücadele gerilerken nakit krizi beş yıl sürüyor.

Birleşmiş Milletler Libya Misyonu (UNSMIL) Başkan Vekili Stephanie Williams BM Güvenlik Konseyi'ne sunduğu son brifingde bu tabloyu Uluslararası kamuoyuna aktardı.

Williams "Tüm bu unsurlar ülke çapında toplumsal huzursuzluk için verimli bir zemin oluşturuyor ve mevcut siyasi yapının sürdürülemez olduğunu bir kez daha teyit ediyor" ifadelerini kullandı.

Williams, "istikrarsızlığın bozulmuş sosyo-ekonomik koşullarla daha da şiddetlendiğini" söyleyerek "Halkın huzursuzluğu, güvenlik ve siyasi tartışmalarımızı ilerletmek için gereken kırılgan sükuneti tehdit ediyor" dedi.


Geldiğimiz noktada Libya'daki denklemin iki ana kanadı bulunuyor. 

  • Batı'da Türkiye destekli UMH ve ona bağlı Libya Devlet Yüksek Konseyi (Avrupa ya da Türkiye yanlısı siyasiler + Misrata ağırlıklı Milis güçler)
  • Doğu'da Mısır destekli TM (ABD ya da Mısır yanlısı siyasiler + Hafter güçleri)

Batı cephesinin de Doğu cephesinin de bileşenleri arasında çıkarların kesiştiği ya da ayrıştığı noktalar mevcut. Her iki cephede de hem laik-seküler hem İslamcı figürler mevcut. Dolayısıyla Libya'daki denklemi seküler-dinci çatışması gibi şablonlar üzerinden okumak yanıltıcı olur.

Bu denklemde UMH ve TM yani tarafların sivil yüzleri ateşkes yaparken silahlı yüzleri birbirlerine silah doğrultmaya devam ediyor. 

Ateşkesi kalıcı hale getirip siyasi süreci devam ettirmek için sivil taraflar Fas'ın Bouznika kentinde heyetler halinde biraraya geldiler ve "Libya Diyaloğu"nu başlattılar. Hafter güçleri Diyaloğu eleştirirken Uluslararası toplumun tamamı diyaloğa destek verdi. 

Fas'taki görüşmenin ateşkes sonrası siyasi çözüme gidilmesi için öngörülen İsviçre-Montrö'deki asıl görüşmelere hazırlık niteliğinde.

Montrö'de pazartesi günü başlayacak görüşmelere, Fas'ta görüşen heyetlere ek olarak Libya'daki siyasi parti temsilcileri ile Kaddafi döneminden siyasetçilerin de katılması bekleniyor. Fas görüşmelerinde, Libya'ta ateşkes sonrasında varılacak siyasi mutabakatta, ülkenin "Merkez Bankası başkanlığı, petrol şirketi başkanlığı ya da Adalet Bakanlığı" gibi kilit pozisyonlarına hangi taraftan kişilerin atanabileceğinin ele alınıyor.

TM-Hafter ilişkisi nasıl gelişecek merak konusu iken UMH-Milisler ilişkisinin milislerin lehine geliştiğini görüyoruz. Bunun yanısıra Serrac'ın ekonomiyi yönetme konusunda sıkıntıları var.

Ülkeye 500 bin işçi-memur gerekirken 1,5 milyon fazla çalışan devletten maaş alıyor. UMH'ye bağlı Çalışma Bakanlığı'nın verilerine göre geçen temmuz ayı itibarıyla kendisine kayıtlı iş arayanların sayısı yaklaşık 129 bine ulaştı.

Serrac bütçesinin yüzde 60'ını maaşlara harcıyor. Bu tablo da yolsuzluk iddialarını ayyuka çıkartıyor. Libya Merkez Bankası verilerine göre cari yıl için döviz satışından elde edilen gelirin mevcut miktarı 13 milyar 500 milyon dinar. (Yaklaşık 10 milyar dolar)

Tabi ki bu, genel bütçe açığını kapatmak için kullanılacak. Bu da Serrac'ın aile yardımını finanse edecek kaynağı yok anlamına geliyor.  

Tüm bunlara elektrik, akaryakıt ve su kesintilerinin devamı da eklenince halk arasında tabanda artan tepkilerin devam etmesi demek. bu da Başağa'nın öne çıkmasını sağlıyor. 

 

 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU