Türkiye'de yaşayan protestanlar: Fiziki şiddet azaldı, nefret söyleminde artış var

Çoğu İstanbul, Ankara ve İzmir’de bulunan 150’den fazla kiliseye sahip Türkiye Protestan toplumu, 2018 Hak İhlalleri İzleme Raporu'nu açıkladı. Raporda Rahip Brunson da var

Protestan Kiliseler Derneği hak ihlalleri raporunda, Diyarbakır Sur'da tahrip edilen, kamulaştırılan kiliselere de atıf var

Rapor, “Türk Protestan toplumu, Türk milli eğitim sistemi içinde kendi din görevlilerini yetiştirme olanağına 2018 yılı içinde de sahip olamamıştır” tespitiyle başlıyor.

İhtiyacı karşılayacak kadar yerli Protestan din adamı olmadığı için, bazı kiliselerin ruhani liderliğini yabancı uyruklu pastörlerin yaptığı belirtilen raporda, Protestan Kiliseler Derneği’nin 23.01.2009 tarihinde kurulduğu belirtiliyor.

"Fiziki saldırı içeren nefret suçları azalıyor, nefret söylemi arttı"

Raporda fiziki saldırı içeren nefret suçlarında önceki yıllara göre belirgin bir azalma olduğu vurgulanırken, sözlü veya yazılı nefret söyleminde ciddi bir artış olduğu vurgulanıyor. Hükümetin nefret söylemleri karşısında sessiz kaldığı öne sürülen raporda şöyle deniliyor:

"2018 Noel (Doğuş) Bayramı ve yılbaşı döneminde, ülke genelinde Noel ve yılbaşı kutlama karşıtı kampanyalar yapıldı. Sokaklarda Noel ve yılbaşı karşıtı afişler asılması, broşürler dağıtılması, sosyal medya paylaşımları yapılması, gazetelerde, internet sitelerinde haberler yapılması, bazı kamu kurum ve kuruluşların bu kampanyalara katılması, yoğun bir nefret iklimine yol açtı. Bu tarz kışkırtıcı ve nefret yüklü, nefret ortamını artıran kampanyalara Hükümet ve Devlet yetkililerin sessiz kalması, Protestan toplumunda derin bir hayal kırıklığı yaratmaktadır. Nefret söylemi ve suçlarında faillerin cezasız kalması, çoğu kez failler tespit edilemediği için şikâyet veya rapor etme isteğinin azaldığı gözlenmektedir."

Rahip Brunson da rapora girdi

Türkiye ile ABD hükümetleri arasında krize neden olan Rahip Andrew Brunson'un tutukluluk ve yargılama süreci de rapora girdi. Raporda şöyle denildi:

"Pastör Brunson davası, Protestan toplumu açısından büyük üzüntü ve endişe ile takip edilmiştir. Yaklaşık 25 yıl ülkemizde yaşayan, hiçbir suç kaydı olmayan, yasadışı hiçbir faaliyet içinde bulunmayan, bütün hayatı ve faaliyetleri kilise çevresinde geçmiş birinin böyle büyük suçlamalar ve yalancı tanık iddiaları ile uzun süre tutuklu kalması Protestan toplumunu şoke etmiştir." 

Pastör tehdit edildi, kilise taşlandı

Rapora göre Diyarbakır Protestan Kilisesi Pastörü Ahmet Güvener, 4 Nisan 2018 tarihinde kimliği belirsiz bir kişi tarafından aranarak hakarete uğrayıp, tehdit edildi. Savcılık, şüphelinin telefonunu başkalarının da kullanması ve yaşının küçük olması gerekçesiyle takipsizlik kararı verdi.

2018 Haziran ayında Mardin Büyükşehir Belediyesi tarafından yerleştirilen ve Mardin Protestan Kilisesi’ni tarihi mekân olarak belirten yön gösterici tabelalar kimliği belirsiz kişiler tarafından pek çok kez kırıldı, söküldü, failler yakalanamadı.

2018 Noel döneminde, Diyarbakır Protestan Kilisesi yaşları küçük çocuklar tarafından defalarca taşlandı. Çocukları azmettirenlere veya kışkırtanlara yönelik herhangi bir çalışma  ve çocukların yaşları küçük olduğu için bir işlem yapılmadı.

 

 

Kamulaştırılan kiliseler ve zorunlu din dersi

Raporda Diyarbakır'ın Sur ilçesindeki olaylar da yer aldı. Kiliseleri kamulaştırma kararının 25 Mart 2016’da Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girdiği ve hukuki sürecin devam ettiği hatırlatıldı.

Raporda yer alan bazı bilgiler şu şekilde:

Üsküdar Yaşam Kilisesi'ne 2018'de Üsküdar Belediyesi'nden tanıtım standı açma izni çıkmadı.

Zorunlu din kültürü ve ahlak bilgisi dersinin inanç özgürlüğü, laiklik ve bilimsel eğitime aykırı olduğu yerel mahkemeler ve AİHM (Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi) kararları ile belirlenmesine ve dersin zorunluluğunun kaldırılması gerektiği belirtilmesine rağmen uygulama devam ediyor.

İlköğretim 8. Sınıf  'İnkılap Tarihi ve Atatürkçülük' kitabının,"Ulusal Tehditler" kısmındaki "Misyonerlik Faaliyetleri" başlığı altındaki bilgiler basılmaya devam ediyor. (Raporda misyonerliğin Anayasal bir hak olduğu, ceza kanununda herhangi bir suç olarak nitelendirilmediği, inancı yayma özgürlüğünün ulusal ve uluslararası yasalarla koruma altında olduğu hatırlatıldı.)

2. Brunson vakası mı?

Raporda rahip Brunson'un yaşadığı yasal takibe benzer bir süreci, pastör David Byle'ın yaşadığı belirtiliyor. Ailesiyle birlikte yaklaşık 19 yıldır Türkiye'de yaşayan yabancı uyruklu Protestan toplumu üyesi Byle'ın, “misyonerlik” yaptığı gerekçesi ile 2009'da sınır dışı edilmek için gözaltına alındığı hatırlatılan raporda şöyle deniliyor:

"2015 yılında tekrar sınır dışı edilmek istenmiş ancak başlayan hukuki süreç neticesinde 2017'de Anayasa Mahkemesi dava süreci bitene kadar yürütmenin durdurulmasına karar vermiştir. 14 Ekim 2018 tarihinde Ankara’da seyahatteyken gözaltına alınmış ve 2 gün sonra serbest bırakılmıştır. 15 gün içinde Türkiye’yi terk etmesi gerektiği, yoksa zorla sınır dışı edileceği belirtilmiştir. Aynı zamanda sözlü olarak kendisine daha sonra vize alarak Türkiye’ye girebileceği belirtilmiştir. 15 gün içinde çıkış yapan David Byle, çıkış yaptıktan 3 hafta sonra Türkiye’ye giriş yapmak istemiş, ancak havaalanından geri gönderilmiş, girişine izin verilmemiştir. Bu süreçte kiliseler ve birçok Hristiyan birey hedef gösterilmiştir. Birçok yabancı Protestan aile endişe etmeleri nedeni ile ülkemizi terk etmiştir." 

"İşadamı hedef gösterilince anlaşmalar iptal edildi" iddiası

Rapora göre; bir işadamı, ibadet için üyesi olduğu Van’daki kiliseyi ziyaret edince, ulusal gazetelerde terör örgütü destekçisi olarak lanse edildi. Haberler nedeniyle iş insanının imzaladığı birçok anlaşma iptal edildi: 

"Van, Diyarbakır, Mardin, İzmir, Manisa’da birçok kilise önderi gazetelerce hedef gösterilmiş, onlara yönelik kara propaganda yapılmıştır. Tüm bu yayınlara karşı hukuki yollar denenmiş ancak soruşturmaya gerek duyulmamış veya basın ve ifade özgürlüğü gerekçe gösterilerek cezasız bırakılmışlardır. Bu cezasızlık hali her geçen gün bu tarz yayınların dilini daha nefret dolu hale getirmektedir. Bu tarz nefret ve kışkırtıcı söylemlerin çoğunluk dini, ibadethaneleri, liderleri veya üyelerine yönelik gerçekleşmesi durumunda soruşturma makamlarının ve kararlarının tavırları ile azınlıklar söz konusu olduğunda farklılık göstermektedir. Yargının bu tarafsızlıktan uzak ve ayrımcılık endişesi yaratan tavrı, Protestan toplumunun adalete olan güvenini zedelemektedir."

Şapel kurma ve amaç dışı kullanılan kiliselerin ibadete açılması çağrısı

Raporun son bölümünde Hristiyanların da mescit benzeri küçük ibadet yerleri (şapel) kurabilmelerinin önünün açılması, belediyeler, Kültür Bakanlığı ve diğer resmi kuruluşların elinde bulunan ve amaç dışı kullanılan kilise binalarının en azından pazar günleri ve/veya dini bayramlarda kilise cemaatlerinin kullanımına açılması talebi dile getirildi. Raporda resmi makamlara şu çağrıda bulunuldu:

"Milli Eğitim Bakanlığı’nın, Hristiyan ailelerin ve çocukların maruz kaldıkları ve maruz kalma riskleri bulunan sosyal baskıyı ve damgalanmayı göz önünde bulundurarak, şikâyet edilmesini beklemeden, okullarda ve sınıflarda gayrimüslim öğrencilerin haklarını gözetmesi ve okulları muafiyet konusunda düzenli olarak bilgilendirmesi beklenmektedir. Bir arada yaşamaya ve inançlara saygıya dayalı kültürün gelişmesi konusunda temenninin ötesinde adımlar atılmalı ve uygulama denetlenmelidir.  Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersinden Muafiyet Hakkı için kişinin beyanı esas alınmalıdır."

DAHA FAZLA HABER OKU