İran Cumhurbaşkanı Yardımcısı Hazali: Özgürlüğün her ülkede farklı anlamları var

İran'da mevcut muhafazakâr hükümetteki tek kadın olan Ensiyeh Hazali, Independent Arabia’ya verdiği röportajda ahlak polisini savundu ve oğlunun Kanada'ya kaçtığı iddiasıyla kendisinin hedef alındığına dikkati çekti

İran Cumhurbaşkanı Yardımcısı Ensiyeh Hazali / Fotoğraf: İran Kültür Devrimi Yüksek Konseyi

İran Cumhurbaşkanı Yardımcısı Ensiyeh Hazali, aynı zamanda mevcut muhafazakâr hükümetteki tek kadın siyasetçi.

Hazali, Suudi Arabistan'ın İslam İşbirliği Teşkilatı ülkelerinin katılımıyla Cidde'de düzenlediği Müslüman Kadınlar Konferansı'nda Independent Arabia'ya özel bir röportaj verdi.

İran'daki kadın hakları ihlalleriyle ilgili açıklamalar hakkında değerlendirmelerde bulunan Hazali, bu suçlamaları "Amerikan ve Siyonist medya tarafından öne sürülen yalanlar" olarak nitelendirdi.

İnsan Hakları Savunucuları Merkezi Başkanı İranlı Şirin Ebadi ve tutuklu İranlı aktivist Nergis Muhammedi'nin kazandıkları Nobel Ödülü hakkında da açıklamalarda bulunan Ensiyeh Hazali, Nobel Ödülü'nün "siyasallaştırılmış" olduğunu savundu.

Şirin Ebadi ve Nergis Muhammedi'nin kendilerini Nobel Ödülü'ne uygun kılacak hiçbir şey sunmadıklarını ileri süren Hazali, "Gazze'nin metanetli kadınları bunu daha çok hak ediyor" dedi. 

Hazali, İslam toplumlarında kadınların daha iyiye doğru ilerlemek için gösterdiği çabalar sayesinde kadınların konuşmalarında önceki yıllara kıyasla bir iyileşme olduğunu söyledi.

Müslüman Kadınlar Konferansı'nın Suudi kadınları yakından tanımasına, İslam ülkelerinden birçok kadınla tanışmasına ve onların başarılarını öğrenmesine yardımcı olduğunu anlatan Hazali, "Filistin meselesini ve Filistin'deki kadın konusunu ele aldık. Konuşmacıların çoğu Gazze'deki krize değindi. Uluslararası örgütlerden ateşkes sağlamak, dezavantajlı durumdakilere yardım sağlamak ve annelere, çocuklara ve bebeklere yardım etmek için cesur önlemler almalarını istediler. Refah kapısının açılmasını ve barış güçlerinin gönderilmesini istediler. Gazze halkı için hayati önem taşıyan bu kapının kapatılmasının engellenmesini istedik" dedi. 


"Suudi kadınlar beni şaşırttı"

"Duyduklarınızla kıyaslandığında Suudi Arabistan kadınları nasıl buldunuz?" sorusuna yanıt veren Hazali, şunları söyledi:

Geçmiş yıllara göre durumun çok farklı olduğunu, bazı yasa ve mevzuatların da önceki döneme göre çok farklı olduğunu gördüm. İnsan Hakları Komisyonu Başkanı Bayan Hala et-Tuveyciri ile görüştüm. Kadın hakları konusunda pek çok ortak noktamız var ve İslam ülkeleri açısından da pek çok ortak noktaya ulaştık.


Mevcut anlaşmazlık konularına rağmen bunların "çok az ve önemsiz" olduğuna dikkati çeken Hazali, özellikle Batı'nın kendini aileye adayan kadınlara yönelik saldırılarının çok sık olması nedeniyle, konferansta hâkim olan dayanışmanın toplumlardaki kadınlar arasında giderek daha fazla öne çıkarılması gerektiğini vurguladı.

Hazali, "Aramızda eskisinden daha fazla anlaşma olmalı" diye konuştu. 

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi, Gazze'deki savaşın etkileri ışığında olağanüstü İslam zirvesine katılmak üzere geçen cumartesi günü Riyad'ı ziyaret etti.

Bu, iki ülkenin geçen mart ayında Pekin'le varılan uzlaşmanın ardından ilişkilerini normalleştirmeye ve büyükelçi ve heyet alışverişinde bulunmaya başlamasından bu yana türünün ilk örneği olan bir adım olarak sayılıyor. 

İranlı kadınlara gelince, Ensiyeh Hazali İranlı kadınların medyadaki imajından memnun değil.

Hazali, gençliğinin baharında olan Mahsa Amini adlı genç kadının hapishanede Eylül 2022'e öldürülmesinin ardından İran'ı kasıp kavuran gösterilere uluslararası basının verdiği tepkiye atıfta bulundu. 

Ensiyeh Hazali, "Ne yazık ki İranlı kadınların başarılarının birçoğu medya tarafından çarpıtıldığı ve yayımlanmasına izin verilmediği için bilinmiyor. Birçok başarı gizlendi. Medya profesyonelleri olarak sizler, gerçekleri ortaya çıkararak ve gerçeklerle yayınlananlar arasında bir tutarsızlık oluşmasına izin vermeyerek bu konunun ele alınmasına katkıda bulunabilirsiniz" dedi.


"Batı başarılarımızı örtüyor"

Hazali, "Örneğin İran'da son yıllarda kadınların kaydettiği ilerlemeye ilişkin bazı istatistiklere işaret ettiğimde, geçen yıl Amerikan ve Siyonist medya makinesinin yayımladığı yalanların miktarıyla İranlı kadınları çarpıttıkları göz önüne alındığında, bana bunu duymadığınızı söyleyeceksiniz. Ancak gerçekte İran'daki istatistikler kadınların son yıllarda kaydettiği ilerlemeyi gösteriyor. İranlı kadınlar, okuma yazma bilmeme oranını yüzde 95'ten fazla oranda ortadan kaldırmayı başardılar. Üniversiteye giren kadınların oranı erkeklere göre yüzde 61'ken, üniversite profesörlerinin yüzde 40'ı da kadın" açıklamasında bulundu. 

Hazali, "Kadınlar, televizyon ekranlarında gördüğünüz üzere İslami usullere göre giyinmeyi korurken, erkekler gibi onlar da erkeklerin elde ettiği madalyalara rakip olan, hatta bazen ekonomik sektörler gibi bazı alanlarda erkeklerden bile daha iyi olan çok sayıda madalya aldılar" dedi. 

"Bu başarılardan bazılarının üzerlerinin örtülmesinin, eğer doğruysa, radikallerin, aralarında Şirin Ebadi ve Nergis Muhammedi gibi Nobel Ödülü kazananların da bulunduğu bağımsız kadınlara hakaret etmesinden kaynaklanıyor olabilir" diyen Hazali, Nobel Ödülü alan Muhammedi ve Ebadi'nin zaferlerinin "tamamen hak edilmemiş" olduğunu ileri sürdü.


"İran'daki Nobel kadınları İsrail'e bağlıdır!"

Nobel Ödülü'nün, tamamen siyasi nedenlerle alakalı olduğunu savunan Ensiyeh Hazali, "Liyakatle, bilgiyle, zayıfa yardımla alakası yok. Mesele siyasi ve öyle de planlanmıştır. Müslüman kadınlara odaklanıyorlar. Bu ödül, bu kadınların (Şirin Ebadi ve Nergis Muhammedi) kendi konumlarına ulaşmaları için bir araç oldu. İslam Cumhuriyeti'nde yetimlere bakan çok sayıda kadın olmasına ve bunların ekonomik sorunların çözülmesine ve savunmasız insanlara yardım edilmesine katkıda bulunmasına rağmen ancak bu ödül, ABD ve İsrail'in yolunu izlemeye çalışanlara veriliyor. Ödülü alan bu kadınlara sormak lazım, Gazze'de Filistinli kadınlara ve çocuklara olup bitenlere önem gösteriyorlar mı veya ses çıkardılar mı? Neden? Çünkü tamamen İsrail'e bağlılar!" dedi. 
 

2023 Nobel Barış Ödülü'nün sahibi İranlı insan hakları aktivisti Nergis Muhammedi AFP.jpg
2023 Nobel Barış Ödülü'nün sahibi İranlı insan hakları aktivisti Nergis Muhammedi / Fotoğraf: AFP

 

Hazali, "Gazze'deki metanetli kadınlar bu ödüle daha çok layık oldukları gibi, Gazze'deki hasta ve güçsüzlere yardım eden kadınlar da şüphesiz bu ödüle daha çok layıktır. İran'da da bilimsel alanlarda ihtiyaç sahiplerine yardım eden çok sayıda kadın var. İş alanında çok fazla kadın girişimci var ve bu ödülü fazlasıyla hak ettiklerini söyleyebiliriz" dedi. 

Independent Arabia, İranlı Avukat Şirin Ebadi'den hem kendisi hem de tutuklu arkadaşı Muhammedi adına bu konuda Hazali'den bir açıklama talep etti.

Ancak bu haber yayımlanana kadar, henüz kedisinden yanıt alınamadı. (Yanıt alındığı taktirde haberde güncelleme yapılacak.)

Ayrıca, daha önceki açıklamalarında Ebadi, Mahsa Amini'nin öldürülmesinden bu yana ülkesine karşı oldukça eleştirel bir tavır takındı.

Nobel Ödülü kazanmasına rağmen Tahran'ın Nergis'i serbest bırakmayı reddetmesinin ardından yakın zamanda bu eleştirilerini yineledi.

Ebadi ayrıca, Muhammedi'nin ödülü kazanmasının "İslam Cumhuriyeti'nde ne yazık ki telafisi mümkün olmayan kadın hakları ihlallerine ışık tutacağını" dile getirdi.

Reuters'a göre hâlâ İran'da tutuklu bulunan kadın hakları savunucusu Nergis, "Tahran liderlerine bir sitem ve hükümet karşıtı göstericilere destek" olarak görülen bir girişimle 2023 Nobel Barış Ödülü'nü kazandı.

Eski bir akademisyen olan İranlı yetkiliye, hükümette kadınların sesi olması gereken bir dönemde, ülkesinde kadın haklarını ihlal edenleri savunup savunmadığını sorduğumuzda, kendi pozisyonunu savunarak her şeyin yolunda gitmediğini kabul etti. 

İran Cumhurbaşkanı Yardımcısı Hazali, "Kadınların haklarını tam olarak kazandığına inanmıyoruz. Ama kadın haklarını tam olarak tesis etme hedefimize bizi zorlayan bir yoldayız ve ilerlemeye devam edeceğiz. Ancak bazı İslam ülkelerinde ve hatta Batılı ülkelerde garanti altına alınan hakların birçoğu İran'da da mevcuttur. Daha önce de belirttiğim gibi eğitim hakkı var, okuma yazma bilmemeyle mücadele var" dedi.

Ancak öte yandan Avrupa ülkelerinde olduğu gibi bazı işlerin kadınlara uygun olmadığını da kabul ederken, "Bazı Avrupalılarla konuşuyorum, kadınların yaptığı daha kötü işler olduğunu ama bunu değiştiremeyeceklerini söylüyorlar. Mesela bizim ülkemizde kadının onuruna inanıyoruz ve onların askerlikten muafiyet gibi bazı ayrıcalıkları var" şeklinde konuştu.

Aynı şekilde bağımsız İran basını, reşit olmayan kızların evlenmesini destekleyen ve bazı ailelerin doğum kontrolünü kınayan muhafazakâr görüşlerden bahsediyor.


"Ahlak polisi"

Peki ya İran'daki "ahlak polisi"?

"Ahlak polisi"nin de kadın kovalamayı bırakması gerektiğini düşünmüyor musunuz?

Hazali, bu soruyu ise şöyle yanıtladı:

Aslında emniyet mensupları, sosyal güvenlikle ilgili pek çok konuyu önleyerek, kadına yönelik şiddetin her türünü, toplumda nasıl bulunacağını, giyim ve sosyal davranışla ilgili yasaların uygulanmasını da yürütmektedir. Her toplum, kendisini ilgilendiren konularda karar verme özgürlüğüne sahip olmalıdır ve bunlar kültürümüzle ve çoğunluğun görüşüyle ilgili konulardır. Güvenlik polisi, Batı medyasının onları yansıttığı gibi değil. Onlarla ilgili algıların ve filmlerin çoğu sahte.

 
Hazali'ye göre, "Kadınların, toplumun, kişilerin ve ailelerin haklarını korumak için İslami Şura Konseyi tarafından kanunlaştırılan ve onaylanan yasalar aracılığıyla toplumdaki normatif hususlar dikkate alınmalıdır. Güvenlik ve Ahlak Polisi, yalnızca halkın seçtiği üyelerden oluşan Şura Meclisi'nin onayladığı bu yasaları uygulamak istiyor. Onlar, bu yasaları yapmak ve uygulamak için görevlendiriliyorlar."
 


Peki bu yasaların, örneğin benzer polislerin bulunduğu ve etkileri sınırlı olan Suudi Arabistan'da olduğu gibi gelecekte yeniden gözden geçirilmesi mümkün mü?

Bu soruya cevabında Hazali, belki de Tahran'ın daha zayıf bir konumda görünmemesi için daha esnek görünüyordu.

Öyle ki "Evet polisin sınırları var, sınırı geçemezler. Standartlar konusunda aslında biz bunların uygulanmasından, yasa çıkarılmasından yanayız. Ancak özgürlüğün her ülkede ve her kültürde farklı bir anlamı olduğunun farkına varmamız gerekiyor. Örneğin özgürlük, her istediğini yapmak anlamına gelmez. Bu, bu terimleri nasıl tanımladığımız açısından çok önemlidir. Her kültürün, her coğrafyanın farklı yönlerini, boyutlarını bir kez daha bilmemiz gerekiyor; bir ülkedeki algılar tüm dünyaya genellenemez" şeklinde konuştu. 


Peki ya Batı'ya kaçan oğlu?

Independent Arabia, Hazali'ye oğlunun bir Batı ülkesi olan Kanada'ya kaçtığı yönündeki söylentileri sorunca, Batı'ya yönelik eleştirisi daha az sesli hale geldi.

Ensiyeh Hazali, "Oğlumun kaçmadığını, kalıcı olarak göç etmediğini, geçici olarak çalışıp geri döndüğünü, Kanada'da yerleşiminin olmadığını açıkladım. Maalesef tüm dünyaya yayılan yalanlardan biri de bu. Hatta oğlumun bilime dayalı bir şirketi var ve kendi alanında ödül aldı. İran üniversitesindeki öğrencilerle ilgili bir şirketi var, o da diğer insanlar gibi gider ve geri döner" dedi. 

Peki bunun amacı, Ali Şemhani'nin ailesi ve onunla çalışanlar üzerinden hedef alınması gibi, İran'daki bazı partiler tarafından kendisine bir siyasi suikast düzenlemek mi?

"Ali Şemhani ile yaşananların ayrıntılarını bilmiyorum" diyen Hazali'nin yanıtı biraz kafa karıştırıcıydı. 

Hazali, yaptığı açıklamada "Kamuoyunu yetkililerin aleyhine çevirmek isteyenler var. Ama biz, yurtdışında öğrenmenin ve öğretmenliğin, Doğu'da da Batı'da da normal olduğuna inanıyoruz. Batı ve kültürü karşısında duygusal ve çatışmacı olmamalıyız. Evet, onların bilgilerinden yararlanıyoruz, onlara da fayda sağlıyoruz. Çocuklarımız, öğrencilerimiz ve profesörlerimiz birçok başarıda Batı'yı geride bırakıyor. Bu etkileşimin, ticaret ve bilgi alışverişinin ve fayda alışverişinin yapılabilirliğine inanıyoruz. Bu göç, yurttan kaçış vb. anlamına gelmez" dedi. 

Ayrıca Hazali, "Evet, yetkilileri itibarsızlaştırmaya çalışanlar, ekonomik veya bilimsel alanda faaliyet gösteren ve dış ilişkileri olan kişilere ihanet edenler var" ifadelerini kullandı. 


Kutuplaşma ve zehirlenme mevsimi

İran'daki uluslararası ve yerel haberler, İran'daki rejimin kanatları arasındaki kutuplaşmanın tırmandığına, cumhuriyetin yaşadığı krizlerde suç ve sorumluluğun bazı grupların aleyhine komplo kurma noktasına kadar vardığına işaret ediyor. 

Bu konudaki son söylenti, Tahran'daki tarafların İran'ı sorumlu tutulmaması yönündeki uyarıları ve diğerlerinin daha fazla adım atması yönündeki talepleri üzerine devam eden Gazze Savaşı dosyasına ilişkin yaklaşımdı.

Bu bağlamda eski İran Dışişleri Bakanı Muhammed Cevad Zarif, "X" platformu (eski adıyla Twitter) üzerinden yaptığı açıklamada "Geçen günlerde ve çeşitli sohbetlerde İsrail'in saldırgan hedeflerini, insanlığa karşı işlediği suçları, Filistin halkının 70 yıl süren işgal ve zulme karşı haklarını dile getirmeye ve çeşitli soruları yanıtlamaya çalıştım. Ne yazık ki bazı cevaplar dikkatle seçilip, sorulara bakılmadan kesilip çıkarıldı ve bazı durumlarda siyasi oyunların temeli haline geldi. Ne yazık ki, sadece benim görüş ve sözlerime aykırı olmayan, aynı zamanda ulusal çıkarlara da aykırı olan algılar, bazılarının mizacına karışmış durumda" ifadelerine yer verdi.

Ayrıca Zarif, "Umarım bölünmeler, kutuplaşmalar ve toplumdaki zehirlenmeler sona erer" dedi. 

 

 

Independent Türkçe için çeviren: Kübra Şahin Örel

Independent Arabia

DAHA FAZLA HABER OKU