Türkiye siyasal hayatı çerçevesinde DEVA Partisi “dertlere deva” olabilir mi?

Rıfat Özcan Independent Türkçe için yazdı

Fotoğraf: AP

Bir önceki yazımda siyasi hayatımızdaki kopuşları ele almıştım.

O yazının devamı olarak bugün sadece DEVA Partisi’ni ve Ali Babacan’ı ele almayı düşünüyorum.

Öncelikle şunu belirtmek gerekirse; Demokrat Parti, Adalet Partisi, Anavatan Partisi ve AK Parti kurulduktan çok kısa bir süre sonra tek başlarına iktidar olabildiler. 

Muhafazakarlar için çok önemli olan bu 4 parti kurulduktan kısa bir süre sonra iktidarı ele alabildiler. 

Demokrat Parti (DP), her ne kadar 1950'de iktidarı ele almış olsa da aslında 1946 seçimlerinde büyük bir başarı göstermişti.

DP'nin devamı olarak kurulan Adalet Partisi (AP) ise, ilk seçimlerde parlamentoya girebilmiş ve daha sonra Demirel’in koltuğa geçmesi ile iktidarı alabilmiştir.

Üçüncü örnek olan ANAP da diğer partiler ile aynı kaderi yaşamıştır. Seçimlere girilmesine izin verilen parti, kimsenin beklemediği bir şekilde tek başına iktidarı kazanabilmiştir.

Son olarak ise AK Parti, en hızlı şekilde iktidara gelen parti olmuştur.

Bunlar olup biterken kimse bu partilerin tek başına iktidar olabileceklerine ihtimal vermiyordu. Dört parti ve lider de bunu başarabildi.

Menderesler, İnönü ve asker engeline takılabilirdi ya da Demirel’in iktidarı ilk yıllarında darbe ile engellenebilirdi.

Yine aynı şekilde Özal, Kenan Evren engeline takılabilirdi, Erdoğan ise halihazırda “Muhtar bile olamaz” şeklinde medyada lanse ediliyordu.

Sözün özü mevcut her parti ve liderin önünde birçok engel olmasına rağmen halkın oyuyla bu engeller aşıldı.

Muhafazakar kanat için çok önemli olan ve çok partili siyasi hayatımızın 70 yılının 57 yılına bu parti ve isimler damga vurdu.

Özal ve Demirel’in Cumhurbaşkanlığı görevleri de dahil edilirse ülke, 57 yıl boyunca Menderes, Demirel, Özal ve Erdoğan tarafından yönetildi.


DP, hariç diğer partiler darbe sonrası iktidara gelmiş olması ve çok köklü partiler olmadan iktidara gelmeleri ilk göze çarpan ortaklıklar olduğunu söyleyebiliriz.

Köklü bir parti olmadan, çeşitli engellemeler olmuş olmasına rağmen doğru zamanda doğru çıkışı yapmış olan partiler halk oyu desteği ile iktidara gelebildi.

Bugünlerde herkesin sorduğu ve kimilerinin ne olacağını kestiremediği için korktuğu DEVA Partisi de aynı kaderi yaşar mı?

Her dönemin farklı dinamikleri ve farklı yönetim sistemleri var.

DP döneminde cumhurbaşkanı ve başbakanın konumu farklı iken, 60 sonrası cumhurbaşkanları ise sistemin bir denetleyicisi ve devamlılığını sağlayıcısı konumuna getirilmiştir.

80 sonrası, tamamen sorumsuz; ama sistemin vesayet odağı olarak cumhurbaşkanı makamı konumlandırılmıştır.

DP dönemine kadar siyaset cumhurbaşkanları üzerinden okunurken 1950 yılı sonrası başbakanların ön plana çıktığı ve siyasetin artık başbakanın üzerinden okunduğu bir siyasi tarihimiz olmaya başlamıştır.

“Başbakanın doğuşu” denilebilecek bu değişim, 2014’te Erdoğan’ın cumhurbaşkanı olmasıyla bu kurumun etkinliği son bulmuştur.

Günümüzde ise parlamentonun anlamı ve cumhurbaşkanın anlamı fazlasıyla farklılaştı.

Parlamentoda en fazla milletvekiline sahip olmak tek başına iktidar olmak anlamına gelmiyor artık. Bu durum aslında DEVA Partisi için bir fırsat olabilir.
 

babacan2.jpg
Ali Babacan ile Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan


Çünkü daha bir yıl önce belediye başkanlığı seçimlerinde halk, meclis çoğunluğunu farklı bir partiye başkanlık makamını da farklı bir partiye vererek bir denge sağlamıştır.

Bu durumun önümüzdeki seçimlerde buna benzer şekilde tezahür edebilir.

Söz gelimi başkanlık makamını Erdoğan kazanabilirken, mecliste ise MHP desteğine rağmen çoğunluğu kazanamayabilir.

DEVA Partisi için bunun bir şans olabileceğini düşünüyorum.

AK Parti ve MHP’den rahatsız olan kesimlerin ya da iktidara bir ders vermek isteyen seçmenin böyle bir motivasyonla oy kullanma ihtimali yüksek olabilir.

Dolayısıyla önümüzdeki seçimde çok partili ve parçalı bir meclis ihtimalini göz ardı edemeyiz.
 


Partinin dezavantajlı kısımlarından biri ise fazla “seküler” bir dil kullanıyor olmasıdır. Babacan’ın Gezi ve alkol düzenlemesi söylemleri ilk akla gelenler.

Elbette içlerinde muhafazakar isimleri barındırıyor; fakat hakim söylem şuan için onların değil.

Seküler tandanslı dil kullanmaları iyidir veya kötüdür meselesinden ziyade bu durumun kendileri açısından olumlu ve olumsuz yönlerine değinmeye ve oy alabilecekleri kitleler açısından değerlendirmeye çalışıyorum.

Öne çıkan söylemler ve isimler ya seküler ya da muhafazakarlıkla sekülerlik arasında olan isimler.

Ama bunlar tek başına iktidar ya da cumhurbaşkanlığı seçimi için yeterli olmayabilir. Türkiye'de bugün tabiri caizse oy deposu muhafazakar/dindar seçmendir.

CHP'nin yıllardır aşamadığı bir girdap olan muhafazakar/dindar seçmene ulaşma politikasını hatırlatmak isterim. Neden ulaşmak istediği ortadadır.

İlginç bir şekilde muhafazakar bir partinin içinden çıkıyor olsa da DEVA Partisi seküler kanat tarafında teveccüh gördüğü görülürken, muhafazakar camiada bu etkiyi tam yapmış olduğu görülmüyor.

Bu çeşitli baskılardan da olabilir ve belki de gelen bir dip dalgadır.

Paradoksal bir şekilde DEVA Partisi'nin asıl açılması gereken kesim muhafazakarlar olacaktır.

Zira oradan oy alamadığı sürece anlamlı bir başarıya imza ataması ihtimal dahilinde değildir.

Koronavirüsün etkisiyle de sadece dijital dünyada kampanya yürüten ve buradaki başarıyı da genel bir başarı olarak değerlendirmesi kendi açılarından bir yanılsama ihtimali olabileceğini de değerlendirmek gerekir.

Teşkilatlanmaları tamamlanıp seçmen ile daha yakın ilişkiler safhasına geçildikçe bunların doğruluğu ya da yanlışlığı daha net şekilde test edilebilecektir.

Ki kendileri bunun fazlasıyla olumlu olacağını düşünmektedirler.

Sonuç olarak, DEVA Partisi, diğer 4 parti gibi bir dip dalga olarak geliyor olabilir, belki bunu ilk seçimlerde çok sert şekilde görmeyeceğiz.
 


Sistemin DEVA Partisi için parlamentoda var olmak açısından büyük bir avantaj sağladığını da tekrardan hatırlatmak isterim.

Şöyle ki; özellikle muhafazakar seçmen cumhurbaşkanlığı seçiminde Erdoğan'a görece olarak daha fazla oy verme ihtimali olabilir.

Buna karşın bir denge unsuru olarak yeni partileri ve özellikle DEVA Partisi'ni parlamentoda güçlü kılabilir.

Bunu 31 Mart yerel seçimlerinde görmüştük. Dolayısıyla DEVA'nın bu şekilde bir şansı olduğu ve bu yüzden de parlamentoya ilk seçimlerde güçlü olarak girebilir. 

Tabii ki başkanlık seçimlerini kazanmak isteyeceklerdir; ama ittifak dışında Erdoğan’ı, parti olarak tek başlarına zorlamayabilirler.

İlk seçimde parlamentoya güçlü bir şekilde girip, iyi bir muhalefet yaparak Erdoğan sonrası için muhafazakar camiada en büyük aktör olabilirler.

Erdoğan sonrası doğacak olan boşluğu doldurma ihtimalleri artabilir. Bundan dolayı şu an ortaya çıkma cesareti göstermiş olmaları kendileri açısından avantajlı bir durum.

Erdoğan sonrası ortaya çıkmaları durumunda sıradan bir parti olmanın dışına çıkamayabilirdi.

DEVA Partisi; AK Parti'den ve AK Parti'ye tepkisinden dolayı MHP'ye, HDP'ye ve İYİ Parti'ye oy veren seçmenden oy alabilir. CHP içinde sermayeder ve genç seçmenin bir kısmından oy alabilir.  

MHP ile sert tartışmalara konu olmalarının en büyük nedeni de AK Parti'den rahatsız olup yine ittifak içinde kalıp MHP'ye oy verecek olan seçmenin artık alternatiflerinin olmasıdır.

Gelecek seçimler için hiçbir şey belli olmasa da MHP'nin oylarının düşüşe geçeceği ya da son seçimin üstüne çıkamayacağı aşikardır. 

Halk; her seçimde olduğu gibi kimin ön plana çıkacağına, kimin kendine biraz daha kendine çeki düzen vermesi gerektiğine oylarıyla karar verecektir.

“Kitlelerin bilgeliği” Türkiye çok partili seçimlerinin kaderidir.
 

babacan3.jpg
DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan


Babacan’ın çıkışı CHP’nin, Erdoğan Sonrası iktidar alternatifi olmasını engellemiştir

Dikkat çekmek istediğim bir başka nokta da Ali Babacan, Ekrem İmamoğlu vb. figürler üzerinden özellikle genç seçmenden CHP’ye kayacak oyları DEVA Partisi’ne doğru konsolide edebileceğidir.

Ali Babacan’ın çıkışı her ne kadar Erdoğan ve AK Parti’ye karşı bir çıkış olsa da diğer yandan da Erdoğan sonrası CHP’nin iktidar alternatifi olmasını engellemiştir.

İmamoğlu ve CHP’nin Babacan’ın çıkışından çok mutlu olmadıklarını düşünebiliriz. CHP ancak bir çatı aday formülü ile iktidar ortağı olabilir.

Temel olarak bakıldığında İmamoğlu ve Babacan’ın çok farklı siyasi pozisyonlarda olmadıklarını da değerlendirebiliriz; ama muhafazakar seçmen için İmamoğlu vb. isimlerden ziyade Babacan daha anlamlı bir tercih olabilecektir.

Babacan’ın seküler camiaya göz kırpan söylemleri ve hala Twitter hesabında DEVA Partisi Genel Başkanı yazmıyor olması, bir çatı adaylık için de hazır olduğu ihtimalini artırıyor.

Böylesi bir formülün içine dahil olabileceği tahmin edilebilir.

Erken seçim tartışmaları her ne kadar şu an için kapanmış olsa da bu seçimlerin 2023'e kalmadan yapılacağı öngörüyorum.  

DEVA Partisi'nin teşkilatlanıp daha da örgütlü bir yapı haline gelmesi, ekonomik durumun daha kötü olma ihtimali gibi sebeplerden dolayı erken seçim bir seçenek olmaktan çıkıp bir zorunluluk haline dönebilir.

Cumhur İttifakı'nın zamanında yani 2023 yılında seçimi yapması durumunda, bu daha sonra siyasi bir hata olarak değerlendirebilir.

Sonuç olarak, parlamento aritmetiğinde yüzde onlar üzerine çıkabilirse, parti Erdoğan sonrası için ciddi bir alternatif olabilir.

Hiçbir şey vadetmeyen ve sadece karşıtlık üzerine kurulmuş olan İYİ Parti’nin bile yüzde 10 oy aldığını da bu noktada hatırlatmak isterim.

Seçmen yukarıda bahsettiğim dengeyi sağlayacak şekilde oy atarsa da Erdoğan sonrası için oluşacak boşlukta, muhafazakar seçmen için oluşacak boşluğu belli bir noktaya kadar doldurabilir.

Erdoğan, kendisinden sonra net bir şekilde bir selef belirlemeyeceği ya da böyle bir ismin parlamasına izin vermeyeceği aşikardır.

Dolayısıyla seçmen bir sonraki seçimde Erdoğan ile beraber, ondan sonra ülkeyi kimin yöneteceğine karar verebilir ki, böylece seçmen kendi selefini ön plana çıkarabilir.  

Hülasa, “Kitlelerin bilgeliği” her seçimde olduğu gibi yeniden tezahür edebilir.

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independent

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU