Amerika’da azınlık olmak

Prof. Dr. Nadir Devlet Independent Türkçe için yazdı

Fotoğraf: AP

Amerika Birleşik Devletleri’ni 'Amerikan rüyası'nın gerçekleştiği ülke olarak biliriz. Yurt dışından gelenlerin ekserisi bu rüyayı doğum yerine bakmaksızın fedakârlık göstererek, risk alarak, çok çalışarak elde edeceklerine inanırlar.  

Özet olarak dört maddeden (iş, aş, araba ve ev) oluşan bu rüya, dünyadaki hemen herkesi cezbetmiştir.

Dünyada bilimsel kapasitesi, ekonomisi, sanatı ve silah gücü ile ilk üçe giren ABD’de yaşamak “içi bizi, dışı sizi yakar” özdeyişindeki gibidir. 

Amerika göç alan bir ülke olmuş ve bu da son yıllarda sorunlar yaratmaya başlamıştır.

Devlet Başkanı Trump’ın Meksika’dan göçü engellemek için duvar ördürmesinin nedeni de budur.

En büyük şehri New York’un nüfusu 8,5 milyon kadardır. Los Angeles 4 milyon kadar, Chicago ile Houston 2 milyonu biraz aşan şehirlerdir.

Yani 330 milyonluk ülkede nüfus dağılımı çok iyi planlanmıştır. Yüksek makamlar, WASP (Beyaz-Anglo-Sakson-Protestan) mensupları tarafından işgal edile gelmişti.

Bugüne kadar ikisi hariç bütün Devlet Başkanları bu gruba dahil oldular (istisna John F. Kennedy ve Hüseyin Barack Obama). 

Ülkenin beyaz nüfusu, genellikle Avrupa’dan buraya göç edenlerden oluşmaktaydı.

Ayrıca Ortadoğulular ve Hispanikler (Güney Amerikalı İspanyolca konuşan uluslar) de kendilerini bu gruba dahil ederler ancak WASP’lar Hispanikleri de Ortadoğuluları da kendilerinden saymazlar.

Verilere göre nüfusun yüzde 60’ını beyazlar, yüzde 18’ini Hispanikler, yüzde 13’ünü Afro-Amerikalılar ve yüzde 5,5’ini Asya kökenliler teşkil eder.

Diğer bir ifade ile ABD oldukça karmaşık etnik ve sosyal yapıya sahiptir. İranlılar, Türkler, Araplar, Yahudiler, Ermeniler, Ruslar vb. önemli bir ağırlığa sahip değildirler. Bunların istisnası belki de Yahudilerdir.  

Son yıllarda sosyal piramidin tepesindeki yüzde 5’lik varlıklı kesimin geliri toplam ülke gelirinin yüzde 50’sine ulaşmıştır. Orta ve düşük gelirliler daha da fazla kaybetmişlerdir.

“Forbes” dergisinde yayımlanan bir araştırma, Kovid-19 salgını sırasında son iki ay içinde dünyanın en zengin 25 kişisinin servetine 255 milyar dolar eklediğini ortaya koydu.

Başkan Trump da zenginleri daha zengin edecek kanunlar çıkarmıştı. Obama’nın 2010’da sağlık sisteminde yaptığı reformu ortadan kaldırdı. Bu, düşük gelirli kesimlere başka bir darbe oldu.

Zenginler kulübünde servetini en fazla artıran Facebook CEO’su Mark Zuckerberg oldu. Kişisel serveti 86,5 milyar dolara ulaşan Zuckerberg, Forbes’in en zenginler 2020 yılı listesinde 7. sıradaki yerinden üç basamak atlayarak 4. sıraya terfi etti.

Kovid-19 virüsüne yakalanarak 105 bin kişinin öldüğü Amerika işsizlik krizine de girmişti. Kısacası işsiz, bedbin ve korku içinde olan insanların sokaklara fırlaması için bir kıvılcım gerekliydi. Yönetim ise bu ihtimali görmezlikten geldi. 

ABD’nin en derin yaraları aslında geçmişten gelmektedir. Beyazlar buranın yerli halkı olan kızıl tenlileri sömürge döneminde soykırıma uğrattılar.

Hayatta kalanlarını ise rezervasyon adı verilen sınırları belirlenmiş, özel kamplara kapattılar, kızlarını kısırlaştırdılar, çocuklarını ellerinden alarak Hıristiyan eğitiminden geçirerek, asimile ettiler.

Geçmişten gelen diğer sorun, iç savaşa bile neden olan zenci (bu ismin kökeni Zengibar’dan götürüldükleri için olsa gerek) veya kara tenli (Afro- Amerikan) köleler sorunu idi.

Onların toplumda eşit haklara kavuşması ise ancak 20'nci yüzyılın ikinci yarısından sonra gerçekleşti.

Amerika ilginç bir ülke. Bir melez olan Obama’nın 8 yıl ABD’nin Devlet Başkanı olması bile kara tenlilerin sorununu çözemedi. 

Beyazlar onlardan ürkmektedirler. Ekserisinin eğitim seviyesi hayli düşüktür. Irklar arası evliliklere hoş bakılmamaktadır.

Beyazlara nazaran bir yere gelmek için daha fazla mücadele etmek zorundadırlar.

Nüfuslarına oranla beyazlara nazaran Afro Amerikanlar ve Hispanikler cezaevlerinde daha fazladırlar. Gelir seviyeleri de düşüktür. 

Ucuz iş gücü olarak kullanılan kaçak Hispanikler ise diğer bir yarayı teşkil etmektedir. Amerika’da 11 milyondan fazla kaçak vardır ve çoğunluğu Hispaniklerdir.

Kısacası ABD’nin ciddi bir azınlık sorunu vardır. Çünkü onların çoğu düşük gelirli ve vasıfsız işçi konumundadırlar. 

George Floyd’un bir beyaz polis memuru tarafından boğularak öldürülmesinden sonra patlak veren protesto dalgaları ile rejim bocaladı.

50 eyaletin 140 şehrinde irili ufaklı protesto gösterileri oldu.

Kimse Kovid-19 tehdidine kulak asmadı, sanki bu tehlike ortadan kalkmış gibi davrandılar.  

Bir hayli yerde barışçıl gösteriler yapılırken, bazı yerlerde ise mağazalar, iş yerlerini yağmalamaya, polis merkezlerini ateşe vermeye kadar ileri gitti, tehlikeli boyutlara ulaştı.

Bazı bölgelerde yerel yöneticiler halkı sakinleştirme yolunda çeşitli tedbirler aldılar.

Ancak bazı şehirlerde ise polis göstericilere karşı çok sert davrandı. Ölümler oldu. On binlerce kişi tutuklandı. Polis raporlarına göre, bunlar yağmacılardı. 

Washington’da Beyaz Saray önündeki protestolar nedeniyle Başkan Trump’ı güvenli bir yeraltı sığınağına götürdüler.  

Kendisi eylemcileri, askeri kente sokmakla tehdit etti. Zaten iktidarı boyunca ifadeleri ve icraatları hep tehditkâr oldu.

Radikal sağcıların ve kara tenlilerden ürkenlerin desteğini de gördü.

Başsavcı William Barr, polise olayların üzerine daha şiddetle gitmelerini söyledi.

1 Haziran’da Kongre üyesi Matt Gaetz göstericileri “teröristler” diye sıfatlandırdı.

Senatör Tom Cotton, attığı tweette “Asilere, anarşistlere, baş kaldıranlara ve yağmacılara bu ülkede yer olmamalıdır” diye yazdı. 

2 Haziran’da Trump 1.600 askeri Washington’a getirtmişti. Savunma Bakanı Mike Esper ise bu kararın çok eski bir maddeye dayandırıldığını, dolayısıyla kuralsız olduğunu belirtti ve bu askerlere geri çekilme emri verdi.

Neticede askeri şehirlere sokmak bir iç savaş manzarası verecekti.

Trump’ın eski Savunma Bakanı James Mattis, The Atlantic adlı dergide şu satırları yazdı:

Hayatımda ilk defa bir başkanın Amerikan halkını birleştirmeyi denemediğini, hatta buna teşebbüs dahi etmediğini görüyorum. Onun yerine halkı bölmektedir.


Eski Başkan Obama ise göstericileri desteklediğini, Trump’ın askeri tedbirlere başvurmasının ise hatalı olduğunu belirtti. 

Deniz Kuvvetlerinden emekli Orgeneral John Ellen Trump’ın davranışları “Amerikan deneyinin sona erdiğinin sinyallerini vermektedir” diye tenkit ettiydi. 

Yurt dışında da bir hayli şehirde Trump rejimini kınayan protestolar gerçekleştirildi.

3 Haziran’da İran’ın dini lideri Ayetullah Ali Hamaney televizyonda kısaca şunları söyledi: 

Onlar suç teşkil edecek şekilde insanları öldürüyorlar, insan haklarını desteklerini iddia ettikleri halde, bu icraatları için özür dilemiyorlar.


İşin ilginç yanı aynı İran kendindeki protestolar zamanında 230 protestocuyu öldürmüştü. Tencere dibin kara…

4 Haziran’dan itibaren ülke genelinde protestolarda meydana gelen şiddet olaylarında bir azalma görüldü ve Louisville ile Seattle gibi bazı şehirlerde sokağa çıkma yasağı kaldırıldı. 

ABD'nin başkentindeki protestolarda şiddet olaylarının azalmasının ardından ABD Başkanı Donald Trump, düzeni sağlaması için çağırdığı 82. Hava İndirme Bölüğü üyelerinin geri gideceklerini söyledi.

ABD Savunma Bakanı Mark Esper, konuşlanan 1.600 askerden 700'ünün üssüne dönmesi için emir verdi.

5 Haziran’da Beyaz Saray civarındaki protestocular uzaklaştırılınca, Başkan Trump yine saldırgan bir üslupla onları “terörist” diye suçlayan tweet paylaştı.

Bu arada Washington D.C.’nin Belediye Başkanı Muriel Bowser, Trump’tan askerleri ve özel güvenlik güçlerini geri çekmesini talep etmişti.

Bunun üzerine Trump, Bowser’e, "Fena halde beceriksiz" ve "Washington DC gibi önemli bir şehri yönetecek kadar yetkin değil" ifadeleriyle yüklendi.

Kısacası spontane patlak veren protestolar ve yağmalar, herhangi bir lider veya fikir tarafından yönlendirilmediği için bundan önceki ayaklanmalar gibi sona erecektir.

Ancak bir Afro-Amerikalı yurttaşın polis tarafından öldürülmesi ile patlak veren protestolar, Kovid-19 pandemisine karşı devam eden mücadele, Trump’ın tekrar başkan seçilmesini tehlikeye sokacağa benziyor.

ABD seçim sistemine göre Trump’ın başkanlığı kazanması için 270 seçici oyuna ihtiyacı var.

Rakibi Demokrat Joe Biden ise şu anda Arizona, Ohio, Wisconsin ve Teksas eyaletlerinde önde gitmektedir.

Gerçi seçim kasım başında gerçekleşecek ve hayli tartışmalı bir kampanya olacağa benziyor.

Her iki aday da genç değil. Onlar azınlıkları, fakirliği veya gençleri ne kadar anlarlar, işte orası belirsiz.

Kısacası ABD her zaman benzer olaylarla karşılaşacağa benzemektedir. Trump’ın ırkçı çözümleri sorunlara çözüm getirmeyecek.  

Zenginin daha zengin, fakirin daha fakir olacağı bir ABD, belki de rüya ülke olmaktan çıkacaktır. 

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU