8 soruda Danıştay’ın Ayasofya kararı

Yıllardır devam eden Ayasofya tartışmasına son noktayı Danıştay koydu. Kararda iç ve dış hukuk açısından da gerekçe açıklandı

Danıştay kararı, Ayasofya'nın ibadete açılmasını sağlayacak. Fotoğraf: AA

Danıştay 10. Dairesi, büyük bir merakla beklenen Ayasofya kararını açıkladı.

Ayasofya’nın tekrar Müslümanların ibadetine açılmasını sağlayan karar, 4 yıllık bir dava sürecinin ardından geldi.

Danıştay kararıyla, Ayasofya’nın cami olmasının önünde hukuki bir engel kalmadı.

1- Dava süreci nasıl başladı?

Talep, 2016 yılında Tarihi Eserlere ve Çevre Hizmet Derneği tarafından önce Başbakanlığa bağlı Vakıflar Genel Müdürlüğü İstanbul 1. Bölge Müdürlüğü’ne yapıldı. Kurum bu talebi Ayasofya’nın müzeye çevrilmesine ilişkin 1934 yılında alınan Bakanlar Kurulu kararını gerekçe göstererek reddetti. Dernek bu kez Danıştay’a başvurdu ve söz konusu kararın iptalini istedi. 

2- Davacının gerekçeleri neydi?

Davacı, Ayasofya’nın müzeye çevrilmesine neden olan Bakanlar Kurulu kararındaki imzaların gerçekliğinin grafolojik yönden incelenmesi gerektiğini, kararnamelerin Resmî Gazete’de yayımlanması ve Danıştay incelemesinden geçirilmesi gerekirken bu şartlara uyulmadığını, kararda imzaları bulunan bazı bakanların karar tarihinde Ankara dışında olduklarının Meclis tutanakları ile sabit olduğunu, Ayasofya'nın tapu kaydında "müze" değil, "cami" ifadesinin yer aldığını ve UNESCO'nun resmi internet sitesinde müze olarak tanımlanmadığını, vakıf malı olan Ayasofya'nın vakfiyesine uygun bir şekilde cami olarak kullanılması gerektiğini de savundu.

3- Başbakanlık nasıl bir savunma yaptı?

Danıştay’da açılan davada, davalı koltuğunda o dönem henüz kapatılmamış olan Başbakanlık vardı. Davaya savunma veren Başbakanlık, 1934’te yürürlüğe konulan karara karşı yıllar sonra dava açılamayacağı ve davanın süresinde olmadığını belirtti. Savunmada, davacının Başbakanlığa ve diğer kurumlara Ayasofya ile ilgili olarak zaman zaman başvurularda bulunduğu, başvurunun bir öncekinden farksız olduğu, söz konusu Bakanlar Kurulu kararının iptali hususunda çeşitli davalar açıldığı, aynı işleme karşı davacı tarafından daha önce açılan davanın reddedildiği hatırlatıldı. Reddedilen diğer davaların kararlarının kesinleştiği de ifade edildi.

Savunmada ayrıca Ayasofya’nın tahsis ve kullanım şeklinin değiştirilmesinin yürütmenin takdirinde olduğu, ulusal ve uluslararası koşullar ile iç hukuk çerçevesinde Bakanlar Kurulunca bu konuda her zaman karar alınabileceği ifade edildi ve Bakanlar Kurulu kararında yer alan imzaların sahte olduğu iddiasının gerçeği yansıtmadığını savundu. Başbakanlık o dönem davanın reddini talep etti.

4- Danıştay tetkik hakimi ne dedi?

Davada mütalaa veren Danıştay Tetkik Hakimi Uğur Yasin Yolal, söz konusu Bakanlar Kurulu Kararının iptal edilmesi gerektiğini belirtti.

5- Danıştay savcısının düşüncesi neydi?

Danıştay Savcısı Aytaç Kurt’un düşüncesi hakimle zıttı. Savcı, 2008 ve 2015 yıllarında da benzer içerikli davaların reddedildiğine dikkati çekti. Savcı, davanın süre aşımı nedeniyle incelenmesine olanak bulunmadığını öne sürdü.

Savcı mütalaasında “İstanbul'un tarihi alanlarının en önemli parçalarından biri olan ve ortak miras olarak kabul edilen evrensel değerlere sahip Ayasofya'nın, müze olarak kullanılması idarenin takdir yetkisi kapsamındadır ve dava konusu işlemde hukuka aykırılık bulunmamaktadır” diyerek davanın reddini talep etti. 

6- Danıştay Ayasofya kararını ne zaman aldı?

Karar 2 Temmuz günü oy birliğiyle alındı. Kararın ardından gerekçe yazıldığı için karar bugün açıklandı.

7- Kararın uluslararası hukuk yönünden gerekçesi ne yöndeydi?

Gerekçede iptal kararının uluslararası hukuk yönünden sorun teşkil etmeyeceği ifade edildi. 

Dünya Mirası listesine dahil edilen Ayasofya’nın kullanım durumuna ilişkin bir niteleme yapılmadığının altını çizen Danıştay, Ayasofya'nın kullanım şeklinin iç hukukumuza göre belirlenmesinin önünde engel teşkil eden herhangi bir kuralın Dünya Kültürel ve Doğal Mirasının Korunmasına Dair Sözleşme'de yer almadığını, aksine Ayasofya'nın kullanım şeklinin iç hukukumuzda yer alan “vakıf mülkiyet hukuku” çerçevesinde belirlendiğini vurguladı. 

“Egemenliğe tam olarak saygı gösterme” ve “Ulusal yasaların sağladığı mülkiyet haklarına zarar vermeme” ilkelerinin de bu sözleşmeden kaynaklanan bir zorunluluk olduğu ifade edildi. Bu sözleşmenin asıl amacının Dünya Mirası Listesine alınan doğal veya kültürel mirasın korunması olduğunun belirtildiği kararda, kültürel mirasın kullanım alanı, kültürel mirasın bulunduğu ülkenin iç hukukuna göre tayin edileceği belirtilerek, “Nitekim, Dünya Mirası Listesinde yer verilen ve ülkemizde bulunan miras alanlarından, Ayasofya’nın da içinde yer aldığı ‘İstanbul’un Tarihi Alanları’ ile diğer miras alanlarında, Selimiye Camii, Divriği Ulu Camii, Süleymaniye Camii, Sultan Ahmet Camii, Şehzade Mehmet Camii ve Zeyrek Camii gibi hâlen cami olarak kullanılan çok sayıda tarihi eser de bulunmaktadır” ifadeleri yer aldı.

8- Kararın ulusal hukuka yansıması nasıl?

Danıştay’ın kararında Ayasofya’nın, vakfedenin iradesi gereği sürekli şekilde cami olarak kullanılması için toplumun hizmetine sunulduğu belirtildi. Yapının tapu belgesinde de cami vasfı ile tescilli olduğunu hatırlatan Danıştay, “Vakıf senedinin, hukuk kuralı etki, değer ve gücünde olduğu, vakfedilen taşınmazın vakıf senedindeki niteliğinin ve kullanım amacının değiştirilemeyeceği, bu hususun tüm gerçek ve tüzel kişilerle birlikte davalı idare için de bağlayıcı olduğu” ifade edildi.

Devletin, vakıf varlığının, vakfedenin iradesine uygun olarak kullanılmasını sağlama yönünde pozitif yükümlülüğü olduğunun vurgulandığı kararda, “Vakıf senedinde sürekli olarak tahsis edildiği cami vasfı dışında kullanımının ve başka bir amaca özgülenmesinin hukuken mümkün olmadığı sonucuna varıldığından, bu hususlar dikkate alınmaksızın Ayasofya'nın cami olarak kullanımının sonlandırılarak müzeye çevrilmesi yönünde tesis edilen dava konusu Bakanlar Kurulu Kararında hukuka uygunluk görülmemiştir” ifadeleri yer aldı.

 


 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU