Pazar, cüzdan, dolar, alış, veriş…

Hakan Gülseven Independent Türkçe için yazdı

Fotoğraf: Reuters

Ülkemizde ortalama erkeğin çok rahat ahkam kesebildiği iki konu vardır: Futbol ve at yarışı…

Ortalama kadının konuştuğu konular çok daha çeşitli ve renklidir. Örgü, dikiş, yemek, çiçek, dizi, popüler müzik…

Hayatımıza hiç tanımadığımız ama hepimizle bir anda samimi oluveren bir virüs girdiğinden beri erkekler boynu bükük dolaşmaya başladı.

Ortalama erkeğin futbolu, iddiası, at yarışı ve bunları sosyalleştirdiği kıraathanesi virüs nedeniyle buharlaştı.

Koca koca adamlar ellerinden oyuncakları alınmış çocuklar misali ne konuşacağını, ne yapacağını bilemez hale geldi.

Kadınlar ise her türlü ilgi alanlarında seviye atladı…

Erkekler, darbe alan sosyalliklerinin ne zaman ‘normal’e dönebileceğini kestirebilmek için pürdikkat virüsün nasıl bir şey olduğunu anlamaya çalışıyordu en başta.

Kadınlar ise, korumacı içgüdüleri bir yana, çalışsın-çalışmasın daha fazla eve tıkılan erkeklerin etrafa bön bön bakmasının nasıl sona ereceğini kestirmeye çabalıyordu.

Herkes ekranlara kitlenmiş, virüse bakıyordu…

Lakin hayatımıza aniden giren virüsün ‘popülerliği’ çok kısa zamanda söndü. Artık eskisi kadar rağbet görmüyor virüs haberleri.

En başlarda hepimiz ekranların başında, haber programlarına davetli ‘uzmanlar’ arasından mantıklı bir şeyler söyleyecek olanlarını ayıklamaya ve durumu anlamaya çalışıyorduk.

Şimdi nüfusta ‘virüsü anlama’ konusunda bir ‘doygunluk’ oluştu.

Artık herkesin kafasında Kovid-19’a verilmiş bir not var. Ve herkes kafasındaki virüs imajına göre, devletin kısıtlamaları elverdiğince, hayatını düzenliyor.

Şimdi virüsten ziyade ekmek ve ekonomi konuşuluyor.

Yoksullar nasıl beslenebileceklerini, biraz parası olanlar ise ne yaparlarsa ellerindeki paranın eriyip gitmeyeceğini tartışıyor.

Çarşı-pazar enflasyonu aldı başını yürüdü.

Bir senede fiyatı yüzde 50, 100, 150 oranında artan gıda maddeleri var.

Bu esnada iki aydır çoğu haneye doğru düzgün para girmiyor.

Vatandaş şimdilik veresiye doyuyor.

Zaten 600 milyar liraya yakın kredi ve kart borcu olan hane halkının son iki ayda daha ne kadar borçlandığını henüz bilmiyoruz.

Hükümet, çoğu haneye maske ve kolonya bile ulaştıramayarak hiçbir derde deva olmayacağını tam dört defa ‘rica ettiği’ 10’ar lira bağış mesajlarıyla göstermiş oldu.

O halde büyüyen borç bir vaka.

Borçların yaratacağı sıkıntı önümüzdeki iki ayda görülecek.

Sadece bankalara olan borçlar değil konu; sosyal hayatın içine yerleşmiş borç olgusu, veresiyeler, senetler, kira alacak-verecekleri maazallah adli vakalarda da bir patlamaya yol açabilir.

Bu esnada hükümet de borç ödemek için borç arıyor…

Hiçbir biçimde şeffaf yürümeyen ekonomi yönetimi, doların yükselişini zapt edeceğiz diye rezervleri sattıkça, kısa vadede dizginlenmiş görünen döviz kuru yeniden havalandı, bu arada eldeki döviz rezervleri de buharlaşıp uçmuş oldu.

Dolar üzerinden hesap edildiğinde hane halkının gelirleri, maaşlar, emlak fiyatları… Her şey değer kaybediyor.

Özetle, Türkiye değer kaybediyor.

Ve bu krizden çıkış konusunda hiçbir gerçek proje konuşulmuyor.

Krizi aşması beklenen siyaset müessesesinden sadece gürültü yükseliyor.

Bu binyılın başında “Avrupa Birliği’ne ne zaman gireriz acaba?” diye ciddi ciddi tartışan milletimiz, giderek Bangladeş’e benzeyen memleketimizden teker teker kaçıp Avrupa’nın herhangi bir yerine yerleşme peşinde artık.

Ahvalimiz bu iken, Meclis’imiz tatilde.

Lakin berberlerimizi ve alışveriş merkezlerimizi açtılar.

Haydi, berberleri anladık. Alışveriş merkezleri niye açılıyor?

Sağlıksız havalandırma sistemleri, kapalı ortamların sakıncası, ciddi hijyen sorunları gibi sorunları geçtim.

Bu yoklukta millet neyin alışını, neyin verişini yapacak?!

Sadece AVM sahipleri mağazalardan kira ‘alış’ı yapacak herhalde!

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.  

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU