Davutoğlu: Ben ‘Devlet maske satamaz’ dedim, akşam Cumhurbaşkanı ‘Maske satılamaz’ dedi

Gelecek Partisi lideri Davutoğlu maskenin ücretsiz olmasına dair, “Maske örneği, muhalefet etkili yapılırsa caydırıcı etki olduğunu gösteriyor” değerlendirmesi yaptı

Fotoğraf: Reuters

Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu Karar TV yayınında Karar gazetesi yazarları Ahmet Taşgetiren, Elif Çakır ve Yıldıray Oğur’un sorularını yanıtladı. 

Maskelerin ücretsiz hale gelmesi ile ilgili olarak, “Bir gün önce Ticaret Bakanı dedi ki, marketlerde maske satılacak. Ertesi gün ben devlet maske satamaz dedim, akşam Cumhurbaşkanı maske satılamaz dedi” ifadesini kullanan Davutoğlu, “Bakan ve Cumhurbaşkanı farklı ifadeyi kullanıyorsa güven sarsılır. Maske örneği, muhalefet etkili yapılırsa caydırıcı etki olduğunu gösteriyor” dedi.

İnfaz yasasını “rüşvet” affediliyor sözleriyle eleştiren Davutoğlu, “İnfaz yasası çıkaracaksınız, kamu vicdanını rahatsız edenler dışarı çıkacak, düşünce suçlarını içerde kalacaklar bunun izah edilir tarafı yok.  Şu anki infaz yasası, kimler dışarda kalmalı, kimler içerde kalmalıya göre düzenlenmiş” iddiasında bulundu.

“O gün şu andaki ortamdan daha demokratik ortam vardı”

Koronavirüs sonrası nasıl bir dünya olacak soruları üzerine Davutoğlu şu yanıtı verdi:

Bu büyük bir kriz ama beklenmedik bir kriz değil. Bu krizler önümüzdeki dönemlerde de yaşanacak. Peki, biz bunu nasıl yöneteceğiz? Ya demokrasi dönüşecek özgürlük ve güvenlik taleplerine aynı anda cevap verecek ya da güvenlik ihtiyacı olan yerde özgürlüğe ihtiyaç yoktur diyen Türkiye’de de yansımalarını gördüğümüz otoriter rejimler.  Ak partili arkadaşları uyarıyorum, biz bütün bu siyasi mücadeleyi bazı 70’li yılların Marksist doğmalarını hayata geçirmek isteyen dar bir grubun bizim üzerimizden iktidar olması için yapmadık. 1 Kasım seçimlerinde oy isterken, devleti sütre gerisinden biz yönetiyoruz diyen grupların eline devlet teslim edilsin diye yapmadık. Tekalif-i Milliye… Gerekirse hepimiz canımızı da koyarız ortaya ama bunun üzerinden mülk emniyetini, düşünce özgürlüğünü insan onurunu ve haysiyetini yok edecek bir otoriter yapıya geçeceklerse, işte o zaman demokrasiyi insan onurunu savunanlar bir dakika orda dur demesi lazım aynı bizim kampanyamız var ya orda dur diye. Orda dur, burası senin haddin değil. Bu ülke hepimizin. Meclisin yetkilerini sınırlayarak ülkeyi yönetmeyi düşünebilirler, İstiklal Savaşı yıllarında bile TBMM açık kaldı. Ve o yıllarda bütün gücü elinde alan Gazi Mustafa Kemal hakkında da her türlü eleştiriye açık bir ortam vardı. O günkü meclis tutanaklarını herkes okusun. O gün şu andaki ortamdan daha demokratik ortam vardı.

“Ev siyaseti yapıyoruz”

Davutoğlu, koronavirüs sürecini nasıl geçirdiği soruları üzerine, “Ev Siyaseti” kavramının ortaya çıktığını anlattı:

“Hayat bir bütün. Eve kapanmaktan çok ben eve sığınmak diyorum. Ev bir insan için huzur mekanıdır. Teknolojik cihazlar artıkça bir home ofis durumu ortaya çıktı. Bunun psikolojik ve sosyal boyutlarını yaşayacağız. Evden Home Siyaset/Ev Siyaseti  yapıyoruz tabiri caizse. Bunu yapabilen siyasetçiler farklılaşacak. Bütün kurullarımız normal hayatta nasıl çalışacaklarsa, aynen çalışıyorlar. Arkadaşlara talimatım şu oldu; planladığımız faaliyet takviminde hiçbir aksama olmayacak. Pazartesileri saat 12’de açıklamalarımı yapıyorum. Yayınlara katılıyorum. Sosyal medyayı aktif kullanıyorum. BM genel sekreterini mentionlayarak ‘2020 Dünya Sağlık Dayanışma Yılı’ olsun çağrısı yaptım. Başbakanlıktan ayrılmadan Kabe’nin içine girme şerefine nail olup dua etme imkanı bulduğumda tek bir duada bulunmuştum “Yarabbi bana en doğru kararları en doğru zamanda alabilecek basireti nasip et” diye. Bize düşen görev bir kul olarak her senaryoya göre gerekli tahkimatı yapmak.

“İnsanoğlu gafil avlandı”

Koronavirüs sürecinde mitinglerin yapılamayacağı hatırlatılan Davutoğlu “Miting yapamayabiliriz ama teşkilatlanmayı yapacağız. Daha çok siyaset konuşmamız gerek. Yönetim zihniyeti değişecek. Artık eski zihniyetle yönetim imkanı kalmayacak” dedi. 

Davutoğlu şöyle devam etti:

Ben insanoğlunun gafil avlandığı kanaatindeyim. Ben son kitabımda dünya sisteminin büyük bir krize girdiğini söylemiştim. Kriz yaşandığında sistemin krizi yönetmekte aciz kalacağını belirtmiştim. Maalesef iyi sınav veremedik. Halkla empati yapabilen, halkın güven duyduğu yapılar krizi daha iyi yönetebildi. Hamasi siyaseti benimseyenler önce bu krizi reddetti, Trump önce reddetti sonra yüzleşti. Türkiye baktığımızda, ilk alarm sistemlerini alan ülkelerin başında geliyordu. İran’da kriz tavan yaptığında bırakın tedbiri havaalanında kontrol bile yoktu. 2008’de kriz teğet geçme meselesi, sanki bütün krizler bizi teğet geçecek gibi. 2008’de teğet geçtiyse onun başka sebepleri vardı. Bazı krizler vardır sektöre hastır, bazı krizler ülkeye, bazı krizler bölgeye hastır. Bu kriz her yere sirayet eden bir kriz. Yönetenler bunu göremedi. Sokağa çıkma yasağı ilan edilsin tereddüt etmeyin bunu anca böyle durdurabilirsiniz diye yalvardık.

“Ben devlet maske satamaz dedim, akşam Cumhurbaşkanı maske satılamaz dedi”

Gelecek Partisi olarak sadece eleştirmediklerini, biz olsaydık neler yapardık diye çözümler sunduklarını belirten Davutoğlu koronavirüs Tahvili önerisini hatırlatarak şöyle konuştu:

Türkiye’nin her yerinden bankaya başvurup kredi alamayan iş adamlarından şikayet var, TOBB Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu da bundan şikayet etti. Bir gün önce Ticaret Bakanı dedi ki, marketlerde maske satılacak. Ertesi gün ben devlet maske satamaz dedim, akşam Cumhurbaşkanı maske satılamaz dedi. Bakan ve Cumhurbaşkanı farklı ifadeyi kullanıyorsa güven sarsılır. Maske örneği, muhalefet etkili yapılırsa caydırıcı etki olduğunu gösteriyor.

“Ziraat Bankası’nın görevi yardım etmek değil, çiftçiye kredi vermektir”

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Tekalif-i Milliye konusunu gündeme getirmesinin yanlış olduğunu söyleyen Davutoğlu, devlet eliyle yardım eliyle toplanmasına neden karşı çıktığını ‘Merkez Bankası’nı örnek vererek anlattı.

Gelecek Partisi lideri şöyle devam etti:

Her şeyden önce, sorumluluk sahibi insan yardıma karşı çıkmaz. Mesele yardım toplamanın ahlakı. Ben devletin toplamasına karşı çıktım. Ama toplumsal yardımlaşma sivil toplum, yerel yönetimler, kurumlar tarafından organize edilebilir. Siyasi güç sahiplerinin önce topluma güven ve dirayet vermesi gerekir. Yardım kampanyası bir bölgeyle alakalı olursa örneğin Elazığ olabilir. Ekonomi akıyor ve yardım olabilir. Ama ekonomi yanıyorsa, kim yardım edebilir. Bugün en çok yardım edenlere bakın devlet kurumları. Merkez bankasının görevi yardım etmek değildir. Merkez bankasının görevi para piyasasını kontrol etmektir. Ziraat bankasının görevi yardım etmek değil, çiftçiye kredi vermektir. O yardım parasını çiftçiye kredi vermelidir. İş adamları yardım ediyor. Anlı şanlı twitlerle yardım ediyoruz diye kendilerini gösterdiler. Vergiden düşüyor. İş adamı işini düzgün yapsın, işçisine sahip çıksın, vergisini de ödesin. Günlerdir biz yardımı konuşuyoruz krizi konuşacakken yardımı konuşuyoruz. Vergiyi düzgün yönetelim, doğru yerlere ayıralım.

“Bütçe gözden geçirilmeli”

Davutoğlu, 2020 bütçesinin gözden geçirilerek koronavirüse göre yenilenmesini gerektiğini söyledi:

Türkiye 2020 bütçesini, Cumhurbaşkanı, hükümet gözden geçirmeli vakit geçirmeden. Hükümet halkın önüne çıkacak diyecek ki ben sizden vergi toplamıştım, şuralara harcayacaktım. Şimdi durum değişti harcama kalemlerini değiştiriyorum. Bakın o zaman halk nasıl güven duyar. Kriz yönetiminin yüzde 90’ı psikolojik. Psikolojiyi iyi yönetemezseniz hiçbir şeyin anlamı kalmaz. Türkiye’de ana medya etkisini kaybetti, yeni medya etkisini artırdı. Ama bana sorsanız şu an en etkili medya nedir diye fısıltı medyası derim. Whatsapp mesajları… banka mevduatlarına el mi konulacak? Tekalif-i Milliye’nin ilk uyandırdığı his, milletin mevduatlarına mı uzanılacak. Eğer örnek alınacaksa o zaman size bu yardımları geri ödeyeceğiz denmesi gerek. Hükümete yakın kaynaklardan yazılanlara bakın hiç inandırıcı değil. Böyle bir dönemde bir toplumun en büyük gücü özgür düşünce ve vicdanı. Biz düşünce özgürlüğünü sınırlarsak problem ortaya çıkmaz diye düşünüyorlar. Devleti yönetenler büyük bir fırsat kaçırıyor. Bu afetten tutarlı ve basiretli bir yolla büyük ve iyi sonuç elde edebilirler.

“Bilim Kurulu’na sözcü seçilsin”

Bilim Kurulu üyelerinin sürekli TV’de olmalarını eleştiren Davutoğlu, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin de önerisi olan üyelerin arasından seçilecek sözcülerin belli aralıklarla ekrana çıkmalarını tavsiye etti.

“Bilim kurulu sokağa çıkma tavsiyesinde bulunduğu ama bunun yerine getirilmediği yönünde söylentiler var” diyen Davutoğlu, “Üç şey araçsallaştırıldığında o toplum iflah olmaz, bilim, adalet ve din. Bir anket gördüm en çok bilim adamlarına güveniliyor %80, bilim adamlarına %55 çıkmış. Türkiye’de dini hayat baskı altındayken güven %90’dı. Cuma namazı kılmamıza gerek yok dedikten sonra siz bir grup insana Cuma namazı kıldırır bunu da yayınlarsanız, dine güveni sarsarsınız. FETÖ denilen yapı da silahlı kuvvetleri araçsallaştırmıştı, çok büyük bir güven kaybına uğradı TSK. Şimdi de bilim araçsallaştırılırsa bilim adamlarına güven şimdi %80’se o da %50’ye düşer. Bilim adamının görevi devleti yönetmek değil, devleti yönetenlere bilimsel önerilerde bulunmaktır. Siyaset bilimsel özgürlüğe mutlak saygı duymalı, sınırlamamalı” ifadelerini kullandı.

“Sistemik Deprem kitabının üzerinden çalışıyorum”

Bir aile dostunu koronavirüsten kaybettiğini, ablasının da koronavirüs teşhisi konularak karantinaya alındığını açıklayan Ahmet Davutoğlu, bu dönemde parti çalışmalarından arta kalan zamanda kitap okumaya ağırlık verdiğini söyledi.

İngilizce olarak yayınlanan Sistemik Deprem kitabının üzerinde çalıştığını anlatan Ahmet Davutoğlu, ailece fırsat bulduklarında dizi ve film izlediklerini bu konuda kızı Hacer’in önerilerini dikkate aldıklarını söyledi.

Davutoğlu, Troçki’nin hayatını anlatan belgeseli beğendiğini söylerken torunuyla birlikte vakit geçirdiğinde ise ‘72 Sevimli Hayvan’ belgeselini izlediklerini anlattı.

 

Independent Türkçe

DAHA FAZLA HABER OKU