Vizyonda bu hafta: İyinin ve kötünün ötesi “Bekçi”

Mehmet Erduğan Independent Türkçe için vizyondaki filmleri yazdı

Durmuş Akbulut’un yazıp yönettiği Bekçi filmi, geçtiğimiz yıl geçirdiği kalp krizi sonucu kaybettiğimiz usta oyuncu Turan Özdemir’in son filmi olması özelliği taşıyor

Günümüzde sanatın giderek hayal perdesini yitirmesi sonucu; sanatçı diye topluma dayatılan popüler eğlendiricilerin, estetik anlayışı olarak çoğunlukla sadece cast çalışmasına önem veren Türk televizyon dizilerinin, sanatı programlarına almayan bir siyasetin, yayınların, filmlerin kol gezdiği bir ortamda anlatımlar ve içerikler derinlikten yoksun bir kalıba girmeye mahkum oldu. Oysa tarih boyunca, nesillerden nesillere aktarılacak o kadar zengin bir kültür mirasımız, konularımız, eserlerimiz var ki; insanlığın bu ortak mirası içinde edebiyattan sanata, bilimden müziğe dek her şeyi bulmak mümkün. 

Önemli olan bunları kendi yaşantımızda içselleştirebilmek ve çağdaş bir dünya görüşüne sahip, çevresine uyumlu ama gerektiğinde sorgulayabilen, dengeli, yaratıcı, özgüveni gelişmiş, sanatı yaşantısına katan, yaşadığı çevreyi güzelleştirme sorumluluğu duyan, görgü kurallarını bilen, estetik duyarlılığa sahip ve dünya sanat tarihine dair birikimleri olan, ulusun ve insanlığın sanat değerini koruyan aydın bireylerin gelişmesi için bu mirası gelecek nesillere aktarmayı sağlayanbir motivasyona erişebilmek.

Böylesi bir zamanda hiçbir şey olmasına rağmen lobicilik faaliyetleriyle gerçeküstü bir başarıya ulaşanların cirit attığı bir ortamda değerinin bilineceği günü sessiz, sakin ve mütevazı bir duruşla bekleyenleri keşfetmek boynumuzun bir borcu olsa gerek.

Bekçi: İyinin ve kötünün ötesi

Yönetmen: Durmuş Akbulut / Oyuncular: Turan Özdemir, Pelin Ermiş, Serhan Süsler, Koray Ergun, Uğur Karabulut, Engin Çelik, Sencar Sağdıç, Ali Sinan Demirkale, Fırat Turgut, Neşe Arat / 91 dakika
 


37. İstanbul Film Festivali’nin Seyfi Teoman İlk Film Ödülü kategorisinde ilk gösterimi yapılan, akabinde 29. Ankara Uluslararası Film Festivali’nin Ulusal Yarışma bölümünde gösterilen, Durmuş Akbulut’un yazıp yönettiği Bekçi filmini vizyona girdiği bu hafta seyretme imkanı buldum. Genel olarak filmleri herhangi bir önyargıyla seyretmem ancak doğrusu Bekçi filminin bu kadar iyi bir film olduğunu da beklemiyordum.
 


Geçtiğimiz yıl geçirdiği kalp krizi sonucu kaybettiğimiz usta oyuncu Turan Özdemir’in başrolünü üstlendiği Bekçi, oyuncunun rol aldığı son film olması nedeniyle de ayrı bir önem taşıyor. Güzel sanatlardan edebiyata, felsefeden teolojiye beslendiği tüm alanları özümseyerek olgunlukla harmanlayan film hem sanatsal bir haz almayı hem de alegorik anlatımıyla akıl yürütme ve güçlü alt metinleriyle pek çok şeyi analiz etme fırsatı sağlıyor. Akmayan bir zamansal yavaşlık, kapana kısılmışlık, gündelik rutinin boğucu kasveti ve uzun planlarla sinematografisinde etkili bir atmosfer yaratan yönetmen, açıkça dillendirilemeyen korku ve kaygının karanlık bilinmezliğini fantezilerle kurgulayarak, ışık ve gölgeler kullanarak iyinin ve kötünün ötesine dair avangart bir anlatım ortaya koyuyor.
 

 
Filmi özetlemek gerekirse; Turan Özdemir’in canlandırdığı Salih, bir kasaba mezarlığında gece bekçiliği yapan, paranoyaları ve korkuları yüzünden gün be gün gerçekle bağını koparan biridir. İlerlemiş yaşına rağmen düzenli olarak her gün evinden çıkıp iki kilometrelik bir patika yolu kat ederek yolda onunla aynı rutini yaşayan sütçüyle selamlaşır, akşamüstü bekçi kulübesine gelip gece boyunca mezarlık ve çevresinde tek başına nöbet tutar, sabah gün doğarken yeniden benzer rutinle evine geri döner. Ev-patika-mezarlık sarmalında geçen bu rutin hayatında Salih neredeyse her gün aynı şeyleri yaşar ta ki filmde anlatılan o iki günlük hikayesine kadar.

İki uzun gece
 


Temelde, varlığı ve yokluğu bir denebilecek bir insanın sıradan dünyasının iki gününü kadrajına alan Bekçi filmi Salih’in alt benliğine odaklanarak onu ölümün ötesinde bir dünyada inanç, ahlak ve vicdan muhasebesiyle birlikte travmalarıyla yüzleştiren bir yolculuğa çıkarıyor. Salih’in her gün mesai harcadığı mezarlık aslında onun kendi cennet ve cehennemi arasında mekik dokuduğu bir araf. Kasaba ile mezarlık arasındaki patika yolda gaipten gelen sesler, gece nöbeti sırasında mezarlığa gelen tuhaf adamlar ve her gece rüyasına giren küçük bir çocuk ve genç kız film boyunca onun bilinçaltına attığı şeyleri ince ince deşifre ediyor. Tüm bunlar sessiz ve sakin, zararsız ve kendi halinde diyebileceğimiz birinin içindeki potansiyel şiddeti gözler önüne seren iki uzun gecede gerçekleşiyor.

İnsan neyle yaşar?
 


Soru sorabilen tek canlı türü olarak bu soruya verilebilecek cevapların kapsamı çok geniş. Ama öyle sanıyorum ki hiç kimsenin itiraz etmeyeceği cevaplardan birişu olacaktır; “insan geçmişiyle yaşar”. Nihayetinde geçmişte yaşadıklarımızı tamamen unutmamız, bu yaşanmışlıkları geri dönülemez bir şekilde sıfırlamamız mümkün değil. Biz aksini düşünsek de emin olun öyle değil. Bu anılar bilinçaltında bir yerlerde vakti geldiğinde kendini hatırlatmak için en iyi zamanı kollamaktadır. 
 


Geçmiş yaşantımızdaki mutluluk veren şeyleri hatırlamak elbette keyifli olacaktır. Ama ruhsal ıstırap verenleri hatırlamak için aynı şeyi söylemek zor olsa gerek; tıpkı Bekçi filmindeki Salih’in hiç kimseyle paylaşamadığı hatta hasıraltı ettiği, omuzlarında bir yük gibi taşıdığı sırlarla dolu geçmişi gibi. 
 


Şehvet, açgözlülük, hırs, öfke, sapkınlık, şiddet, sahtekarlık, ihanet gibi duygularını ne kadar saklamaya çalışsa da ona ıstırap veren bu geçmişinden kurtulma arzusu Salih’i, onu bunlarla yüzleştirmek ve insanlığından utandıran rüyalarından arındırmak için gece nöbetinde yanına gelen bir ziyaretçiyle bir araya getirir ve bir şekilde onunla anlaşma yapmak zorunda bırakır. Acaba bu anlaşmadan kim kazançlı çıkacaktır?

Modernite ve alegori
 


Tolstoy “Sanat, insanın yaratılışından kaynaklanan ve dünya durdukça var olacak bir etkinliktir” der. Durmuş Akbulut Bekçi filminde, kadraj ve kompozisyonlarla bütünsel olarak güzel sanatları katman katman kullanarak hikayeye boyut katmış biri. Bu onun güzel sanatlara ne kadar hakim olduğunu da gösteriyor.   
 


Anton Çehov anlatılarından esinlendiğini ve Giovanni Papini’nin fantastik karakterlerini birleştirerek barok bir masal anlattığını söyleyen yönetmen, rüya sahnelerinin bir kısmında Johann Heinrich Füssli’nin “Kabus” adlı tablosuna, bir sahnede de Michelangelo’nun “Ademin Yaratılışı” freskine doğrudan gönderme yapıyor. Bunlar tabii esinlenme anlamında referans gösterilenler. Bunların dışında dolaylı veya doğrudan, Goethe’nin “Faust”, Dante’nin “İlahi Komedya”, Tolstoy ve Bertolt Brecht’in “İnsan Neyle Yaşar?”, Nietzsche’nin “İyinin ve Kötünün Ötesinde”, Arthur Schopenhauer’in “Seçkinlik ve Sıradanlık Üzerine” eserlerinden beslendiğini gözlemlemek de mümkün gibi görünüyor. Öyle değilse bile filmin bu eserlere yönelik bir şeyler çağrıştırması bir seyirci olarak beni çok besledi hatta oldukça tatmin etti. Diğer taraftan sinematografik olarak da görüntülerde Bela Tarr estetiğini görmek beni ayrıca sevindirdi.

Haftanın diğer filmleri

Ayna


The Mirror, ünlü yönetmenin kendi yaşamından yola çıkarak çektiği, aşk, anılar, bağlılık ve hayatın kendisi üzerine şiirsel bir film. Tarkovsky’nin otobiyografisi olma niteliği taşıyan film, orman içinde bir kulübede, II. Dünya Savaşı’nın öncesinde, yönetmenin eski karısı, annesi, babası, kendi ve ebeveynlerinin kuşakları arasında gidip gelerek anlatılan bir rüya. Efsanevi yönetmenin anne ve babasının gerçekten iştirak ettiği film, ailenin evlerinin eskiden bulunduğu aynı yere inşa edilen bir kulübede çekildi. Baba Tarkovsky şiirlerini kendi sesiyle okudu. Anne ise kameranın karşısına geçti.

Bayrak 1

Bayrak-1, 1930 yılında Mustafa Kemal tarafından kurulan ve varlığını günümüze kadar devam ettiren vatansever birim ile dünya yönetiminde söz sahibi olan ailelerin mücadelesini konu ediyor.

Cinnet

Aytekin Birkon'un yönettiği Cinnet, bir sabah kendisini kocasını öldürmüş şekilde bulan fakat olanlara dair hiçbir şey hatırlamayan Nida'nın bu cinayetin arkasındaki gerçeği ortaya çıkarma çabasını anlatıyor. Huzurlu bir aile hayatı ve küçük bir kızı olan Nida, bir gece cinnet geçirerek çok sevdiği kocasını vahşi bir şekilde öldürür. Sabah olduğunda, kocasının cesediyle karşılaşan ve önceki geceye dair hiçbir şey hatırlamayan Nida; cinayet videosunun internette dağıldığını öğrenince kendini temize çıkartmak için kaçar. Problemi kendi zihninin derinliklerinde ararken aslında bütün işaretler, ona musallat olan korkunç bir cini göstermektedir.

Ferhat ile Şirin: Ölümsüz Aşk

Murat Kuşçu'nun yönettiği Ferhat ile Şirin: Ölümsüz Aşk'ın başrollerini Tolga Yüce ve Çağla Şimşek paylaşıyor.

Hayalimdeki Köy

Hayalimdeki Köy, yıllar önce ayrıldığı köyüne geri dönen bir adamın hikayesini konu ediyor. Yönetmenliğini ve senaristliği Cüneyt Faruk Arkın’ın üstlendiği filmin oyuncu kadrosunda Eşref Kolçak, Nuri Alço, Hacı Ali Konuk, Levent Taşçı gibi isimler yer alıyor.

Kahraman Tavuk Uzayda

Şiili karikatürist Rene Rios, Pepo tarafından yaratılan Condorito ve arkadaşlarının maceraları şimdi de ilk defa sinema perdesine geliyor. Uzaylı Molosco, Condorito’nun oturma odasında belirir. Ona bir teklif sunar. Condorito bu teklifin bir şaka olduğunu düşünür ve şaka olsun diye Molosco’nun istediği sınırsız güç tılsımını bulmayı kabul eder. Ancak karşılığında yakında kayınvalidesi olacak ve kendisini küçümseyen Tremebunda’yı kaçırmasını ister. Condorito uzaylıların tılsımı kullanarak dünyayı yok etmeyi planladıklarını, uzaylı Molosco Tremebunda’yı kaçırınca öğrenir. Condorito ve yeğeni Chicky, Tremebunda’yı, tılsımı, dünyayı kurtarmak ve en önemlisi gerçek aşkı Yayita’nın kalbini geri kazanmak için uzayda bir maceraya atılırlar.

Kuyu

Lee Cronin'in yönetmenliğini üstlendiği The Hole in the Ground, travmatik geçmişini arkasında bırakmak için oğlu Chris ile birlikte İrlanda kırsalında sakin bir eve yerleşen Sarah'nın, oğlunun ormanda kaybolması ve komşularıyla tekinsiz karşılaşmaları sonrası kendisini içerisinde bulduğu güvensizlik ve paranoya girdabını anlatıyor.

Rocketman

Dexter Fletcher'ın yönetmen koltuğunda oturduğu Rocketman, Elton John’un hayatının en önemli yıllarına ait bilinmeyenleri konu alan epik bir müzikal hikayeyi anlatıyor. Film, utangaç bir piyano dehası olan Reginald Dwight’ın dünyaca ünlü, süper star Elton John’a dönüşümünün muhteşem yolculuğunu konu alıyor. Elton John’un en sevilen şarkıları üzerine kurulu ve Taron Egerton performansı ile hayat bulan bu ilham verici hikaye, küçük kasabalı bir çocuğun pop kültürünün dünyaca ünlü en ikonik figürlerinden biri olmasını anlatıyor.

Siyah Giyen Adamlar: Global Tehdit

Men in Black serisinin spin-off projesi Men in Black: International, Dünya dışı varlıklar karşısında yeryüzünü korumaya çalışan birimin saha görevlileri Ajan M ve Ajan H'nin hikayesini anlatıyor. Sevilen seriden yola çıkan bu yeni film, dünyayı kötülüklerden arındırmaya çalışan ekibin, bugüne kadar karşılarına çıkan en büyük tehdit olan köstebeği ortaya çıkarmak için kurdukları takımla birlikte verdikleri mücadeleyi konu ediyor.

Solaris

Andrei Tarkovsky'nin klasik bilim kurgu filmi Solaris, belirgin bir bilince sahip olan ve insanların bilinçaltına sızabilen Solaris gezegenine gelen bir araştırma ekibinin hikayesini anlatıyor. Belirgin bir bilince sahip Solaris gezegeninin en büyük gücü, oraya gelen insanların zihinleriyle oynayabilmesidir. İnsanların bilinçaltına süzülüp oraya müdahale ederek, hafızalarındaki şeyleri maddeleştirir. Burada olanları araştırmakla görevli olarak ilgili üsse gönderilen kişi de gezegenin gücünden payını alacak ve böylesi bir gizemle büyülenirken kendi geçmişi ile burun buruna gelecektir.

Stalker

Stalker, dev bir göktaşının yaşamı alt üst etmesinin akabinde oluşan esrarengiz Zone bölgesi ve buraya girmek isteyen bir bilim insanı ile yazara eşlik eden bir Stalker'ınhikayesini anlatıyor. Uzak bir gelecekte, bambaşka bir yaşam düzeni içerisinde, ismi olmayan bir ülkede, dünyaya düşen dev göktaşı yaşamı yerle bir ederken Zone adında esrarengiz, yeni bir bölge oluşmuştur. Bu bölgeden içeriye girebilen insanların tutkularının gerçekleşeceğine dair söylentiler vardır. Askerler tarafından korunan Zone bölgesine sadece gerekli olgunluğa erişmiş cesur Stalker’lar girebilmekte, bölgeye giren insanlara eşlik etmektedirler. Kahramanımız Stalker, ailesinin tüm itirazlarına rağmen bölgeye girmek isteyen bir bilim adamına ve bir yazara eşlik etmeye karar verir.
 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU