Prof. Dr. Mikdat Kadıoğlu: Devletin örnek olması gerekli ama kendi binaları da hatalı

Giresun’da etkili olan selde 9 kişinin yaşamını yitirmesinde devletin de sorumluluğu bulunduğunu savunan İTÜ Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mikdat Kadıoğlu, dere yatağındaki yapılaşma ile su basman seviyesindeki yanlış hesaplamaya vurgu yaptı

Prof. Dr. Kadıoğlu: Medeniyet gerilemesi yaşıyoruz / Fotoğraf: İHA

Giresun'un Dereli, Doğankent ve Yağlıdere ilçeleri başta olmak üzere farklı noktalarında etkili olan, 9 kişinin yaşamını yitirdiği, aralarında yardıma giden jandarma personelinin de bulunduğu 10’dan fazla kişinin ise kayıp olduğu selde yaşananları, Meteoroloji ve Afet Yönetimi Uzmanı Prof. Dr. Mikdat Kadıoğlu'yla konuştuk.

Doğa kaynaklı olayların neden olduğu can kayıpları ve maddi hasarlarda birden çok sorumlunun bulunduğuna işaret eden İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) Öğretim Üyesi Prof. Dr. Kadıoğlu, "afettir, olur" görüşüne tepki gösterdi.

"Menfez yanlış projelendirilmiş"

Kırsal yapılaşmaya dikkat edilmesi gerektiğini vurgulayan Prof. Dr. Mikdat Kadıoğlu, Giresun'daki hidroelektrik santraller (HES) ile menfezin durumuna dikkati çekti: 

Dağda HES’ler var! Başke neler var bilemiyorum. Menfez yanlış projelendirilmiş, gelen suyu taşıyamamış, bu çok net. Menfezi hesaplarken yanlış veri kabulleri yapılmış. Karadeniz yolu üzerinde başka menfezler de var, diğerlerinin de ders alınıp kontrol edilmeli.

“Devletin örnek olması gerekli ama kendi binaları da hatalı”

Dere yatağında yapılaşmaya izin verilmesi nedeniyle yaşananlarda devletin de sorumluluğunun bulunduğunu savunan Prof. Dr. Kadıoğlu, sözlerini şu ifadelerle sürdürdü:

Dere yatağına yerleşim yapılmamalı ama yapılıyor! Sıfır giriş, dere yokmuş gibi yapılmış. Çok büyük hata. Yer yer heyelanlar, derede küçük küçük göllenmeler olduğu da görülüyor. Belediye binası, emniyet binası, meslek yüksekokulu gibi devletin yaptığı binalar da aynı şekilde yapılmış. Devletin örnek olması gerekli ama kendi binaları da hatalı. Yüksek su basmanlı binalarla devlet örnek olmalıydı ama herkes gibi, dere yokmuş gibi davranılmaya devam ediliyor. Halbuki Karadeniz’deki eski evler buna uygun şekilde yapıldırdı.

Prof. Dr. Mikdat Kadıoğlu Twitter Mikdatca.jpg
Prof. Dr. Mikdat Kadıoğlu / Fotoğraf: Twitter / @Mikdatca

 

"Su basman seviyesi, dağın tepesinde de derede de nasıl 50 cm nasıl olur?"

Su basman seviyesinin yanlış hesaplandığını ve binaların hatalı şekilde yapıldığını ifade eden Mikdat Kadıoğlu, günümüzdeki yapılar incelendiğinde su basman seviyesinin içinin boşaltıldığını, bir yeri su basması ihtimalinin göz önünde bulundurulmayarak hesaplandığını savundu.

Su basman seviyesinin dere yatağında hatalı uygulandığına dikkati çeken Kadıoğlu, tepkisini şu sözlerle dile getirdi:

 ‘Buradaki su basman seviyesi 1 metre’ diyeceksin. Her yerde su basman seviyesi aynı olamaz ama olmuş! Su tehlikesi olan yer ile dağın başında, su basman seviyesi nasıl aynı olabilir? Su basman seviyesi, dağın tepesinde de derede de nasıl 50 cm nasıl olur? Su basması ile ilgisi yok. Riskli yerlerde sıfır giriş yapılıyor! Sonra boğulduk, öldük. Dünyanın hiçbir yerinde böyle bir şey yok ama işin acısı devlet de kendi binasını böyle yapıyor. Doğrusunu yapıp örnek olması gerekirken…

“Trabzon Maçka’daki binaları, İstanbul Maçka’daki gibi yaparsanız sonucu böyle felaket olur”

Geleneksel mimariye dönmek gerektiğine de vurgu yapan Mikdat Kadıoğlu, "Trabzon Maçka’daki binaları, İstanbul Maçka'daki gibi yaparsanız maliyeti ağır olur, sonucu da böyle felaket olur" yorumunu yaptı.

“Medeniyet gerilemesi yaşıyoruz”

"Medeniyet gerilemesi yaşıyoruz" ifadesini kullanan Kadıoğlu, devletin sel uyarısı yapmış olmasının, vatandaşlara karşı görevini yerine getirdiği anlamına gelmediğini söyledi.

Meteoroloji ve Afet Yönetimi Uzmanı Prof. Dr. Mikdat Kadıoğlu, dere yatağında yapılaşmanın tehlikesine dikkat çekip kırsal dönüşümün şart olduğunu yıllardır vurgulandığını ancak uyarılarının dikkate alınmadığını belirtti.

Kadıoğlu, sel uyarısını dikkate almayan vatandaşları da "'Yağış aniden başladı' diyenler var. Uyarı yapıldığında dışarıda araçlarıyla ya da yaya gezenler var. Tehlikenin boyutundan haberdar bile değiller" sözleriyle eleştirdi.

“Hortum görse selfie çekecek durumdalar!”

Prof. Dr. Kadıoğlu’nun eleştirilerinden bazı vatandaşlar da payını aldı:

Kimileri, hortum görse selfie çekecek durumda! Tehlikenin farkında bile değiller, hiç bilinç yok! Görmeden inanmıyor bizim insanımız! Herkeste telefon ama bilgi teknolojisi için kullanılmıyor, asıl hayati şeyler önemsenmiyor! Dere yatağında yaşayan her insan sel olabileceği ihtimalini düşünmeli.

“İmar affıyla devlet affediyor ama afet affetmiyor”

İmar affını da sorduğumuz Prof. Dr. Mikdat Kadıoğlu, şu yorumu yaptı:

İmar affıyla devlet affediyor ama afet affetmiyor. Hiçbir şeyden ders alınmıyor. 2 gün ağlayıp bir daha ki afete kadar bekliyoruz. Af getirilecekse, ‘Binanı depreme, sele karşı dayanıklı yaparsan affederim’ diye şart koşulmalı. Yasal olarak kayba uğtuyoruz. Daha fazla cna ve mal kaybı olacak.

MEB’e çağrı: Müfredata afet dersi konulsun, doğru bilgilendirme yapılsın

Afet durumunda neler yapılması gerektiğinin vatandaşlara doğru şekilde öğretilmesi gerektiğini belirten Prof. Dr. Kadıoğlu, Milli Eğitim Bakanlığı’na (MEB) çağrıda da bulundu:

Doğru afet bilinci oluşturulmalı. Doğa kaynaklı tüm afetlere yönelik müfredata ders konulsun, eğitim verilip, çocuklara anaokulu, ilköğretim seviyesinden başlanarak öğretilsin.  Yeri geldiğince, beden eğitimi, müzik ve resim dahil tüm derslerde afetlere karşı korunma bilincini vermemiz gerek. Bilimsel ve kapsamlı şekilde doğayı tanımak, olası tehlikelerini bilmek ve neler yapılabileceğini öğretmek şart. Bunları hiç öğretmeden, insanlara 'Dikkatli olun' demenin faydası yok.

Öğrencilere yaptırılan deprem tatbikatlarını da yeterli olmadıkları gerekçesiyle eleştiren Kadıoğlu, “Okullardaki deprem tatbikatları bile uydurma. Çoğu şey ezber. Koş, kaç şeklinde. Doğru afet bilincini, küçük yaştan itibaren doğru şekilde vermek gerekli. Gökgürültüsü de erken bir uyarıdır, aslında. Doğa seni uyarıyor. Duyunca bir tehlike olabileceğini bil" yorumunu yaptı.

“İklim değişirken biz değişmiyoruz, problem o”

İklim değişikliğinin doğa olaylarında her şeyin sorumlusu gibi gösterilmesinin ynalış olduğunu da vurgulayan Mikdat Kadıoğlu, hava ve iklimin günah keçisi olarak kullanıldığını ifade etti.

“İklim değişti, o yüzden böyle oluyor” şeklindeki yorumların popülist bir yaklaşımdan ibaret olduğunu savunan Kadıoğlu, sözlerini şu ifadelerle noktaladı:

’İklim değişiyor’ edebiyatını yapıyoruz ama seller, heyelanlar yeni değil, dünyanın var olduğundan beri var. Daha fazlası da olacak. Afetlerin sayısı ve şiddeti artıyor. İklim değişikliğini önemsiyor gözüküyoruz ama önemsemiyoruz. Gerçekten önemsiyorsak, bu konuya dikkat etmeliyiz.

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU