ABD’nin Irak’tan çekilmesi Kürtler için yeni bir tarihi fırsat doğurur mu?

Serbest Ferhan Sindi Independent Türkçe için yazdı

Fotoğraf: AA

ABD’nin bu ay başında İran rejiminin kilit isimlerinden Kasım Süleymani’yi öldürerek yükselttiği tansiyon Irak Meclisi’nin radikal bir karar almasına neden oldu.

Çoğunluğu Şiilerin oluşturduğu ve Kürtler ile Sünnilerin katılmadığı Meclis oturumunda, ABD’nin Irak’tan askerlerini çekmesi kararı alındı. 

İstikrarsızlık, yolsuzluk, güvensizlik, altyapı yetersizliği, ekonomik kriz, elektrik ve su krizi gibi yaşam için zaruri olan temel gereksinimlerden mahrum olan Irak, etkisi altında kaldığı İran için tabiri caizse ABD’ye kafa tutmaya kalkıştı.

Kafa tuttu diyemeyiz çünkü aldıkları kararı uygulayabilecek, arkasında durabilecek ve bunu ısrarla savunabilecek bir imkandan yoksundur Irak. 

Irak’ın merkezinde ekim ayından bu yana devam eden protestolar, Başbakan Adil Abdulmehdi’nin istifası, Muktada Sadr’ın tamamen İran boyunduruğuna girmesi gibi konuları başka değerlendirmelere bırakarak bu gelişmenin Kürtler ile bağlantısına ve Kürdistan Bölgesine etkilerine kısaca değinmek istiyorum. 


Birinci Körfez Savaşı’ndan IŞİD Savaşı’na Kürtlerin kazanımları 

Baas rejimi lideri Saddam Hüseyin’in 1990’da Kuveyt’e saldırmasının ardından ABD öncülüğündeki koalisyon güçlerinin 1991 müdahalesinde Kürtler ağır bedeller ödedi.  

Binlerce kişi savaşta öldü, binlercesi soğuktan, mayınlardan, açlıktan ve hastalıktan can verdi. Yüzbinlerce Kürt Türkiye’ye sığındı, bazısı da İran’daki kamplarda mülteci hayatı yaşamak zorunda kaldı.

Kürdistan’ı 36. Paralel ile koruma altına alan yol böyle acılı çakıl taşlarıyla doluydu. 

2003’e gelindiğinde de Kürtler onyıllar boyu hayalini kurdukları Kerkük’ü aldı, bununla kalmadı Musul’u da buna ekledi.

Bu savaşta Kürtler önemli yerler aldı ancak en önemlisi federatif yapının 2005’te yapılan referandumla anayasal bir temele oturtulmasıydı. 

2014 IŞİD müdahalesinde de Kürtler, haziran ayında Şengal, Mahmur, Tilkeyf, Tuzhurmatu, Kerkük ve diğer Kürdistani bölgeleri savaşsız aldılar.

IŞİD, ilk zamanlar Kürtlere saldıramayacağını ve asıl hedefinin Şii kentler olduğunu ilan ediyordu ancak ne olduysa oldu ve örgüt Ağustos 2014’ün başında dümeni Kürdistan’a kırdı.

Kürtlerin elindeki yerleri almaya başladı. Erbil’e dayandığında ise ABD ilk hava operasyonunu başlattı.

Kürtler IŞİD ile savaşta binlerce Peşmergeyi kaybetti, binlercesi de yaralandı fakat bu mücadele ile tarihi bir fırsat yakaladı. Kerkük’ü bir kere daha almış ve uygulanmayan 140'ncı maddeyi fiilen işleme koymuştu.

Bundan sonra yapılması gereken bağımsızlık hedefini gerçekleştirmekti.

Kürtler bağımsızlık hedefinde uluslararası dengeleri ve bölgesel çıkar önceliklerini isabetli bir şekilde değerlendiremedi.

ABD’nin ve diğer koalisyon güçlerinin Haşdi Şabi’ye bu kadar kolay alan açacağını düşünemedi, KYB içindeki ihanet ağlarını hesaba katmadı ve en önemlisi de Türkiye ve İran’ın bu konuda birlikte hareket edeceğini öngöremedi.

Kürtlerin o süreçte en kritik hatalarından bir tanesi İran’ın etkisini, gücünü ve hakimiyet alanlarını ıskalamaları ve gerekli taktiksel hamleleri yapmamalarıdır.

Kasım Süleymani ve Ebu Mehdi el-Mühendis’in yönettiği operasyon Türkiye’nin de desteğiyle 1 gün içinde neticelendi.


Kürtler yeniden tarihi bir fırsat yakalayabilir mi?

Bugüne gelindiğinde ise ABD askerlerinin önemli bir bölümünü Rojava’dan çekti, Süleymani suikastından sonra Irak’tan da çekmeye başladı. 

Irak yönetimini mezhepsel bir devlet haline getiren Şii siyasi partilerinin hakimiyetindeki Meclis ve hükümet ABD’den askerlerini ülkeden çıkarmasını istedi. Abdulmehdi bunun için önceki hafta Erbil’i ziyaret etti, Kürtlerden destek istedi.

Bu noktada Abdulmehdi’nin de bir çıkmaz ile karşı karşıya olduğunu söylemek lazım. Çünkü Irak’ta ABD’yi karşısına alan bir hükümet ülkeyi yönetemez, hem askeri açıdan hem ekonomik açıdan hem de siyasi açıdan.

ABD ile Bağdat hükümetinin arasının açılması Kürtlere yeni bir tarihi fırsat imkanı doğurabilir. 1991, 2003 ve 2014’te olduğu gibi Kürtler yine Kerkük ve diğer bölgeleri alabilir fakat bu sefer kimseyi karşılarına almadan ve diplomatik bir süreç izleyerek.

ABD, Ortadoğu ve belki de dünyadaki en büyük konsolosluk binasını Erbil’de inşa ediyor. Erbil Havalimanındaki askeri üssün dışında Erbil’in kuzeyindeki Harir’de de bir askeri üs kurdu.

Birçok bölgede daha askeri merkezler mevcut. Independent Türkçe’ye konuşan Irak Kürdistan Bölgesi Genelkurmay Başkanı General Eminki, ABD’nin Peşmerge’ye 100’den fazla zırhlı araç verdiğini ve 2 taburunu daha silahlandıracağını söyledi

ABD’yi bunu yapmaya sevk eden faktör Kürtlerden başka güvenebileceği kimsenin kalmamasıdır.

Sıcak çatışmaların yaşandığı ve IŞİD felaketine sahne olan bölgede ABD Kürtlere güvenmek zorunda olduğunu biliyor ve bunun için de onları dış müdahalelerden koruması gerektiğini de kavramış durumda.

ABD Başkanı Donald Trump, 10 Ocak’ta NATO'nun Ortadoğu ülkelerini de kapsayacak şekilde genişletilmesi gerektiğini söyledi.

Trump 70 yıllık ittifakın adını da NATO ve Ortadoğu (Middle East) ifadelerinin kısaltması olarak "NATOME" şeklinde değiştirilmesini önerdi.

Bu konudaki görüşlerini NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg ile de paylaştığını belirten ABD Başkanı, genel sekreterin de bunu "heyecanla karşıladığını" aktardı.


Kürtlerin tercihi: Denge politikası

Trump’ın, Irak Meclisi’nin ABD askerini çıkarmasıyla ilgili kararı üzerine NATOME formülünü gündeme getirmesi de aslında Irak’ın güneyi yerine Kürdistan Bölgesini mesken tutacağının işareti. 

ABD’nin Irak’tan asker çekmesi tamamen bir gözden çıkarma değil, taktiksel bir geri çekilme.

ABD, askeri çekecek, IŞİD ya da benzeri bir örgütün güçlenmesine zemin hazırlayacak ve İran’ın Şiilerin eliyle Irak’tan çıkarılmasını sağlayacak.

Yoksa ABD’nin Irak’tan  vazgeçmesini ve İran’a teslim etmesini beklemek gerçekçi olmayacaktır.

Nitekim Trump da bu tezi doğrulayarak IŞİD'in uluslararası bir sorun olduğunu kaydeden Trump, bu örgütle mücadelede başka ülkelerin de yardımcı olabileceklerini söyledi.

ABD’nin bu politikası Kürtlerin desteğini alacaktır ve Kürdistan yönetimi için 1991, 2003 ve 2014 gibi bir gelişmenin kapısını aralayabilir; fakat Kürtler Trump'a güvenerek İran’ı karşılarına alamaz, o yüzden bugünkü denge politikası yürütüyorlar.

Mesud Barzani de “vekalet savaşında olmayacaklarını” açıklamıştı. Kaygan zeminlerin arttığı bu süreçte Barzani’nin vekalet savaşı vurgusu Kürtlerin bundan sonra izleyecekleri politikaya dair çok fikir veriyor. 

 

 

* Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.  

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU