Koronavirüs dünyayı derin bir ekonomik ve siyasi krizin içine sokabilir

Nurettin Akçay Independent Türkçe için yazdı

Foroğraf: Reuters

Tarım devrimini gerçekleştirip yerleşik düzene geçtiği ve hayvanlarla birlikte yaşamaya başladığı günden beri, salgın hastalıklar insanoğlunun ayrılmaz bir parçası olmuştur.

İnsanoğlu on binlerce yıllık tarihi içerisinde sayısız salgına maruz kalmış, bunlardan bazıları çok ciddi siyasi, askeri ve sosyal sonuçlara neden olmuştur. 

Peloponez Savaşı’ndaki veba salgını, Roma’yı yüz yıl arayla vuran çiçek ve kızamık salgınları ve son olarak 1918’deki İspanyol gribi, salgınların siyasi ve toplumsal mekanizmalar üzerindeki etkisini hepimize göstermiştir. 

2020’ye girdiğimiz ilk günlerde distopik bir filmin trailer sahnelerini andıran olaylara şahit olduk.

Dünyanın birçok farklı noktasında şok edici gelişmeler yaşanmıştı. İnsanlar öyle derinden etkilenmişti ki daha ocak ayından itibaren '2020 bitsin' gibi paylaşımlar yapılmaya başlanmıştı.

Birçok sözlükte 2020’nin olayları listelenmiş, haber ajansları bu yılın neden bitmeyeceğine dair içerikler üretmişti.

Fakat en şiddetli dalga hiçbirimizin haberi olamadan Çin’in Vuhan kentinde yaşanıyordu. 

20 Ocak tarihinde Çin yönetimi gizemli bir virüsten bahsetmiş, 136 kişide virüsün tespit edildiğini 3 kişinin de virüsten dolayı hayatını kaybettiğini duyurmuştu.

İlk duyduğumuzda hiçbirimiz olayı çok da ciddiye almamıştık. Fakat bu tarihten itibaren korkunç bir şekilde vaka ve ölü sayıları artmaya başlamış, Çin dışında da ilk vakalar bir süre sonra görülmüştü. 

İlerleyen günler yeni detaylar ortaya çıkarıyordu. Önce virüsün 20 Ocak’tan çok önce ortaya çıktığını öğrendik.

Hastalıklar ilk kez aralık ayının başlarında görülmüş, 9 Ocak’ta ise Çinli bilim adamları bunun yeni bir virüs türü olduğunu onaylamıştı.

Daha sonra ise Çin’in Vuhan şehrinde Li Wenliang isimli bir doktorun aslında aralık ayı sonlarında bu virüsü duyurmuş olduğunu öğreniyorduk. 

Doktor Li, "SARS’a benziyor" dediği virüsü, 30 Aralık’ta doktor arkadaşlarının olduğu bir grupta paylaşıyor.

Çinli yetkililer ise olayı öğrendikten sonra Li’yi “paniğe yol açacak asılsız bilgiler paylaştığı” gerekçesiyle 3 Ocak’ta gözaltına alıyor ve bu davranışını tekrarlamaması, aksi halde ağır yaptırımlara maruz kalacağı hususunda bir belge imzalatıyor.

Dr. Li susar fakat virüs kendisine de bulaşmıştır. Bir süre sonra ise 34 yaşındaki doktor da virüsten dolayı hayatını kaybeder. 

Bu olay Çin’de büyük bir tepkiyle karşılansa da hatıralarda kalan şey; Çin yönetiminin yaklaşık 20 gün boyunca hastalığı saklama girişimleridir.

Bu ihmalkar tutum nedeniyle virüs tüm Çin’e hatta dünyadaki diğer şehirlere de yayılmıştır.

Bu yazıyı yazdığım an itibariyle dünya genelinde vaka sayısı 95 binin üstüne, ölü sayısı ise 3 bin 287’ye yükselmişti.

Virüsün ulaştığı ülke sayısı ise 85.  İran, İtalya, Güney Kore gibi ülkelerde olay tamamen kontrolden çıkmış durumdayken, Dünya Sağlık Örgütü pandemi açıklaması yapmaktan hala uzak duruyor. 

Tüm dünyada panik ve kaygı var ve ne yazık ki dünyanın en önemli biyologları, epidemiyologları da bu kaygılarımızı haklı çıkarıyor.

Örneğin virüsle ilgili bazı uzman görüşleri şu şekilde:

Bence küresel bir salgın göreceğiz. Eğer bu salgın meydana gelirse, dünya genelinde insanların yüzde 40 ila yüzde 70'inin önümüzdeki yıl enfekte olmasını bekliyorum.

Prof. Marc Lipsitch (Harvard’da Epidemiyoloji Profesörü)
 

Bu virüs muhtemelen bu mevsim veya bu yıl sona erecek bir şey değil. Virüs sonunda bir dayanak noktası bulacak ve toplum temelli bulaşmalar başlayacak. Şu anda salgının kontrol altında olduğuna dair bir kanıt yok.

Dr. Robert Redfield (ABD Hastalık Kontrol ve Önleme Direktörü)
 

Virüsle ilgili yapılan tüm tahminler önemli fakat tahminlerin çoğu yanlış. Çok dikkatli olmalıyız.

Dr. Michael Ryan (Dünya Sağlık Örgütü Yöneticisi)
 

Virüs kontrol altına alınamazsa küresel nüfusun yüzde 60'ını enfekte edebilir.

Prof. Gabriel Leung (Honk Kong Ünivesitesi Koronavirüs uzmanı)
 

Çok hem de çok bulaşıcı bir virüs. Kesinlikle bir salgın olacak. Ama felaket olacak mı? Açıkçası bilmiyorum.

Dr. Anthony S. Fauci (ABD Ulusal Alerji ve Enfeksiyon Hastalıkları Enstitüsü başkanı)
 

Kapitalizmin sonu mu?

Uzman görüşleri kısaca bu şekilde. Rakamlar ve istatistiklerin ötesinde bu salgının doğuracağı siyasi, toplumsal ve ekonomik sonuçlar şu an en çok merak edilen konular arasında bulunuyor. 

Virüsün sadece Çin ekonomisine maliyeti 200 milyar doları aşmış durumda. Ocak ve şubat ayları için tüketici harcamalarındaki kayıp 60 milyar dolara ulaştı.

Küresel havacılıktaki kayıp 5 milyar dolar, turizmdeki kayıp 15 milyar ve küresel ekonomideki kayıp ise 1 trilyon doları geçmiş durumda.

Moodys’e göre en iyi ihtimalle Çin için ilk çeyrekte büyüme 2 puan, yılın bütününde ise 0.8 puan düşecek.

Oxford Economic tahminlerine göre ise, 2020 ilk çeyrekte Çin ekonomisi yüzde 4’ün altında büyüyecek. 2020 bütünü için ise yüzde 5.6 büyüme bekleniyor. 

Bunlar şu ana kadar elimize ulaşan kabataslak veriler; fakat şu an yaşanan durum rakamların ötesinde şeyler anlatıyor bizlere.

Slovaj Zizek son yazdığı yazıda koronavirüsü Kill Bill filmindeki '5 noktalı kalp patlatma tekniği' vuruşuna benzeterek kapitalizmin sonuna yol açabileceğini belirtti.

Üstelik işi biraz abartarak koronavirüsün bu darbesiyle komünizmin yeniden keşfinin önünün açılabileceğini ifade etti.

Zizek’in abartıları bir yana şu an salgının uluslararası ticaret kurallarında ciddi bir katılaşmaya yol açabileceği ve zaten yükselişte olan korumacı eğilimleri daha da şiddetlendirebileceği acımasız bir gerçek olarak karşımızda duruyor. 

Hem kurallar açısından hem de zihinsel açıdan uluslararası ticaret şu an büyük bir darbe yiyor.

Birçok devlet hali hazırda Çin’den gelen mallara yönelik tedbirler koymuş durumda. Bu tedbirler işlerin kötüleşmesi durumunda daha da artacaktır.

Bununla birlikte insanlar da zihinsel anlamda sıkıntılı ülkelerden ürün almaktan kaçınıyor.

Virüsün yayılmaya başladığı günden şimdiye kadar tüm dünya halkalarının en fazla sorduğu soru şu:

Çin’den gelen kargolardan koronavirüs bulaşır mı?


Öyle ki sadece Çin’den Türkiye’ye gelen kargoların sayısı, yüzde 90 azalarak günlük 300 torbadan 30 torbaya kadar gerilemiş durumda.  

İlerleyen süreçte bu durum belki biraz düzelecektir; fakat dünya şu an distopik bir seviye yaşıyor.

Virüs korkusu nedeniyle insanlar neredeyse tüm sosyal aktivitelerini durdurmuş durumda. Restoranlar, sinemalar, ulaşım ağları salgından ciddi bir şekilde etkileniyor.

Ekonomik durgunluk tahmin edilenin ötesinde olabilir. Zizek’in ifade ettiği gibi salgının kapitalizmin sonunu getirebileceği biraz abartı olabilir; fakat ciddi bir yara alacağı kesin.

Ülkeler açık hava hapishanelerine döndürülüyor

Öte yandan salgının siyasi sonuçları da üzerine düşünülmesi ve konuşulması gereken konuların başında geliyor.

Koronavirüs şu an dünya üzerindeki birçok hükümet üzerinde ciddi bir siyasi baskı aleti haline gelmiş durumda. 

Doktor Li’nin öldüğü gün Şangay’daki evimde dinleniyordum. Diğer bütün Şangaylılar gibi günlerdir evden çıkmamıştım.

Sadece gıda ihtiyacımı karşılamak için üç günde bir markete gidiyordum. Li’nin ölümünün duyulması Çin’de ciddi bir toplumsal öfkeye neden olmuştu. Ve o gün, gün boyu o mesajları takip etmiştim.

Günlerdir sokaklara çıkmayan, neredeyse tüm sosyal aktiviteleri sonra eren Çinliler bu durumun da etkisiyle Çin yönetimine karşı sert bir tepki göstermişti.

Özellikle gece saatlerinde neredeyse bütün Çinliler, sosyal medya hesaplarından, “Bu süreci yönetebiliecek misiniz”, “Konuşma özgürlüğü istiyoruz” gibi paylaşımlarla yönetime olan tepkilerini dile getirdiler.

Komünist Parti yönetimi erken davranarak olayda ihmali olduğu düşünülen pek çok yetkilinin görevine son verdi ve tepkileri biraz olsun yumuşattı.

Uzun süredir; ticaret savaşları, Hong Kong’daki isyan, Tayvan gibi problemlerle uğraşan Çin yönetiminin, bir de virüsün getireceği toplumsal öfke patlaması ile uğraşması partinin daha çok başının ağrımasına neden olacaktı.

Tepkiler kısa sürede dursa da insanların öfkelerini bu kadar rahat ve gür bir sesle dile getirmesi Çin için önümüzdeki dönemde bazı sorunlara neden olabilir. 

Diğer yandan İran’da salgın hızlı bir şekilde yayılıyor. Şimdiye kadar çok sayıda vaka ve ölüm olayı gerçekleşti.

Vaka ve ölümlerin siyasilere bulaşması ise işin çok farklı yerlere evirilebileceğini gösteriyor.

Şimdiye kadar İran’da 23 milletvekili, Cumhurbaşkanı Yardımcısı, Sanayi ve Ticaret Bakanı, Sağlık Bakan Yardımcısı, Belediye Başkanları, askerler ve din adamlarına varana kadar birçok kişi virüse enfekte olmuş durumda.

İran dini liderine yakınlığıyla bilinen Düzenin Maslahatını Teşhis Konseyi Üyesi Mir Muhammedi bile koronavirüs nedeniyle hayatını kaybetti.

Önümüzdeki günlerde daha fazla din adamı ve siyasetçinin hastalığa enfekte olduğu haberini alacağız muhtemelen.

Sorun şu ki: Hem siyasiler hem de din adamları yaşlı insanlar ve bu da ölüm riskini çok arttırıyor.

İşin İran genelinde bu boyutlara ulaşması, zaten aylardır sokaklarda olan İran halkı ve İran siyasetinin üzerinde ne tür sonuçlar doğuracağını ileriki günlerde çok daha iyi göreceğiz. 

Öte yandan bu işin bir de toplumsal boyutu var. Virüsün en büyük etkisi bazı milletlere yönelik ayrımcı ve ırkçı yaklaşımları tetiklemesi oldu.

Şu an tüm dünyada İranlı ve Çinlilere yönelik güvensizlik ve aşağılamanın geldiği boyut korkunç noktalara varmış durumda.

Sonuç olarak; şu an dünyanın birçok bölgesinde küçük ve büyük çapta çatışmalar yaşanıyor.

Ekonomik krizler, iklim felaketleri, küresel salgınlar dünyayı kasıp kavuruyor.

Kapitalizm hem devletler düzeyinde hem de zihinsel anlamda sağlam darbeler yiyor.

Uluslararası ticaret en kötü dönemlerini yaşıyor.

Korumacılık güçleniyor. İnsanlar tecride alıştırılıyor.

Seyahat kısıtlamaları ve sokağa çıkma yasakları ile ülkeler açık hava hapishanelerine döndürülüyor.

Ve her şey daha da kötüleşiyor.

Bugün yaşananları atlatsak bile çok daha büyük dip dalgalara hazırlıklı olmalıyız.

2020’nin ilk günlerinde yaşadığımız olayların etkileri uzun süreli olmayacaktır belki; ama koronavirüs salgınının daha uzun süre gündemimizde olması ve ciddi toplumsal ve ekonomik dönüşümlere yol açması neredeyse kesin gibi. 

 

 

* Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.  

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU